md. 29 içtihatları
~ 30.03.2010 ~
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/511
K. 2002/3319
T. 9.4.2002
• DEPREMDE ZARAR GÖREN KOOPERATİF İÇİN VERİLEN SENETLERİN BEDELSİZLİĞİNİN TESPİTİ
ÖZET : Kooperatifin, faaliyetine devam edip etmeyeceği ve faaliyetini amacı doğrultusunda ne şekilde sürdüreceği, ortakların oluşturduğu genel kurullarca belirlenir. Üyelerin bu konularda, kooperatif organlarının karar ve işlemlerini göz ardı ederek münferiden tavır belirleme hakları bulunmamaktadır. Davalı kooperatifin inşa ettiği taşınmazların depremde zarar görmesi, davacı üyeye genel kurulda belirlenen aidatları ödemekten kaçınma hakkı vermez. Davacı, kooperatif ortağı olduğuna göre, kooperatif organlarının kararlarının batıl olduğunu tespit veya bu kararları iptal ettirmedikçe alınan kararlara uymak zorundadır. Kaldı ki davalı kooperatif genel kurulunun dava öncesinde, davaya konu senetlerden doğan borcun bir kısmını ortadan kaldırdığı ve bu kısımlarla ilgili dava açmada hukuki yarar bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
KARAR :
Dava, kooperatif lehine üye tarafından keşide edilen senetlerin bedelsizliğinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu senetlerin düzenlenmesine dair alınan genel kurul kararında mali yükümlülüklerin artırılması konusunda uyulması gereken nisabın bulunmadığı gerekçesine dayanılarak hüküm kurulmuştur.
Davaya konu bonolar, 20.8.1999 ila 20.12.1999 vadeli olup; ağustos ve aralık aylarındakiler 160.000.000._TL, diğerleri ise 60.000.000._TL bedellidir. Davalı kooperatifin 3.1.1999 tarihli genel kurulunda, üyelerin aidatları belirlenerek senede bağlanması kararlaştırılmış, 5.9.1999 tarihli genel kurulda, kooperatif borcunun 14.545.000.000._TL olduğu belirtilerek yönetim kurulu raporu görüşülmüş ve 160.000.000._TL bedelli 20.8.1999 Ağustos bonosunun ödenmesi kararı alınmış; 16.10.1999 tarihli genel kurulda ise, yine aynı Ağustos bonosunun ödenmesi, eylülden itibaren de aylık 30.000.000._TL aidat alınması kararlaştırılmıştır. Bu karara karşı bir muhalefet ve iptali için açılmış herhangi bir dava bulunmamaktadır. Alınan bu aidat miktarını belirleme kararlarının ortaklara ek ödeme yükümü getiren türden oldukları düşünülemeyeceğinden, toplantı ve karar yetersayısı yönünden batıl oldukları da söylenemez.
Kooperatifin, faaliyetine devam edip etmeyeceği ve faaliyetini amacı doğrultusunda ne şekilde sürdüreceği, ortakların oluşturduğu genel kurullarca belirlenir. Üyelerin bu konularda, kooperatif organlarının karar ve işlemlerini göz ardı ederek münferiden tavır belirleme hakları bulunmamaktadır. Davalı kooperatifin inşa ettiği taşınmazların depremde zarar görmesi, davacı üyeye genel kurulda belirlenen aidatları ödemekten kaçınma hakkı vermez. Davacı, kooperatif ortağı olduğuna göre, kooperatif organlarının kararlarının batıl olduğunu tespit veya bu kararları iptal ettirmedikçe alınan kararlara uymak zorundadır. Kaldı ki davalı kooperatif genel kurulunun dava öncesinde, davaya konu senetlerden doğan borcun bir kısmını ortadan kaldırdığı ve bu kısımlarla ilgili dava açmada hukuki yarar bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
HUKUK GENEL KURULU
E. 1999/10-1
K. 1999/1
T. 27.1.1999
• KOOPERATİFİN TASFİYE İLE KİŞİLİĞİNİN SONA ERMESİ
ÖZET : Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfıye işleminin eksiksiz olarak tamamlanması gerekir. Tasfiye işlemleri tümüyle tamamlanmamış ve tasfiyede kimi eksikler kalmışsa, ticaret sicilindeki kayıt silinmiş olsa bile tasfiyenin gerçekleştiğinden ve kooperatif tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez. Somut olayda, kooperatifin eksik kalan işlerinin tasfiye kurulunca emanet usulü ile halen yürütülmekte olduğu, bu nedenle tasfıye işlemlerinin eksik kaldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle kooperatif tüzel kişiliğinin yeniden ihya edilmesi, ihya için ise tasfiye kurulu ile ticaret siciline husumet tevcihi zorunludur. Kooperatif alacaklılarına karşı öncelikle kooperatif tüzel kişiliği sorumludur. Kooperatif mal varlığı bu borcu karşılayamadığı takdirde ortaklara ancak yasadaki öngörülen koşullarla başvurulabilir. Tasfiye hataya dayalı ise gerçek anlamda tasfıyeden söz edilemez. Hataya veya kasda dayalı şeklen gerçekleştirilmiş bir tasfıyenin kaldırılması mümkündür. Somut olayda, tüzel kişiliğin sona ermesi nedeniyle tasfıye memurları ve emanet komisyonu aleyhine dava açılmıştır. Tüzel kişi aleyhine açılması gereken davada husumetin temsilcide hata ile yanlış tevcih edildiği sonucuna varılarak mahkemece, tüzel kişiliğin ihyası için tasfiye memurları ve ticaret siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılabilmesi için mehil verilmesi gerekir. Dava açıldığı takdirde, alınacak sonuca göre bu davaya devam edebilme imkanı olduğu takdirde, tüzel kişiliğe tebligat yapılarak davaya devam edilmesi gerekir.
KARAR :
Davadaki uyuşmazlık davacı SSK'nin S. S. B. Konut Yapı Kooperatifı'nin tüzel kişiliğinin devam ettiği sırada bir işçinin iş kazası sebebiyle ölümü sonucu, ölenin hak sahiplerine ödenen tazminatın 506 Sayılı Yasa'nın 26. maddesi hükmü gereğince davalılara rücuundan kaynaklanmaktadır. Ne var ki davada asıl sorumlu olması gereken, anılan tüzel kişiliğinin bu davadan önce 27.3.1995 tarihinde Ticaret Sicili Kooperatif gazetesinde ilan edilmek suretiyle son bulduğu anlaşılmaktadır. O nedenle de dava kooperatifın tüzel kişiliği aleyhine açılamamış, tasfıye ve emanet komisyonu üyeleri olan davalılar aleyhine şahsen açılmış bulunmaktadır.
Özel Daire ile mahkeme arasındaki çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, tasfıye ile kişiliği sona ermiş bulunan kooperatife, -ihya yolu ile tasfıye kararı kaldırılarak- yeniden tüzel kişiliğinin kazandırılıp kazandırılamayacağı noktasının belirlenmesinde toplanmaktadır. Hemen belirtelim ki 1163 Sayılı Kooperatifler Yasası'nın 28. maddesi hükmüne göre, kooperatif alacaklarına karşı öncelikle kooperatif tüzel kişiliği sorumludur. Kooperatifın mal varlığı bu borcu karşılayamadığı takdirde ortaklara ancak aynı yasanın 29 ve 20 ve 31. madde koşullarının oluşması halinde başvurulabilir.
Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfıye işlemi; borçlar hukukuna göre aynı zamanda bir hukuki muamele olup, bu karar ve işlem bir hataya dayalı ise gerçek anlamda bir tasfıye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasda dayalı şeklen gerçekleşmiş bir tasfıyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi, borçlar hukukunun temel kurallarından biridir. Buna yönelik bir düzenleme ne 1163 Sayılı Yasa'da, ne de anılan yasanın 98. maddesi hükmü yollaması ile Türk Ticaret Kanunu'nun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinde bulunmamaktadır. O nedenle TTK'nin 1. maddesi yollaması ile Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde hataya dayalı bir hukuki işlemin düzeltilmesine imkan tanınması kaçınılmazdır. Nitekim, aynı sonuca bu tür uyuşmazlıkların çözümlenmesinde görevli olan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nce varıldığı gibi ( Y 11. HD.'nin 15.3.1993 tarih ve 1993/555-1765 sayılı karan ) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca da aynı görüş benimsenmiştir ( YHGK'nin 17.9.1997 tarih ve 1997/11-441-649 sayılı karan ).
Görülmekte olan dava, kooperatifın tüzel kişiliğinin sona ermesi sebebiyle tasfıye ve emanet komisyonu üyesi olan davalılar aleyhine açıldığına göre, tüzel kişiliğin aleyhine açılması gereken davada husumetin temsilcide hata ile yanlış fevcih edildiği sonucuna varılarak mahkemece, tüzel kişiliği sona eren kooperatifın tüzel kişiliğinin sona ermesine ilişkin kararının kaldırılarak, ihyası için tasfıye memurları ile ticaret siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılması için davacı tarafa HUMK'nin 39 ve 40. maddeleri hükümleri uyarınca uygun bir önel verilmesi ve bu dava açıldığı takdirde, alınacak sonuca göre bu davaya devam edebilme imkanı olduğu takdirde tüzel kişiliğe tebligat yapılarak davaya devam edilmesi gerekir.
Hits: 15575