İDARENİN HATALI YAPTIĞI ÖDEMEYİ GERİ İSTEMESİ
~ 17.05.2012 ~
Hatalı ödemelerle ilgili Danıştay’ın 22.12.1973 ve Yargıtay’ın 27.1.1973 tarihli içtihadı birleştirme kararla incelendiğinde; idarenin yaptığı hatalı ödemelerin idari dava açma süresi içinde istenebileceği bu süre geçtikten sonra talep edilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır. Askeri Yüksek 1dare Mahkemesi de bu görüş doğrultusunda benzer kararlar vermiştir.
Ancak, bir kamu görevlisine yanlış tahakkuk sonucu aylığının yahut yan ödemesinin veya tazminatının fazla ödenmesi. harcırahının fazla hesaplanması dava konusunda ödeme hukuken yerinde olmakla birlikte mesela hak etmediği harcırahın tahakkuk ettirilmesi gibi durumlarda; fazladan ödenen paranın idari dava açma süresi geçtikten sonra o kamu görevlisinden hiç istenemeyeceğini söylemenin ne hukuki ne de mantıki bir dayanağı olamaz. Kanuna uygun olmayan bu tür ödemelerin yapılan kişiye ait olacak bir daha geri istenemeyeceği yolundaki iddianın hiçbir meşru dayanağını bulmak mümkün değildir'. Hukuk düzeni" kişilerin kendilerine ait olmayanı geri vermek zorunda oldukları ana kuralını öngörmektedir. Bu düşünce aynı zaman da sebepsiz zenginleşme müessesesinin temelini oluşturur. (Yrg.HGK.5.l2.l984; E.1982/l3, 387, K.1984/997; Yargıtay Kararlan Dergisi. S.1985/8. Sh.1140-ll43.)
Gerçekten şart tasarrufa dayanılarak memura yapılmış olan fazla ödemelerin mutlak bulan yokluk durumları müstesna olmak ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi ile sebebiyet vermemiş olması kaydıyla idarenin yanlış şart tasarrufu (özellikle yanlış intibak ve terfi işlemleri gibi) ancak iptal davası süresi içinde geriye yürür biçimde geri alınabilecek bu süre geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parantez sonuçlan da dahil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerekir. Bunun sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak seri istenmesi mümkün değildir. Ancak, bu kuralın idare tarafından yapılan tüm ödemelere uygulanması halinde idarenin sebepsiz zenginleşme kuralından hiçbir zaman yararlanamaması ve kamu görevlilerine yapmış oldukları tüm yanlış (hatalı) ödemelerin idare tarafından, gerek ödeme yapılan kişilerden ve gerekse ödemeyi yapan görevlilerden geri alınamaması gibi bir sonuç doğar ki idareyi işlemez ve iş süremez bir duruma sokacak olan bu tür bir sonucun hukukça savunulması mümkün değildir. Şu halde yukarıda açıklanan ayrık durumlar dışarıda, her hangi bir şart tasarrufa dayanmayan salt yanlış ödemelerin. idare tarafından Borçlar Kanununun sebepsiz zenginleşme kurallarına dayanılarak geri istenebileceğinin kabulü gerekir. Yeter ki ortada bu şekilde yapılmış hatalı bir ödeme mevcut bulunsun Kuşkusuz bunun yolu da adliye mahkemelerinde açılacak bir dava suretiyle alacağın talebidir.
Sorunun diğer cephesi, idarenin hatalı ödeme yaptığını beyan ederek bu miktarı kendiliğinden kamu görevlisinin aylığından kesip kesemeyeceğidir
Kamu görevlilerinin aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işleminin Kanunla düzenleneceği ilkesi (Anayasa md. 128/2), ayrı zamanda, özlük haklarında yapılacak kesintilerin kanunun prensibini de beraberinde getirmiştir. Bu, kamu görevlisi güvencesinin kaçınılmaz bir sonucu ve gereğidir. Kamu görevlilerinin aylık ve diğer özlük haklarından kanunlarda özel hüküm bulunan haller ile kesinleşmiş yargı kararları üzerine kesinti yapılabilir. Yasal ya da kesinleşmiş yargı kararı gibi bir baz ve dayanak bulunmaksızın, idarenin kamu görevlisinin aylık ve özlük haklarından kendiliğinden, devlet alacağına mahsuben kesinti yapması hukuki sayılamaz. Bu düşünce ile de olsa" kamu otorite ve gücüne dayanılarak yapılan bu şekilde bir tahsil, usulsüz olmaktan öteye gidemez.
İdarenin, akitten, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeden doğan alacakları hakkında 6283 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun uygulanamayacağı, aynı Kanunun 1 nci Maddesinde açık olarak belirtilmiş bulunmaktadır. Dava konusunda, davacıya yapılan ödemede esasen hukuka aykırı bir yön olmadığı gibi; velev ki hatalı bir tahakkuk söz konusu olsa dahi bu takdirde ortada mevcut olacak olan borç yine de sebepsiz zenginleşmeye dayandırılacaktır. Bu takdirde de böyle bir borcun doğrudan ilgilinin (davacının) aylığından kesilmesi yasal olarak mümkün değildir. Diğer bir deyişle, açık bir yasa hükmü bulunmadığı veya kesin mahkeme karan olmadığı hallerde, memur aylığından kesinti yapılması olanaksızdır
Hukuki sorunun çözümlenmesinde önemli bir konuda şudur: 651 sayılı Devlet Memurları Kanununun 2670 sayılı kanunla değişik 12. maddesinin ikinci fıkrasından devlet memurlarının haksız fiilleri sonucu idarenin zarara uğraması halinde; bu zararın ilgili ve memura ödettirileceği, anılan hükmün üçüncü fıkrasında da ödettirilme esasları düzenlenmiş ve belirli bir limiti geçmeyen zararların, memurun kabul etmesi halinde idarece tahsil edileceği belirtilmiş bulunmamaktadır. Memurun rıza göstermemesi ya da zararın limiti aşması halinde yargı yerinden hüküm alınması zorunludur. Nitekim, 657 sayılı Kanunun 13 ncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca çıkartılan Yönetmeliğin (RG.13.8.1983, S.18134) 8 nci maddesinde de; söz konusu ödettirmenin sulhen ya da hükmen sağlanabileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Bu mevzuat hükümlerinin, Amme Alacaklarının tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 1 nci maddesi ile tam uyum içinde olduğu açıktır. Dolayısıyla devlet memurunun haksız fiil ile idareyi zararauğratması halinde devlet alacağının hükmen tahsili esasının benimsendiği hukuk düzenimizde; devlet memurunun kamu görevlilerinin idare aleyhine sebepsiz zenginleşme sağladıkları durumlarda farklı düşünmek imkanı da bulunmamakta ve idarenin, alacağını kendiliğinden ve 8.yılıktan kesinti yapmak suretiyle geri alabilmesi hukuka aykırı düşmektedir.
Bu nedenlerle yapılan ödemenin "hatalı" olarak nitelendirilmesi halinde dahi; idarece kamu görevlisinin rızası alınmadan ya da bu konuda bir yargı karan bulunmaksızın, onun aylığından tek taraflı olarak kesinti yapılması suretiyle ödenen miktarın geri alınması hukuka açıkça aykırı bulunmaktadır.
Hits: 8157