KİTAP
İnşaat Hukuku Kitabı

MANEVİ TAZMİNAT KISMEN REDDEDİLDİĞİNDE REDDEDİLEN KISIM ÜZERİNDEN KARŞI TARAF YARARINA AVUKATLIK ÜCRETİ HÜKMEDİLMESİ ANAYASAYA AYKIRIDIR

~ 18.03.2025 ~

Anayasamın 17. maddesinin birinci fıkrasında manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeye ilişkin Danışma Meclisinin kabul ettiği metnin gerekçesinde temel hak ve özgürlüklerin anılan maddeden itibaren önem dereceleri gözetilmek suretiyle düzenlendiği ifade edilmiştir. Öte yandan Anayasamın 5. maddesinde insanın manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Söz konusu anayasal hükümlerde anayasa koyucunun manevi varlığın korunması ve geliştirilmesine verdiği önem açık şekilde ortaya konulmuştur. Başka bir ifadeyle anılan hükümlerde kişinin manevi varlığına anayasal açıdan verilen değer vurgulanmıştır. Bu bağlamda kişinin manevi varlığının anayasal önemi gözönünde bulundurulmak suretiyle farklı nedenlerle uğranılan manevi zararların giderilmesine yönelik yasal düzenlemeler öngörülmüştür. Bu kapsamda 22/11/2001 tarihli ve 472! sayılı Türk Medeni Kanunumun 26. maddesinin ikinci fıkrasında adı haksız olarak kullanılan kişinin buna son verilmesini, haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddi zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevi tazminat ödenmesini talep edebileceği hükme bağlanmıştır. 4721 sayılı Kanun'un 121. maddesinde ise nişanın bozulması nedeniyle kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini talep edebileceği öngörülmüştür. Anılan Kanun’un 174. maddesinin ikinci fıkrasında da boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini talep edebileceği düzenlenmiştir. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunumun 56. maddesinin birinci fıkrasında hâkimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olavm özelliklerini gözönünde bulundurmak suretiyle zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebileceği, ikinci fıkrasında ise ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde zarar görenin ya da ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği hükme bağlanmıştır. 6098 sayılı Kanun'un 58. maddesinin birinci fıkrasında da kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini talep edebileceği öngörülmüştür. Anılan düzenlemelerde manevi zarara uğrayan kişilere bu zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para talep etme imkânı tanınmıştır. Bununla birlikte belirli manevi zararların tazminat ödenmesi dışında diğer bir giderim biçimiyle giderilmesi dc mümkündür. Nitekim söz konusu maddenin ikinci fıkrasında hâkimin manevi tazminatın ödenmesi yerine diğer bir giderim biçimi kararlaştırabileceği veya bu tazminata ekleyebileceği, özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebileceği ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebileceği belirtilmiştir. Bu itibarla manevi tazminat davaları esas itibarıyla manevi zarara karşılık bir miktar paranın ödenmesi suretiyle manevi zararın giderilmesine ilişkin davalardır.

 Anlam ve Kapsam: 6100 sayılı Kanun’un 323. maddesinin (1) numaralı fıkrasında; başvurma, karar ve ilam harçları, dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri, dosya ve sair evrak giderleri, geçici hukuki koruma tedbirleri ile protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler, keşif giderleri, tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler, resmî dairelerden alman belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler, vekille takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar, vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenilmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti ve yargılama sırasında yapılan diğer giderlerin yargılama giderlerini oluşturduğu hükme bağlanmıştır. Anılan Kanun’un 297. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi hükmün kapsadığı hususlar arasında sayılmıştır. Kanun'un 332. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yargılama giderlerine mahkemece resen hükmedileceği, (2) numaralı fıkrasında yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği, (3) numaralı fıkrasında ise hükümden sonraki yargılama giderlerinin hangi tarafça ödeneceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileeeğinin mahkemece ilamın altına yazılacağı ifade edilmiştir. 326. maddenin (1) numaralı fıkrasında Kanun'da yazılı hâller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu maddenin itiraz konusu (2) numaralı fıkrasında ise davada iki taraftan her bîrinin kısmen haklı çıkması durumunda mahkemenin, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştıracağı öngörülmüştür. Kural “manevi tazminat davaları” yönünden incelenmiştir. Bu itibarla kural uyarınca manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilen hâllerde yargılama giderleri kabul-ret oranına göre taraflar arasında paylaştırılacaktır.

ANAYASAYA AYKIRILIK: Anayasa'nın "Hak arama hürriyet i" başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.'' denilmektedir. Maddeyle güvence altına alman hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, E.2021/9, K.2022/4. 26/1/2022, § 28). Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararım giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkım kullanabilmesidir (AYM. E.2021/20, K.2022/84, 30/6/2022, § 10). Kuralda iki taraftan her birinin kısmen haklı çıktığı davalarda yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacağı hükme bağlanmıştır. Kural “manevi tazminat davaları” yönünden incelenmiştir. Kural uyarınca manevi tazminat davasının kısmen reddedilmesi hâlinde davayı açan kişinin yargılama giderlerinin bir bölümünden sorumlu tutulması bu kişi üzerinde oluşturduğu baskı nedeniyle mahkemeye erişim hakkını sınırlamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. AYM, E.2021/107, K.2022/109, 28/9/2022, § 36; Abdullah Karataş, B. No: 20¡9/4150, 3/2/2022, § 29).  Anayasamın 13. maddesinde "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar. Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." denilmektedir. Buna göre mahkemeye erişim hakkına sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılması gerekir. Bu kapsamda mahkemeye erişim hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir nitelikle olması gerekir. Esasen temel haklan sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması Anayasamın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM. E.2015/41, K.2017/98. 4/5/2017, §§ 153, 154). Dolayısıyla Anayasamın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirlilen kanunilik, Anayasamın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmaîıdır. Yargılama giderlerinin kapsamı 6100 savalı Kanun'un 323. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir. Dolayısıyla kural uyarınca taraflar arasında paylaştırılacak giderler yönünden herhangi bir belirsizlik bulunmamaktadır. Öte yandan kuralda iki taraftan her birinin kısmen haklı çıktığı davalarda yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılmasına ilişkin olarak hâkime takdir yetkisi tamnmaksızm tarafların haksız çıktıkları oranda yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaları öngörülmüştür. Nitekim kuralın gerekçesinde de mülga 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumun 417. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmesi durumunda yargılama giderlerinin paylaştırılması hususunda hâkime takdir yetkisi tanındığı, öngörülen yeni düzenlemede ise tarafların haklılık oranları dikkate alınarak anılan giderlerin paylaştırılması esasının benimsendiği, dolayısıyla hâkimin tarafların haklılık oranlan dışında başka bir ölçütü dikkate almak suretiyle takdir yetkisi kullanamayacağı ifade edilmiştir.  Bu bağlamda miktar belirtilmek suretiyle açılan manevi tazminat davasında tarafların haklılık oranlan talep edilen miktarın kabul ve ret edilen kısımları üzerinden belirlemnektedir. Başka bir ifadeyle manevi tazminat davasında tazmin edilmesi gereken manevi bir zarar bulunması tek başına davacının tümüyle haklı kabul edilmesi sonucunu doğurmamaktadır. Nitekim Yargıtay uygulamasında manevi tazminat davalarında yargılama giderlerinin talep edilen tutara ilişkin kabul-ret oranı dikkate alınmak suretiyle taraflar arasında paylaştırılması gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E.2022/1144, K.2024/5727, 5/6/2024).  Buna göre manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmesi durumunda yargılama giderlerinin kabul-ret oranına göre taraflar arasında paylaştırılması yönünden de herhangi bir belirsizliğin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle manevi tazminat davasında hüküm verildikten sonra taraflar arasında hangi giderlerin ne şekilde paylaştırılacağı belirlidir. Bununla birlikte Anayasamın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik insan haklarına saygılı hukuk devleti ilkesi ışığında ele alındığında hükümden sonra yargılama giderlerinin paylaştırılma yönteminin belirli olmasının ötesinde davayı açacak kişinin talebinin mahkemece haksız olarak nitelendirilecek kısmım öngörebilmesinin önem taşıdığı açıktır. Bu itibarla mahkeme tarafından manevi tazminat talebinin hangi oranda haklı kabul edileceğinin öngörülmesinin mümkün olup olmadığının da kanunilik şartı kapsamında incelenmesi gerekir. Mal ve hizmetlerin karşılıklarının ödenmesinde, değerler ile servetlerin ölçülmesinde kullanılan elverişli bir araç olan paradan manevi zararların karşılanmasında da yararlanılması kaçınılmazdır (bu yöndeki değerlendirmeler için bkz. AYM, E. 1968/33, K. 1969/12, 11/2/1969). Bununla birlikte Türk hukukunda ilgili yasal düzenlemelerde manevi tazminat olarak ödeneceği ifade edilen uygun bir miktar ya da bir miktar paranın belirlenmesine yönelik herhangi bir hesaplama yöntemi bulunmamaktadır. Başka bir deyişle manevi tazminat olarak ödenecek tutarın matematiksel olarak hesaplanması söz konusu değildir. Bu bağlamda davacıya ödenecek manevi tazminatın tutarının belirlenmesi hâkimin takdir yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla manevi tazminat davasını açacak kişiden davanın sonunda tazminat olarak hükmedilecek tutarı öngörebilmesi beklenemez. Başka bir ifadeyle manevi tazminat davasında davacının mahkemeye yönelttiği talebin hangi oranda haklı bulunacağını öngörebilmesi ilke olarak mümkün değildir. Manevi tazminat olarak ödenecek tutarın belirlenmesinde hâkimin sınırsız bir takdir yetkisine sahip olmaması ve manevi tazminat davalarında sağlanacak içtihat istikrarı da davacı yönünden söz konusu öngörülemez durumu ortadan kaldırmamaktadır. Nitekim davacı, hâkim tarafından hükmedilen tutarın az da olsa üzerinde bir tazminat talep etmiş olması hâlinde kural uyarınca yargılama giderlerinin bir bölümünden sorumlu tutulacaktır. Diğer yandan manevi tazminat tutarının yargılama süresince dosyaya giren bilgi ve belgelerle belirli hâle gelmesine de imkân bulunmamaktadır. Nitekim manevi tazminat tutarının belirli olmaması bu tutarın hesaplanma yönteminin bulunmamasından, başka bir ifadeyle hâkimin takdir ettiği bir tutar olmasından kaynaklanmaktadır. Manevi tazminat davasında davacının hak kaybı yaşamamak adına talep edeceği tazminat miktarım yüksek şekilde belirlemeye ilişkin bir baskı altında kalabileceği kuşkusuzdur. Diğer yandan davacının talebinin bir kısmının kabul edilmemesi durumunda kural gereğince yargılama giderlerinden sorumlu tutulması talebin belirlenmesinde davacı üzerinde baskı oluşturan bir diğer husustur. Buna göre manevi tazminat davasında talebini düşük belirlemesi durumunda hak kaybı yaşayabilecek olan ayrıca hâkimin takdirine bağlı olarak talebinin bîr kısmının kabul edilmemesi durumunda kural uyarınca yargılama giderlerinden sorumlu tutulması mümkün olan kişilerin temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal güvencelere uygun şekilde mahkemeye erişebildiğinden söz edilemez. Öte yandan manevi tazminat talebiyle açılacak davalarda talep edilenden düşük bir tazminata hükmedilse dahi davacının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamasına imkân tanındığında mahkemelere temelsiz talepler yöneltileceği, ayrıca gereksiz yargılama giderlerinin yapılabileceği ve bu durumun yargılamanın işleyişinin bozulmasına sebebiyet verebileceği söylenemez. Nitekim 6100 sayılı Kanun'un Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumlulukbaşlıklı 327. maddesinin (1) numaralı fıkrasında gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan tarafın davada lehine karar verilmiş olsa dahi karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla davacının yargılama süresince gereksiz giderler yapılmasına neden olmasını engelleyecek nitelikte bir düzenlemenin bulunduğu açıktır. Bu itibarla miktar belirtmek suretiyle manevi tazminat davasını açacak kişinin hâkimin hükmedeceği tazminat tutarını, başka bir ifadeyle davanın sonunda talebinin hangi oranda haklı bulunacağını öngörebilmesinin mümkün olmadığı ve tazminat miktarının hâkimin takdirine göre belirlendiği davalara ilişkin yargılama giderleri bakımından herhangi bir özel düzenlemenin de bulunmadığı gözetildiğinde kuralla mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın “manevi tazminat davaları" yönünden kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

HÜKÜM: 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326. maddesinin (2) numaralı fıkrasının "manevi tazminat davaları ” yönünden Anayasa*ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, (AMK.25.12.2024, 29/226)

Hits: 40

ANAYASA VE ANAYASA MAHKEMESİ

MANEVİ TAZMİNAT KISMEN REDDEDİLDİĞİNDE REDDEDİLEN KISIM ÜZERİNDEN KARŞI TARAF YARARINA AVUKATLIK ÜCRETİ HÜKMEDİLMESİ ANAYASAYA AYKIRIDIR
Anayasamın 17. maddesinin birinci fıkrasında manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeye ilişkin Danışma Meclisinin kabul ...
KAMU DÜZENİ
KAMU DÜZENİ: Kamu düzeni niteliği gereği zamana, yere göre değişen, içeriğinin tesbiti zor bir her somut olaya göre değişiklik gösteren bir kavramdır. ...
DEPREMDE İNŞAAT MÜHENDİSİNİN HUKUKSAL SORUMLULUĞU
  İnşaat mühendisinin deprem nedeniyle sorumluluğundan söz edilebilmesi için öncelikle inşaat mühendisince yapılan yahut inşaat mühendisinin inşası ...
SÖZLEŞMENİN GERİYE ETKİLİ OLARAK BOZULMASI İÇİN DAVA AÇILMIŞ OLMASINA RAĞMEN YÜKLENİCİNİN HÜKÜMDEN ÖNCE İNŞAATI TAMAMLAMASI VE TESLİM ETMESİ
  Asıl dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Olayda, arsa sahiplerince daha önce açılan geriye etkili fesih ...
ORTAK YERLERDEKİ EKSİK İŞLER İÇİN SİTE YÖNETİMİNİN DAVA HAKKI
Davacı, davalı tarafından yaptırılan Mamak Toplu Konutlarında yer alan 31 adet blok ve sitenin ortak alanlarında eksi işler tespit edildiğini ileri sürerek, eksik işler bedelinin ...
AMK: "EVLİLİĞİN FESHİ VEYA BOŞANMA HALLERİNDE ÇOCUK ANASINA TEVDİ EDİLMİŞ OLSA BİLE BABASININ SEÇTİĞİ VEYA SEÇECEĞİ ADI ALIR." HÜKMÜ ANAYASAYA AYKIRIDIR
 Eşinden boşanan ve çocuğunun velayet hakkı kendisine verilen davacı anne tarafından çocuğa velayeten açılan isim ve soyadın değiştirilmesi davasında, ...
EŞİNDEN BOŞANDIĞI HALDE, BOŞANDIĞI EŞİYLE FİİLEN BİRLİKTE YAŞADIĞI BELİRLENEN EŞ VE ÇOCUKLARIN, BAĞLANMIŞ OLAN GELİR VE AYLIKLARI KESİLİR. BU KİŞİLERE ÖDENMİŞ OLAN TUTARLAR, GERİ ALINIR
 31.5.2006 günlü, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI RG. 26.2.2011
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas ...
İDARİ PARA CEZASININ ALT VE ÜST SINIRLARININ BELİRLENMESİ
4.7.1934 günlü, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 24.11.2004 günlü, 5259 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle yeniden düzenlenen 6. maddesinin son ...
HUKUK GÜVENLİĞİ VE KAZANILMIŞ HAK
İTİRAZIN KONUSU : 24.11.1994 günlü, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a, 3.7.2005 günlü, 5398 sayılı Yasa’nın 29. maddesiyle eklenen ...
BÜTÇE YASALARININ KONUSU OLAMAYACAK DÜZENLEMELER
Dava dilekçesinde, bütçe kanunlarına bütçe dışı hüküm konulmaması, mevcut kanunların hükümlerini açıkça veya dolaylı ...
YASAMA ORGANI, TEMEL KURALLARI SAPTADIKTAN SONRA, UZMANLIK VE İDARE TEKNİĞİNE İLİŞKİN HUSUSLARI YÜRÜTMEYE BIRAKABİLİR.
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla Bakanlar Kurulu’na Anayasa’ya aykırı, genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz şekilde düzenleme yetkisi ...
YASAMA ORGANI YENİ İDARİ BÖLÜMLER OLUŞTURABİLİR
Dava dilekçesinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (KHGM)’nün kuruluş tarihçesi ve kuruluşundan itibaren gerçekleştirdiği icraatları ...
İFADE ve ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
  İFADE ve ÖRGÜTLENME ...
İHBAR VE YAKINMA HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI
  İHBAR VE YAKINMA HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI   (HGK. 22.9.2004, 360/431)   Dava, haksız yakınma nedeniyle uğranılan zararın giderimine ilişkindir. Taraflar ...
ANAYASA PAKETİNDE YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Anayasa Paketinde Yargı Bağımsızlığı Rıza Türmen (19.4.2010) Anayasa paketi Anayasa Komisyonu’ndan geçti. Şimdi Meclis Genel Kurulu’nda. Paket bu haliyle kabul ...
Kazanılmış Hak Nedir?
Kazanılmış hak nedir? Yasa Ve Düzenleyici İdari İşlemlerin Değişmesinin Kazanılmış Haklar Yönünden İncelenmesi ...
TÜRK ANAYASASININ AVRUPA ANAYASASINA UYUM SORUNU
TÜRK ANAYASASININ AVRUPA ANAYASASINA UYUM SORUNU ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME   Prof. Dr. Necmi YÜZBAŞIOĞLU   Sayın Başkan, değerli dinleyiciler. Ben ...
ANAYASA MAHKEMESİ ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR
PROF.DR.MUSTAFA ERDOĞAN: “ANAYASA MAHKEMESİ ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR”    “Anayasa Mahkemesi`nin 5548 Nolu Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu`nu iptal ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 120/151, RG. 15.4.2009)
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 120/151, RG. 15.4.2009)   İPTAL DAVASININ KONUSU: 1.7.2006 günlü, 5538 sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 63/152, RG. 15.4.2010)
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI (5.11.2009, 63/152, RG. 15.4.2010)   İPTAL ...
Bağımsızlık Sağlanmadan Tarafsızlık Sağlanamaz
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya: Bağımsızlık Sağlanmadan Tarafsızlık Sağlanamaz AKP'nin Anayasa paketine, Yargıtay, Danıştay ve HSYK'dan sonra siyasi ...
YAYINLAR
Anayasa Yargısı Dergisi      Kararlar Dergisi      Sempozyumlar      İngilizce Albüm      Almanca ...
KİTAP VE MAKALELER
Anayasamani Mümtaz SOYSAL⋅ Mart 31, 2010 SALGIN hastalık gitgide yayılıyor. Rasgele anayasa değiştirme tutkusu denebilecek bir toplum hastalığıdır bu. Anayasa hukuku denen ...
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI
 Kararlar Bilgi Bankası      Yüce Divan Kararları      İndirilebilir Kararlar        
ANAYASA MAHKEMESİ MEVZUAT BİLGİ SİSTEMİ
1982 Anayasası      Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun      Anayasa Mahkemesi ...