Uyuşmazlık, davalı idare vekilinin ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının 16.04.2018 tarihinde öğrenildiği iddiası karşısında, davalı idare vekiline gerekçeli kararın tebliğine ilişkin çıkartılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı idare vekilince ilk derece mahkemesi kararına karşı süresinde istinaf başvurusunda bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konusu itibari ile öncelikle uygulanması gereken yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda vardır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun ( TK ) “Belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icrası” başlıklı 17. maddesi; “Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” düzenlemesini içermektedir.
Aynı Kanun'un "Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi” başlıklı 20. maddesi ise; “13, 14, 16, 17 ve 18. maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme hâlinde tebligat, 21. maddeye göre yapılır. ( Değişik son cümle: 19/3/2003-4829/4 md. ) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18. maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.'"
Şeklinde düzenlenmiştir.
Öte yandan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in ‘Meslek ve sanat erbabına tebligat' başlıklı 26. maddesi; ‘ ( 1 ) Belirli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlere, o yerde de tebligat yapılabilir.
Muhatabın işyerinde bulunmaması halinde tebliğ, aynı yerde sürekli olarak çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.
Muhatap, meslek veya sanatını konutunda icra ediyorsa, kendisi bulunmadığı takdirde memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Bunlardan hiç birinin bulunmaması durumunda tebliğ, aynı konutta sürekli olarak oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.' düzenlemesini içermektedir.
(1)Aynı Yönetmelik'in ‘Muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi' başlıklı 29. maddesinde ise; ‘ ( 1 ) 21, 22, 23, 25, 26 ve 27. maddelerde yazılı kişiler, tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler, tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.
( 2 ) Bu kişilerin beyanlarını imzadan kaçınmaları ve tebliğ evrakını kabul etmemeleri durumunda, tebliğ memuru bu hususu tutanağa yazar, imzalar ve tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve teslim ettiği kişinin adresini içeren ihbarnameyi gösterilen adresin kapısına yapıştırır.
( 3 ) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 21, 22, 23, 25, 26 ve 27. maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.'
Düzenlemesi bulunmaktadır.
Bilindiği üzere tebligat, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan önemli bir usul işlemidir. Tebligat ile ilgili yasal düzenlemeler tamamen şeklî olduğundan gerek tebligat işlemi gerekse tebligat tarihi ancak kanun ve yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in bu konuda etkili önlemler almış olmasının amacı, tebligatın bir an evvel muhatabına ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle, kanun ve yönetmelik hükümleri en küçük ayrıntısına kadar uygulanmalıdır. Tebligatın doğru kişiye ve kanunda gösterilen yönteme uygun olarak yapılması zorunludur. Aksi takdirde kanun ve yönetmeliğin gösterdiği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligat geçerli sayılmaz.
Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Samsun 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 30.01.2018 tarihli, 2015/179 E., 2018/43 K. sayılı kararın tebliğine ilişkin olarak davalı idare vekili Av. ... adına çıkartılan tebliğ mazbatasının üzerindeki bilgiye göre muhatabın aynı adreste birlikte çalışan/sakin ... imzasına tebliğ edildiği belirtilmesine rağmen; vekilin tebligat sırasında adreste bulunmama sebebi tebliğ mazbatasına yazılmamıştır.
Tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmaması hâlinde, hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazarak tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalatmak suretiyle tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunan kişiye vermelidir.
Bu kişinin beyanını imzadan kaçınması ve tebliğ evrakını kabul etmemesi hâlinde, tebliğ memurunca bu husus tutanağa yazılıp imzalanarak tebligat evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti üyesinden birine ya da kolluk amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edilmeli ve teslim edilen kişinin adresini içeren ihbarname gösterilen adresin kapısına yapıştırılmalıdır.
Bu nedenle gerek TK'nın 17 ve 20. maddesi gerekse Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 26 ve 29. maddesi uyarınca, davalı idareye yapılmış usulüne uygun bir tebligattan söz edilemez.
Diğer taraftan 07.08.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan “Tebligat Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tüzük” uyarınca, 20.08.1959 tarihli Tebligat Tüzüğü yürürlükten kaldırıldığı hâlde, gerek Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararında gerekse Özel Dairenin bozma kararında Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri yerine, yürürlükten kaldırılan Tebligat Tüzüğü'nün ilgili maddelerine yer verilmesinin maddi hataya dayalı olduğu kabul edilmiştir (HGK. 16.3.2021, 548/279).