Sorumluluk, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi ( tazmin edilmesi ) yükümlülüğüdür.
Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Kusur sorumluluğu, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla sözleşme dışında başka bir kimseye vermiş olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türüdür. Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun kurucu öğesi olarak düzenlenmiştir[1]. Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına ödettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir eyleminden doğmuş ise olanaklıdır[2]. Bununla birlikte sorumluluğun temel koşulu zararla söz konusu davranış veya olay arasında bir neden sonuç ilişkisinin bulunmasıdır. Buna uygun nedensellik bağı denir. Uygun nedensellik bağı, olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre, nedenin, meydana gelen sonucu yaratmaya elverişli olmasıdır. Uygun nedensellik bağı, sorumluluğu, zarar veren bakımından öngörülebilir risklerle sınırlamaktadır[3]: Yaşamın olağan akışı ve deneyimler bakımından öngörülemez zararlar uygun nedensellik bağı kapsamında sorumluluğu doğurmayacaktır. Nedensellik bağı; önlenemez/öngörülemez neden, zarar görenin kendi kusuru veya üçüncü kişinin kusuru nedeniyle kesilebilir. Bu üç neden, sadece kusur sorumluluğunda değil, kusursuz sorumlulukta da kabul edilmektedir[4]. Her üç neden açısından da, nedensellik bağının kesildiği savı, sorumlu kişiler tarafından açıkça ispatlanmadıkça kabul edilmemelidir. Bu bakımdan sorumluluktan kurtulmak oldukça zorlaştırılmıştır.
Önlenemez/öngörülemez neden, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir biçimde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması olanağı bulunmayan olağanüstü bir olaydır[5].
Tazminattan indirim veya ret nedenleri TBK. md. 52'de düzenlenmiş olup, bu madde daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zarar görenin kendi kusurunda, kişinin kendisine zarar veren bir hareket tarzı söz konusudur. Zarar görenin kendi kusuru, akıllıca iş gören, mantıklı bir kişinin, kendi yararı gereği zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçması gereken bir eylemi olarak nitelendirilmelidir. Zarar görenin kusuruna birlikte kusur (müterafik kusur) da denilmektedir[6].
[1]Eren, F.:Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 594.
[2]Tandoğan, H.:Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1967, s. 89.
[3]Eren, s. 561.
[4]Eren, s. 561.
[5]Eren, s. 582 vd.
[6]Tandoğan H: Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1961, s. 318 vd.