Alacaklının ilamlı icra takibi yapabilmesi için elinde bir mahkeme ilamı ya da kanunların bu kuvvete sahip kıldığı bir belgenin bulunması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 294. maddesinin 1. fıkrası "Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür" şeklinde, aynı Kanunun 301. maddesi ise "Hüküm yazılıp imza edildikten ve mahkeme mührü ile mühürlendikten sonra, nüshaları yazı işleri müdürü tarafından taraflardan her birine makbuz karşılığında verilir ve bir nüshası da gecikmeksizin diğer tarafa tebliğ edilir. Hükmün bir nüshası da dosyasında saklanır. Taraflardan her birine verilen hüküm nüshası ilamdır...." şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, kısaca ilam; mahkeme kararının iki taraftan her birine verilen mühürlü örnekleri, olarak tanımlanabilir. Ayrıca, İİK'nın 38. maddesinde, gerçekte ilam olmadıkları hâlde yasa gereği "ilam mahiyetini haiz belgeler" sayılmış; bazı özel kanunlarda da, ilgili bulundukları konuda birtakım belgelerin ilam niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.
İlamların icrası ise İİK'nın ikinci babında 24 ilâ 41. maddeler arasında düzenlenmiştir. Borçluya gönderilen icra emri, kanuna ve özellikle ilama veya takip talebine aykırı ise borçlu icra emrinin veya ilamlı icra takibinin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine şikâyet yolu ile başvurabilir (İİK'nın 16 ve 41. maddeleri).
İlamlı icraya başvurabilmek için kural olarak hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Bu istisnaların bir kısmı HUMK'nın 443. maddesinde belirtildiği gibi bir kısmı da özel yasalarda düzenlenmiştir.
Kesinleşmeden icraya konulamayacak bir ilam, kesinleşmeden icraya konulursa, borçlu buna karşı icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurabilir. Bu şikâyet üzerine, icra mahkemesi, ilamlı takibin iptaline karar verir.
İlamlı icra takibine dayanak ilam menfi tespit- istirdata ilişkin olduğundan uyuşmazlığın çözümünde İİK'nın 72. maddesinde düzenlenmiş olan menfi tespit ve istirdat davalarının açıklanması gerekmektedir.
Kendisine karşı ilamsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşmiş olsa dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir.
İİK'nın 72. maddesinin 5. fıkrası gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (İİK m. 72/6). Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir.
Kesinleşmeden icraya konulamayacak istisnai düzenlemelerden biri de İİK'nın 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında yer alan menfi tespit davasına ilişkindir.
Menfi tespit davasının reddi hâlinde ilam (İİK m. 36 ve HUMK m. 443/1 anlamında) eda hükmünü içeren bir ilam değildir. İİK'nın 72. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde açıkça belirtildiği gibi alacaklının, lehine hükmedilen tazminatı borçlunun gösterdiği teminattan alabilmesi için menfî tespit davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmiş olması gerekir. Ayrıca ilam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir.
Mahkemece menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi ve kararının kesinleşmesi üzerine, davanın kabulü kararının içeriğine göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan, icra dairesi tarafından, icra kısmen veya tamamen eski hâle iade edilir (m. 72/5, c.2). Buna göre mahkeme, borçlunun hiç borçlu olmadığına karar vermişse, icra dairesi tarafından, icra tamamen eski hâle iade edilir; mahkeme borçlunun kısmen borçlu olmadığına karar vermişse, icra dairesi tarafından, icra kısmen eski hâle iade edilir. İİK’nın 72/5. maddesinde açıkça yazılı olduğu gibi icra dairesi tarafından icranın eski hâle iadesi için ayrıca dava açılmasına ve mahkeme hükmüne gerek yoktur. Menfi tespit davası borçlu lehine sonuçlanmadan önce, ihtiyati tedbir kararı (m. 72/3,c.2) istenmediği veya verilmediği için, satış bedeli veya borçlunun icra dairesine ödemiş olduğu para (kısaca, icra veznesindeki para) alacaklıya ödenmiş durumda ise, menfi tespit davasının kabulü kararının kesinleşmesi (ve borçlunun talebi) üzerine icra dairesi, (ayrıca mahkeme hükmüne gerek kalmadan) alacaklıya ödemiş olduğu parayı alacaklıdan zorla geri alarak borçluya öder ve böylece icrayı eski hâline iade eder.
Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi üzerine, mahkemenin davanın kabulüne karar vermesi hâlinde, bu kararın icra takibinde ödenmiş olan paranın borçluya geri verilmesine ilişkin bölümü için, borçlunun ayrı bir ilamlı takip yapmasına olanak ve gerek yoktur. Borçlunun, m. 72/5, c.2 hükmüne göre icranın eski hâle getirilmesini istemesi gerekli ve yeterlidir. Bu hâlde de icranın eski hâle getirilebilmesi için istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerekir (m. 72/5, c.2). Borçlu, İİK'nın 72. maddesinin 6. fıkrasına göre menfi tespit davasından dönüşen istirdat davasının kabulü kararının faiz, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin bölümü için ilâmlı icra yoluna başvurabilir; fakat, bunun için de, istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerekir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 11.02.2020 tarihli ve 2018/8-55 E., 2020/130 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
24. Borçlu, menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için alacaklıya karşı İİK'nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre istirdat davası açabilir. Borçlu, istirdat davası sonucunda (lehine) almış olduğu ilamı hemen icraya koyabilir (m. 32). Bunun için, ilamın kesinleşmesi şart değildir; çünkü, ilamın konusu bir para alacağıdır (HUMK m. 443/1; İİK m. 36). Fakat, İİK'nın 72/6. maddesi gereğince istirdat davasına dönüşen menfî tespit davasının (yeni hâli ile istirdat davasının) kabulüne ilişkin ilamda yer alan alacak, ilam kesinleşmeden takip konusu yapılamaz. Hukuk Genel Kurulunun 11.02.2020 tarihli ve 2018/8-55 E., 2020/130 K. sayılı kararında da bu ilkeler vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda mahkemece, davacının borçlu olmadığının tespiti ile dava tarihinden sonra 28.09.2011 tarihinde ödenen 6.612,89TL’nin davalıdan istirdaten ödenmesine karar verildiğinden ilam bu hâli ile İİK’nın 72. maddesinin 6. fıkrasına göre menfi tespit davasından dönüşen istirdata ilişkin ilâmdır.
Bu ilâmın icra takibinde ödenmiş olan paranın borçluya geri verilmesine ilişkin 6.612,89TL’lik bölümü için borçlunun ayrı bir ilamlı takip yapmasına olanak ve gerek yoktur. Borçlunun ilamı icra dosyasına ibraz ederek İİK’nın m. 72/5, c.2 hükmüne göre icranın eski hâle getirilmesini istemesi gerekir. Ancak bu hâlde de icranın eski hâle getirilebilmesi için istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerekir (İİK’nın m. 72/5,c.2). İlamda hükmedilen yargılama giderleri ve faiz alacağı ayrı bir ilamlı icra takibine konu edilebilir ise de ilamın fer'ileri de aynı kurala tabi olduğundan ilamın icrası için kesinleşmesi gereklidir (Hukuk Genel Kurulu 9.3.2021,1873/230)