1. Davacının tescil isteğinin dayanağını oluşturan satış vaadi sözleşmesi noterde usulüne uygun olarak düzenlenmiş olup geçerlidir.
2. Anılan sözleşme tapuya şerh edilmiş olup, sözleşmeye konu olan davacı tarafından depo olunarak kullanıldığından bir başka deyişle davacı fiilen zilyet bulunduğundan zamanaşımından da söz edilemez.
3. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davalarının kabulü için aranacak ilk husus sözleşmenin ifa olanağının bulunmasıdır.
4. Elbirliği ortaklığına (iştirak halinde mülkiyet) konu bir taşınmazda elbirliği ortaklardan birinin, miras payını ortaklık dışı bir kişiye satmayı vaad etmesi halinde sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir.
5. Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez.
6. Eğer satışı vaad edilen taşınmaz tapusunda temliki tasarrufu engelleyen kayıt varsa veya 3194 sayılı Yasanın 18 /son maddesi hükmüne aykırı şekilde satış vaadinde bulunulmuşsa veyahutta vaade konu taşınmaz bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olmuşsa bu gibi hallerde de sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez.
7. Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin, Türk Medeni Kanunu’nun 1009 maddesi uyarınca tapunun beyanlar hanesine şerhi olanaklıdır.
8. Böylece, sözleşme alacaklısı sözleşmeden kaynaklanan kişisel hakkını kuvvetlendirmiş olur ve üçüncü kişilere karşı ileri sürme olanağı kazanır.
9. Tapu Kanunu’nun 26/6 maddesi uyarınca bu şerh 5 yıl için geçerli olup 5 yılın dolmasıyla kayıttan silinir ve anılan gücünü yitirir.
10. Satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerhinden sonra 5 yıl içinde kayda işlenen her türlü haciz, ipotek ve benzeri sözleşme alacaklısının haklarını kısıtlayacak nitelikteki şerhler de sözleşme alacaklısını bağlamaz.
11. Kişisel hak mahiyetinde olan satış vaadine dair hak tapu kaydına işlenmekle ayni etkinlik ve aleniyet kazanmıştır.
12. Bu hak 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebilir. 5 yıl içerisinde devir gerçekleştiğinde satış vaadi şerhinden sonra konulan haciz sonuç doğurmaz.
13. Sonuç doğurmayan bu işleme karşı İİK’nın 16/2. maddesi uyarınca her zaman yakınılabilir.
14. Yakınma süreye bağlı değildir.