Tasarruf ilkesi, taraflarca getirilme ilkesi, taleple bağlılık ilkesi, hukuki dinlenilme hakkı, aleniyet ilkesi, dürüst davranma ve doğruyu söyleme yükümlülüğü, usul ekonomisi ilkesi[1], yargıcın davayı aydınlatma ödevi, yargılamanın yargıç tarafından yönetilmesi ve düzenlenmesi ilkesi, yargıcın Türk Hukukunu kendiliğinde uygulaması ilkesi şöyle düzenlenmiştir:
Yargıç, iki taraftan birinin istemi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Yasada açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi yararına olan davayı açmaya veya hakkını istemeye zorlanamaz. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.
Yasada belirtilen özel durumlar dışında, yargıç, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Yasayla belirtilen durumlar dışında, yargıç, kendiliğinden delil toplayamaz.
Yargıç, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.
Duruşma ve kararların bildirilmesi alenidir. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı durumlarda, taraflardan birinin istemi üzerine veya mahkemece kendiliğinden karar verilebilir.
Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.
Yargıç, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
Yargıç, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü konular hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
Yargılamayı, yargıç yürütür ve yönetir; yargılama düzeninin bozulmaması için gerekli her türlü tedbiri alır. Okunamayan veya uygunsuz yahut ilgisiz olan dilekçenin yeniden düzenlenmesi için uygun bir süre verilir ve bu dilekçe dosyada kalır. Verilen süre içinde yeni bir dilekçe düzenlenmezse, yeniden süre verilemez. Yargıç, Türk Hukukunu kendiliğinden uygular (HMK. md. 24-33).
Yargılamaya egemen olan ilkeler çok anılır, çok anlatılır, ama anlaşılmaz, anlaşılsa bile uyulmaz. Oysa bu ilkeler Usul Hukukunun ruhudur. İnşaat Davalarında taraflardan biri kaybeder, öbürünün kazandığı ise “pirus zaferi”dir. Zira o, yargılama sonunda çok zaman kaybetmiş, çok yorulmuş, çok güçlük çekmiş ve o zafer çok pahalıya malolmuştur. Bunun nedenlerinden biri inşaat davalarında usul kurallarının yasada yazıldığı biçimde uygulanamamış olmasıdır. Yargılamaya egemen olması gereken ilkelerin içinde “yargıca” özel bir önem verilmiştir. Özel olarak önem vermek, onları inşaat hukuku alanında özel olarak yetiştirmekten ve uzmanlaştırmaktan geçer. Sadece şekli kurallar koyarak bu kuralların dışına çıkılmasına izin verilmemiş olması, hakları korumaya ve gerçekleştirmeye, keyfiliği önlemeye, adalet gereksinimini karşılamaya yetmemektedir.