Dava, İstanbul, Arnavutköy, İmrahor Mahallesi’nde bulunan Yeşil Göl’ün moloz döküm alanı ilan edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu işlemin Manisa’da ikamet eden davacının kişisel bir menfaatini ihlal etmesinin mümkün olmadığı, davacı ile işlem arasında ciddi ve makul bir menfaat ilişkisinin bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 08.06.2000 günlü, 4577 sayılı yasayla değişik 2. maddesinde belirtildiği üzere, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar iptal davası olarak tanımlanmış olup, bu davalar idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli araçlardandır. Bu nedenledir ki iptal davasında davacı olabilmek için “menfaat ihlali” yeterli görülmüş, davacı ile dava konusu işlem arasında sadece meşru, kişisel ve güncel bir ilişkinin varlığı aranmıştır.
Bu anlayışla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10.06.1994 günlü, 4001 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle değiştirilen 2. maddesinin 1. bendinin ( a ) alt-bendinde yer alan “… kişisel hakları ihlal edilenler…” ibaresi nedeniyle söz konusu ( a ) altbent Anayasa Mahkemesi’nin 21.09.1995 günlü, E: 1995/27, K: 1995/47 sayılı kararıyla Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş, iptal davalarında menfaatleri ihlal edilenlerin dava açabilecekleri esası benimsenmiştir. Kaldı ki, söz konusu iptal kararına esas olan düzenlemede dahi “…çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren hususlar hariç olmak üzere…” şeklinde sınırlama ile çevre tarihi ve kültürel değerlerin korunması konularında açılacak davalarda dava açma ehliyeti önceki düzenlemede olduğu gibi korunmuştur. İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargısal denetime açık olduğu hukuk devletinde idarenin hukuka uygunluğunun sağlanmasında en etkin araçlardan biri “iptal davaları” dır.
İptal davalarındaki sübjektif ehliyet koşulu doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorundur. Dolayısıyla sübjektif ehliyet koşulunun, idari işlemlerin hukuka uygunluğ unun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
Nitekim; çevre tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda sübjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
Bu saptamalar çerçevesinde uyuşmazlığa bakıldığında, İstanbul dışında yaşayan davacı tarafından İstanbul, Arnavutköy ilçesi, İmrahor Mahallesi’nde bulunan Yeşil Göl’ün moloz döküm alanı ilan edilmesine ilişkin işlemin iptalini istediği, bu işlem çevresel değerlerin korunması şeklinde kamu yararını yakından ilgilendiren bir işlem olduğundan davacının dava açma ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmış, idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.