KİTAP
İnşaat Hukuku Kitabı

TÜRK ANAYASASININ AVRUPA ANAYASASINA UYUM SORUNU

~ 20.04.2010 ~
TÜRK ANAYASASININ AVRUPA ANAYASASINA
UYUM SORUNU ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
 
Prof. Dr. Necmi YÜZBAŞIOĞLU
 
Sayın Başkan, değerli dinleyiciler. Ben öncelikle böylesine güncel konuyu ele alan bir
sempozyum düzenledikleri için Anayasa Mahkememizin değerli başkanına ve bu
sempozyumu düzenlemede katkıları olan üyelerine teşekkür etmek istiyorum.
İki gündür Avrupa Birliği Anayasası’nın oluşum sürecini ve içeriğini değişik yönleri ile
irdeleyen tebliğler dinledik. Ben özellikle genç meslektaşlarımı sundukları kapsamlı ve
derinliği olan tebliğleri için kutluyorum. Hepsi oldukça aydınlatıcı ve doyurucu idi. Doğrusu
ben kendilerinden çok yararlandım. Hepsinin sunuşları ile ilgili ayrıntılı notlar aldım. Bana
ayrılan süre bunları tek tek yorumlayıp değerlendirmem için yeterli değil. Kaldı ki, sanıyorum
kendileri de tebliğlerin tümünü sunamadılar. Söyleyecekleri daha çok şeyler vardı. Ancak,
Avrupa Birliği Anayasası’nı tanıtabildiler. Özellikle bu toplantının konusunu teşkil eden Türk
Anayasası’nın Avrupa Anayasası’na uyum sorunu üzerinde yeterince duramadılar.
Bu nedenlerle, ben sunulan tebliğleri ayrı ayrı değerlendirmek yerine, bunlardan
çıkarılabilecek ortak noktaları ya da sonuçları belirlemeye çalışacağım ve daha sonra da
eksik kaldığını düşündüğüm ve bu toplantının asıl konusunu teşkil eden, Avrupa
Anayasası’na uyum sağlamak için Türk Anayasası’nda yapılması gereken somut öneriler
üzerinde duracağım.
 
1950’lerde Avrupa’da ekonomik işbirliği amacı doğrultusunda Avrupa Ekonomik
Topluluğu ile başlayıp, değişik aşamalar katetikten sonra, bu dayanışmanın Avrupa’da
siyasal birlik sürecine dönüşerek, en son 2004’te Avrupa Birliği Anayasası olarak karşımıza
çıkan bu belgenin, birçok yönden tartışmaya açık olduğu anlaşılmaktadır.
 
1- Öncelikle bu belge nitelik olarak bir Anayasa mıdır, yoksa uluslararası belge midir?
Uluslararası belge niteliğini değerlendirmek benim uzmanlık alanım dışında kalmaktadır.
Anayasa niteliği bakımından değerlendirdiğimizde, Avrupa Birliği organlarının ve üye
devletlerin egemenliğin kullanılmasına ilişkin yetki paylaşımlarını belirlemesi ve Avrupa Birliği
vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almış olması nedeniyle, maddi
anlamda bir Anayasa özellikleri taşıdığı söylenebilir. Başka bir ifadeyle, içerik olarak Anayasa
özellikleri taşımaktadır. Ancak, bunu bir Anayasa olarak nitelendirmek gerekirse, dörtyüz
küsur maddelik ayrıntılı hükümleriyle bunun normatif, düzenleyici bir Anayasa olduğunu da
vurgulamak gerekir.
 
2- Keza, bu Anayasa ile Avrupa’da oluşturulmaya çalışılan bu yeni örgütlenme modeli
bir federal yapılanma türü müdür, yoksa yeni bir yapılanma mıdır sorusuna verilecek cevap
da pek kolay değildir.
 
3- İki gündür izlediğimiz tebliğlerle tanımaya çalıştığımız AB Anayasası’nın bir sorunlar
yumağı olduğu anlaşılıyor. Bu sorunlar yetki paylaşımı ile başlıyor, münhasır yetkiler,
paylaşılan yetkiler, üye ülkelerin yetkileri, örtülü yetkiler, boşluk doldurma, AB organlarının
yetki aşımı, ikincillik, orantılılık sorunları diye sürüp gidiyor. Keza, Avrupa Anayasa düzeni ile
ulusal anayasa düzenleri arasındaki ilişkiye sadece normlar düzeyinde bakmamak, içtihadi
hukuka ve uygulamadaki farklı duyarlılıklara da bakmak gerekir.
 
4- Yine, temel hakların korunması bakımından, Temel Haklar Şartı’nın yetersizliği, aynı
mekanda iki koruyucu hukuk düzeninin çatışması bir başka sorundur: AB hukuku ile AİHS
hukuk çatışması. Esasen bu çatışma, çekişme hep vardı. AB Hukuku biraz da bu çatışma ve
çekişme ile beslendi, gelişti. Bu çekişmede AİHS Hukuku hep bir adım önde idi. AB
Anayasası’nın onaylanıp yürürlüğe girmesiyle öyle anlaşılıyor ki, bu çekişme daha da artacak
gibi görünüyor. Ancak, AİHS daha koruyucu, daha sistematik ve yerleşik uygulamaları ile bu
çekişmede yine bir adım önde olacak gibi. Bu doğrultuda Temel Haklar Şartı’nda özgürlükler
için neden genel sınırlama sebepleri öngörüldüğü gerçekten anlamlı bir soru. Bu soru aynı
zamanda, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında AB Anayasası’ndan sonra da AİHS
düzeninin bir adım önde olacağının cevabı.
 
5- Avrupa Anayasası kavramı ile esasen yeni karşılaşmıyoruz. Biz Anayasacılar, kamu
hukukçuları hep AİHS’ni Avrupa liberal kamu hukuku şartı, Avrupa kamu düzeninin Anayasal
belgesi olarak nitelendirirdik. Bu nedenle, biz öteden beri Avrupa Anayasası ile uyum çabası
içindeyiz. Bu nedenle iki belgeyi bütün olarak Avrupa norm ve standartlarıyla uyum olarak ele
almalıyız ve bunun için de bizim Anayasamızda ne yapmalıyız sorusuna cevap aramalıyız.
Bu toplantının konusu çerçevesinde, Anayasamızı Avrupa normları ile uyum yönünden
incelediğimizde sorunları üç grupta toplamak mümkündür.
 
1. Grup: Temel haklar ve özgürlükler rejimi
 
2.Grup: Egemenlik yetkisinin Avrupa kurumları organları ile paylaşımı ve bununla doğal
illiyet bağı içinde ulusalüstü hukuk-ulusal hukuk ilişkisi bağlamında kurullar kademelenmesi
 
3. Grup: Hukukun üstünlüğü ya da hukuk devleti
 
- Bunlardan 2. grubun Türkiye AB’ne tam üye oluncaya kadar aciliyeti yoktur, denebilir.
Çünkü, Türkiye, egemenlik yetkisinin paylaşımı sorunuyla, esas olarak, AB’ne tam üye
olduğunda karşılaşacaktır. Bu nedenle, bu sorunun çözümünün AB’ne tam üyeliğe kadar
tahammüllü olduğu söylenebilir. Ancak, egemenlik yetkisini sağlıklı paylaştırmadan
ulusalüstü hukuk-ulusal hukuk ilişkisini sağlıklı kurabilmek ve bunun uygulaması olarak
kurallar kademelenmesindeki sorunları aşabilmek pek kolay olmayacaktır.
 
- Avrupa norm ve standartlarına uyum bakımından olduğu kadar Türkiye’nin ihtiyaçları
bakımından da öncelikli sorunlar 1. ve 3. Grup sorunlardır.
 
A- 1. Grupta yer alan “Temel hak ve özgürlükler” rejiminin Avrupa norm ve standartları
ile uyumu bakımından 1995 ve özellikle 2001 Anayasa değişikliklerinde önemli mesafeler
katedilmiştir. 13. maddede yapılan değişkilikle, genel sınırlama sebeplerinden kademeli,
farklılaştırılmış, özel sınırlama sebeplerine geçiş; sınırlamanın sınırı olarak demokratik
toplum düzeninin gereklerinin yanında “öze dokunma yasağı” (çifte korse) getirilişi ve böylece
sınırlama rejiminden özgürlükleri koruma rejimine geçiş, Avrupa norm ve standartlarına uyum
bakımından hiç kuşkusuz en temel ve somut bir ilerlemedir.
 
Keza, 14. maddede yapılan değişiklikle özgürlüklerin kötüye kullanılması yasağı
bakımından daha sınırlı ve somut çerçeve belirlenmesi de önemlidir.
Ancak, böyle bir sistem değişikliğinde, tutarlı, uyumlu ve bütüncül olabilmek
bakımından, Anayasa’da yer alan bütün hak ve özgürlükler tek tek gözden geçirilmeli ve her
bir hak ve özgürlüğün düzenlendiği ilgili maddesine, o temel hak ve özgürlüğün koruduğu
nesnel yaşam alanının içeriği ve niteliğine uygun sınırlama sebepleri konulmalı idi. 2001
değişikliğinin en büyük eksiği bunun bütün olarak değil, bazı hak ve özgürlükler için, yani
kısmen yapılmasıdır. Bu da doğal olarak, bu doğrultuda değişiklik yapılmayan temel hak ve
özgürlükler bakımından belirsizliklere, boşluklara ve dolayısıyla da temel hak ve özgürlüklerin
sınırlanması sisteminde tutarsızlıklara yol açmıştır. Bu durum Avrupa norm ve standartları ile
de uyumsuzdur. Bazı hak ve özgürlüklerin sınırlama sebepleri bakımından Avrupa
normlarının altında kalınırken, bazılarında da aşılmıştır.
 
Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse:
 
a) Yerleşme ve seyahat hürriyeti
 
Anayasa madde 23’e göre sınırlama sebepleri, “suç işlenmesini önlemek, sosyal ve
ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu
mallarını korumak” olarak sayılmış.
 
AİHS Ek 4 Nolu Protokol madde 2’ye göre ise sınırlama sebepleri “ulusal güvenlik,
kamu güvenliği, kamu düzeni, suçların önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve
hürriyetlerinin korunması” olarak sayılmış.
 
Genel sağlığın, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel ahlakın korunması bizde yer
almıyor. Bu durumda, salgın hastalıktan, yangın veya inşaat tehlikesi gibi hallerden
korunmak için bir bölgenin karantina altına alınmasının anayasal bir dayanağı
bulunmamaktadır.
 
b) Hak arama hürriyeti
 
Anayasa’nın 36. maddesi hak arama hürriyeti bakımından hiçbir sınırlama sebebi
öngörmemiştir. Bu durumda bazı mahkeme kararlarına karşı temyiz yolunun kapatılmasının
bir Anayasal dayanağı bulunmamaktadır.
 
Buna karşın AİHS’ne Ek 7 Nolu protokolün 2. maddesine göre, “Cezai konularda, üst
derece mahkemeye başvuru hakkına, kanunun öngördüğü hafif suçlar için veya ilgilinin ilk
derecede en yüksek dereceli mahkemede yargılanmış olması halinde veya beraat kararı
verilmesi halinde” istisna getirilebilmektedir. Başka bir ifadeyle, bu hallerde kanunla temyiz
yolu kapatılabilmektedir. Bizim Anayasamızın 36. maddesine de benzer sınırlama sebepleri
konulabilir.
 
c) Çalışma ve sözleşme hürriyeti
 
Anayasa’nın çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48. maddesinde bu özgürlüğü
sınırlamak için hiçbir sebep öngörülmemiştir.
 
Bu durumda, “Bir sözleşmenin konusu ahlaka aykırı ise batıl” olmayacak mıdır; ya da
“bir kimsenin özgürlüğünü tümüyle ortadan kaldıran ya da ölçüsüz şekilde veya umumi
adaba aykırı şekilde sınırlayan sözleşme yapılabilecek midir? Oysa “konusu ahlaka aykırı
sözleşmenin batıl olacağı” ve “kimsenin özgürlüğünden tümüyle vazgeçemeyeceği” temel
hukuk ilkelerindendir. Medeni Kanun veya Borçlar Kanunun’daki bu temel hukuk ilkelerine
aykırı sözleşmeleri yasaklayan hükümlerin Anayasal dayanağı bulunmamaktadır. Genel
ahlak, kamu düzeni ve kamu yararının korunması amacıyla sınırlanabilmesi bu özgürlüğün
içeriğine ve niteliğine uygun sınırlama sebepleridir. Bunlar Anayasa’nın 48. maddesine
konulabilir.
 
Aynı şekilde, sıkça karşı karşıya geldiğimiz, istediği yerde “kurban kesme” veya “kapalı
yerde sigara içme” yasaklarının da açık bir anayasal dayanakları bulunmamaktadır.
Bunlar için şimdilik, ancak pratik uyuşum formülü ile anayasal dayanak aranabilir. Bu
noktada en ideal hak Anayasa’nın 56. maddesinde düzenlenen “sağlıklı ve dengeli çevrede
yaşama” hakkı ve bu doğrultuda devlete yüklenen “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek” ödevidir. Keza, Anayasa’nın 5. maddesindeki,
Devletin, “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama” görevi
de bu tür sınırlamalara Anayasal dayanak oluşturabilir. Ancak, böylesi bir yaklaşımın da, bu
tür genel hükümlerin, giderek bütün hak ve özgürlükler için bir tür genel sınırlama sebebine
dönüştürülmesi gibi, özgürlükler için son derece tehlikeli bir uygulamaya yol açabilme
olasılığı vardır.
 
-Anayasamızda bazı hak ve özgürlükleri sınırlama sebepleri ise AİHS’nden daha
kapsamlı, soyut ve muğlaktır.
 
Örneğin, Anayasa’nın 26. maddesinde sayılan ifade özgürlüğünü sınırlama sebepleri,
AİHS’nin 10. maddesinde sayılanlara göre; keza, Anayasa’nın 68. ve 69. maddelerindeki
siyasi parti faaliyetlerine ilişkin sınırlama ve yasaklamalar AİHS’in örgütlenme özgürlüğüne
ilişkin 11. maddesine göre özgürlükleri sınırlayıcı olmak bakımından daha kapsamlı, soyut ve
muğlaktır.
 
Bütün bu sorunların sağlıklı bir şekilde çözülebilmesinin yolu, Anayasanın 17.
maddesinden 74. maddesine kadar bütün hak ve özgürlüklerin tek tek gözden geçirilerek,
Avrupa norm ve standatları da dikkate alınarak, her bir hak ve özgürlük için içerik ve
niteliklerine uygun sınırlama sebepleri konulması, uygun olmayanların ayıklanmasıdır.
B- 3. Grup sorunlar olarak yer verdiğimiz hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti
sorunsalı, bugün geldiğimiz noktada, Anayasa hukukumuzun belki de en yumuşak karnıdır.
2001 Anayasa değişikliğinde 12 Eylül tasarruflarını koruyan Anayasa’nın Geçici 15.
maddesinin son fıkrasının yürürlükten kaldırılması dışında, bu konuda Anayasa’da hiçbir
iyileştirme yapılmamıştır. Hukukun üstünlüğünü sağlamak ve hukuk devletini etkin kılmak
bakımından Anayasa’da bu yönde ciddi bir reform paketine ihtiyaç vardır. Bu pakette
öncelikle ele alınması gereken hususlar şöyle özetlenebilir:
 
-Bağımsız yargı önündeki engellerin kaldırılarak yargı bağımsızlığının sağlanması (AY.
Md 159, 144)
 
-Yargı denetimi dışında bırakılan alanın daraltılması; idari eylem ve işlemlere karşı en
azından şekli ya da biçimsel denetime olanak tanınması (olağanüstü KHK’ler, HSYK
kararları, Yüksek Askeri Şura kararları en azından biçimsellikle sınırlı denetime açılmalı.)
 
-Yasama dokunulmazlığı ve Meclis soruşturması kurumları hem amaçlarına uygun
işlevlerini sağlayacak, hem de siyasilerin haksız olarak korunmalarını önleyecek şekilde
yeniden düzenlenmelidir.
 
C- 2. Grup sorunlar olan egemenliğin kullanılmasının Avrupa kurumları organları ile
paylaşımı, bu toplantının konusu ile doğrudan ve daha yakın ilgili olmakla birlikte, yukarıda
da ifade ettiğim üzere, çözümü bakımından zaman tahammülü olan AB’ne tam üyelik ile
paralelliği bulunan sorunlarıdır. Bu nedenle, bu sorunun çözümünü daha çok düşünmeli,
tartışmalı ve toplum olarak hazmedebilmeliyiz.
 
İki gündür izlediğimiz tebliğlerde de ifade edildiği gibi, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin
düzenlemeleri ve uygulamaları dikkate alındığında, Avrupa Birliği ile üye ülkeler arasındaki
egemenlik yetkisinin kullanılmasının paylaşımı ve Avrupa Birliği hukuku ile ulusal hukuk
arasındaki çatışmanın, çoğunlukla bu konudaki genel ve/veya özel Anayasa hükümleri ile
çözüldüğü ve bazılarında da sorunun yüksek mahkeme içtihatları ile aşıldığı görülmektedir.
Keza, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin bir çoğunda, yetki devrine ilişkin andlaşma ya da
kanunların, parlamentoda üçte iki çoğunlukla kabul edilmesi ya da referanduma sunulması
gibi, Anayasa değişikliklerine paralel bir usul ve prosedür uygulandığı gözlenmektedir.
Türkiye’de 2004 Anayasa değişikliği ile Anayasa’nın 90. maddesine eklenen, “Usulüne
göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda
milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” şeklindeki hüküm, konuluş amacı olan
ulusalüstü hukuk ile ulusal hukuk kuralları arasında sağlıklı bir kademelenme kurmak
bakımından yetersiz kaldığı gibi; günümüzde ulusalüstü yapılanmalar ve onun yarattığı
değişen egemenlik anlayışı doğrultusunda, egemenlik yetkilerinin bu tür ulusalüstü örgütlerin
organlarıyla paylaşılması sorununa hiçbir çözüm getirmemektedir. Daha somut bir ifadeyle,
bu düzenleme, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde olan Türkiye bakımından, daha bir önemi
ve önceliği bulunan AİHS hukuku ve özellikle de Avrupa Birliği Hukuku ile Türk Hukuku
arasındaki kurallar kademelenmesi sorununu sağlıklı çözemediği gibi; Avrupa Birliği
organlarının kullanmakta olduğu ve kullanacağı yetkilere de Anayasal bir dayanak
kazandırmamaktadır. Aralarında illiyet bağı bulunan bu iki sorunun birlikte çözülmesi için,
1982 Anayasası’nda bazı değişikliklerin yapılması gerekmektedir.
 
Bu doğrultuda, öncelikle Anayasa’nın egemenlik yetkilerinin kullanılmasına ilişkin 6 ve
7. maddeleri yeniden düzenlenerek, Avrupa Birliği gibi ulusalüstü yetkiler kullanan örgütlerin
bu yetkilerine Anayasal dayanak kazandırılmalıdır. Ayrıca, bu tür yetkiler kullanan örgütlere
üyeliği sağlayan ulusalüstü andlaşmalara Anayasal değer kazandırmak ve bunların Anayasa
ile muhtemel çatışmasını önlemek için, bu tür andlaşmaları uygun bulma kanununun, bazı
Avrupa Devletlerinde olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabulü ve yürürlüğe
girmesi bakımından, Anayasa değişiklikleri ile paralellik kurulmalıdır. Hatta, yine de
çıkabilecek muhtemel ulusalüstü andlaşma-Anayasa çatışmasını daha baştan önlemek için,
ulusalüstü yetkiler kullanan örgütlere üyeliği sağlayan andlaşmaların Anayasa’ya uygunluğu
için, Anayasa Mahkemesi’nde öndenetim yolu açılması da düşünülebilir.
 
Keza, ulusalüstü/uluslararası hukuk ile Türk hukuku arasında kurallar
kademelenmesini belirlemeyi amaçlayan, 1982 Anayasası’nın 90. maddesine 2004 Anayasa
değişikliğinde eklenen mevcut çatışma hükmü, daha somut ve belirgin içerikle yeniden
düzenlenmelidir.
 
Bu amaçla, 1982 Anayasası’nda birbirini tamamlayan şu değişiklikler yapılmasında
yarar vardır.
 
1- 1982 Anayasası’nın 6. maddesinin 2. fıkrasında yapılması önerilen değişiklik:
“Türk milleti egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle
kullanır. Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu ulusalüstü yetkiler kullanan örgüt ya da
kuruluşlara ilişkin andlaşmalar bakımından Türk Milleti egemenliğini, diğer milletlerle eşit
koşullarda, bu örgüt veya kuruluşların yetkili organları eliyle kullanır.”
 
2- 1982 Anayasası’nın 7. maddesine eklenmesi önerilen hüküm:
“Bu yetki devredilemez; Anayasa ve Anayasa’nın değiştirilemez hükümleri ile uyum
içinde, milletlerarası yükümlülüklere uygun olarak kullanılır.” Ya da “Bu yetki devredilemez.
Anayasa ve Anayasa’nın değiştirilemez hükümleri ile uyum içinde olmak koşuluyla,
ulusalüstü yetkiler kullanan örgüt ya da kuruluşlara üyeliğin gerektirdiği yükümlülükler
saklıdır.”
 
3- 1982 Anayasası’nın 67. maddesinin 1. fıkrasına eklenmesi öngörülen hüküm:
“Avrupa Birliği vatandaşlarının, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve mahalli
seçimlerde kullanacakları seçme ve seçilme hakları saklıdır.”
 
4- 1982 Anayasası’nın 90. maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi önerilen hüküm:
“Ulusalüstü yetkiler kullanan örgüt ya da kuruluşlara üyeliği sağlayan andlaşmaları
uygun bulma kanununun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabulü ve yürürlüğe girişinde,
Anayasa’nın 175. maddesi hükümleri uygulanır.”
 
5- 1982 Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrasının son cümlesinde yapılması
önerilen değişiklik:
“Ulusalüstü yetkiler kullanan örgüt ya da kuruluşlara üyeliğin gerektirdiği andlaşma
hükümleriyle kanunların çatışması halinde andlaşma hükümleri uygulanır.”
 
6- Ulusalüstü yetkiler kullanan örgüt ya da kuruluşlara üyeliği sağlayan andlaşmalarla,
Anayasa arasında muhtemel çatışmayı daha baştan önlemek için, bu tür andlaşmalar
bakımından öndenetim yolunun açılması da düşünülebilir. Ancak, bunun için, Anayasa’nın
özellikle 146. ve takip eden bazı maddelerinde köklü değişiklikler yapmak gerekecektir.
Hits: 3023

ANAYASA VE ANAYASA MAHKEMESİ

DEPREMDE İNŞAAT MÜHENDİSİNİN HUKUKSAL SORUMLULUĞU
  İnşaat mühendisinin deprem nedeniyle sorumluluğundan söz edilebilmesi için öncelikle inşaat mühendisince yapılan yahut inşaat mühendisinin inşası ...
SÖZLEŞMENİN GERİYE ETKİLİ OLARAK BOZULMASI İÇİN DAVA AÇILMIŞ OLMASINA RAĞMEN YÜKLENİCİNİN HÜKÜMDEN ÖNCE İNŞAATI TAMAMLAMASI VE TESLİM ETMESİ
  Asıl dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Olayda, arsa sahiplerince daha önce açılan geriye etkili fesih ...
ORTAK YERLERDEKİ EKSİK İŞLER İÇİN SİTE YÖNETİMİNİN DAVA HAKKI
Davacı, davalı tarafından yaptırılan Mamak Toplu Konutlarında yer alan 31 adet blok ve sitenin ortak alanlarında eksi işler tespit edildiğini ileri sürerek, eksik işler bedelinin ...
AMK: "EVLİLİĞİN FESHİ VEYA BOŞANMA HALLERİNDE ÇOCUK ANASINA TEVDİ EDİLMİŞ OLSA BİLE BABASININ SEÇTİĞİ VEYA SEÇECEĞİ ADI ALIR." HÜKMÜ ANAYASAYA AYKIRIDIR
 Eşinden boşanan ve çocuğunun velayet hakkı kendisine verilen davacı anne tarafından çocuğa velayeten açılan isim ve soyadın değiştirilmesi davasında, ...
EŞİNDEN BOŞANDIĞI HALDE, BOŞANDIĞI EŞİYLE FİİLEN BİRLİKTE YAŞADIĞI BELİRLENEN EŞ VE ÇOCUKLARIN, BAĞLANMIŞ OLAN GELİR VE AYLIKLARI KESİLİR. BU KİŞİLERE ÖDENMİŞ OLAN TUTARLAR, GERİ ALINIR
 31.5.2006 günlü, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI RG. 26.2.2011
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas ...
İDARİ PARA CEZASININ ALT VE ÜST SINIRLARININ BELİRLENMESİ
4.7.1934 günlü, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 24.11.2004 günlü, 5259 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle yeniden düzenlenen 6. maddesinin son ...
HUKUK GÜVENLİĞİ VE KAZANILMIŞ HAK
İTİRAZIN KONUSU : 24.11.1994 günlü, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a, 3.7.2005 günlü, 5398 sayılı Yasa’nın 29. maddesiyle eklenen ...
BÜTÇE YASALARININ KONUSU OLAMAYACAK DÜZENLEMELER
Dava dilekçesinde, bütçe kanunlarına bütçe dışı hüküm konulmaması, mevcut kanunların hükümlerini açıkça veya dolaylı ...
YASAMA ORGANI, TEMEL KURALLARI SAPTADIKTAN SONRA, UZMANLIK VE İDARE TEKNİĞİNE İLİŞKİN HUSUSLARI YÜRÜTMEYE BIRAKABİLİR.
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla Bakanlar Kurulu’na Anayasa’ya aykırı, genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz şekilde düzenleme yetkisi ...
YASAMA ORGANI YENİ İDARİ BÖLÜMLER OLUŞTURABİLİR
Dava dilekçesinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (KHGM)’nün kuruluş tarihçesi ve kuruluşundan itibaren gerçekleştirdiği icraatları ...
İFADE ve ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
  İFADE ve ÖRGÜTLENME ...
İHBAR VE YAKINMA HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI
  İHBAR VE YAKINMA HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI   (HGK. 22.9.2004, 360/431)   Dava, haksız yakınma nedeniyle uğranılan zararın giderimine ilişkindir. Taraflar ...
ANAYASA PAKETİNDE YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Anayasa Paketinde Yargı Bağımsızlığı Rıza Türmen (19.4.2010) Anayasa paketi Anayasa Komisyonu’ndan geçti. Şimdi Meclis Genel Kurulu’nda. Paket bu haliyle kabul ...
Kazanılmış Hak Nedir?
Kazanılmış hak nedir? Yasa Ve Düzenleyici İdari İşlemlerin Değişmesinin Kazanılmış Haklar Yönünden İncelenmesi ...
TÜRK ANAYASASININ AVRUPA ANAYASASINA UYUM SORUNU
TÜRK ANAYASASININ AVRUPA ANAYASASINA UYUM SORUNU ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME   Prof. Dr. Necmi YÜZBAŞIOĞLU   Sayın Başkan, değerli dinleyiciler. Ben ...
ANAYASA MAHKEMESİ ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR
PROF.DR.MUSTAFA ERDOĞAN: “ANAYASA MAHKEMESİ ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR”    “Anayasa Mahkemesi`nin 5548 Nolu Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu`nu iptal ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 120/151, RG. 15.4.2009)
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 120/151, RG. 15.4.2009)   İPTAL DAVASININ KONUSU: 1.7.2006 günlü, 5538 sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 63/152, RG. 15.4.2010)
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 63/152, RG. 15.4.2010)   İPTAL ...
Bağımsızlık Sağlanmadan Tarafsızlık Sağlanamaz
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya: Bağımsızlık Sağlanmadan Tarafsızlık Sağlanamaz AKP'nin Anayasa paketine, Yargıtay, Danıştay ve HSYK'dan sonra siyasi ...
YAYINLAR
Anayasa Yargısı Dergisi      Kararlar Dergisi      Sempozyumlar      İngilizce Albüm      Almanca ...
KİTAP VE MAKALELER
Anayasamani Mümtaz SOYSAL⋅ Mart 31, 2010 SALGIN hastalık gitgide yayılıyor. Rasgele anayasa değiştirme tutkusu denebilecek bir toplum hastalığıdır bu. Anayasa hukuku denen ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI
 Kararlar Bilgi Bankası      Yüce Divan Kararları      İndirilebilir Kararlar        
ANAYASA MAHKEMESİ MEVZUAT BİLGİ SİSTEMİ
1982 Anayasası      Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun      Anayasa Mahkemesi ...