Dava, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali nedeniyle kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili; ... ili, ... ilçesi, ... beldesinde kain Hazine adına kayıtlı 613 parsel sayılı taşınmazın, 17.08.2005 tarih 10 Sayılı ve 03.08.2005 tarih 8 Sayılı davalı ... encümen kararları ile 3194 Sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca imar uygulamasına tabi tutularak 134 ada 1 parsel olarak tapu kaydının oluşturulduğunu, ancak yapılan imar uygulamalarının idari yargı yerinde iptal edildiklerini, böylece imar parsellerinin sicil kayıtlarının yolsuz tescil niteliğine dönüştüğünü ileri sürerek; 134 ada 1 parselin tapu kaydının iptali ile 613 parselin imar öncesi eski haline dönüştürülmesine ( kadastral parsele ) karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüyle 134 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacı adına olan tapusunun iptali ile davanın imar öncesi 613 Sayılı kadastral parseldeki geometrik ve mülkiyet durumuna dönülmek üzere ihyasına karar verilmiştir.
Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği ), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK'nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanaksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Ayrıca bilindiği üzere; 6100 Sayılı HMK'nun 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir (HMK m. 26/1 ) .
Somut olayda; sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilip, kararın kesinleşmesiyle dayanaksız hale geldiği ve böylece sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle karar verilmesinde kural alarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; çekişmeli imar parseli olan 134 ada 1 parselin, 613 Sayılı kadastral parsel içinde kalan kısımları açıkça belirtilmek suretiyle bu kısımların tapusunun iptaline karar verilmesi gerekirken 134 ada 1 parselin tamamının tapusunun iptaline karar verilerek infaza elverişli olmayan bir biçimde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 613 Sayılı kadastral parsel sınırları üzerinde iptal edilen şuyulandırma işlemi ile oluşturulan alanlar (imar yolu, yeşil alan vs ), miktarları ve malikleri kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenip rapor eki krokide gösterilmemesi de doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılması gereken iş, mahallinde keşif yapılarak 613 Sayılı kadastral parsel üzerinde imar uygulamasıyla oluşturulan alanların (imar parselleri, park, yol vs ) tespit edilmesi, davada taraf olmayan malikler var ise hakkında ayrı bir dava açması hususunda davacıya süre verilmesi, dava açıldığı takdirde görülmekte olan dava ile birleştirilmesi, taraf delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilmek ve belirtilen ilkeler gözetilmek suretiyle infaza elverişli biçimde kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescile hükmedilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek ve yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir (14. HD. 6.1.2020, 14501/13).
……………………… (BENZER BİR BAŞKA KARAR)
Davacı vekili; davacının ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 38 parselde kain taşınmazın maliki olduğunu, davalı ... Encümeninin 12.05.2005 tarih 575 Sayılı ve 21.06.2005 tarih 845 Sayılı Kararları ile 3194 Sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca imar uygulamasına tabi tutularak 2487,12 m2'lik kısmı üzerinde 7446 ada 2 parsel sayılı imar parselinin meydana getirildiğini, ancak yapılan imar uygulamalarının idari yargı yerinde iptal edildiklerini, böylece imar parsellerinin sicil kayıtlarının yolsuz tescil niteliğine dönüştüğünü ileri sürerek; 7446 ada 2 parselin 2487,12 m2'lik kısmının tapu kaydının iptali ile 38 parselin imar öncesi eski haline dönüştürülmesine (kadastral parsele ) karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüyle 7446 ada 2 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünü 11024,84 m2 olarak eski hale getirilmesine, 7446 ada 3 parselin 12.10.2015 tarihli krokide gösterildiği şekliyle davalı ...Ş. adına tesciline karar verilmiştir.
Hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği ), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK'nin 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanaksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Ayrıca bilindiği üzere; 6100 Sayılı HMK'nin 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1 )
Somut olayda; ihyası istenilen 38 parsel sayılı taşınmazın 11.300,00 m2 olarak davacı adına tapuya kayıtlı olduğu, davalı ... tarafından 3194 Sayılı Kanun'un 18. madde uygulamasına tabi tutulduğu, ancak söz konusu uygulamanın idari yargı yerinde iptal edilip, kararın kesinleşmesiyle imar parsellerinin dayanaksız hale geldiği ve böylece sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü anlaşılmakla kural olarak kadastral parselin ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de hüküm infaza elverişli değildir. Dosya kapsamındaki fen bilirkişisinin 12.10.2015 tarihli raporunda, 38 parselin isabet ettiği alanın krokide gösterildiği, "A" harfi ile gösterilen 49,00 m2'lik kısım ile "B" harfi ile gösterilen 14,00 m2'lik kısmın planınında yolda, "C" harfi ile gösterilen 2371,50 m2'lik kısmın planınında 7446 ada 2 parsel içinde, "D" harfi ile gösterilen 127,30 m2'lik kısmın planınında 38 parsel ile imar yolu sınırında boş alan olarak, "E" harfi ile gösterilen 95,24 m2'lik kısmın planında 38 parsel ile park arasında boş alan olarak kaldığı belirtilmiş olup hükmün infaza elverişli olabilmesi için imar parselinde kalan alanın açıkça belirtilip bu kısmın tapu kaydının iptali ile yine ihyası istenilen kadastral parsel üzerinde oluşturulan tüm alanların (yol, yeşil alan vs ) da açıkça belirtilerek bu bölümleri de kapsayacak şekilde kadastral parselin ihyası ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere infaza elverişsiz biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılması gereken iş, 12.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak belirtilen ve 38 parselin üzerinde oluştuğu anlaşılan tüm alanları kapsayacak şekilde ve belirtilen ilkeler gözetilmek suretiyle infaza elverişli biçimde kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescile hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; 38 parsel sayılı kadastral parselin üzerinde oluştuğu anlaşılan 7446 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davalı ...Ş. adına tapuya tesciline karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan harç, yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücreti hususunda; taraflar arasında mülkiyet ihtilafının bulunmadığı, davacının talebinin kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin olup, davanın açılmasına davalı gerçek kişilerin sebebiyet vermediği gözetilerek hüküm kurulması gerektiği açıktır (14. HD. 6.1.2020, 14384/19).