"Zehirli ağacın meyveleri" olarak anlatılan hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Anayasanın 38. Maddesinde 6. Fıkrasında “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez” biçiminde yer almıştır. Söz konusu anayasa kuralının hukuk yargılaması için de geçerli olduğu kuşkusuzdur.
Hukuka aykırı olarak delil elde edilmesi ve bunların yargılama sürecinde kullanılması, usul hukukunun “adaleti ve hukuk güvenliğini gerçekleştirme” işleviyle bağdaşmayacaktır. Deliller Usul Kanunu’na uygun olacaktır. “Yasaya aykırı delil” olamaz ise de, bir delil yasaya aykırı olarak elde edilmiş olabilir.
Tanıklıktan ve yeminden çekinme hakkını kullanan bir kişinin anlatımına başvurulması “yasaya aykırı olarak elde edilen delile” örnek gösterilebilir. Bir başka örnek de, işkence ile alınan ifadenin hukuk mahkemesinde ciddiye alınmasıdır. Yargıç, soruşturma evresinde alınan ifadeyi değerlendirirken, sanığın haklarının ihlal edilip edilmediğine bakacak, sanığın hakları ihlal edilmemişse, hukuka aykırı biçimde elde edilen delilleri yargılamada kullanabilecektir. Yargıcın elindeki en önemli hukuksal olanak “adil yargılanma hakkı”dır.
Yasaya aykırı olarak elde edilen delili değerlendiren yargıç;
a.O delilin başka delillerle uyum ve bütünlük içinde olup olmadığına bakacaktır.
b.Delil kaynağının hangi haklarının ihlal edildiğine veya ihlal edilip edilmediğine bakacak, dolayısıyla korunan değerler ile ihlal edilen değerleri karşılaştıracaktır.
c. Dürüstlük kuralını dikkate alacaktır.
d.Her somut olayı kendine özgü koşullar içinde değerlendirecektir. Elde edilen delillerin basit hukuka aykırılıklar nedeniyle değerlendirme dışında tutulması doğru olmayabilir. Usule, yasaya veya hukuka aykırılık ciddi düzeyde ise, hukuka aykırı yoldan elde edilmiş delile dayanılarak hüküm verilemeyecektir[1]. Sesin gizlice banda alınması durumunda buna daha sonra bir ispat aracı olarak dayanılabilir mi? İnsan seslerinin konuşanın onayı olmaksızın tespiti kişilik haklarına bir saldırı olmakla birlikte, gizli ses almayı haklı kılan nedenler var ise bu biçimde bir taşkınlığa izin verilebilir[2].
e.Kişilik haklarının, özel yaşam alanı ve sır alanının ihlali sonucu elde edilen teyp bandı, fotoğraf, çalınmış veya el konulmuş aşk mektuplarını delil olarak kabul etmeyecektir. Örneğin bir telefon görüşmesinde, telefondaki ses yükseltici veya ikinci bir dinleme aleti sayesinde tarafların söylediklerinin duyulması sonucu yapılan açıklamalar ve bu konudaki tanıklık geçerli olmalıdır. Kişilik hakkının ihlali sonucu elde edilen delilin kullanılmasına hakkı ihlal edilen kişi izin verirse bu delil mahkemece değerlendirilebilir[3].
[1] Necmettin Berkin, Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi İst. s. 734.
[2] Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku C. 1-II, İst. 2000 S. 267 ve 762.
[3] Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2. Bası, Ankara 2001/s. 390 vd.; Sancer Öztürk, Hukuka Aykırı Elde Edilen Delillerin Yayımının Suç Teşkil Edip Etmeyeceği Hakkında, İBD. Sayı 2015/4, sf. 188 vd.