Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 05/12/2018 tarih ve 226718 Sayılı yazısı üzerine, alana ilişkin hazırlanan dosya ve teknik rapor doğrultusunda, üzerindeki yapılaşma açısından can ve mal kaybına yol açma riski taşıması nedeniyle Kocaeli İli, İzmit İlçesi, Veliahmet ve Hacıhızır Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un 2 ve ek 1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin olarak alınan 10/12/2018 tarih ve 455 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararının 11/12/2018 tarih ve 30622 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanması üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, bu Kanun'un amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olarak belirtilmiştir.
Anılan Kanun'un 2. maddesinin 1. fıkrasının ( ç ) bendinde; "Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı... ifade eder." tanımına yer verilmiştir.
Aynı Kanun'un ek 1. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendinde; "b ) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65'i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar,
fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir." düzenlemesi yer almıştır.
6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliği'nin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında ise; "Riskli alan; a ) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,
b- ) Alan sınırları içerisinde 15/5/1959 tarihli ve 7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afete maruz bölge olarak kararlaştırılan alan olup olmadığına dair bilgi ve belgeyi,
c- ) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,
ç ) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,
d- ) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,
e- ) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,
f- ) Bu fıkra uyarınca belirlenecek riskli alanlar için Ek-2'de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporu,
g- ) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,
ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden Bakanlıkça belirlenir ve karar alınmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur..." hükümlerine yer verilmiştir.
Öte yandan, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a ) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b- ) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c- )Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un ek 1. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendi uyarınca riskli alan ilanı yapılabilmesi için, üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65'i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlarda belirtilen şartların oluştuğunun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Bu doğrultuda, 6306 Sayılı Kanun'un 2 ve ek 1. maddeleri uyarınca hazırlanan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan gerekçe raporu ve teknik raporda; teklif riskli alanın 13,9 hektar büyüklüğünde olduğu, alan içerisinde 381 adet yapı bulunduğu, bunlardan 142'sinin betonarme, 172'sinin yığma ve 67'sinin ise betonarme-yığma yapı niteliğinde olduğu, bu yapılardan 108 adeti ruhsatlı olup, anılan yapılara 120 adet ruhsat düzenlendiği, ruhsatlı yapıların 46 adetinin imar mevzuatına uygun, 62 adetinin ise sonradan yapı ruhsatı alan yapılardan olduğu, sonradan yapı ruhsatı alan yapılara ise 74 adet yapı ruhsatı düzenlendiği, 381 yapının 335 adetinin imar mevzuatına aykırı olarak yapılaştığı, sonuç olarak, alanda yer alan yapıların %87,92'sinin imar mevzuatına aykırı veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilen yapılardan olduğu, söz konusu alanın üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığı tespitlerinde bulunulduğu ve teknik rapor ekinde, alanda bulunan yapılara ilişkin yapı ruhsat bilgileri tablosu, riskli alan sınır krokisi ve uydu görüntüsü, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları, 1/1000 ölçekli halihazır harita, kadastral harita, yapılara ait mevcut durum fotoğrafları ve fotoğraf çekim yönü paftasının da yer aldığı görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, Daire tarafından, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanağını oluşturan teknik raporun ekindeki, alanda bulunan yapıların alan bilgileri, tapu bilgileri, imar durumu, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi bilgilerini içeren yapı ruhsat bilgileri tablosundaki yapı sayısı ile sonuç kısmındaki yapı sayısının birbiriyle uyumlu olmadığı tespit edilerek, davalı idarelerden, bu farkın sebebinin ayrıntılı olarak açıklanmasının istenilmesi üzerine, davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin 27/03/2020 tarihinde kayıtlara giren dilekçesinde, anılan listede 699 ada 27 ve 30 Sayılı parsellerde bulunan 3 adet yapının sehven bağımsız birimler de dahil edilmek suretiyle 15 yapı olarak ifade edildiği, yapı sayısındaki bu farklılığın alandaki yapıların %65'inin ruhsatsız yapılaştığına dair hesaplamayı değiştirmediği bildirildiği halde Dairece, bu açıklamaya itibar edilmeyerek, teknik raporun ekindeki yapı değerlendirme formunda belirtilen yapılara ilişkin olarak; ada ve parsel numaraları, yapı sayıları ve ruhsat bilgilerinin birbiri ile ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle uyumlu olmadığı sonucuna varıldığı görülmekte ise de, teknik raporun ekindeki yapı ruhsat bilgileri tablosunda 699 ada 27 ve 30 Sayılı parseller üzerinde bulunan 15 adet bağımsız bölümün ayrı bir yapı olarak değerlendirilmediği, anılan parseller üzerinde bulunan 3 adet yapı için 3 adet bina kodu verildiği, bağımsız bölümlerin her birine ayrı bir kod numarasının verilmediği görüldüğünden, teklif riskli alandaki toplam yapı sayısında bir çelişkinin bulunmadığı, davalı idarelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından da belirtildiği üzere alanda toplam 381 adet yapı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bunun yanında, Dairenin 09/05/2019 tarihli ara kararı ile davacılar vekiline, alanda bulunan yapıların alan bilgileri, tapu bilgileri, imar durumu, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi bilgilerini içeren yapı ruhsat bilgileri tablosu gönderilmek suretiyle, bu tablodaki verilere bir itirazlarının bulunup bulunmadığı sorulduğu halde, davacılar vekili tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı ve dosya kapsamına anılan tablodaki verilerin aksini ortaya koyan herhangi bir bilgi ya da belgenin sunulmadığı görülmektedir.
Öte taraftan, 6306 Sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği'nde, riskli alan sınır tespitinin teknik olarak ne şekilde yapılacağına ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, riskli alan sınırı belirlenirken, Kanun'da verilen "Riskli alan" tanımına uygun olacak şekilde, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan yerlerin ve bu yerlerle bütünlük arz eden, etkileşim içerisindeki alanların sınıra dahil edilmesi gerektiği açıktır.
Kanun'un ek 1. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendindeki düzenleme; imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapıları, can ve mal kaybına yol açma riski tehlikesi taşıyan yapılardan kabul etmektedir.
Nitekim, bu doğrultuda, dava konusu işlemin dayanağı teknik raporda; teklif riskli alanda yer alan yapıların %87,92'sinin imar mevzuatına aykırı veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilen yapılardan olduğu tespit edildiğinden, bu yapılarla etkileşim içerisinde bulunan 46 adet ruhsatlı yapının da, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere riskli alan sınırına dahil edildiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, davalı Bakanlıkça, Kanun'da can ve mal kaybına yol açma riski tehlikesi taşıdığı kabul edilen yapılar ile bu yapılarla etkileşim içerisinde olduğu belirlenen yapılar esas alınmak suretiyle belirlenen riskli alan sınır tespitinin Kanun'un ek 1. maddesinde düzenlenen fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak hükmüne uygun yapılmadığı yönündeki Daire gerekçesine katılmak mümkün olmamıştır.
Bu durumda, dava konusu alanın, alanda bulunan yapıların %87,92'sinin imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluştuğu tespitine dayanılarak, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla riskli alan ilan edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yöndeki Daire kararının iptale ilişkin kısmında da hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır (Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 2.11.2020, 1908/2030).