İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE ALACAĞIN TEMLİKİ
~ 13.04.2011 ~
Borçlar Kanunu'nun 162 ve devamı maddeleri uyarınca, bu kişisel hakkını arsa sahibinin rıza ve onayını almaya gerek olmaksızın yazılı olmak koşuluyla üçüncü kişilere de devir ve temlik edebilir.
Temlik sözleşmesinin yazılı yapılması geçerlilik koşuludur. Yazılı biçime uyulmadan yapılan temlik geçersiz olup, temellük edenin iyi niyetli olması bu sonucu değiştirmez. Burada biçimin amacı alacak devrinin varlığını dış bakımdan belirlemek olup, tarafları düşüncesiz davranıştan korumak değildir. Yasanın öngördüğü yazılı biçim tek yanlıdır; yani alacağı devir iradesini yazılı olarak açıklamak zorunluluğu yalnız devreden için vardır. Sözlü olarak yapılan bir alacak devrinin borçluya yazılı olarak bildirilmesi yeterli değildir.
Temlikin borçluya bildirilmemiş olması geçerliliğe etkili değildir. Borçlunun rızasının alınmasına gerek yoktur.
Temlik sözleşmesi (zorunlu olmamakla birlikte) kamusal biçimde yapılmışsa veya imza ve tarih kamusal makamlar tarafından onaylanmışsa, imzanın temlik eden yükleniciye ait olup olmadığını araştırmaya gerek bulunmamaktadır.
Temlik sözleşmesi kamusal biçimde yapılmamışsa veya imza ve tarih kamusal makamlar tarafından onaylanmamışsa, temlik edeninin davalı olarak yer almadığı veya katılmadığı bir davada, temlik belgesindeki imzanın temlik eden yükleniciye ait olduğunun kanıtlanması gerekir. Temliknamedeki imzanın yükleniciye ait olduğunun saptanması durumunda, inceleme sırası yüklenicinin iş sahibinden alacağı olup olmadığının araştırılmasına gelir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 28.6.2007, 1427/4401 sayılı kararında, alacağın temlikinin yazılı yapılmasının önemi şöyle açıklanmıştır: “Davacı, davalı yüklenici ile dava dışı arsa sahibi arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, arsa sahibinden daire satın aldığını, ancak davalının inşaata hiç başlamadığını öne sürerek daire bedelinin alınmasını (tahsilini) istemiştir. Davacı ile davalı yüklenici arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Davacı, arsa sahibinin ardılı olduğunu öne sürmüştür. Arsa sahibinin kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarını devrettiğine ilişkin yazılı bir belge sunulmamıştır. Alacağın temlikinin geçerli olabilmesi için yazılı şekil zorunludur. Arsa sahibi sözleşmeden kaynaklanan haklarını geçerli olarak devretmediğinden davacı bağımsız bölüm bedelini yükleniciden isteyemez.”
Yazılı biçim, irade açıklamasının bütün ana unsurlarını kapsar. Bu bakımdan yazıdan, yalnız temlik edilen alacak, alacaklı ve borçlunun kimlikleri değil, aynı zamanda temellük edenin kimliği de anlaşılmalıdır. Ancak, yazılı temlik sözleşmesinde, yeni alacaklının, adıyla ya da alacağın kime geçtiği kesinlikle söylenebilecek biçimde gösterilmesi gerekli değildir. Temellük edenin ister derhal, ister daha sonra belirlenebilir olması yeterlidir. Temlik edenin temlik anında alacağı kime geçirdiğini bilmesi de gerekli değildir. Üçüncü kişilerin, temlik konusu alacağın borçlusunun, temlik eden ya da temellük edenin alacaklılarının ve uyuşmazlık çıktığında yargıcın alacak sahibinin kim olduğunu, bunu açıkça gösterebilecek bir yoldan saptayabilmeleri aranır. Bu bakımdan, temlik açıklamasında temellük edenin kimliğinin belirtilmesi, örneğin yeni alacaklıya veya bir üçüncü kişiye bırakılabilir (beyaz temlik); kıymetli evrak hukukunda, hukuk güvenliği biçim kurallarına sıkı sıkıya uyulmasını gerektirmesine karşın, kıymetli evraka bağlı alacakların beyaz ciro ile geçirilmesini kabul etmiştir. (…) Alacaklının kimliği belli değilse, borçlu tevdi hakkını kullanabilir.
Temliknamede alacağı devralan kişinin ödeyeceği ivaz belirtilmemişse, temliknamenin altını sadece temlikte bulunanın imzası yeterlidir. Bu bakımdan, şayet yüklenicinin hazırladığı temlik belgesinde bedel alacağını temlik ettiği kişinin buna karşılık yükleniciye ödeyeceği ivazdan söz edilmiyorsa, sadece yüklenicinin imzası ile bedel alacağı devredilmiş sayılacak; şayet temlik belgesinde bedel alacağını devralanın ödeyeceği karşılık yazılmışsa, bu sadece alacak temliki değil ayrıca ivazlı bir sözleşme olacağından karşı tarafın da imzası gerekecektir.
Arsa sahibi kendisine düşen bağımsız bölümlerden birini tapuda üçüncü kişiye kamusal biçimde satmışsa, bu da alacağın temliki hükmündedir. Bu nedenle, üçüncü kişi, satın aldığı tarihten sonraki dönem için, ardılı (halefi) olduğu arsa sahibinin yüklenici ile yapmış olduğu eser sözleşmesine dayanarak, yükleniciden geç ifa nedeniyle gecikme tazminatı isteyebilir[1]. Ancak yasa, bu durumda ana kuraldan ayrılarak, “yazılı biçimi” yeterli ve geçerli kabul etmemiş, kamusal biçimi öngörmüştür.
Temliknamede (temlik sözleşmesinde) alacağın nedeninin belirtilmesi zorunluluğu yoktur. Ancak temlik sözleşmesinde, birden çok alacağın devri söz konusu ise, sözleşmeye taraf olmayan kişilerin hangi alacağın temlik edildiğini anlamalarına olanak verecek açıklık olmalıdır. Örneğin, düzenleme tarihi bulunmayan emre muharrer senetler adi senet sayılır. Senetlerin arka yüzü senet alacaklısı tarafından (…emrine ödeyiniz. bedeli teminattır) şerhi konarak imza edilmiş ise "rehin tesisi için aranan teslim ve senede bağlanan alacakların rehnedilmesi tahriren olur" hükümleri yerine getirilmiş olduğundan alacağın temliki ve senetli alacaklarının rehni koşulları temlik edilen kişi yararına gerçekleşmiş kabul edilmelidir.
Temlik, alacağın devredildiği borçluya bildirilmemiş olsa veya borçlu alacağın devrini öğrenmemiş bulunsa bile geçerlidir.
Temlik sözleşmesi, âkitlerce bizzat yapılabileceği gibi, onların temsilcileri tarafından da yapılabilir. Temsilcinin bir temlik sözleşmesini yapabilmesi için şu koşullar gereklidir:
a. Yetki belgesinde “alacağın temlikine ilişkin yetki” bulunmalıdır.
b. Temlik, temsil edilenin irade, açıklama ve çıkarına uygun olmalıdır.
c. Aksi halde temsilci hakkını kötüye kullanmış olur.
Yazılı bir temlik sözleşmesi yoksa veya sözleşme geçersizse ne olacaktır? Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davası kural olarak kabul edilemez; bununla birlikte KMK’ya tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması durumlarında, olayın özelliğine göre yargıç, MK. md. 2’yi gözeterek açılan tescil davasını kabul edebilir.
Sözleşmenin “temlik” olarak adlandırılması zorunlu değildir. Alacaklının imzalayarak verdiği belgeyle, alacağı temellük edene geçirmek iradesini taşıdığının, bu açıklamanın yorumlanması yoluyla anlaşılması yeterlidir.
Yazılı temlik sözleşmesinde sadece alacağı temlik eden tarafın imzasının bulunması yeterlidir (BK. md. 13/I). Devralanın kabul beyanının yazılı olarak açıklanması gerekmez. Kabul beyanı örtülü de olabilir. Temlik eden ile temellük eden hazır ise, yazılı biçim koşuluna uymak kaydıyla, temellük eden açıkça veya örtülü olarak temliki kabul ettiğini bildirir. Taraflar hazır değilse, kabul beyanı temlik edenin çalışma ve egemenlik alanına girdiği anda temlik tamamlanmış olur. Yasada tersi yazılı olmadıkça, imzalı bir mektup, aslı borçlananlarca imzalanmış bir telgraf (BK. md. 13/II) veya alacak senedi üzerine verilecek şerh ile de temlik edilebilir.
Alacağın temliki halinde, temlik eden, temlik edilene alacak senedi ile elinde bulunan ispat araçlarını teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür (BK. md. 168/II). Fakat alacağın temlikinin geçerli olması, alacak senedinin verilmiş bulunması koşuluna bağlı değildir.
Alacaklı, aynı alacağı, iki ayrı kişiye devretmişse, ikinci temlik geçersizdir. Alacağı daha sonra devralan önceki temliki bilmese, iyi niyetli olsa dahi hukuki durum değişmez. Temliklerden hangisinin önce yapıldığı belirlenemiyorsa, her iki temlik geçersiz sayılır.
Yazılı yapılması geçerlilik koşulu olan temlik sözleşmesinde (senedinde, temliknamede) “temlik” sözcüğünün geçmesine gerek yoktur. Alacaklının, alacağını yazılı olarak temlik ettiğini anlaması, imzalaması ve temlik lehtarına vermesi yeterlidir.
Temlik, alacağın ona bağlı bütün (yan ve öncelik) hakları ile birlikte devralana geçmesini sağlar ve bu işlem yapılırken borçlunun (iş/arsa sahibinin) rızasının alınması gerekmez. Temlik, hatta borçlunun muhalefetine rağmen geçerli olarak doğar ve hükümlerini doğurur. Borçlunun temlikten sonraki asıl muhatabı artık alacağı temellük eden (devralan) kişidir. Bu bakımdan borçlunun borçtan kurtulabilmesi için temlik işleminden sonra borcunu devralan kimseye ödemesi gerekir. Temlik anına kadar borçlu temlikin dışında iken temlik anından başlayarak önceki alacaklı (yüklenici) temlik işleminin dışına çıkmaktadır.
Temlik alan önceki alacaklının yerine geçmiş borçludan (arsa sahibinden) ifayı istemek, gerektiğinde de borçluyu ifaya zorlamak onun hakkı olmuştur.
Geçerli bir arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde yükleniciye ait olacağı kararlaştırılan bir bağımsız bölümün, yüklenici tarafından yalın (adi) yazılı bir sözleşmeyle üçüncü kişiye satılması, tapulu taşınmaza ilişkin bir satış sözleşmesi değil, Borçlar Kanunu'nun 162 ve sonraki maddelerinde düzenlenen alacağın temliki hükümlerine bağlı bir işlemdir. Böyle durumlarda, yüklenici arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendisine düşen bir bağımsız bölümü üçüncü kişiye satmış değil; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi çerçevesinde o bağımsız bölüm yönünden arsa sahibine karşı sahip olduğu alacağını, daha açık bir anlatımla o sözleşmeden doğan kişisel hakkını (o bağımsız bölümün mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteme hakkını) üçüncü kişiye temlik etmiş sayılır. Kısaca, böyle durumlarda yüklenici ile üçüncü kişi arasında bir "alacağın temliki" sözleşmesi bulunur.
Borçlar Kanununun 163. maddesinde alacağın temliki sözleşmesinin geçerliliği sadece yazılı biçime tabi tutulmuş olup, kamusal biçime bağlanmamıştır. Dolayısıyla, yazılı biçimde düzenlenmiş olması koşuluyla, yüklenici, arsa sahibinden olan alacağını üçüncü kişiye devredebilir; böyle bir sözleşme, alacağın temliki hükmünde olarak hukuken geçerlidir.
ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE TEMLİK
Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri, karşılıklı edimleri içeren, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
Sözleşmenin taraflarından arsa sahibi, sözleşmeye uygun koşullarda arsasını yükleniciye teslim etmek, yüklenici kendisine karşı edimini yerine getirdiğinde de edimi karşılığı yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunu ona devretmekle yükümlüdür.
Sözleşmenin öbür tarafı olan yüklenicinin edimi ise, sözleşmede kararlaştırılan koşullarda binayı yapıp arsa sahibine teslim etmektir: Bir iş görerek eseri meydana getirmek ve meydana getirilen eseri iş sahibine teslim etmek (arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, binayı sözleşmeye, amacına ve fen ve sanat kurallarına uygun imal ederek arsa sahibine teslim etmek) yüklenicinin ana borcudur. Aslolan sözleşmenin kararlaştırıldığı biçimde eksiksiz yerine getirilmesidir. Aksi halde, sözleşmeden beklenen yararlar dengesi bir taraf aleyhine bozulur. Böyle bir durumda da bir taraf edimini yerine getirmiş kabul edilemez.
Yüklenici, inşaat sözleşmesinden doğan edimlerini yerine getirdiğinde arsa sahibine karşı kişisel hak kazanır ve sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunun adına kütüklenmesini arsa sahibinden isteyebilir.
Arsa karşılığı daire yapımı sözleşmesi uyarınca yüklenici edimini yerine getirirse, şahsi hak kazanır. Yüklenici bu hakka dayanarak kendisine kalan dairelerin mülkiyetinin adına geçirilmesini arsa sahibinden isteyebilir veya şahsi hakkını, BK. md. 162 vd. uyarınca yazılı olmak koşuluyla üçüncü kişilere temlik edebilir. Yüklenicinin şahsi hakkını temellük eden kişi, bu hakkı âkidi olan yükleniciye veya -bazı koşullarda- arsa sahibine karşı ileri sürebilir. Başka bir anlatımla kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmuş ise satın aldığı dairenin mülkiyetinin veya ona tekabül eden arsa payının kendisine geçirilmesini isteyebilir. Davanın yükleniciden başka arsa sahibine de yöneltilmesi gerekir.
Arsa sahipleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıktan sonra kendisine düşen bağımsız bölümü yazılı olarak temlik eden yüklenicinin bu davranışı, alacağın temliki hükmündedir. Yazılı olması yeterli olup resmi olma koşulu yoktur. Yüklenici, kat irtifakı kurulduktan sonra, aynı daireyi bir başkasına satarsa, önceki alıcıya karşı, dairenin devir tarihindeki rayiç bedel üzerinden sorumludur.
Gerçekte, yüklenicinin kat karşılığı yaptığı inşaattan, henüz tapusunu üzerine almadığı ve payına düşecek dairelerden birini satması; bir hakkın, diğer bir ifade ile alacağın temliki niteliğindedir. BK. 163 maddesine göre alacağın temliki sözleşmelerinin yazılı olması geçerlilik yönünden yeterlidir. Taraflar arasındaki sözleşme hakkın temliki yönünden geçerli ve hukuki sonuç doğurmakta ise, sözleşme taşınmaz mal satışı biçiminde nitelendirilerek geçersiz sayılamaz.
İnşaat sözleşmesi gereğince arsa sahiplerine verilmesi gereken dairelerden birini, arsa sahiplerinden satın alan kişinin, onların bu daireyle ilgili sözleşmeden doğan haklarına “alacağın temliki hükümleri” uyarınca halef olduğunun kabulü gerekir (BK. md. 162). Bu nedenle, o, bu bağımsız bölümün sözleşmede kararlaştırılan sürede teslim edilmemesi sonucu uğradığı kira kaybı zararını yükleniciden istemekte haklıdır.
Yüklenicinin kişisel hakkını temellük eden üçüncü kişi de bu hakkını, yüklenicinin ardılı (halefi) olarak arsa sahibine karşı ileri sürme olanağına sahiptir.
Gerek yüklenici gerekse ondan kişisel hakkını yazılı olarak temellük eden üçüncü kişinin, bu hakkı arsa sahibine karşı ileri sürebilmesi için, yüklenicinin sözleşmenin kendisine yüklediği edimini tam olarak yerine getirmiş olması zorunludur.
Alacağın temliki biçiminde gerçekleşen böyle bir sözleşmeye dayalı olarak temlik alanın talepte bulunabilmesi için, öncelikle yüklenici tarafından kendisine temlik edilen hakkın arsa sahibi nezdinde gerçekleşmesi; başka bir anlatımla, yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesiyle arsa sahibine karşı üstlendiği edimi yerine getirmesi; inşaatı bitirmesi veya eksik kalan kısmın paraya dönüştürülerek tamamlanacak kadar az bir boyutta olması gerekir. Aksi takdirde, temlik alan, temlik sözleşmesine dayalı olarak, o sözleşmenin tarafı durumunda bulunmayan arsa sahibinden herhangi bir istemde bulunamaz; sadece ve ancak, kendi akidi durumundaki yükleniciden tazminat isteyebilir.
Arsa sahibi ile aralarında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunan yükleniciden sözleşmede ona bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü temlik alan üçüncü kişinin, arsa sahibini (borçluyu) ifaya zorlayabilmesi için öncelikle temlik işlemini ve işlemin sağlığını kanıtlaması gereklidir. Fakat temlik işlemi kanıtlanmış olunsa da ifa talebinin muhatabı olan arsa sahibi ifaya derhal uymak zorunda değildir.
Gerçekten Borçlar Kanunu'nun 167. maddesi hükmüne göre “Borçlu, temlike vakıf olduğu zaman; temlik edene karşı haiz olduğu def’ileri, temellük edene karşı dahi dermeyan edebilir.” Buna göre temliki öğrenen borçlu temlik olmasaydı önceki alacaklıya karşı ne tür savunmalar (defiler) ileri sürebilecekse, aynı savunmalar yeni alacaklıya (temlik alan üçüncü kişiye ) karşı da ileri sürebilir hale gelir. Temlikin konusu yüklenicinin arsa payı karşılığı arsa sahibi ile yaptığı sözleşme uyarınca hak kazandığı gerçek alacak ne ise o olacağından, temlik eden yüklenicinin arsa sahibinden hak kazanmadığını üçüncü kişiye temlik etmesi arsa sahibi bakımından önemsizdir. Öte yandan yüklenici arsa sahibine karşı öncelikli edimini tamamen veya kısmen yerine getirmeden kazanacağı kişisel hakkı üçüncü kişiye temlik etmişse, üçüncü kişi Borçlar Kanunu'nun 81. maddesinden yararlanma hakkı bulunan arsa sahibini ifaya zorlayamaz.
YOLSUZ TESCİL
Bir arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde; arsa sahibi, sözleşme gereğince, inşaatın başında veya devamında, yükleniciye sahip olduğu arsa paylarının mülkiyetini kısmen veya tamamen temlik edilebilir.
Bu temlik avans niteliğindedir.
Bu durum, gerçek mülkiyet durumunu oluşturmaz.
Yüklenici; edimini sözleşme ve imar mevzuatına uygun olarak yerine getirdiği oranda kişisel hak elde edebilir ve elde ettiği bu kişisel hakkını da üçüncü kişilere devredebilir (BK. md. 163 vd.).
Yüklenicinin kişisel hakkı iki durumda aynî hakka dönüşür:
a. Yüklenicinin edimlerini tümüyle yerine getirmesi,
b. Tüme yakın yerine getirmesi. Yani sözleşmenin ileriye etkili sonuç doğurur biçimde bozulması durumu…
Arsa sahiplerince yükleniciye geçirilen arsa payı kayıtlarının tescili yüklenici ayni haklar sağlamaz. Çünkü, ayni haklar illete bağlı bir işlem sonucu doğar, değişir veya son bulur. Sadece bir tescil işleminin yapılması, mülkiyet hakkının doğması için yeterli olmayıp; ayrıca geçerli bir hukuksal nedenin de varlığı gereklidir.
Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi geriye etkili sonuç doğurur biçimde bozulmuşsa, Borçlar Kanunu'nun 61 ve izleyen maddeleri gereğince ve "haksız iktisap kuralları" uyarınca tarafların aldıklarını karşılıklı olarak geri vermeleri gerekir. Bu yasal nedenlerle, yüklenici tarafından dava dışı ….’a temlik olunan ve onun tarafından da …'a temlik edilen pay kaydının edinme nedeni, hukuksal dayanaktan yoksun kalmıştır.
Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi hükmü gereğince, tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı, yasal kural olarak korunur ise de; aynı Yasa'nın 1024. maddesi hükmü gereğince, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi, bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki nedenden yoksun bulunan tescil yolsuzdur.
Bir somut olayda, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu olan yapı, inşaat halindeyken yüklenici tarafından terkedilmiş ise, yükleniciden “alacağın temliki yoluyla” arsa payı edinen kimse ediniminde iyi niyetli olduğu kabul edilemez ve Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi hükmünden yararlanamaz (14. HD. 15.6.2010, 5177/7104;HGK,16.06.2010, 290/328).
YÜKLENİCİ VE ARDILLARININ TAPU TALEP ETMELERİ: Mahkemece hükme esas alınan bilirkişiler kurulu raporu ve belediyeden alınan cevabi yazılara göre yükleniciye bırakılacak bağımsız bölümlerin tamamının ikmal edilmesine rağmen arsa sahibine bırakılacak kısımların %40 seviyesinde inşa olunup inşaatın terk edildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle inşaat fiilen sözleşmesine uygun biçimde tamamlanmadığı gibi, imar durumuna da uygun olmadığı ve projesine aykırı olarak kaçak kat yapıldığı, zeminde de projeye uyulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yüklenicinin ve kendisinden bağımsız bölüm satın alan kişilerin akdin ifa olunduğu gerekçesiyle tapu talep etmeleri ve evvelce işin avansı olarak devredilen tapuda hak kazandıklarının kabulü mümkün değildir. Bu nedenle mahkemenin akdin geriye etkili şekilde feshine karar vermesi kural olarak yerinde bulunmaktadır. Ne varki yapılan inşaatta çok sayıda kişinin bağımsız bölüm satın almaları ve ikamet etmeleri karşısında akdin ileriye etkili fesih şartları da araştırılmalıdır. Ancak kaçak bir yapılaşmada projeye aykırı yerlerin yasal hale getirilmediği sürece bu yerler üzerinde bir hak sahibi olunamayacağı da ortadadır. Diğer yandan arsa sahibine ait bölümler tamamlanmadıkça da yine ileri etkili fesih şartlarının oluştuğu kabul edilmez. Dosya kapsamından davalılara mehil verilmesi halinde inşaatı yasal hale getirip getiremeyecekleri hususu da araştırılmamıştır. O halde mahkemece belediyeden inşaatın yasal hale getirilmesinin mümkün olup olmadığının sorulması, yasal hale getirilebiliyor ise davacının 01.12.1999 tarihli dilekçesi de gözetilerek bilirkişilerden ek rapor alınarak yasallaştırılması için yapılması gereken işlemlerin açıklattırılması, davalılara uygun bir mehil ve yetki tanınması ve sonucuna göre ileri etkili feshin düşünülmesi gerekirken bu konuda eksik incelemeyle sonuca varılması doğru olmamıştır (15. HD. 9.2.2006, 6533/618).
[1] 15. HD. 19.3.2001, 5178/1331.
Hits: 32219