KİTAP
İnşaat Hukuku Kitabı

DAVA TARİHİNE GÖRE İSPAT

~ 06.12.2020 ~

       I.Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır (HMK. md. 118)

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı kararında şöyle denilmektedir: “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükmü esas ittihaz olunması iktiza eylemesine ve böyle bir davada da talebinin kabule şayan olduğunu ispat eden davacıya karşı davanın ikamesiyle davalı mütemerrit hale düşmüş addedilmesi muvafık bulunmasına binaen dava tarihinden itibaren hükmolunması icap ettiğine karar verildi.”

Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 28.5.2003 gün ve 722/2796 sayılı kararını örnek gösterebiliriz: “Dava 12.4.2000 tarihinde açılmış olmasına ve inşaatın 28.6.2001 tarihinde tamamlanması ile arsa sahiplerine teslimi gerektiği mahkemece kabul edilmiş olmasına rağmen, TBK. md. 123 hükmü gereğince yüklenicinin borçlu temerrüdüne düştüğünün ve iş sahiplerinin sözleşmenin feshini isteme haklarının doğduğunun kabulü, 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına aykırıdır. Çünkü dava tarihinden sonra doğacak hakların hüküm altına alınması mümkün değildir. Dava tarihi itibarıyla, yüklenici davalı, TBK. md. 123 gereğince borçlu temerrüdüne düşürülmediğine göre, bu madde hükmüne dayalı olarak davacı arsa sahipleri yanlar arasındaki sözleşmenin feshini isteyemezler. Ayrıca, TBK. md. 473/I uyarınca, davacıların, kat karşılığı inşaat sözleşmesini feshedebilmeleri için yüklenici davalının zamanında işe başlamaması veya sözleşmeye aykırı olarak işi geciktirmesi ya da iş sahibinin kusuru olmaksızın doğan gecikme bütün tahminlere göre, yüklenicinin, eseri, kararlaştırılan zamanda bitirmesine engel olacak ölçüde bulunması gerekir. Belirtilen bu koşulların dava tarihi itibarıyla gerçekleşmesi halinde, iş sahibi, teslim için saptanmış zamanı beklemek zorunda olmaksızın, sözleşmeyi bozabilir.”

Objektif dava birleşmesinin söz konusu olduğu durumlarda, görev yönünden, nasıl toplam değeri esas alınıyor ve harç da bu değer üzerinden tahsil ediliyorsa, temyiz edilebilirlik sınırının da toplam değer üzerinden belirlenmesi gerekir[1].

II.Ölü kişi aleyhine dava açılamaz.

III.Dava açmanın sonuçları:

1.    Usul hukuku bakımından sonuçlar: Aynı dava, aynı zamanda başka bir mahkemede açılamaz. Davanın açılması anında yetkili ve görevli olan mahkeme artık sabit duruma gelir, yetki ve göreve etki eden sonraki değişiklikler bu davalar bakımından etkili olmaz. Görevsiz mahkeme ise sürekli olarak görevsiz kalmaz. Davanın açılmasından sonra, dava değiştirilemez. Davanın açılmasına karşın dava konusu şey bakımından tasarruf sınırlaması gerçekleşmez; fakat davalı şeyin yargılama sürecinde bir üçüncü kişiye temliki mevcut davayı etkiler.

2.    Maddi hukuk bakımından sonuçlar: Dava ile zamanaşımı kesilir[2]. İyi niyet, kötü niyete çevrilir. Borçlu, önceden direnime düşürülmemişse davanın açılmasıyla direnime düşer. Borçlu direnime düşmekte kusursuz bile olsa, direnim faizi ile yükümlü olur.

IV.Belirsiz alacak davasında kısmen istenen miktar bakımından değil, alacağın tamamı bakımından zamanaşımı kesilecektir.

V.Kısmi davada zamanaşımı, sadece dava edilen kısım için kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Ancak kısmi davadaki miktar, kısmi davanın açıldığı dava tarihine göre belirlenen zamanaşımı süresini kapsar. Bakiye alacak istendiği tarihe göre, geriye doğru zamanaşımı süresi içinde kalıyor ise zamanaşımına uğramadığı kabul edilecektir: Kısmi davadaki alacak miktarı belirlendiği tarihten itibaren öncelikle ileriye doğru gerçekleşen alacak için mahsup yapılacak, bakiye alacak ise ondan sonraki süreyi kapsayacaktır. İlk kısmi davada belirlenen alacak mahsup edildikten sonra bakiyenin talep edildiği tarihten geriye doğru zamanaşımı süresi içinde kalan alacak, alacaklı yararına hüküm altına alınacaktır.

VI.Kesin delil, yanları ve yargıcı bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Yargıcın kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan konuyu doğru kabul etmek zorundadır. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar, senet, yemin ve kesin hükümdür. Kısmî dava hakkında verilen kararın kısmî dava konusu yapılan alacak kesimi için kesin hüküm oluştuğu kuşkusuzdur. Kısmî dava sonunda davalının borcunu ödemeye mahkûm edilmesi veya kısmî davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı veya yokluğu da saptanmış olur ki, bu tespit borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmî dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü, sonradan açılan ek davada kesin delil oluşturur. Kesin delil bulunan bir konuda, mahkemece bu yönün doğruluğunun yeniden araştırılması ve inceleme konusu yapılması olanaklı değildir. Ek davaya bakan mahkeme kısmî dava sonunda verilen hükmün tespite ilişkin bölümü ile bağlıdır. Kamu düzeni ile ilgili olan bu konunun kendiliğinden göz önünde tutulması gerekmektedir.

VII.Kısmi dava: Davacının aynı hukukî ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmî dava denir (HMK. md. 109). Kısmî dava niteliği itibariyle bölünebilir talepler için söz konusudur. Bölünebilir taleplerde, bu talebin bir bölümü dava edilip diğer kısmı dava dışında bırakılmaktadır. Davacının aynı davalıdan farklı hukukî ilişkilere dayanarak birden fazla talebi varsa, bunlardan sadece birini veya birkaçını talep ederek açtığı dava kısmî dava değildir. Çünkü davacı farklı ilişkilerden kaynaklanan alacaklarını tam olarak istemektedir.

Kısmi davadan söz edebilmek için, talebin konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olması gerekir. Talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli olması durumunda kısmî dava açılamayacaktır.

Dava açılırken fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmamasına ilişkin bir kayda yer verilmemiş olmasının, dava dışı tutulan kesim bakımından feragat edilmesi anlamına gelmeyeceği hususu açıkça hüküm altına alınmış, bu konudaki suskunluğun ileride ek dava açma olanağını ortadan kaldırmayacaktır.

Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmişse, bu durumda feragat nedeniyle alacak da zaten sona ermiş olacağından ek dava yoluyla ileri sürülemeyecektir.

Bir kimsenin kısmî bir dava açıp açmadığı ancak dava dilekçesinden, davacının talep sonucundan anlaşılır.

Davacının davasını açıkça kısmî dava olarak nitelendirmesine gerek yoktur, alacağın yalnız bir kesiminin dava edildiğinin anlaşılması yeterlidir. Özellikle davacının “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak” veya “şimdilik alacağın belirli bir miktarını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmî dava niteliğindedir.

Kısmî dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilebilir veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilebilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile alacak miktarı belirsiz olduğu durumlarda davacıya dilerse belirsiz alacak davası, dilerse de kısmi dava açabilme olanağı getirilmiştir. Belirsiz alacak davası ile kısmi dava konusu, amacı ve sonuçları bakımından birbirinden tamamen farklı iki dava türüdür. Her iki davanın mahkemeden istenen hukuki korumaya göre eda davası olması ve ortak bazı özelliklerinin bulunması bu sonucu değiştirmemektedir.

Belirsiz alacak davası açan davacı, kısmi davanın sonuçlarından yaralanamayacağı gibi kısmi dava açan davacı da belirsiz alacak davasının sonuçlarından yararlanamayacaktır.

Yargıç, kısmi dava olarak açılmış bir davayı belirsiz alacak davası olarak nitelendiremeyeceği gibi, belirsiz alacak davası olarak açılan davaya da kısmi dava olarak devam edemeyecektir[3].

VIII.Belirsiz alacak davası: Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun olanaksız olduğu durumlarda, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğunda, yargıç tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir (HMK. md. 107): Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak olanaksızlığa dayanmalıdır. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmaması ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli duruma gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahip olduğu, hak-arama özgürlüğünün (Any. md. 36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamayacağı, esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru bulunduğu, başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kriterler kabul edilmiştir. Bu kriterler davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin; 1- Davacının kendisinden beklenememesi, 2- Bunun olanaksız olması, 3- Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir. Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır[4].



[1] HGK. 27.1.2010, 28/8.

[2] Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmayı anlatır: Zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmez, eksik borç durumuna düşürür, alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır. Zamanaşımı ileri sürüldüğünde, eğer zamanaşımı gerçekleşmişse, alacak hakkının dava edilebilme özelliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi olanaklı değildir (9. HD. 3.5.2016,11000/11159). Sadece ihtiyati haczin uygulanması zamanaşımını kesmez (12. HD. 10.11.2016, 5313/23352). Zamanaşımını kesen nedenler, dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi, alacağın iflas masasına bildirilmesiyle sınırlıdır (TTK. Md. 662). Burada “davanın açılmasıyla anlatılan, kambiyo senetleri hukukuna ilişkin bir talep dolayısıyla yetkili mahkemede, usulüne uygun bir davanın açılmış olmasıdır. Örneğin senet borçlusunun açtığı senet iptal davası, zamanaşımını kesmez. İhtiyati haciz, ihtiyati tedbir, önceki davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması vb. davaları da zamanaşımını kesmeyecektir. Yasadaki “dava” sözcüğünden amaç, sadece eda davalarıdır; istihkak, ortaklığın giderilmesi, kıymet takdirine itiraz, senet iptali, tasarrufun iptali vb. nitelikteki davalar zamanaşımını kesmez (12. HD. 26.9.2016, 20588/19781). Bonoya bağlı bir borç için açılan bir menfi tespit davasıyla zamanaşımı kesilir. Menfi tespit davasının kesinleşmesinden sonra zamanaşımı yeniden işlemeye başlar (12. HD. 26.5.2016, 1625/14925). 

[3] HGK. 2.3.2016, 424/207. 

[4] HGK. 22.06.2016, 874/824.

Hits: 4519

USUL HUKUKU SORUNLAR

UZMAN GÖRÜŞÜNÜN İSPAT GÜCÜ
Taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.   Yargıç, talep üzerine veya resen, ...
DİRENME KARARI (HGK. 5.10.2021, 2777/1150)
  Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ...
DAVA ARKADAŞLIĞI
I.İhtiyari dava arkadaşlığı Birden çok kişi, aşağıdaki durumlarda birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir: a) Davacılar veya ...
DAVA ŞARTLARI
Dava şartları şunlardır: a.    Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b.    Yargı yolunun caiz olması. c.    Mahkemenin ...
DAVA TARİHİNE GÖRE İSPAT
       I.Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır (HMK. md. 118) Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun ...
DAVA VE CEVAP DİLEKÇESİ
Davanın açılma zamanı: Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dava dilekçesine davalı sayısı kadar örnek eklenir. Dava ...
DAVADA SIFAT
Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir sübjektif hakkı dava etme ...
DAVALIYA TANINAN SAVUNMA ARAÇLARI: DEFİ VE İTİRAZ
I. Def’i Borçlunun özel bir nedene dayalı olarak borçlanılan edimini yerine getirmekten kaçınma hakkına defi diyoruz. Defi kullanılmasıyla yöneltildiği ...
GENEL YAŞAM DENEYİMİ-HAYATIN OLAĞAN AKIŞI-İSPAT
Hukuk uygulamamızda (genel yaşam deneyimi) ve (hayatın olağan akışı) kavramlarına sıkça başvurulmaktadır; yasada yer alan kavramlardır. TBK. md. 50/II’de (uğranılan ...
HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI
Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. Anayasamızın ...
HUKUKİ YARARIN İSPATI
Davanın açılmasında hukuki yararın bulunması dava koşuludur (HMK. md. 114/h). Tespit davası açanın, kanunlarla belirtilen ayrıksı durumların dışında, bu davayı ...
İLK İTİRAZLAR
İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir: a.    Kesin yetki kuralının bulunmadığı durumlarda yetki itirazı. b.    Uyuşmazlığın tahkim yoluyla ...
İNŞAAT HUKUKU SORUNLARININ TARAFLARIN SORGULANMASIYLA İSPATI
  Bir inşaat davasında, taraflardan birinin veya her iki tarafın sorguya çekilmesi konusunda yargıca takdir yetkisi verilmiştir. Yargıç, tarafların istemi olmasa bile ve ...
KARİNE
I. Genel Olarak Karine, sözlük anlamı bakımından karışık bir iş veya sorunun anlaşılmasına ve çözümlenmesine yarayan durum, ipucu, belirtidir. En genel ...
USULİ SÜRELER
Yargılama hukuku yargılamaya ilişkin bir prosedürü düzenlediğinden, gerek tarafların, gerekse mahkemenin yapacağı iş ve işlemler belirli sü­relere bağlanmış ve bu ...
TEK BİR DİLEKÇE İLE BİRDEN FAZLA TALEBİN BULUNDUĞU DAVA AÇILMASI
Davaların yığılması Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 110. maddesinde: “Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava ...
VAKIALARIN SOMUTLAŞTIRILMASI
Tarafların dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları hem davanın anlaşılmasını hem de ispatını kolaylaştıracaktır. Taraflar, dayandıkları vakıaları, ...
YARGILAMAYA EGEMEN İLKELER
Tasarruf ilkesi, taraflarca getirilme ilkesi, taleple bağlılık ilkesi, hukuki dinlenilme hakkı, aleniyet ilkesi, dürüst davranma ve doğruyu söyleme ...
YARGILAMANIN AŞAMALARI
HMK’ da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak biçimde düzenlenmiştir: 1-) Davanın açılması ve dilekçeler aşaması ...
ZEHİRLİ AĞACIN MEYVELERİ
"Zehirli ağacın meyveleri" olarak anlatılan hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Anayasanın 38. Maddesinde 6. Fıkrasında “Kanuna aykırı olarak elde ...
USUL İŞLEMLERİNİN ISLAHI
I-) Islah kavramı Islah kelime olarak bir şeyi iyileştirme, düzeltme anlamını içerse de, yargılama hukuku bakımından bundan daha özel ve teknik bir anlama sahiptir. Islah; ...