Uyuşmazlık; kooperatif üyeliğinden ihracı kesinleşen ortağın, ortak olduğu dönemde doğmuş bulunan gecikme zammı borcunun çıkma payı alacağından mahsup edilip edilmeyeceği, burada varılacak sonuca göre mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı ve ödenmesi gereken aidatın zamanında ödenmemesi hâlinde uygulanacak ceza miktarına ilişkin genel kurul kararları doğrultusunda ek bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 1. maddesinde Kooperatif; “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Kooperatiflerin yaygın kuruluş amaçlarından birisi de ortaklarının konut ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu ihtiyacı karşılamak için kurulan konut yapı kooperatifleri, Kanun'un 81. maddesine göre; ana sözleşmede gösterilen işlerin tamamlanması ve ferdi mülkiyete geçilip konutların ortaklar adına tescil edilmesiyle amacına ulaşmış sayılır ve dağılırlar. Kooperatif ortaklarından her biri ortaklık amacı çerçevesinde borç ve yükümlülük altına girerler. Kooperatifler kâr amacı gütmeyen kuruluşlardır.
Kooperatifler Kanunu'nun 23. maddesinde; “Ortaklar bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittirler” ifadesine yer verilmiştir. Bilindiği üzere, “eşitlik” kavramı mutlak ve nispi eşitlik olmak üzere ikiye ayrılır. Ortaklık statüsünden doğan objektif haklara sahip olma ve bunların korunmasını isteme hakkı, mutlak eşitlik kapsamındaki haklara örnek gösterilebilecek iken, kooperatif ortaklığına bağlı olarak yararlanma ve maddi menfaat sağlamada ortağın eylemli katkısı ve özverisinin gözetilmesi ise nispi eşitlik ilkesi gereğidir. Bu itibarla, ortaklıktan kaynaklanan borçlarını yerine getiren bir ortağın, eşit durumda bulunduğu, diğer ortaklara tanınan haklardan kendisinin de yararlandırılmasını istemeye hakkının bulunduğu tabiidir.
Kooperatif hukukunda geçerli olan ve öğretide “açık kapı” ilkesi olarak kabul edilen ilke uyarınca, kural olarak kooperatife girme ve çıkma konusunda ortaklara bir serbesti tanınmış ise de bu kural mutlak olarak serbestlik anlamına da gelmemektedir. Zira açık kapı ilkesinin bir uzantısı olan “kooperatifin korunması ilkesi” uyarınca ortağın kooperatiften çıkışı kooperatife zarar vermemelidir. Bu ilke Kanun'da birtakım koruyucu hükümleri de beraberinde getirilmiştir. Örneğin; Kooperatifler Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca, çıkmanın Kooperatifin varlığını tehlikeye düşürmesi durumunda ayrılmak isteyen ortağın muhik bir tazminat ödemesine dair hükmün ana sözleşmeye konulabilmesine izin verilmiş; 11. maddesinde ise çıkma hakkının kullanılmasının ana sözleşme ile en çok beş süreyle sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, kooperatifin korunması ilkesi hiçbir şekilde ortağın kooperatiften çıkmasını önleyemez ve kooperatiften ayrılmayı da haksız bir şekilde güçleştiremez ( Poroy, R./Tekinalp, Ü./ Çamoğlu, E.: Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2005, s. 962 ). Nitekim, bir ortağın hiçbir suretle kooperatiften çıkamayacağına dair bağlamalar 11. madde uyarınca da hükümsüz kabul edilmiştir.
Kooperatif ortaklığından çıkarılma nedenleri ve esasları ise Kanun'un 16. maddesinde düzenlenmiştir. Kötü amaçlı olarak ortaklıktan çıkarılmaların önüne geçilmesi ve ortaklıktan ihraç kararlarının iptali üzerine yeniden ortaklığa dönecek olan kişilerin menfaatlerinin korunması ve bu süreçte ortaya çıkabilecek mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla son fıkrasında; “Haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamaz. Bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülükleri, çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder.” düzenlemesi getirilmiştir. Madde uyarınca çıkan ortağın bu tarihe kadar parasal yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir ise de, bu hüküm esasen sonradan ihraç kararını iptal ettirerek yeniden ortaklığa dönen, diğer bir anlatımla ortaklık ilişkisi ile hak ve yükümlülükleri devam eden ortaklar için geçerlidir. Ortaklıktan istifası ya da ihracı kesinleşen ve bu nedenle hak ve yükümlülükleri sona eren ortaklar için uygulanması söz konusu olamaz. Zira ortaklık ilişkisi sona eren ortakların, sona ermeden itibaren akçalı yükümlülükleri devam etmeyecektir. Ortaklığın sona ermesine kadar yatırılmayan bir kısım aidat asıllarının tekrar yatırtılması durumunda, bunların da yine iade kapsamında geri verilmesi gerekeceğinden, bunların iade aşamasında, kooperatife ödetilmesinde davalının hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmelidir. Temerrüt faizi, iade kapsamında olmadığı için faizin ödetilmesine ilişkin davalının hukuki yararının bulanabileceği akla gelebilirse de, temerrüt faizi asıl alacağın istenebilirliğine ve ayakta olmasına bağlı fer'i nitelikte bir borçtur. Yeri gelmiş iken, uygulamada bu madde ile sıklıkla karıştırılan 27. maddenin son cümlesindeki “…Ortaklığın düşmesi alakalının, anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmez.” şeklindeki düzenlemeye de değinmekte yarar bulunmaktadır. Anılan hüküm yapı kooperatiflerinin dışında kredi ve mal veren kooperatifleri için uygulanacak hüküm olup, ortaklık sıfatı ile ve bağından doğmayan ödemeler 27/ son cümle uyarınca bu kuraldan etkilenmeyecektir.
Kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortaklarla hesaplaşma yani çıkma payının nasıl belirleneceği ise Kooperatifler Kanunu'nun 17 ve yapı kooperatifi ana sözleşmesinin 15. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre; kooperatiften ihraç edilen ortak, ödemiş olduğu aidatın tamamını değil ihracın kesinleştiği yılın bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin iadesini talep hakkına sahiptir. Bilançonun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ay geçtikten sonra bu hak talep edilebilir.
Eldeki davada, davacı, 25.06.2007 tarihinde kooperatif ortaklığına kabul edilmiş, aidat borçlarını zamanında yerine getirmediği gerekçesiyle 05.10. 2010 tarihli ihtarname ile ihraç edilmiş, ihraç kararı kesinleşmiştir. Davacı tarafça, aidat ödemelerinin ihraç kararının kesinleşmesi nedeni ile iadesi talep edilmiş iken; davalı vekilince ise davacı alacağından gecikme cezası borcunun mahsubunun gerektiği savunulmuştur. Kooperatiften çıkmanın kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürmediği, kooperatifin haklarının korunma ilkesinin zedelenmediği bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Genel kurullarda çıkan ya da çıkarılan ortaklara yapılacak ödemelerle ilgili olarak Kanun'un 17. maddesine göre alınmış bir erteleme kararı bulunmamaktadır. Davacının tazminat alamayacağı ve meskene de hak kazanamayacağı açıktır. Taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesi ve tasfiye aşamasına girmesi nedeniyle çıkarılan ortağa ( davacı ), çıktığı yılın bilançosuna göre sadece ödediği aidatların faizsiz toplamından bilançoya göre o yılın masraflarından ortağa düşen miktar düşüldükten sonra kalan miktarın ödenmesi gerekmektedir. Ortaklıktan çıkarılan ortaklardan, ortaklık süresince geç ödeme nedeniyle doğmuş faizlerin istenilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi durumun kabulü yani, kooperatif ile ortaklık bağı kesilen ve kooperatiften alacaklı hâle gelen davalının istifa öncesi aidat ve faizinden sorumlu tutularak, faizin çıkma payı alacağından mahsup edilmesi kooperatiflerde hâkim olan ''açık kapı'', ''kâr amacı gütmeme'' ilkeleriyle hukukun temel prensiplerinden olan "hakkaniyet" ilkelerine aykırı olacağından, yerel mahkemece verilen direnme kararı yerindedir (HGK. 16.3.2021, 855/281).