Davanın açılmasında hukuki yararın bulunması dava koşuludur (HMK. md. 114/h).
Tespit davası açanın, kanunlarla belirtilen ayrıksı durumların dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır (HMK. md. 106/II):
Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır.
Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır.
Bilindiği ve 07.12.1964 gün ve 3/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da belirtildiği üzere; dava, mahkemeden verilecek bir hükümle, bir iddia üzerinde hukuki korunmanın sağlanması dileğidir.
Davacının dava açmaktaki yararı, hukuki olmalıdır; ideal veya ekonomik yarar yalnız başına yeterli değildir. Davacı, hakkına kavuşmak için mahkemenin kararına muhtaç bulunmalıdır.
Davacının dava açmaktaki hukuki yararının, korunmaya değer bir yarar olması gerekir. Dava edilen alacak miktarının çok az olması halinde de, davacının dava açmakta korunmaya değer bir hukuki yararı vardır.
Hukuki yarar dava açıldığı anda var olmalıdır; ilerideki bir yarar yeterli değildir. Bu nedenle, muaccel olmayan alacak için dava açılamaz; açılırsa, dava hukuki yarar yokluğundan (usulden) reddedilir. Fakat bu durum, alacağın muaccel hale gelmesinden sonra yeniden dava edilmesine engel değildir.
Dava ile erişilmek istenen amaç, aynı güvenle ve fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecekse, o konuda dava açılmasında hukuki yarar yoktur.
Dava açılmasında olduğu gibi, mahkemeye yapılan her talep için, talepte bulunanın hukuki yararının varlığı şarttır. Aksi halde mahkeme, böyle bir talebi inceleyip yerine getiremez.
Dava şartları, dava açılmasından hükmün verilmesine kadar var olmalıdır. Davanın açıldığı anda var olan bir dava şartı (mesela hukuki yarar) sonradan ortadan kalkarsa, o zaman dava esastan değil, dava şartı yokluğundan (usulden) reddedilecektir.
Dava şartı yokluğundan dolayı davanın (usulden) reddi kararı, nihai karar olması nedeniyle temyiz edilebilir. Böyle bir karar, ancak ilişkin olduğu dava şartının yokluğu hakkında kesin hüküm teşkil eder.
Bu nedenle, dava şartı yokluğundan reddedilen dava, noksan dava şartı tamamlandıktan sonra yeniden açılabilir ve davalı bu yeni davaya karşı kesin hüküm itirazında bulunamaz. Çünkü ilk karar, davanın esası hakkında verilmiş olmayıp, yalnız belli bir dava şartının yokluğuna ilişkindir.
Mahkeme, hukuki yararın yokluğu gerekçesiyle davayı reddetmişse, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. Maddesinde yazıldığı üzere, "hesaplanan nispi vekâlet ücretinin maktu vekâlet ücretini geçemeyeceği" kuralını da gözeterek sonuçta "maktu vekâlet ücretine" karar verecektir[1].
Belirsiz alacak ve tespit davasında kanun açıkça alacak miktarının veya değerinin belirlenememesi veya olanaksız olması halinde, davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararının varsayılacağını öngörmüştür. Dava açıldığında alacak belirli değil veya tartışmalı ise, belirsiz alacak ve tespit davası açılması için hukuki yarar vardır.[2]
Talep edilen alacakların belirli olduğu kabul edildiği durumda bile, mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan (dava şartı noksanlığından) usulden reddine karar verilebilmesi için, davacı tarafa dava şartı eksikliğini gidermesi için bir başka ifadeyle belirsiz olan alacaklarını belirli hale getirebilmesi için kesin süre verilmesi gerekir (HMK. md. 115/2)[3].
Hukuki yararın bulunduğunu kabul etmek için davacının, davalının davranışına bağlı veya başka bir nedenle kendisinin hukuki durumunu tehlikeye sokabilecek bir durumun var olması ve bu durumun başka bir yolla ortadan kaldırılamayacak nitelikte olması gerekir.
Hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Bu nedenle yargıç tarafından görevinden ötürü dikkate alınacaktır.
Herhangi bir çıkar veya yarardan söz etmiyoruz; hukukun koruduğu yarardan söz ediyoruz.
Korunmaya değer hukuki yararın, dava sonuçlanıncaya kadar güncelliğini koruması gerekir.
Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını isteyebilir. Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Yasada açıkça öngörülen durumlar dışında, delilin hemen tespit edilmemesi durumunda kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dahilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır. Yargıç, "hukuki yararın" varlığını değerlendirirken, somut olayın özelliğini ve koşullarını dikkate alacaktır. Aksi halde, delilin hemen tespit edilmemesi onun kaybolmasına veya değişmesine neden olabileceği gibi, dava açıldıktan sonra ileri sürme olanağı ortadan kalkabilir veya anlamını yitirebilir.