Bir inşaat davasında, taraflardan birinin veya her iki tarafın sorguya çekilmesi konusunda yargıca takdir yetkisi verilmiştir. Yargıç, tarafların istemi olmasa bile ve ispat yükünü dikkate almaksızın, ispatı gereken bir vakıanın gerçek olup olmadığı hakkında bir kanata varabilmek için bu vakıa hakkında bir veya iki tarafın sorgulanmasını buyurabilir[1]. Sorgulanma, bir tarafın kendi aleyhine olan belli bir vakıa hakkında mahkeme tarafından dinlenmesi anlamına gelmekte olup, davanın aydınlatılmasına katkıda bulunan bir usul işlemi olarak tanımlanmaktadır.
Mahkeme, kendiliğinden veya istem üzerine taraflardan her birinin sorguya çekilmesine (isticvabına)[2] karar verebilir. Sorguya çekme, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan konular hakkında olur.
Tüzel kişiler adına, temsil yetkisine sahip kimseler sorguya çekilir.
Sorguya çekilmesine karar verilen kimseye bizzat davetiye gönderilir ve belirlenen gün ve saatte sorguya çekilmek üzere hazır bulunması gerektiği belirtilir. Davetiyede, ayrıca, sorgulamanın konusu olan vakıalar gösterilir; ilgili tarafın geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği veya gelip de sorulara yanıt vermediği takdirde, sorgulama konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı uyarısı da yapılır.
Çağrılan taraf özürsüz olarak gelmezse veya gelip de soruları yanıtsız bırakırsa, mahkemece sorulan vakıalar ikrar edilmiş sayılır.
Sorguya çekilecek kimsenin bizzat gelmesi gereklidir. Ancak, sorguya çekilecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile sorguya çekilme olanağı bulunmuyorsa istinabe yolu ile sorguya çekilir.
Sorguya çekilecek kimse hastalık, sakatlık veya benzeri nedenlerle mahkemeye bizzat gelemeyecek durumda ise bulunduğu yerde sorguya çekilir.
Sorgulanmasına karar verilen kimse bizzat sorguya çekilir.
Yargıç, sorguya çekmeye başlamadan önce sorguya çekilecek tarafa gerçeği söylemesi gerektiğini hatırlatır. Sorguya çekilme sırasında, karşı taraf ve taraf vekilleri hazır bulunabilirler.
Sorguya çekilen taraf, mahkemenin izni olmadıkça, yazılı notlar kullanamaz.
Sorgulama sonunda bir tutanak düzenlenir. Sorguya çekilen tarafça yapılan açıklamalar, sorulan sorular ve verilen yanıtlar tutanağa yazılır. Tutanak tarafların önünde okunduktan sonra altı sorguya çekilen tarafa imzalatılır. Sorguya çekilen taraf haklı bir gerekçe göstermeksizin tutanağı imzalamaktan kaçınırsa, bu durum yargıç tarafından tutanakla saptanır (HMK. md. 169-175).
Sorguya çekme, diğer delillerin mevcut olmaması veya yetersiz olması durumunda başvurulan ikincil bir ispat aracı olmayıp, yargıcın takdirine göre, diğer deliller ile birleştirilebilen bir ispat aracıdır[3].
Tarafların sorgulanması ancak aleyhte olan vakıalar hakkında söz konusu olabilir[4].
Sadece davanın tarafları sorguya çekilebilir: Davanın tarafları dışındaki üçüncü kişilerin davada bilgilerine başvurulması istenirse, onlar ancak tanık olarak dinlenebilirler. Başka bir anlatımla, davanın tarafı olmayan kimsenin HMK. md. 169 vd. hükümlerine göre sorgulanmak üzere çağrılması söz konusu olamaz.
[1] Üstündağ, 663.
[2] Üstündağ, sf.662: “HMK. md. 31’deki (Yargıcın davayı aydınlatma görevi) kapsamında taraflara açıklama yaptırması ile aynı Kanun’un 169 ve devamı maddelerinde geçen (mahkeme kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebilir) şeklindeki hüküm aynı değildir: Tarafların isticvabı, ihtilaflı vakıaların ispatı için kullanılan bir ispat vasıtası olduğu halde, md. 31’deki tarafların dinlenmesi, özellikle dilekçelerde yer almış bulunan olayın aydınlatılmasına hizmet eder. Yani bu yol izlenerek, dava malzemesinde mevcut olan boşluklar, vuzuhsuzluk ve tezatlar giderilir. Bir başka deyişle, tarafın dinlenmesindeki taraf beyanı tıpkı dilekçelerde yer alan iddialar gibidir. Tarafların, iddiaları hakkında dinlenmesi HMK. md. 169 ve devamı hükümlerine göre cereyan etmez. Ayrıca, taraf muhakemenin her safhasında dinlenebileceği halde, tarafların isticvabı ancak tahkikat safhasında gerçekleştirilebilir. Bundan başka tarafların dinlenmesi bir temsilci gönderilmek suretiyle de geçekleştirilebileceği halde, tarafların isticvabında temsilci kullanılamaz.”
[3] Üstündağ, 663.
[4] Üstündağ, 663.