KİTAP
İnşaat Hukuku Kitabı

İFADE ve ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ

~ 10.05.2010 ~
  İFADE ve ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
 
                              
 
           AİHM. Sözleşmeye özerk yorum tekniği ile yorum getirmekte-dir.25.4.1978 tarihli kararında Sözleşmenin “ yaşayan bir metin” olduğunu ve bu nedenle de günümüz hayat koşulları ışığında yorumlanması gerektiğini ifade
etmiştir.Yorum tekniğinin evrimci ve ileri götürücü olduğu görülmektedir.Öte yandan, Mahkeme Sözleşmeyi ek protokolleriyle birlikte yorumlanmaktadır. Bu durum özellikle ek protokolleri onaylamayan devletler için önem arzetmektedir. “ Mahkemeye göre, sözleşme veya ek protokol maddelerinin herhangi biriyle düzenlenen bir konu diğer maddelerle ilişkilendirilebilir. Bu çerçevede, ihlal edildiği öne sürülen bir maddenin, konunun onay-lanmamış Protokol ile özel olarak düzenlendiği ileri sürülerek uygulanamayacağına ilişkin devlet itirazları ” kabul edilmemektedir.
           Hakların, kuramsal ve hayali olarak değil, pratik ve etkili bir biçimde korunma altına alınması amaçlanmaktadır. Etkili korumayla, 10.maddenin alanı genişletilmekte, kısıtlama daha dar bir alanda yapılmaktadır. Böylece ve bu bağlamda; çoğulculuk, hoşgörü ve geniş görüşlülüğün sağlanabilmesinin önü açılmaktadır. Ünlü Handyside kararında açıklandığı üzere ifade özgürlüğünün “ sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen “bilgi” ve “ düşünceler” için değil, devleti ve toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden veya rahatsız eden düşünceler için de “ geçerli olduğu kabul edilmektedir.
           Mahkemenin 10.maddeyle ilgili bir başka eğilimi de devlete pozitif yükümlülükler yüklemesidir. Özgür Gündem Davasında, istemlere karşın, devletin koruma sağlamadığına dikkat çekilmektedir.
 
 
                                   Türkiye Uygulamasına Kısa Bir Bakış
 
            2001 Ulusal Programında Türkiye, ifade özgürlüğünün geliştirilmesine önem ve öncelik verdiğini açıkladığı gibi 2003 Ulusal Programı ile daha da ayrıntılı yükümlülükleri üslenmiştir. Diğer taraftan Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşmenin de getirdiği güvencelerle devletin yüküm-lülüklerin arttığı bu arada ifade edilmelidir. Bu sözleşmeyle ilgili olarak, 2003 Ulusal Program ile Sözleşmenin İhtiyari Ek Protokolünün de kabul edileceği taahhüt edilmektedir.
              Çıkarılan Uyum Yasalarıyla TCK.nun 159. maddesinin öngördüğü cezanın üst sınırı indirilmiş, 312. maddede değişiklik yapılarak eylemin suç
olabilmesi için ayrıca “ kamu düzeni için tehlike yaratabilecek şekilde” olması da suçun unsuru olarak eklenmiştir.
 
 
            Terörle Mücadele Kanununun 2. fıkrası iki kez ( 4744 ve 4963 Sayılı Kanunlar) değiştirilmiştir. Ve nihayet çok eleştiri olan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
              Bu arada Dernekler Kanunu ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda değişiklikler yapılmıştır.
               Ayrıca TCK.nun 159. maddelerinde “ tahkir, tezyit ve sövme kasdı bulunmaksızın sadece eleştirmek maksadıyla yapılan düşünce açıklama-larının cezayı gerektirmediği” ibaresi eklenmiş, Maddenin 1. fıkrasında öngörülen ceza da indirim yapılarak 6 aydan başlatılmıştır.
              Yargıtay 9. Ceza Dairesi ve Ceza Genel Kurulunun kararlarında eleştiri niteliğindeki düşünce açıklamalarının esasen suç teşkil etmediğinin öteden beri kabul edilmesi karşısında, 159. maddeye eklenen ibaresinin yenilik getirdiği söylenemez.
                Gerçekten de 9. Ceza Dairesi eleştiri, ağır eleştiri ve sınırları zorlasa bile eleştiri kavramlarıyla eleştirel nitelikteki düşünce açıklama-larını suç saymamaktaydı. Ceza Genel Kurulu da ağır eleştiri kavramı altında hakaret kasdı olmadığına karar vermektedir.          
                   Türk Ceza Kanununun 159. maddesiyle ilgili Ceza Genel Kurulu’nun AİHM.nin Handyside Kararına benzer 3.7.2001 tarihli kararının önceki paragrafları aynen şu şekildedir.
                 “ İfade özgürlüğü sadece lehde olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenilmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bu demokratik toplum düzenini ve çoğul-culuğun gereğidir. Eleştiri de kaynağını bu özgürlükten alır, eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz, eleştiri övgü olmadığına göre sert, kırıcı ve incitici olması doğaldır.
                  Kaldı ki belki kamusal görevlere aday olanların tüm yönleriyle değerlendirilmesi, eleştirilmesi demokratik toplum düzeninin gerekle-rindendir, hatta böyle bir eleştiri ve değerlendirmede kamu yararı bulunmaktadır.”
                    8.Ceza Dairesi 4744 sayılı yasa ile değişiklik yapıldıktan sonra 312. maddedeki suçun kaldırılmadığını, sadece unsurlarının değiştiğine kararlarında işaret etmekte ve eylemin “ kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde” işlenip işlenmediği değerlendirmesi yapılmaktadır; kararlarında   bu unsur yönünden şiddete çağrı olup olmadığı da irdelenmektedir. Soyut olarak, örneğin toplum ve devlet yaşamında şeriat kurallarının egemen olması gerektiğinin açıklanmasının ise suç oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
           Anayasa Mahkemesinin Refah Partisi Kapatma Davasındaki gerekçesine katıldığını belirten AİHM. şeriat konusunda : “Mahkeme Dairenin, şeriatın sözleşmede öngörülen temel demokrasi ilkeleriyle bağdaşmadığı yönündeki görüşüne katılmaktadır... dedikten sonra şeriatın“... durağan ve değişmez nitelikte olduğunu, siyasi alanda çoğulculuk ya da kamu özgürlüklerinin sürekli çevrilmesi gibi ilkelerin şeriatta yeri yoktur; sözleşme değerleriyle açıkça farklılık gösteren şeriata dayalı bir rejimi desteklemenin kabulü    
halinde insan haklarına ve demokrasiyle saygılı olunduğunun söylenmesinin zor olduğunu” ifade etmektedir.
          Dernekler Kanunda değişiklik yapılmadan Yargıtay iki önemli karar vermiştir. Bunlardan ilki 2. Hukuk Dairesinin 8.10.2002 tarihli kararıdır. Karara konu olan Alevi-Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği’nin, kuruluşun Dernekler Yasasının 5/6. maddelerine aykırı olduğu iddiasıdır.
         İkinci Hukuk Dairesi Dernekler Yasasının 5/5. maddesindeki yasaklamanın faaliyet olduğunu, yasaklananın isim ve içeriğindeki sözcükler olmadığını kararında belirtmiştir.
         Diğer önemli bir karar ise 9. Ceza Dairesinin 22.5.2003 tarihli kararıdır. (19) Bu kararda da Hatay Türbe ve Ziyaret yerlerini Koruma ve Güzelleştirme Derneğinin yine Dernekler Kanunun 5/9. maddesinde yazılı “Anayasanın 174. maddesinde sayılan inkılap kanunlarını kaldırmak, değiştirmek veya bu kanunlarla yasaklanan hususları yeniden canlandırmak” şeklinde ve özel olarak da 677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin seddine ve Türbedarlıklar ile bir takım ünvanların men ve ilgasına Dair Kanunda sayılan “kapatılmış tekke veya zaviye veya türbeleri açmak veyahut bunları yeniden ihdas etmek veya aynı tarıkat icrasına mahsus olarak geçici olsa bile yer vermek ve yasaklanan ünvanları taşımak veya bunlara mahsus hizmetleri yerine getirmek veya kıyafet giymek” biçiminde bir faaliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle kapatılma kararının yasaya uygun olmadığına kararlaştırılmıştır.
          Derneklerin basın açıklaması yapmaları ise öteden beri aynı ceza dairesi tarafından suç olarak kabul edilmemektedir.
         2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında 4963 Sayılı Yasa ile değişiklikler yapılmış ve demokratikleşme yönünde adımlar atarak örgütlenme özgürlükleri genişletilmiştir. Esasen 8. Ceza Dairesi tüm bu değişiklikler yapılmadan öteden beri uygulamada özgürlükleri genişletici bir yaklaşım içinde olmuştur.
               Bu bağlamda;
               - İLO Sözleşmelerinin onaylanmış bulunması ve Anayasanın 90. maddesi hükmünü de dikkate alarak memur sendikalarının kapalı salon toplantısı yapmalarında , bir köy kahvesinde altın madeninin çıkarılmasında kullanılan yöntemlerin insan ve çevre sağlığına etkileri konusunda biraraya gelinmesinde,  sendika üyelerinin cezaevlerinde görev yapan bazı görev-lilerin başka illere sürgün edilmelerini protesto etmek amacıyla cezaevi önünde iki sahifelik basın açıklaması yapmaları ile suç teşkil etmeyen slogan atarak toplanmalarında,Türkiye genelinde çetelere ve yolsuzluklara karşı Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık eylemine katılıp konuşma yapılmasının demokratik bir tepki olarak kabul edilmesi gerektiği düşüncesi ile, Sosyal Güvenlik Reformu yasa tasarısına karşı şehir içerisinde bulunan parka kadar yürünüp bildiri okunmasının sendikal faaliyet olarak kabul edilmesi gerektiği, işten çıkarılmalara karşı tepki olarak iki üçbin kişilik bir grubun yürüyüp açıklamalarının işçilerin haklarının elde edilmesi istem ve özlemini içerdiği, domates fiatlarının düşük oluşuna karşı tepki olarak traktörlerini yol kenarına çekip domatesleri yola dökerek yolun kapatılmasının, demokratik hakların elde edilmesine dönük hareket olduğu, polisin ihtarına karşın   dağılmakta isteksiz davranılmasının, içeride (binada) bulunan arkadaşlarını bekleme amacına dönük olması, ekonomik zorlukları dile getirmek için toplu viziteye çıkılıp bildiri okunup ve trafiği aksatmadan dağınılmasında, 8 yıllık eğitimi protesto için camii yanında 25 adet çiğ yumurta yemek şeklinde ilginç olarak gerçekleşen, eylemlerde suç unsuru bulunmadığına karar verilmiştir.
              Daire kolluğun ihtarından sonra dağılma için makul bir süre tanınmadan sanıkların derhal yakalanmasında suç unsurlarının bulun-madığınıda belirterek ihtar-dağılma süresine yeni bir boyut getirmiştir. Bu konuda 2003 yılında verilen bir kararda, ise oldukça kalabalık bir grubun suç oluşturmayan sloganlar atarak pankart taşımak suretiyle 5-6 saat bir yerde toplanmaları ve güvenlik güçlerinini de bu toplantıyı hoşgörü içinde izlemesi ancak Kızılay meydanına gidilmemesi için uyarı yapıp beklemesi karşısında toplantının bildirimsiz olmasına karşın bu süre içinde süre geldiğinden suç oluşturmayacağını, Kızılay meydanına yönelinmesi üzerine gaz bombası ile birlikte ihtar yapılıp sanıklara makul süre verilmeden yakalanmalarında suçun oluşmadığı kararlaştırılmıştır.
                Türk hukukunda ve uygulamasında çok sözedilmeyen ani toplantılarla ilgili olarak Dairenin 27.6.2002 tarihli  bir kararında bildirimsiz- izinsiz ancak, derhal yapılması düşünülen bir yürüyüşün silahsız- saldırısız ve dolayısıyla kamu düzenini bozmayacak nitelikte gerçekleşmiş olması karşısında suç oluşturmayacağı kararına varılmıştır.
                 Söz konusu kararda;
                 Siyanürle altın arama faaliyetini sürdüren E.şirketinin çalışma alanına, bir kamyonun siyanür maddesi getirdiğine ilişkin duyum alınması üzerine, idari yargı kararlarıyla bu şirketin faaliyetlerinin durdurulmasına karşın siyanürle altın arama çalışmalarının sürdürdüğü düşüncesi ve siyanürün insan yaşamını ve çevreyi olumsuz yönde etkileyeceği inancını ortaya çıkardığı ani tepkiyle, yörenin değişik yerlerinden gelenlerle birlikte sanıkların İ.-Ç karayolunda önceden kararlaştırılmaksızın duyarlılık   kazanmış bir konuda toplumsal refleks sonucu trafiği aksatmadan tek sıra halinde yürümekten ibaret eylemlerinde.... kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme veya yönetme suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden ( sanıkların) beraatleri yerine mahkümiyetlerine karar verilmesinin yerinde görülmediği, belirtilmiştir.
          Siyasal Partilerle ilgili olarak laiklik ilkesi açısından Anayasa Mahkemesinin aynı konuda iki farklı sonuca vardığı kararlardan da söz edilmelidir.
          Özgürlük ve Demokrasi Partisi kapatma kararında, Partinin programında yeralan Devlet din işlerine karışmayacak, din cemaatlere bırakılacaktır şeklindeki ifade nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığının görevlerini ortadan kaldırmak ve bu yolla kurumun hukuksal varlığını sona erdirmek amacının taşındığı saptamasında bulunan Anayasa Mahkemesi, SPK.nun 89. maddesine aykırılık oluşturduğu sonucuna varmıştır.
                                                                                                      
          Aynı konuda Demokratik Barış Partisinde ise Anayasa, siyasi partilerin Anayasada belirtilen kapatılma nedenlerini tek tek saydığı, Anayasının siyasi partilere ilişkin hükmü de 1995 değişikliği ile SPK.nun 89. hükmünün, bu değişlik nedeniyle geçerliliğinin bulunmadığını ve ihmal edilmesi gerektiğini belirterek partinin bu nedenle kapatılamayacagını kararlaştırmıştır.
           Yine laiklik bağlamında son olarak Refah Partisi ile ilgili Anayasa Mahkemesi ve AİHM.nin kararlarını değinilmelidir.
             Çok hukuklu sistemin savunulmasının laiklik ilkesine aykırı olduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da kabul görmüştür. Anayasa Mahkemesinin ulus olmanın koşullarından biri de hukuk ve yargı birliğinin sağlanmasıdır. Hukukun din, mezhep ve etnik farklılıklara değil, çağdaş değerlere göre düzenlenmesi gerekir. Bireylerin inançları nedeniyle farklı hukuka bağlı olmalarına yol açacak, çok hukuklulukun dini ayrımcılığa neden olabileceği akıl ve çağdaş bilime dayalı laik düzeni sarsacağı açıktır. Böyle bir düşüncenin Anayasa ve evrensel değerleri yansıtan İnsan Hakları Sözleşmeleri Karşısında koruma görmesi olanaksızdır... Parti Genel Başkanı (nın) çok hukuklu sisteme ilişkin anlayışı egemen kılma yolundaki söz ve davranışları laiklik ilkesine aykırıdır biçimindeki gerekçeye katılan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iki nedenden ötürü çok hukuklu toplumsal modelin sözleşmeyle bağdaşmayacağı kanaatindedir.
        Mahkemeye göre: böyle bir toplumsal modelde bireysel hak ve özgürlüklerin koruyucusu ve demokratik bir toplumdaki çeşitli inanç ve dinlerin uygulanmasının tarafsız düzenleyicisi olarak devletin rolü bu tür bir toplumda bireyler üstü sayılan işlevlerin yerine getirilmesinde devlet tarafından belirlenen kurallara değil de ilgili dinin statik hukuk kurallarına uymak zorunda oldukları için ortadan kalkacaktır. Fakat devlet kendi yetkisi altındaki herkesin tamamıyla ve hiçbirinden feragat etmeksizin Sözleşmeyle güvence altına alınan hak ve özgürlüklerden yararlanmasını sağlama yükümlülüğü altındadır.
         Bu tür bir sistem demokrasinin temel ilkelerinden biri olan kamu özgürlüklerinin kullanılmasında bireyler arasında ayırım gözetmeme ilkesini kaçınılmaz olarak ihlal edecektir. Kamu hukukunun ve özel hukukun tüm alanlarında din ve inançlarına göre bireyler arasında muamele farklılığı sözleşme bakımından özellikle de ayırımcılığı yasaklayan 14. madde bakımından mazur gösterilemez. Bu tür bir muamele farklılığı bir taraftan kendi kurallarına göre yönetilmek istenen bazı dini gurupların talepleri ve diğer taraftan da çeşitli din ve inançlar arasındaki barış ve hoşgörüye dayalı olması gereken toplumun çıkarı arasında adil bir denge kuramayacaktır.
 
Hits: 3057

ANAYASA VE ANAYASA MAHKEMESİ

DEPREMDE İNŞAAT MÜHENDİSİNİN HUKUKSAL SORUMLULUĞU
  İnşaat mühendisinin deprem nedeniyle sorumluluğundan söz edilebilmesi için öncelikle inşaat mühendisince yapılan yahut inşaat mühendisinin inşası ...
SÖZLEŞMENİN GERİYE ETKİLİ OLARAK BOZULMASI İÇİN DAVA AÇILMIŞ OLMASINA RAĞMEN YÜKLENİCİNİN HÜKÜMDEN ÖNCE İNŞAATI TAMAMLAMASI VE TESLİM ETMESİ
  Asıl dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Olayda, arsa sahiplerince daha önce açılan geriye etkili fesih ...
ORTAK YERLERDEKİ EKSİK İŞLER İÇİN SİTE YÖNETİMİNİN DAVA HAKKI
Davacı, davalı tarafından yaptırılan Mamak Toplu Konutlarında yer alan 31 adet blok ve sitenin ortak alanlarında eksi işler tespit edildiğini ileri sürerek, eksik işler bedelinin ...
AMK: "EVLİLİĞİN FESHİ VEYA BOŞANMA HALLERİNDE ÇOCUK ANASINA TEVDİ EDİLMİŞ OLSA BİLE BABASININ SEÇTİĞİ VEYA SEÇECEĞİ ADI ALIR." HÜKMÜ ANAYASAYA AYKIRIDIR
 Eşinden boşanan ve çocuğunun velayet hakkı kendisine verilen davacı anne tarafından çocuğa velayeten açılan isim ve soyadın değiştirilmesi davasında, ...
EŞİNDEN BOŞANDIĞI HALDE, BOŞANDIĞI EŞİYLE FİİLEN BİRLİKTE YAŞADIĞI BELİRLENEN EŞ VE ÇOCUKLARIN, BAĞLANMIŞ OLAN GELİR VE AYLIKLARI KESİLİR. BU KİŞİLERE ÖDENMİŞ OLAN TUTARLAR, GERİ ALINIR
 31.5.2006 günlü, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI RG. 26.2.2011
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas ...
İDARİ PARA CEZASININ ALT VE ÜST SINIRLARININ BELİRLENMESİ
4.7.1934 günlü, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 24.11.2004 günlü, 5259 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle yeniden düzenlenen 6. maddesinin son ...
HUKUK GÜVENLİĞİ VE KAZANILMIŞ HAK
İTİRAZIN KONUSU : 24.11.1994 günlü, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a, 3.7.2005 günlü, 5398 sayılı Yasa’nın 29. maddesiyle eklenen ...
BÜTÇE YASALARININ KONUSU OLAMAYACAK DÜZENLEMELER
Dava dilekçesinde, bütçe kanunlarına bütçe dışı hüküm konulmaması, mevcut kanunların hükümlerini açıkça veya dolaylı ...
YASAMA ORGANI, TEMEL KURALLARI SAPTADIKTAN SONRA, UZMANLIK VE İDARE TEKNİĞİNE İLİŞKİN HUSUSLARI YÜRÜTMEYE BIRAKABİLİR.
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla Bakanlar Kurulu’na Anayasa’ya aykırı, genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz şekilde düzenleme yetkisi ...
YASAMA ORGANI YENİ İDARİ BÖLÜMLER OLUŞTURABİLİR
Dava dilekçesinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (KHGM)’nün kuruluş tarihçesi ve kuruluşundan itibaren gerçekleştirdiği icraatları ...
İFADE ve ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
  İFADE ve ÖRGÜTLENME ...
İHBAR VE YAKINMA HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI
  İHBAR VE YAKINMA HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI   (HGK. 22.9.2004, 360/431)   Dava, haksız yakınma nedeniyle uğranılan zararın giderimine ilişkindir. Taraflar ...
ANAYASA PAKETİNDE YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Anayasa Paketinde Yargı Bağımsızlığı Rıza Türmen (19.4.2010) Anayasa paketi Anayasa Komisyonu’ndan geçti. Şimdi Meclis Genel Kurulu’nda. Paket bu haliyle kabul ...
Kazanılmış Hak Nedir?
Kazanılmış hak nedir? Yasa Ve Düzenleyici İdari İşlemlerin Değişmesinin Kazanılmış Haklar Yönünden İncelenmesi ...
TÜRK ANAYASASININ AVRUPA ANAYASASINA UYUM SORUNU
TÜRK ANAYASASININ AVRUPA ANAYASASINA UYUM SORUNU ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME   Prof. Dr. Necmi YÜZBAŞIOĞLU   Sayın Başkan, değerli dinleyiciler. Ben ...
ANAYASA MAHKEMESİ ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR
PROF.DR.MUSTAFA ERDOĞAN: “ANAYASA MAHKEMESİ ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR”    “Anayasa Mahkemesi`nin 5548 Nolu Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu`nu iptal ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 120/151, RG. 15.4.2009)
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 120/151, RG. 15.4.2009)   İPTAL DAVASININ KONUSU: 1.7.2006 günlü, 5538 sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 63/152, RG. 15.4.2010)
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 63/152, RG. 15.4.2010)   İPTAL ...
Bağımsızlık Sağlanmadan Tarafsızlık Sağlanamaz
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya: Bağımsızlık Sağlanmadan Tarafsızlık Sağlanamaz AKP'nin Anayasa paketine, Yargıtay, Danıştay ve HSYK'dan sonra siyasi ...
YAYINLAR
Anayasa Yargısı Dergisi      Kararlar Dergisi      Sempozyumlar      İngilizce Albüm      Almanca ...
KİTAP VE MAKALELER
Anayasamani Mümtaz SOYSAL⋅ Mart 31, 2010 SALGIN hastalık gitgide yayılıyor. Rasgele anayasa değiştirme tutkusu denebilecek bir toplum hastalığıdır bu. Anayasa hukuku denen ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI
 Kararlar Bilgi Bankası      Yüce Divan Kararları      İndirilebilir Kararlar        
ANAYASA MAHKEMESİ MEVZUAT BİLGİ SİSTEMİ
1982 Anayasası      Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun      Anayasa Mahkemesi ...