Özet: CEZA YARGILAMA YASASI'MN 150/3. MADDESİ UYARINCA, MAHKEMESİNCE BARO'YA YAZI YAZILARAK SANIĞI SAVUNMAK ÜZERE BİR AVUKATIN GÖREVLENDİRİLMESİ NEDENİYLE, ZORUNLU MÜDAFİ İÇİN ÖDENEN AVUKATLIK ÜCRETİNİN, DOSYADAKİ BİLGİLERDEN MALİ OLANAKLARDAN YOKSUN OLDUĞU ANLAŞILAN SANIĞA, YARGILAMA GİDERİ OLARAK YÜKLETİLMESİNE KARAR VERİLEMEYECEĞİ GÖZETİLMELİDİR.
İçtihat Metni
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
İlk derece mahkemesince verilen hüküm sanık savunmanınca temyiz edildiğinden; istemin niteliğine, ceza türüne, süresine ve suç tarihine göre dosya görüşüldü.
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından İşin esasına geçildi.
Yargılama sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre;
Cumhuriyet Savcısının önceki duruşmada sunduğu esas hakkındaki görüşünün değişip değişmediği hususu son duruşmada sorulmamış ise de; hükümden sonra yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun'un 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 3. maddesinde "01.01.2014 tarihine kadar, asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı bulunmayacağı" yönündeki düzenleme karşısında, bu aykırılık sonuca etkili görülmediğinden tebliğnamedeki (1) no.lu bozma düşüncesine, Cumhuriyet Savcısının görüşünden sonra hazır bulunan sanık savunmanına (müdafiine) esas hakkındaki savunması ve mütalaaya karşı diyecekleri sorulmak suretiyle son söz hakkı verilerek yargılamanın bitirildiğinin anlaşılması karşısında tebliğ-namedeki (2)no.lu bozma düşüncesine katılınmamış, yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak; savunma hakkı, 1982 Anayasası'nın 36. maddesinde hak arama özgürlüğü (hürriyeti) başlığı altında temel bir hak olarak düzenlemiştir. Bu hükme göre, "herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yar-gılanma hakkına sahiptir."
Bir hakkın, temel hak olarak Anayasa'da yer almış olması, o hakkın değerini ve önemini vurgulayan bir düzenlemedir. Ayrıca bir hakkın temel hak sayılması, o hakkın saygınlığını ve güvencesini artırmaktadır. Anayasamızın 12/1. maddesine göre; temel haklara dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkıdır ve yargılamanın her aşamasında söz konusudur. Uluslararası belgelerden, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde (m. 121/1), Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Milletlerarası Andlaşma'da (m. 14/3-b) ve Avrupa İnsan Haklan SÖzleşme-si'nde (m. 6/3-b) savunma hakkına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
Savunma hakkı, birçok hakkı içerir. Bunlar arasında; savunmandan (müdafiden) yararlanma, susma, soru sorma, tercüman yardımından yararlanma, kanıtların (delillerin) toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma ve diğerleri sayılabilir. Şüpheli ya da sanığın savunmandan (müdafiden) yararlanma hakkı; yargılamanın her aşamasında, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde, hatta infaz sırasında ya da yargılamanın iadesi söz konusu olduğunda kendi seçtiği ya da zorunlu olarak Baro tarafından görevlendirilmiş (atanmış) savunmanın (müdafiin) yardımından yararlanmadır (AİHS m. 6/3-a; CYY m. 147/1-c, 149, 150).
Yasa koyucu, belli durumlarda savunman (müdafi) zorunluluğu öngörmüştür. Bu hallerde savunmanın (müdafii) işlemlerde hazır bulunması, adil yargılanma hakkı gereğidir.
Ceza Yargılama Yasası'nda, zorunlu olarak savunmanın bulunması gerektiği durumlar açıkça belirtilmiştir. Bu durumlar; sanığın/şüphelinin onsekiz yaşını doldurmamış olması, sanığın/şüphelinin sağır ve dilsiz olması, sanığın/şüphelinin kendisini savunamayacak derecede malul olması, soruşturma ve kovuşturma yapılan suçun cezasının alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi (CYY m. 150), sanığın/şüphelinin tutuklama istemiyle sorguya sevk edilmesi (CYY m. 101/3), kaçak sanık hakkında duruşma yapılması (CYY m. 247/3), sanığın/şüphelinin resmi bir kurumda kusur yeteneğinin araştırrlması için gözlem altına alınmasına karar verilecek olması (CYY m. 74/2), sanığın duruşmanın düzenini bozduğu için oturumlara yokluğunda devam edilmesi (CYY m. 204). Bu hallerde, şüphelinin ya da sanığın savunmanı (müdafii) yoksa, İstemi aranmaksızın, Baro'dan savunman (müdafi) görevlendirilmesi istenir. Şüpheli ya da sanığın savunman (müdafi) İle savunulmayı isteyip istememesi önem taşımaz.
Ceza Yargılama Yasası'nın 324. maddesinde yargılama giderlerinin neleri kapsayacağı, kimin tarafından belirleneceği, kime ve nasıl yükletileceği hususları düzenlenmiştir.
Buna göre; soruşturma ve kovuşturma evrelerinde, kamu davasının gerektirdiği yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesi ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderlerini oluşturur. Avukatlara, bilirkişi ve tanıklara verilen gündelik, yolluk ve ücretlerle keşif, muayene, tahlil ve posta giderleri yanında harçlar, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre taraflara ödenmesi gereken avukatlık ücretleri de yargılama giderlerine dahildir.
Yargılama giderlerinin ve taraflardan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını yargıç ya da mahkeme başkanı belirler. Bunların hüküm ve kararda ayrıntıları ve dayanakları ile gösterilmesi, kimlere yükietildiğinin de belirtilmesi gereklidir.
Ceza Yargılama Yasası'nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa'nın 13. maddesine göre ise; "Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının istemi üzerine Baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile, avukatlık ücret tarifesinden ayrık olarak, Türkiye Barolar Birliği'nin görüşü de alınarak Adalet ve Maliye Bakanlıkları tarafından birlikte tespit edilecek ücret, Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla yer alan ödenekten ödenir. Bu ücret, yargılama giderlerinden sayılır.
Bu madde uyarınca yapılacak ödeme ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Türkiye Barolar Birliği'nin görüşü de alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
Ceza Yargılama Yasası Gereğince Savunman (müdafi) ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesinde de ödeme usul ve esasları belirlenmiştir.
Buna göre; "Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince Baro tarafından görevlendirilen müdafii veya vekile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinden ayrık olarak hazırlanacak 'Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Görevlendirilen Müdafii ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin Tarife' gereğince ödenecek meblağ Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanır.
Müdafii veya vekilin görevi gereği yaptığı zorunlu yol giderleri ayrıca ödenir.
Müdafii veya vekile Tarife gereğince Ödenen meblağ ile zorunlu yol giderleri yargılama giderlerinden sayılır."
Ceza Yargılama Yasası'nın 325. maddesi uyarınca, cezaya ya da güvenlik önlemine (tedbirine) mahkum edilmesi halinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.
Öte yandan; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-c maddesinde, her sanığın kendi kendini savunmaktan başka, kendisinin seçeceği ya da mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanma hakkına da sahip olduğu belirtilmektedir.
Uluslararası sözleşmelerin iç hukuktaki yeri ve değeri konusunda Anayasa (m. 90/son) iki temel kural koymuştur. Bu kurallardan biri, "Uluslararası anlaşmalar yasa gücündedir", diğeri ise "Uluslararası anlaşmaların Anayasa'ya aykırılığının ileri sürülememesi,
Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasına, 07.05.2004 tarihli ve 5170 sayılı Yasa ile şu cümle eklenmiştir: "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeni ile çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır."
Uluslararası sözleşmeler/anlaşmalar, daha ileri kurallar içerdiği sürece, taraflarca ileri sürülmemiş olsa dahi, yargıçlar uyuşmazlıkları, ulusal yasalara göre değil, kendiliğinden uluslararası sözleşmeleri gözeterek çözmelidir. Bu anayasal bir yükümlülüktür.
Anılan düzenlemeler ve açıklamalara göre; sanığa Ceza Yargılama Yasası'nın 150/3. maddesi uyarınca, mahkemesince Baro'ya yazı yazılarak sanığı savunmak üzere bir avukatın görevlendirilmesi nedeniyle, zorunlu savunman için ödenen avukatlık ücretinin, dosyadaki bilgilerden mali olanaklardan yoksun olduğu anlaşılan sanığa, yargılama gideri olarak yük-letilmesine karar verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olduğundan, bu aykırılık nedeniyle, sanık savunmanının temyiz istemi yerinde görüldüğünden, İsteme uygun olarak hükmün (BOZULMASINA),
Bozma nedeni, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa'nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Yargılama Yasası'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, zorunlu savunman (müdafii) için ödenen 220 lira avukatlık ücretinin, yargılama gideri olarak sanığa yükletil meşine ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkartılmasına, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün (DÜZELTİLEREK ONANMASINA), 16.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi (YARGITAY 2. Ceza Dairesinin 16.6.2011 tarih ve 2009/48524 E. ve, 2011/13291 K. Sayılı kararı).