md. 52 içtihatları
~ 30.03.2010 ~
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/12804
K. 2004/10354
T. 26.10.2004
• KOOPERATİF GENEL KURUL KARARININ İPTALİ DAVASI
ÖZET : 1- Mahkemece, kısa kararda feragat edilen dava dışındaki tüm davaların kabulüne karar verildikten sonra, bir kısım davacıların açtıkları dava hakkında gerekçeli kararda yer verilmemesi, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturmakta olup, bu tür hatanın, "Ek Karar" ile düzeltilmesi mümkün bulunmamaktadır.
2-Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni olacağının içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra, hakimin önceki kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırmak kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibarettir.
KARAR :
1- Dava, kooperatif genel kurul kararının iptali ve işbu dava dosyası ile birleştirilen Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/274 Esas numaralı dosyanın davacısının davalı kooperatife borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Biri menfi tespit, diğerleri genel kurul kararının iptali istemi ile açılan on dört adet dava dosyası birleştirilmiş, mahkemece kısa kararda "feragat edilen dava dışındaki davaların kabulüne" karar verilmiş, ancak gerekçeli kararda Şule T ve arkadaşları tarafından açılan ve işbu dava dosyası ile birleştirilen 2000/24-26 numaralı davanın tarafları karar başlığında gösterilmediği gibi, hüküm fıkrasında da bu dava ile ilgili bir karar verilmemiştir. Bilahare Şule T ve arkadaşlarının vekili olan Av Yaşar D Y tarafından verilen 25.09.2003 havale tarihli dilekçe üzerine, mahkemece 30.09.2003 tarihinde "Ek Karar" adı altında Şule T ve arkadaşları tarafından açılan dava ile ilgili karar verilmiştir.
Mahkemece, kısa kararda feragat edilen dava dışındaki tüm davaların kabulüne karar verildikten sonra, bir kısım davacıların açtıkları dava hakkında gerekçeli kararda yer verilmemesi, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturmakta olup, bu tür hatanın, "Ek Karar" ile düzeltilmesi mümkün bulunmamaktadır.
T.C. Anayasası yargılamanın aleniyeti ilkesini benimsemiştir. Bunun anlamı yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. HUMK.nun 382. maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni olacağının içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra, hakimin önceki kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırmak kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibarettir.
2- Öte yandan;Temyiz incelemesine konu dava ile birleştirilen Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/274 Esas, 2002/184 Karar sayılı dosyasının davacısı olan Burçin K, keşide ettiği üç adet bonodan dolayı davalı kooperatife borçlu olmadığının tespitini istediği halde, mahkemece bu dava hakkında da genel kurul kararının iptaline karar verilmiş olup, talepten başka bir şeye hükmedilemeyeceğine dair usul kuralına aykırı karar verilmesi de doğru değildir.
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/13396
K. 2004/10151
T. 21.10.2004
• AĞIRLAŞTIRILMIŞ TOPLANTI VE KARAR NİSABI
ÖZET : 1- Anasözleşme, ortakları ek ödemelerle yükümlendirebilir. Ancak, ek ödemelerin yalnız bilanço açıklarını kapatmada kullanılması şarttır. Ek ödeme yükleme sınırsız olabileceği gibi belirli miktarlarla veya iş hacmi ile veya paylarla orantılı olarak sınırlandırılabilir.
2- Mahkemece, şirketler muhasebesi konusunda uzman bilirkişi veya kişiler aracılığı ile davalı kooperatif kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak bilanço açığı olarak tanımlanan zararın hangi kalemlerden oluştuğu açıkça belirlenmek ve 1163 s.Yasa ve Anasözleşme hükümleri karşısında ek ödeme yükümü sayılıp sayılmayacağı değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde hükmün kurulması gerekir.
KARAR :
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun "ek ödeme yüklemi" başlıklı 31 nci maddesi ile anasözleşmenin ortakları ek ödemelere yükümlendirebileceği, ancak, ek ödemelerin sadece bilanço açıklarını kapatmada kullanılabileceği, ek ödemenin sınırsızca yüklenebileceği gibi, belirli miktarlarda veya iş hacmi ile veya paylarla orantılı olarak sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Bu yasa maddesine paralel olarak düzenlenen davalı kooperatif anasözleşmesinin 20 nci maddesinde de, bilanço açıklarının yedek akçelerden bunların yetmemesi halinde oluşturularak özel fondan da karşılanamadığı takdirde ortaklardan 8 nci maddede belirlenen sermaye paylarının ( 5 ) katına kadar ek ödeme istenebileceği, ortaklardan istenebilecek bu ek ödeme toplamının o yılın bilanço açığını kapatma dışında kullanılamayacağı ve o yılın bilanço açığını geçemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca, anılan Yasa'nın 52/1 nci maddesinde, ek ödeme konulmasına ilişkin kararların bütün ortakların ¾ ünün rızasının gerektiği düzenlemeye bağlanmış bulunmaktadır.
İptali istenilen davalı kooperatifin 20.6.1999 tarihli genel kurulunun 8 ve 28.11.1999 tarihli genel kurulunun 6 nolu gündem maddeleri görüşülerek alınan kararlarla bütün ortaklardan "katkı payı" adı altında ( 360.000.000 ) TL alınmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bu kararın bilanço açığını kapatma amacına dönük ek ödeme ihdası anlamına geldiği sonucuna varılmış ise de, kooperatif 1998 yılı bilançosu üzerinde inceleme yaptırılmamıştır.
O halde, mahkemece, şirketler muhasebesi konusunda uzman bilirkişi veya kişiler aracılığı ile davalı kooperatif kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak bilanço açığı olarak tanımlanan zararın hangi kalemlerden oluştuğu açıkça belirlenmek ve yukarıda anılan Yasa ve Anasözleşme hükümleri karşısında ek ödeme yükümü sayılıp sayılmayacağı değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde hüküm kurulmak gerekirken değinilen yönleri irdeleme ve açıklama özelliği taşımayan yetersiz bilirkişi raporlarına dayalı olarak verilen kararın davalı kooperatif yararına bozulması gerekmiştir.
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/2550
K. 2003/8896
T. 6.10.2003
• KOOPERATİFİN ÜYESİNDEN KAT FARKI TALEBİ
ÖZET :Davacı kooperatif tarafından, içinde davalıya ait meskenin de bulunduğu konutlardan "kat farkı" adı altında belirli bir meblağın tahsili kararlaştırılmıştır. Mahkemece bu nitelikteki ek ödemelerin gecikmesi halinde uygulanacak faiz oranının yönetim kurulunca kararlaştırılamayacağı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Oysa davacı kooperatifçe yapılmak istenen, A ve B Blokta bulunan 13 ve 14 nolu konutlardan şerefiye bedeli almaktır. Davalı dahi, bu bedelin ana para kısmını benimseyip ödeme yaptığına göre, artırılmış aidat niteliğindeki bu yükümlülüklerin geciktirilmesi halinde, genel kurul toplantılarında aidat ödemeleri için kararlaştırılan gecikme faizinin uygulanması gerekir.
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/10680
K. 2003/3057
T. 31.3.2003
• GENEL KURUL ( Davacının İddiası Genel Kurulda Karar Nisabına Uyulmaması Olduğuna Göre Bu Davanın Bir Aylık Hak Düşürücü Süre İçerisinde Açılmasına Gerek Bulunmaması )
• KARAR NİSABI
ÖZET: Davacının iddiası genel kurulda 1163 S.K.nun 51.maddesine göre karar nisabına uyulmamış olduğu noktasında toplanmış bulunmasına göre bu davanın bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmasına gerek bulunmamaktadır. O halde mahkemece işin esasına girilerek, davacının batıllık iddiasının incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
KARAR :
Dava, davalı kooperatifin 21.05.2000 tarihinde yapılan genel kurulunda 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 51.maddesinde düzenlenen karar nisabına uyulmamış olması nedeniyle genel kurulun 5.maddesinde alınan kararın geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir.
1163 S.K.nun toplantı yeter sayısına ilişkin 45, temsile ilişkin 49, kararların geçerliliğine ilişkin 51 ve ortakların paylarının artırılmasına ilişkin 52. maddelerindeki hükümler emredici nitelikte olduğundan, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları, B.K.nun 19 ve 20. maddeleri hükümleri gereğince, mutlak butlanla sakattırlar ve iptalleri için açılacak davalarda genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmayacağı gibi, bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları da dinlenmeleri yönünden zorunlu değildir.
Somut olayda davacının iddiası genel kurulda 1163 S.K.nun 51.maddesine göre karar nisabına uyulmamış olduğu noktasında toplanmış bulunmasına göre bu davanın bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmasına gerek bulunmamaktadır. O halde mahkemece işin esasına girilerek, davacının batıllık iddiasının incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/6119
K. 2002/10823
T. 25.11.2002
• KOOPERATİFİN TASFİYE HALİNDE OLMASI
ÖZET : Esas sermayenin artırılması kararı geregince, ortakların taahhütlerinin yerine getirilmesi, 1163 sayılı Kanunun 98'inci maddesi yollaması ile anonim şirketlerdeki esas sermayenin artırılması ve sermaye koyma borcunu düzenleyen hükümlerin uygulanmasını gerektirir ise de, kooperatif ekonomik sıkıntıya düşmesi nedeniyle genel kurulca oybirliği ile tasfiye kararı almış olduğundan ve borçlarının ödenmesi gerektiğinden, artık burada TTK.nun 405, 407 ve 408 nci maddelerinin uygulanmasının kooperatifin içerisinde bulunduğu tasfiyenin amacı ile bağdaşmaz.
KARAR :
Dava, artırılan ortaklık payının tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı kooperatif 21.06.1999 tarihli genel kurulda, anasözleşmenin 7 ve 8 nci maddelerini değiştirerek, ortaklık paylarının 2.500.000.-liradan 50.000.000.-liraya çıkartılmış ve tüm ortaklara; bu arada davalı ortağa ödemesi için ihtarnameler yollanmıştır.
Davacı kooperatifin, genel kurulunca alınan, sözleşmenin değiştirilmesi suretiyle ortaklık payının artırılması yolundaki karar kesinleşmiş ve sicile tescil edilmiştir. Esas sermayenin artırılması yolundaki kararının icrası cümlesinden olmak üzere ortakların taahhütlerinin yerinde getirilmesi, 1163 sayılı Kanun’un 98 nci maddesi yollaması ile anonim şirketlerdeki esas sermayenin artırılması ve sermaye koyma borcunu düzenleyen hükümlerin uygulanmasını gerektirir ise de, davalı kooperatif ekonomik sıkıntıya düşmesi nedeniyle genel kurulca oybirliği ile tasfiye kararı almış olduğundan ve borçlarının ödenmesi gerektiğinden, artık burada TTK.nun 405, 407 ve 408 nci maddelerinin uygulanmasının kooperatifin içerisinde bulunduğu tasfiyenin amacı ile bağdaşmayacağından, mahkemece bu hususlar gözönünde bulundurularak, davanın sermaye payına ilişkin alacağın tümünün kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle bu husustaki istemin kısmen kabulü, yerinde görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Hits: 15848