Dava, taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece muhtesatın kaçak yapı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de gösterilen gerekçe davanın niteliğine ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir: Mahkemece İmar Kanunu’na aykırı olarak yapılmış kaçak yapılara yasallık sağlayacak biçimde hüküm verilemeyeceğinden kaçak yapı nedeniyle arsa sahipleri aleyhine açılacak alacak ve temliken tescil davalarının ya da üzerinde kaçak yapı bulunan taşınmazda kat mülkiyeti kurulması istemine ilişkin davaların dinlenmesine olanak bulunmadığı kuşkusuzdur. Ne var ki, tespit davalarının sonucunda verilecek hüküm infaz olanağının bulunmadığı, bu hükümlerle sadece bir odlunun tespit edilmiş olacağı, henüz yıkılmayan ve bu hali ile kullanılarak yararlanılmaya devan edilen kaçak yapı niteliğindeki muhtesatın da az veya çok bir değerinin, en azından enkaz değerinin bulunacağı, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda taşınmazın üzerinde bulunan muhtesatla birlikte satılması halinde bu nitelikteki muhtesat nedeniyle satış bedelinin az veya çok artacağı, kaçak yapı olduğu gerekçesiyle muhtesata değer verilmemesi halinde taşınmazın satışından pay alacak olan diğer taşınmaz maliklerinin kaçak yapı niteliğindeki muhtesat nedeniyle meydana gelecek değer artışından haksız şekilde yararlanacakları ve sebepsiz zenginleşecekleri gözetildiğinde muhtesat aidiyetinin tespitine ilişkin davalarda muhtesatın kaçak yapı olup olmadığının sonuca etkisi bulunmadığının kabulü gerekir. Muhtesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda davacı paydaş değilse, bu taşınmaz hakkında açılmış ortaklığın giderilmesi davası yoksa, taşınmazın kamulaştırılması söz konusu değilse, muhtesatın aidiyetinin tespiti davasının açılmasına hukuki yararın bulunduğundan söz edilemeyecektir (7. HD. 15.3.2012, 1384/1813).