İÇME SUYU BARAJI KISA MESAFELİ KORUMA ALANINDA MÜLKİYET HAKKININ SINIRLANDIRILMASI
~ 11.02.2016 ~
Dava, İstanbul, Çatalca, Sazlıbosna Köyü Ağıltepe Mevkii, 15 pafta, 4587 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılması istemiyle 22.3.2012 gününde yapılan başvurunun zımnen reddine dair işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, davaya konu taşınmaza getirilen sınırlamanın temel haklardan olan mülkiyet hakkını ortadan kaldıracak düzeye vardırıldığı, kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengenin kişi aleyhine bozularak temel bir hak olan mülkiyet hakkının özüne dokunur bir nitelik kazandığı, kamulaştırmanın ne zaman yapılacağı konusundaki bu belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu gerekçesiyle davaya konu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi İçme Suyu Yönetmeliğinin "kısa mesafeli koruma alanları" başlıklı 6.maddesinde; "Bu alanlarda münferit müracaatlar için aşağıdaki esaslara göre görüş verilir:
a- ) Katı ve sıvı atık dökülemez ve depolanamaz.
b- ) Turizm alanları, tatil köyleri, sanayi tesisleri ve serbest bölgeler kurulamaz.
c- ) Bu alanlarda taş, toprak, kum, kil ve maden ocağı vb. açılamaz ve mezarlık kurulamaz.
d- ) Bu alanlarda sun'i gübre ve zirai mücadele ilaçlarının kullanıldığı ziraate izin verilmez. Sadece İSKİ denetiminde 'Ekolojik Ziraat'e' izin verilebilir.
e- ) Bu alanlarda konut dahil hiçbir yapı yapılamaz. Bu alanlar, tabii yapıyı bozmayacak veya iyileştirecek şekilde ( sabit veya geçici herhangi biryapı olmamak kaydıyla ) mesire ve açık spor alanı olarak kullanılabilir. Bu alanlarda sun'i gübre ve zirai mücadele ilaçları kullanılamaz." hükmüne yer almaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, uyuşmazlık konusu parselin onaylı imar plan sahası dışında, İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği çerçevesinde kısa mesafeli koruma alanı içinde kaldığı ve tarım arazisi vasfında olduğu, uzun bir süre geçmiş olmasına karşın davalı idarece herhangi bir kamulaştırma programının hazırlanmadığı, kamulaştırma işlemlerinin yapılmadığı ve taşınmazının ne zaman kamulaştırılacağı konusunda herhangi bir bilginin de verilmediği, bu sebeple tasarruf haklarının kısıtlandığı iddiasıyla taşınmazının kamulaştırma talebi ile davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddine dair işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu parselin Sazlıdere Baraj Gölünün kısa mesafeli koruma alanında kaldığı, taşınmazın onaylı imar planı sınırları dışında kaldığı, ayrıca taşınmazın tarımsal vasıflı kadastral parsel olduğu anlaşılmaktadır.
İski İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği hükümlerine göre kısa mesafeli koruma alanları yapılaşmaya kapalıdır. Bununla birlikte, bu alanlarda yapılaşma dışında taşınmazdan yaralanma olanakları mevcuttur. Nitekim davalı idare bu hususu dilekçelerinde beyan etmektedir. İdare taşınmazdan tarımsal olarak yaralanma hakkının kısıtlanmadığını ifade etmektedir.
Anayasanın 90. maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 numaralı Ek Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde ise: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir." hükmü yer almıştır.
Mülkiyet hakkının ihlal edilmiş sayılabilmesi için malikin mülkünden istifadesinin tamamen ortadan kaldırılmış olması gerekmektedir. Davacı taşınmazına erişim ve arazisi üzerindeki hakimiyetini kaybetmemiştir; diğer bir anlatımla davacının taşınmazını satma ve mülkünden tarımsal amaçla yararlanma hakkına hala sahiptir.
Davacı esas itibariyle kısa mesafeli koruma alanında kalması sebebiyle mülkü üzerinde yapılaşmaya gidemediğini, taşınmazı normal rayiç bedelle satamadığını iddia ederek bu davayı açmıştır. Taşınmazında kısıtlama bulunduğunu bildiren davacı, taşınmazı bakımından bir belirsizlik olduğunu taşınmazından istifade edemediğini, bu sebeple satışının da mümkün olmadığını belirtse de; davacı taşınmazının satış hakkının tamamen ortadan kalkmadığı bilinmelidir. Bunun dışında davacı taşınmazı açısından bir belirsizlik de söz konusu değildir. İmara kapalı olan bir taşınmazda yapılaşmaya gidilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan taşınmazın imara kapalı olması cihetiyle bir belirsizlik görülmemektedir. Dolayısıyla imara açılmamış bir arazi üzerinde davacının inşaat yapma imkanı olmasa da, sözü edilen mevzuat hükümlerine göre, arazide şartlara uyulmak şartıyla tarım yapma imkanı bulunmaktadır. Bu çerçevede mülkiyet hakkının engellediğinden söz edilemez. Bunun dışında imara kapalı olan bir arazinin imara açık araziler gibi satış koşullarına sahip olması düşünülemez. Tarım arazisi olan taşınmazın bu niteliğine göre satışı yapılabilir.
Bu durumda, davaya konu parselin mevcut imar plan sınırları içerisinde yer almadığı dikkate alındığında yapılaşmaya elverişli olmayan bir alan için mülkiyet hakkının sınırlandığı iddiasının yerinde olmadığı, tarım arazisi vasfı olan bu alanda mevcut duruma göre zirai faaliyetlerin yapılabilmesi bakımından herhangi bir kısıtlılığın bulunmadığı, davacının uyuşmazlık konusu taşınmazdan yararlanmasının tamamen ortadan kaldırılmadığı; dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden de söz edilemeyeceği hususu göz önüne alındığında, davaya konu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir (Danıştay 6. Dairesi, 26.5.2015, 3623/3467).
Hits: 16986