İBRANAME
~ 05.05.2010 ~
İBRANAMEDE, OLAY VE KARARLAR IŞIĞINDA YARGITAY UYGULAMASI
1. OLAY VE KARAR: Altındaki imza davacı tarafından inkar edilmeyen hatta hile ve zorla alındığı kanıtlanamayan ve bir sene içerisinde bu konuda bir iddia ileri sürülmeyen ibraname başlıklı belge ödeme rakamlarını içermekte olup, makbuz niteliğindedir. Mahkemece davacının hak kazandığı saptanan miktarlardan ibraname başlıklı belgede açıklanan ödeme miktarları düşülmeli, bakiye alacağı kalırsa bu miktarla ilgili hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu ödeme belgesine değer verilmeyerek sonuca gidilmesi hatalıdır.
Genel tatil ve fazla mesai alacaklarına, mevduata uygulanan en yüksek faiz uygulanmalıdır (9. HD. 2.4.2007, 23805/18901).
2.OLAY VE KARAR:Davanın dayanağını, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 54. maddesinin ilk fıkrasında yer alan "Yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında işçilerin, aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştıkları süreler birleştirilerek gözönüne alınır" şeklindeki kural oluşturur. Gerçekten, işçinin aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin yıllık izin hesabı yönünden birleştirilmesi anılan yasanın amir hükmüdür.
4857 sayılı İş Kanunu'nun halen yürürlükte olan 1475 sayılı Yasa'nın 14. maddesinin 2. fıkrasında, "İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır" şeklinde kurala yer verilmiştir. İşçinin aralıklı çalışmalarında iş sözleşmesinin feshinin ardından, bir dönem için kıdem tazminatı ödenmiş olması halinde bahsi geçen çalışmaların tasfiye edilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır. Kıdem tazminatı ödenmek suretiyle tasfiye edilen sürelerin işçinin aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde daha sonra gerçekleşen hizmet süresine eklenmesi, mümkün görülmemektedir. Buna karşın, iş sözleşmesi feshedildiği halde tazminatları ödenerek tasfiye edilmeyen hizmetler sonraki çalışma süresine eklenir. Yine, işverenin ilerde daha az kıdem tazminatı ödemek için gerçekte iş sözleşmesi sonlandırılmadığı halde kıdem tazminatı ödeme şeklinde bir uygulama içine girmesi halinde, işçi aleyhine sonuçlar doğuran bu tutumu yasalar karşısında korunmamakta ve yapılan ödeme avans niteliğinde kabul edilmektedir.
Davacı işçi 1986-1990 yılları arasında aynı işverenin değişik bir işyerinde çalışmış ve iş sözleşmesinin işverence feshi üzerine ihbar ve kıdem tazminatları ödenmiş, işçinin imzasını taşıyan ibranamede, yıllık izinlerin de ödendiği belirtilmiştir. Anılan ibraname ile işveren ibra edilmiş, bir başka anlatımla 1986-1990 yılları arasında kalan çalışmalar, işçilik hakları ödenmek suretiyle tamamen tasfiye edilmiştir. İşçinin 1992 yılında yeniden aynı işverene ait işyerinde çalışmaya başlaması yeni bir hizmet akdi niteliğindedir. İşçilik hakları hesabında tasfiye edilen çalışmaların, bu yeni hizmet akdi çerçevesinde yeniden değerlendirmeye alınması doğru olmaz. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 54. maddesi hükmünün, işçinin önceki dönem çalışmalarının tasfiye edilmediği hizmet süreleri bakımından bir anlamı bulunmaktadır (9. HD. 30.1.2007, 12556/1252)
3.OLAY VE KARAR: Davacı işçi ihbar ve kıdem tazminatlarıyla izin ücreti ve vergi iadesi alacaklarını talep etmiştir. Davalı işveren ise davacının işyerini terk ettiğini savunmuş ve ardından ibranameye dayanmıştır. Mahkemece davacının imzasını taşıyan ibraname sebebiyle davaya konu isteklerin reddine karar verilmiştir. İbranamede davacı işçinin kendi isteği ile işyerinden ayrıldığından söz edilmemiş ve davaya konu olan işçilik haklarının hiçbirine yer verilmemiştir. Bu davanın konusunu oluşturmayan ücret, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ve resmi tatil ücretlerinin ödendiği ibranamede belirtilmiştir. Başka bir alacağını kalmadığı şeklinde genel ifadelerin davaya konu işçilik haklarım kapsadığı söylenemez. İş hukukunda ibranamenin dar yorumu ilkesi geçerlidir. İşçilik hakları açıkça ibranamede yer almadığı sürece, genel anlamda ibraya dair sözcüklerin borcu sona erdirdiğinden söz edilemez. Somut olayda da ibraname metninde davaya konu olan ihbar ve kıdem tazminatları ile izin ücreti ve vergi iadesi alacağına dair bir açıklama bulunmadığından, anılan isteklerin ibranameye dayanılarak reddi hatalı olmuştur. Mahkemece işin esasına girilerek, tarafların delilleri toplanmalı ve isteklere hak kazanılıp kazanılamayacağı noktasında bir karar verilmelidir (9. HD. 7.3.2006, 37456/5676).
4. OLAY VE KARAR: Davacının ihbar ve kıdem tazminatı ve izin ücreti alacak ücretleri ibranameye dayanarak red edilmiş ise de, ibraname altına yazılan açıklama ile davacı yazı ile 9.409.611.000 TL. ödediğini açıklamış olup, bu şekilde miktarlı olan ibraname makbuz niteliğindedir. Bu ödemenin ne kadarının ihbar, kıdem tazminatı ve izin ücreti ile ilgili bulunduğu saptanmalı, davacının hak kazandığı ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ve izin ücreti alacakları belirlenmeli, ödenen miktarlar mahsup edilerek anılan alacaklar ile ilgili bakiye alacağın varlığı saptanırsa hüküm altına alınmalıdır. İbranameye dayanarak bu isteklerin reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir (9. HD. 1.2.2006, 16531/2035).
5. OLAY VE KARAR: Davalı işveren, fesihten sonra düzenlenen ve miktar içeren ibranameye dayanmış, aynı zamanda davacının fazla çalışma yapmadığını, bayram ve genel tatillerde işyerinin kapalı olduğunu belirterek anılan isteklere hak kazanılamadığını savunmuştur.
Mahkemece, ibraname sebebiyle isteklerin tamamının reddine karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davalının dayandığı ibraname ile cevap dilekçesindeki savunmanın içeriği fazla çalışma ile bayram ve genel tatil ücretleri yönünden çelişkilidir. Davalı işveren, cevap dilekçesinde işyerinde anılan çalışmaların olmadığını, dolayısıyla davacının sözkonusu alacaklara hak kazanmadığını açıklamıştır. Doğmadığı ileri sürülen bir hakkın ibrasından söz edilemez. Bu itibarla, fazla çalışma ücreti ile bayram ve genel tatil ücretleri yönünden ibraname sebebiyle isteklerin reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece, işin esasına girilerek anılan talepler yönünden karar verilmelidir.
Davacının imzasını taşıyan 7.7.2003 tarihli ibranamede, izin hakkının kullandırıldığından ve izin ücretinden söz edilmemiştir. Bu nedenle, ibranamede açıkça belirtilmeyen bir konuda işverenin ibrasından da söz edilemez. İzin ücreti isteği yönünden dosyadaki deliller bir değerlendirmeye tabi tutularak hüküm kurulmalıdır.
İbranamede miktar yazılı olup bu itibarla, anılan belge ödenen miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Davacının hak kazanabileceği kıdem tazminatı miktarı hesaplanmalı ve yapılan ödeme tutarı indirilmek suretiyle bakiye bir hakkın olup olmadığı belirlenmelidir (9. HD. 15.11.2005, 20962/36175).
6. OLAY VE KARAR: Davacı, iş aktinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine, işe iadesine, işe başlatılmama tazminatı ve boşta geçen süre için ücrete karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme davacının feshin kanuna uygun olduğunu aynı tarihte imzaladığı ibranamede de kabul ettiğini belirterek davanın reddine karar vermiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının imzaladığı ibraname içeriği itibarıyla bir haktan feragati kapsamamaktadır. "İş aktimin kanun hükümlerine uygun olarak feshedilmesi üzerine" ibaresi feshi kabul niteliğinde değildir. Bu nedenle ibraname geçerli bir fesih nedeni sayılamaz. Ayrıca davacının savunması alınmadan yapılan fesih bildirimi de 4857 sayılı kanunun 19 uncu maddesi gereğince yapılan açık ve kesin bir fesih bildirimi değildir. Bu nedenle davanın kabulü gerekirken reddi hatalı olup dairemizce 4857 sayılı yasanın 20/3 üncü maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde karar verilmiştir (9. HD. 14.9.2005, 22120/29889).
7. OLAY VE KARAR: Davacı, haksız fesih nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili, yıllık izin, dini ve ulusal bayram tatili ücretlerinin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının 1993 yılında başvurduğunu, aralıklarla iki ay çalıştığını, 10.12.1999 tarihli ibraname bulunduğunu ve davacının her türlü alacağını aldığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının Ocak/1993-Eylül/1999 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığını kanıtlayamadığı, çalıştığı varsayılsa bile 10.12.1999 tarihli ibraname ile davalıyı ibra ettiğinden sözedilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı, gerek Bölge Çalışma Müdürlüğü teftişinde gerek yargılama sırasında davacının anılan tarihler arasında toplam iki ay çalıştığını savunmuş, diğer taraftan ibranameye dayanmıştır. 10.12.1999 tarihli ibranamede davacıya kıdem, ihbar tazminatları, ücret ve fazla çalışma ücretlerinin karşılığı olarak 93.500.000. TL ödendiği yazılıdır.
Davalının hizmet akdinin kıdem tazminatı gerektirmeyecek kadar kısa ( iki ay ) sürdüğü şeklindeki savunması ile kıdem ve ihbar tazminatı ödendiğine dair ibraname birbiriyle çelişiktir. Bu yönden ibranameye değer verilemez. Ayrıca, miktar belirtilmiş olduğundan, ibraname, bu miktarla sınırlıdır.
Davacının hizmet süresi taraflar arasında çekişmelidir. İbraname ile davalının savunması arasındaki çelişki de giderilmemiştir. O halde öncelikle bu hususun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekir. Davacı, 8.7.2002 tarihli dilekçesinde dört tanık ismi bildirmiştir. Mahkemenin 24.10.2002 ve 27.2.2002 tarihli ara kararlarından tanık sayısının sınırlandırıldığı ve iki tanık dinlenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacının dinlenen tanıklarından biri de oğludur. Bu nedenlerle diğer iki tanık da dinlenmeli, toplanan delillerle birlikte bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre karar verilmelidir (9. HD. 28.4.2005, 25526/14931).
8. OLAY VE KARAR: Davacı işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Mahkemece, davacının işe iade istemi ile açtığı davanın, davacının 21.10.2003-21.1.2004 tarihleri arasında belirli süreli akitle çalıştığı ve kıdeminin altı aydan az olduğu gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
Bizzat davalının ibraz ettiği kayıtlardan davacının 21.5.2002-309.2002 tarihleri arasında bir çalışmasının daha olduğu ve yine ibraname ile kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek bir takım ödemeler yapıldığı görülmektedir. Öte yandan davacı asgari ücretle çalışan yardımcı elaman olarak işe alınmakla 4857 sayılı İş Yasasının 11. maddesinde yer alan objektif sebepler bulunmadığına göre bu hizmet akdinin belirli süreli akit olarak kabulüne de olanak bulunmamaktadır. Böyle olunca işin esasına girilerek feshin geçerli ve sendikal nedene dayanılarak gerçekleşip gerçekleşmediği tarafların tüm delilleri toplanarak tespiti gerekir (9. HD. 24.3.2005, 18955/9551).
9. OLAY VE KARAR: Davacı, 15.05.2002 tarihinde haksız olarak işine son verildiği iddiasıyla kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretinin hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı ise, kendi isteğiyle ayrıldığını ibraname ile tüm haklarının ödendiğini savunmuştur.
Mahkemece ibranameye değer verilerek dava reddedilmiştir.
Dosya içerisinde bulunan ibraname başlıklı belgede davacı işçinin çalıştığı süre içerisindeki kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin gibi tüm haklarını aldığı açıklanmıştır. Davacı ibranamedeki imzasını kabul etmiş, ancak tazminatlarının ödenmediğini savunmuştur. Davalı ise davacının kendi isteğiyle ayrıldığını savunurken ibraname ile tüm haklarınıda ödediğini belirtmiştir. İbranamenin içeriği ile davalı işverenin savunması arasında çelişkili bir durum söz konusudur. Kaldı ki davalı işveren Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne verdiği ifadesinde işlerin azalması nedeniyle diğer işçilerle birlikte davacının işine son verildiğini belirtmiştir.
Öte yandan hizmet sözleşmesi 15.05.2002'de sona ermiştir. İbraname ise 31.03.2002 tarihlidir. İşçiden çalışırken alınan ibraname geçersizdir. Hal böyle olunca davacı isteklerinin bir değerlendirmeye tabi tutularak gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hüküm altına alınması gerekirken davanın reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir (9. HD. 3.3.2005, 17310/7218).
10. OLAY VE KARAR: Davacı son ücretinin günlük 20 milyon TL. olduğunu iddia etmiş davalı ise 1996 yılından sonra davacı ile arasında hizmet akdi ilişkisi bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece ücret konusunda davacı iddiasına göre yapılan hesaplamaya değer verilerek hüküm kurulmuştur. Davacının m2 üzerinden ücret aldığı dosya içeriğinden anlaşılmakta ise de son günlük ücretin ne kadara geldiği konusunda tanıklarca bir açıklamada bulunmadığı gibi bu konuda bir ücret araştırmasına gidilmemiştir. Tanıklardan bu husus tekrar sorulmalı gerekli görülürse meslek kuruluşlarından araştırma yapılarak ücret belirlenmeli ve sonucuna göre gerekirse bilirkişiden ek rapor alınmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde ücret belirlenmesi hatalıdır.
1996 yılında emekli olarak işyerinden ayrılan davacı tarafından verildiği inkar olunmayan ibranamede davacı kıdem tazminatını aldığını kabul etmektedir. İbranamede ödenen kıdem tazminatı miktarının yazılmaması ibranamenin geçersiz sayılmasını gerektirmez. Dairemizin uygulamasına göre bu ibranameye değer verilerek kıdem tazminatı hesabında 30.9.1996 tarihinden önceki çalışma süresinin nazara alınmaması gerekir (9. HD. 14.2.2005, 14295/4074).
11. OLAY VE KARAR: Davacının davalıya ait işyerinde personel müdürü olarak çalıştığı iş sözleşmesinde fazla mesai ücretlerinin ve ayda iki hafta tatili ücretlerinin ücretine dahil olduğu yolunda hüküm bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan davalı cevap dilekçesinde davacının fazla mesai yapmadığı ve hafta tatilinde çalışmadığı savunmasında bulunduktan sonra ibranameye dayanmıştır. İbranamede ise fazla çalışma ve hafta tatili ücretlerinin ödendiği belirtilmiştir. İbraname ile savunma çelişkili olduğundan ibranameye değer verilemez.
Mahkemece ücret bordrolarında fazla mesai ücreti ve hafta tatili ücreti sütunlarında "o" şeklindeki ibarenin varlığı ve davacının ihtirazi kayıtsız bordroları imzalamış olması karşısında davanın reddine karar verilmiştir. Ücret bordrolarında fazla çalışma ve hafta tatili ücreti tahakkuk ettirildiği takdirde bordroları ihtirazi kayıtsız olarak imzalayan işçi daha fazla çalışma yaptığını eşdeğer yazılı belgeyle ispatlayamadığı takdirde başkaca bir alacak isteyemez.
Ücret bordrolarında miktar gösterilmediğinden davacının bordroları ihtirazi kayıtsız imzalamış olması fazla mesai ve hafta tatili ücreti istemesine engel oluşturmaz. Ayrıca davacı, üst düzey yöneticisi olarak yapılan iş sözleşmesinde fazla mesai çalışmaları karşılığı yüksek ücret belirlenmiş ise de. Dairemizin yerleşik uygulamasına göre, yılda 270 saat fazla mesai ücretinin üzerinde yapılan fiili fazla çalışma ücretinin hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir (9. HD. 31.1.2005, 12507/2707).
12. OLAY VE KARAR: Davacının şikayeti üzerine iş müfettişliğince yapılan tahkikat sırasında işveren vekili davacının geçmişte çalışması olmadığını ve ücret alacağı olmadığını savunmuş, yargılama sırasında davacının istifaen işyerinden ayrıldığını ileri sürmüş ve ibraname savunmasına dayanmıştır. İbraname savunma ile çelişkili olduğu gibi kendi içerisinde de çelişmektedir. Tanzim tarihi 2001 yılı olarak yazılı olduğu halde ayrılma tarihi olarak 7.11.2002 yazılıdır. Savunma ile ibraname çelişkili olduğundan Dairemizin uygulamasına göre bu tür ibranamelere değer vermek mümkün değildir. İbranamedeki imzanın davacıya ait olduğu anlaşılmakta ise de boşlukların değişik yazılarla bilahare doldurulduğu gözlemlenmiştir. Bu sebeplerle bu ibranameye değer verilerek kıdem, ihbar tazminatı ve izin ücret alacağının reddi hatalıdır (9. HD. 8.11.2004, 8622/25098).
13. OLAY VE KARAR: Mahkemece davacının ibraname ve feragatname imzaladığı gerekçesiyle davacının fark ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla çalışma, hafta ve genel tatil ücreti alacaklarına ilişkin istekleri reddedilmiştir. İbranamenin altında hangi alacakların ödendiği ve miktarı ayrı ayrı belirtilmiş bulunmaktadır. Böyle durumlarda ibraname miktar içeren alacaklar yönünden makbuz niteliğinde olup fark oluştuğu takdirde bu alacaklar hüküm altına alınmalı, miktar içermeyen diğer alacaklar yönünden ise ibraname olarak geçerli kabul edilmelidir. Bu nedenle miktar içeren tazminat ve alacaklar yönünden dosyadaki bilgi ve belgeler ışığında hesaplama yapılarak varsa farkı hüküm altına alınmalıdır (9. HD. 27.10.2004, 7559/24429).
14.OLAY VE KARAR: dava dilekçesinde; hizmet akdinin yeni kadro düzenlemesi yapılacağı gerekçesiyle feshedildiğini, ancak bu nedenin geçerli bir sebep sayılamayacağını ve gerçekte akdin sendikal faaliyetlerden dolayı feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine, işe iadesine, çalıştırılmadığı süre ile ilgili ücreti ile bir yıllık ücret tutarında tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı savunmasında; işyerinde ihtiyati tedbir kararlarının uygulandığını ve bu nedenle ödemelerde güçlük çekmeleri nedeniyle kadro düzenlemesi yapmak zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Davacının iş akdi ""yeni kadro düzenlemesi yapılacağı gerekçesiyle feshedilmiştir.
Davacıya ihbar ve kıdem tazminatları ödenmiş olup davacı bunlara ve diğer işçilik alacaklarına ilişkin ibraname vermiştir.
Davalı iş akdinin feshine gerekçe olarak ""yeni kadro düzenlemesi ..."" yapmak ihtiyacı içinde olduğunu ve bunun da ödeme güçlüklerinden kaynaklandığını ileri sürerek Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesi dosyalarını ve kararlarını delil olarak göstermiş olup Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu ihtiyati tedbir kararlarında; şirket mal ve alacakları üzerine tedbir konulduğu görülmektedir.
Mahkeme davalının bu delilleri üzerinde hiç durmamıştır. İlgili mahkemelerden dosyalar da getirtilmek suretiyle şirketin içinde bulunduğunu ileri sürdüğü ödeme güçlüklerinin gerçek olup olmadığı, bu yönden kadro azaltılması yoluna gidilmesinin haklı olup olmadığının da araştırılması gerekirdi. Bu nedenle ilgili mahkeme dosyalan ile birlikte şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak işyerinin devamı için kadro azaltılmasının zorunlu neden haline gelip gelmediğinin irdelenip değerlendirilmesi gerekir (9. HD. 13.5.2004, 650/11635).
15. OLAY VE KARAR: Dosyadaki 1.6.2000 ve 1.8.2000 tarihli belgelerdeki imzaların inkârına rağmen davacıya ait olduğu anlaşılmıştır. Bu belgelerde her ne kadar miktar yazılı değil ise de açıkça ayrı ayrı zikredilmek suretiyle fazla çalışma, izin ücreti, hafta ve genel tatil alacaklarının tahsil edildiği belirtilmektedir.
Yukarıda zikredilen ibranameler geçerli kabul edilmelidir. Mahkemenin ileri sürdüğü gibi miktar yazılı olanlar ise makbuz niteliğinde değerlendirilmektedir. Diğer bir ifade ile miktar yazılı olanlar kısmi ödeme niteliğinde kabul edilmektedir.
Davacının bu dava ile talep ettiği fazla çalışma, hafta ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücretini tamamen aldığını belirten ve imzasını taşıyan söz konusu belgeler karşısında bu isteklerinin de reddine karar vermek gerekir (9. HD. 25.9.2003, 2690/15379).
16. OLAY VE KARAR: Akdin feshini müteakip verilen ibranamede davacı fazla mesai ücret alacağı ile ilgili olarak davalıyı ibra etmiştir. İbraname nedeniyle fazla mesai ücret alacağı isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır.
Dava tarihinden önce davacıya kıdem tazminatı alacaklarına mahsuben ödemeler yapıldığı, bu suretle hak kazandığı kıdem tazminatının tamamen ödendiği anlaşılmıştır. Bu sebeple mahkeme de kıdem tazminatı asıl alacak isteğini reddetmiştir. Bu ödemeler sırasında veya daha önce davacı ödemelerin öncelikle gecikme faizine sayılması konusunda bir iddiada bulunulmamış ve Borçlar Kanununun 84.maddesi gereğince davalıya ihtaratta bulunduğunu kanıtlayamamıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda böyle bir istek varmış gibi gecikme faizi hesaplanması dava dilekçesinde miktar olarak belirtilmiş ve harcı yatırılmış kıdem tazminatı gecikme faizi isteği bulunmadığı halde kararda rakam belirtilerek kıdem tazminatı gecikme faizi alacağına hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırıdır (9. HD. 2.6.2003, 26680/9924).
17. OLAY VE KARAR: Davacı, davalı işverence sebepsiz olarak işten çıkarıldığını belirterek, ihbar ve kıdem tazminatları ile fazla mesai ücret alacağı talebinde bulunmuştur.
Davalı taraf ise davacının hastane işyerinde hasta bakıcı olarak çalışmakta iken, hastanede çalışan bir hemşire ile duygusal ilişkiye girdiğini, hastane laboratuvarında o hemşirenin gebelik testini dahi yaptırdığını, bu nedenlerle de iş akdinin haklı olarak feshedildiğini savunmuştur.
Mahkemece bu isteklerin kabulüne karar verilmiştir. Dinlenen davalı tanıkları, davacının hastabakıcılık görevini yaptığı sırada, yine aynı hastanede çalışan bir hemşire ile ilişkiye girdiğini, bunun hastanede çalışan tüm personelce duyulduğunu, ve rahatsızlık yarattığını, davacının hastanede adı geçen hemşirenin gebelik testini dahi yaptırdığını,davacının evli bir kişi olduğunu, bu olayın meydana çıkması üzerine hemşirenin hastaneden ayrıldığını, davacının işine de işverence son verildiğini açıkça belirtmişlerdir.
Davacı tanıkları ise, fesih hususunda bir bilgilerinin olmadığını söylemişlerdir.
Dosyada mevcut 27.10.1999 tarihli fesih yazısında da, davacının hastanede çalışan .........isimli hemşire ile ahlak dışı ilişkisinin duyulduğu, bu durumun hastanede çalışanlar
arasında huzursuzluğa yol açtığı belirtilerek 1475 Sayılı İş Kanunun 17. maddesi gereğince iş akdinin feshedildiği anlaşılmaktadır. 2.11.1998 tarihli imzalı ihbarnamede ise davacının çalıştığı süre içinde fazla mesai ücret alacaklarını aldığı ve işvereni ibra ettiği belirtilmiştir.
Dosya içeriği ve tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ; evli bir kişi olan davacının, davalı şirkete ait özel bir hastanede hastabakıcılık görevi yapmakta iken aynı hastanede çalışan bir hemşire ile duygusal ilişkilere girdiği, hatta hastanede hemşirenin bizzat gebelik testini dahi yaptırdığı, bu durumun hastane personelince duyulması üzerine hastanede çalışanlar üzerinde rahatsızlık yarattığı ve tepkilere yol açtığı, davacının bu hareketlerinin
doğruluk ve bağlılığa uymadığı gibi ahlak ve iyiniyet kurallarıyla da bağdaşmadığı, işverence
yapılan feshin haklı bir sebebe dayandığı anlaşılmakla, mahkemece davacının ihbar ve kıdem
tazminat isteklerinin reddine karar vermek gerekirken kabulü hatalıdır.
Dosyada mevcut ve iş akdinin sona ermesinden sonra alınan 2.11.1998 tarihli imzalı ibranamede; davacının fazla mesai ücretlerini aldığı ve işvereni ibra ettiği belirtilmiştir. Mahkemece bu ibraname üzerinde durulmadan gerekli inceleme ve irdeleme yapılmadan fazla mesai alacağının da hüküm altına alınması yerinde değildir (9. HD. 14.6.2001, 7288/10167).
18. OLAY VE KARAR: Uyuşmazlık Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından İş Mahkemesine intikal etmiş olup iş müfettişi raporundan davacıya ihbar tazminatının ödenmesi gerektiği belirlenmiştir.
Mahkemece savunmaya değer verilerek, davacının iş aktinin feshi üzerine tüm haklarını bu arada ihbar tazminatını da aldığı hiçbir hak ve alacağı kalmadığı ve dava ve talep hakkından feragat ettiği yönünde ibraname imzaladığı gerekçesi ile istek reddedilmiştir.
Dayanak yapılan ibranamenin alt kısmında taksitler halinde ödenen kıdem tazminatı miktarı gösterilmiştir. Asıl olan işçinin haklarının tam ödenip ödenmediğinin tesbitidir. Bu açıdan ibranameler dar yorumlanmak ve ödenmeyen alacaklar sözkonusu ise hüküm altına alınmalıdır. İşçinin bazı haklarından karşılıksız olarak vazgeçtiğini kabul etmek işçinin korunması ilkesi ile bağdaşmaz. Aksi sabit oluncaya kadar geçerli kabul edilen, ihbar tazminatının ödenmediğini belirten ve işveren temsilcisinin imzasını da içeren iş müfettişliği raporu ve tutanağı tarihinin ibranameden sonra olması karşısında ihbar tazminatının reddine karar verilmesi hatalıdır (9. HD. 15.5.2001, 5601/8442).
19. OLAY VE KARAR: Davacı, davalıya ait muhtelif şirketlerde çalıştığını, bu şirketlerdeki hizmeti sona erdikten sonra tazminatlarını aldığım, son kez Ü... San.Tic. AŞ. tarafından hizmet akdinin sona erdirildiğini ve son hizmetinin karşılığı kıdem tazminatının ödendiğini ancak, toplam hizmeti üzerinden kıdem tazminatının hesaplanarak ödenenlerin çıkarıldıktan sonra fark kıdem tazminatı talep etmiş olup istek mahkemece kabul edilmiştir.
Dosya içeriğine göre, davacı ilk kez Ü... AŞ. işyerinde çalışmış bu çalışması sonunda işverenlikçe davacıya ihbar ve kıdem tazminatı ödenmiş ve kendisinden ibraname alınmıştır. Bir müddet sonra davacı, yeni bir şirkete girmiş bu hizmeti de ihbar ve kıdem tazminatı ödemek suretiyle sona erdirilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı, birbirinden farklı işverenlere ait işyerlerinde çalışmış bulunmaktadır. Bu şirketlerin birbirleriyle hukuken bir ilgileri olmadığı gibi şirketler arasında da devir söz konusu değildir. Diğer bir deyişle davacının çalışmaları 1475 iş kan. 14/11. Maddesi kapsamına girmemektedir (9. HD. 7.5.2001, 2496/7752).
20. OLAY VE KARAR: Davacı, fazla çalışma veyıllık izin ücreti, hafta tatili gündeliği ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan 31.8.1998 tarihli ibraname Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre miktarlar gösterilmiş olmasa dahi geçerlidir. Ne var ki, anılan belge fazla mesai alacağını kapsamamaktadır.
İş Hukukunda işçinin korunması temel ilkesi karşısında ibranamede' sair her türlü alacaklarımı aldım" şeklindeki ifade işçi aleyhine yorumlanamaz. Bu bakımdan fazla mesai ile ilgili davacı ve dayalı tüm delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir (9. HD. 21.10.1999, 13073/16177).
T.C.
21.OLAY VE KARAR: Davacı, kıdem tazminatı faiz alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacı işçiye taksitler halinde bonolarla kıdem tazminatının ödendiği sonucu çıkarılmaktadır. Her ne kadar mahkemece davacı işçi imzasını taşıyan ve kıdem tazminatının miktarı belirtilmek suretiyle alındığı ve borcunun kalmadığı belirtilen ibranameye dayanılarak kıdem tazminatı geçmiş günler faizi reddedilmiş ise de, bono ile yapılan son ödemeden önce davacı işçi 18.8.1997 tarihli noterlikçe çekilen ihtarname ile faiz alacağını saklı tutmuştur. Borçlar Kanununun 113. maddesi kapsamında bu belgenin ihtirazı kayıt olarak nitelendirilerek ödeme tarihlerine göre geçmiş günler faizi hesap edilip hüküm altına alınması gerekir. Yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır (9. HD. 15.2.1999, 19727/2077).
Hits: 20328