ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ ANİ EDİMLİ SÖZLEŞMEDİR
~ 01.03.2012 ~
Eser sözleşmesi[1].
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, edimin yerine getirilmesiyle borcun sona ermesi aynı anda gerçekleşir; alacaklı da, bu anda, ifaya ilişkin çıkarına kavuşur
[2]. Sürekli bir borç ilişkisi doğurmaz. Yüklenicinin eseri meydana getirme[3]. Başka bir anlatımla, yüklenicinin edim[4].
İnşaat sözleşmesinin ani edimli bir sözleşme mi yoksa sürekli edimli bir sözleşmesi olması, sözleşmenin sona ermesi bakımından farklılık arzeder: Sözleşmenin sürekli edimli olduğu benimsenirse “fesih” yoluyla, ani edimli olduğu benimsenirse dönme beyanı yoluyla sona erdirilecektir.
Yargıtay aşağıdaki kararlarında, inşaat sözleşmesinin hem ani edimli hem de sürekli edimli borç ilişkisi özelliği taşıdığı kabul edilmiştir. Bu kararlara göre, iş sahibinin ifadan olan çıkarının gerçekleştiği teslim anını dikkate almak gerekmekle birlikte, teslime kadar çok uzun bir döneme yayılabilen, yüklenicinin eseri imal edimini sadece bir hazırlık hareketi olarak nitelendirmek haklı olmayacaktır. Yargıç karşısına gelen olaya, çıkarlar dengesini gözeterek, duruma göre ani veya sürekli edimli borç ilişkisine özgü kuralları uygulayabilecektir.
25.1.1984 gün ve 3-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı: “İş görme sözleşmeleri arasında yer alan istisna sözleşmesi genel olarak "ani edimli" sözleşmeler grubunda mütalaa edilmekte ise de, istisna sözleşmesinin bir türü olan inşaat sözleşmelerinde, müteahhidin (emeğe ve masrafa dayanan) edim borcunun genellikle uzun bir zaman süresi içinde yapılmış olmasından dolayı ve edim borcunun bu özelliği yönünden sürekli borç ilişkilerine özgü kuralların da gözetilmesi gerekir. Kanunda da istisna sözleşmeleri düzenlenirken, sürekli borç ilişkilerine özgü kurallara yer verildiği görülmektedir. İnşaat sözleşmeleri “geçici sürekli karmaşığı" bir özellik taşımaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 123-125. maddeleri ise, ani edimli sözleşmelere ait kuralların doğuracağı sonuçlara göre düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, müteahhidin kusurlu temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshi halinde, hukuki sonuçları farklı olan iki ayrı kuralla karşılaşılmaktadır. Karşılaşan bu iki zıt kuraldan hangisine üstünlük tanınacaktır? Başka bir anlatımla, inşaat sözleşmelerinin borçlu temerrüdü nedeniyle feshi halinde bu fesih (geriye mi, ileriye mi etkili) sonuç doğuracaktır?
Bazen, inşaat sözleşmesinin iş sahibi tarafından feshedildiği anda, kusuruyla borçlu temerrüdüne düşen müteahhidin, yapının tamamladığı kısmının kapsamı o dereceye ulaşır ki, böyle bir durumda müteahhidin bir kısmi ifasının karşılığı yalnızca 123-125. maddeler uyarınca belirlenirse, iş sahibi normal hallerde sağlayamayacağı bir imkana (müteahhidin kusurundan amacı aşan bir şekilde yararlanmak suretiyle) kavuşmuş olur ve müteahhit de sembolik bir karşılıkla yetinmek zorunda kalır. Oysa müteahhidin olaydaki kusuru, borçlar hukuku yönünden müteahhidin kısmi ifasının karşılığını belirleme bakımından değil, iş sahibine ödemek durumunda kalacağı tazminatın kapsamını tayinde önemlidir (TBK. md. 114/II, 51). Görülmektedir ki, 123-125. maddeler tüm olaylara aynen uygulanırsa, bazı istisnai hallerde "hakkı şekle mahkum edecek derecede" adalete aykırı sonuçlara neden olabilmekte ve bu kanun hükümleri tatminkar olmaktan uzak kalabilmektedir. O halde, bu adalete aykırı sonuçlar nasıl giderilebilecektir?”
15. HD. 30.5.1994,51/3380: “25.1.1984 gün ve 3/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri geçici-sürekli karmağı özellik taşırlar. Arsa sahibi yönünden ifa ancak son edim olan teslimle gerçekleşmiş olsa bile, yüklenici bakımından edim yükümü uzun bir süreye yayılmıştır. Bu süre boyunca sözleşmenin konusu ve ortak amaç olan eserin ortaya çıkması için yanların karşılıklı anlayış içinde bulunması dürüstlük kuralına (TMK. Md. 2) uygun biçimde davranmaları esastır. Çıkan uyuşmazlığın giderilmesinde de işin teknik yönü bakımından bilirkişiye başvurulması bir yana bırakıldığında değerlendirmenin öncelikle dürüstlük kuralı gözetilerek yanların ortak amacına ve çıkarlar dengesine uygun yapılması gerekir.”
[1] Öz, İş Sahibinin Eser Sözleşmesinden Dönmesi, İstanbul-1989, sf. 14 ve 21.
[2] Kocayusufpaşaoğlu, Necip, Borçlar Hukuku Dersleri, İstanbul 1985: “Ani edimler, borçlunun zaman içinde bir tek hareketini gerektiren, onun tarafından bir defada yerine getirilen edimlerdir. Sürekli edimler ise, borçlunun zaman içinde devamlı, aralıksız bir davranışını gerektiren edimlerdir.”
[3] Tandoğan, Haluk, Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, Ankara-1989, sf. 59-60.
[4] Altaş, Hüseyin, Eserin Tesliminden Önce Telef Olması (BK. md. 36
Hits: 16584