MİRASIN REDDİ
~ 21.04.2010 ~
MİRASIN REDDİ
I. Ret beyanı
1. Ret hakkı
MADDE 405- Yasak ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.
Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.
YARGI KARARLARI
Ø Dava, rücu'an tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istem kabul edilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz olunmuştur. Davacı idare, davalıların miras bırakanının yol açtığı haksız eylem sonucunda zarar görenlere yapılan ödemelerin, haksız eylemi gerçekleştirenin mirasçılarına alınmasını istemiştir. Davalılar ise, haksız eylemi gerçekleştiren miras bırakanın terekesinin borca batık olduğunu, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Yerel mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılardan Süleyman, Bektaş, Ahmet, Zeynep ve A.Şükrü tarafından temyiz olunmuştur. Türk Medeni Kanunu'nun 605/2. maddesi gereğince; "Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır". Terekenin borca batık olduğunun tespiti ayrı bir dava açılarak istenebileceği gibi, açılmış bir davada savunma olarak da ileri sürülebilir. Açılmış bir davada ileri sürülen bu savunmanın HUMK'nın 222 ve izleyen maddeleri gereğince hadiseler biçiminde incelenip karara bağlanması gerekir. Şu durumda davalıların, terekenin borca batık olduğuna ilişkin olarak gösterdikleri tüm kanıtlar toplanıp savunma doğrultusunda değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir (4. HD. 25.5.2009, 7583/7060).
Ø Dava, terekenin borca batık olması sebebiyle hükmen reddi isteğine ilişkindir ( TMK m. 605/2 ). Miras bırakan İhsan, 16.07.2002 tarihinde ölmüş, bu dava 24.08.2004 tarihinde açılmıştır. Red süresi bitmeden, mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı mirası reddedemez ( TMK m. 610/2 ). Red hakkının yitirilmesine ilişkin bu hüküm, sadece normal terekeler hakkında değil, hükmen red durumunda da uygulanır. Onun için bir mirasçı, kesin şekilde mirasa sahip çıkıp, yukarıdaki tasarruflarda bulunduktan sonra hükmü red ileri süremez. Borca batıklık her çeşit delille ispatlanır. Davalı, miras bırakanın ölümünden sonra davacıların, miras bırakana ait evde oturmaya devam ettiklerini, tarlalarını kullandıklarını ileri sürdüğüne göre, taraflardan tesahüple ilgili delillerinin sorulması, mirasçıların mirası kabul anlamına gelen davranışlarının bulunup bulunmadığının tespiti, miras bırakanın taşınır ve taşınmaz mallarının ölüm günündeki değerlerinin, başka bir ifade ile ölüm günü itibarıyla terekenin aktifinin belirlenmesi ve borç miktarına göre ölüm tarihi itibariyle borçlarını karşılamaya yeter miktarda olup olmadığının objektif olarak tespiti ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır (2. HD. 12.5.2009, 6082/9439).
Ø Dava Türk Medeni Kanununun 605/2 maddesine dayalı mirasın hükmen reddine ilişkindir. Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır. Türk Medeni Kanununun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Terekenin borca batık olduğunun tesbiti davalarında dava alacaklılara karşı açılır. Mahkemenin görevi de borç miktarına göre belirlenir (2. HD. 5.3.2009, 17267/3864).
Ø Miras bırakanlar Orhan ve Hüsniye 02.08.2006 tarihinde vefat etmiş, mirasçılarından Semih süresi içinde mirası kayıtsız şartsız 10.10.2006 tarihinde reddetmiş ve reddin tesciline karar verilmiştir. Dava, bu reddin iptali isteğine ilişkindir.Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi furüu varsa furüuna, yoksa diğer mirasçılara geçer. ( TMK. 611/1. ) Semih’in mirası reddetmesiyle onun payı altsoyuna geçmiştir. Reddin iptali, bunların mirasçılık hakların etkileyecektir. O halde Semih’in altsoyu olan Mustafa Orhan ve Kemal davaya dahil edilmeden gösterdikleri takdirde delilleri toplanmadan eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır (2. HD. 5.5.2008, 19803/6392).
Ø Dava, rücuan tazminat talebine ilişkindir. Uyuşmazlık, mirasın reddine ilişkin hükümlerin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır. Miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır. Hükmi reddin sonuç doğurabilmesi için herhangi bir irade açıklamasına veya dava açılmasına gerek yoktur. Mirası hükmen reddetmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebileceği gibi bunu defi yoluyla da ileri sürebilir. Dosya kapsamından miras bırakanın menkul ve gayrimenkulu bulunmadığı gibi herhangi bir gelirinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda miras bırakanın ödemeden aczinin açıkça belli olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle, mirasın hükmen reddedildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur (HGK. 16.4.2008, 332/336).
Ø 2330 sayı Yasa uyarınca ödenen nakdi tazminat, haksız eylem faili öldüğünden mirasçıları olan davalılardan rücuen talep edilmektedir. Davalılar dosyaya sundukları dilekçede "mirası hükmen ret" davası açtıklarını belirtmişlerdir. Davalıların murislerinin borçlarından sorumlu olup olmayacakları Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı belirtilen mirası hükmen ret davası sonucunda belirleneceğinden, anılan davanın sonucu beklenmeli ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir (4. HD. 13.12.2007, 2207/15927).
Ø Davacı, dava dilekçesinde tereke borca batık olduğundan yasa gereği mirasın reddedilmiş durumda olduğunu ileri sürmüştür. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır. Bu davada görev miras bırakanın borcunun miktarı ve değerine göre tespit olunur. Bu sebeple miras bırakanın borcunun miktarı ve değeri açıklattırılmadan eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. Terekenin borca batık olduğunun tespitine dair davanın alacaklılar hasım gösterilmek suretiyle açılması gerekir (2. HD. 19.10.2006, 6311/14303).
Ø Mirastan iskat, mirastan feragat, mirası red, mirastan mahrumiyet mirasçılık belgesi istenmesine engel değildir. Ancak mirasçılık belgesinde bu hususa işaret olunarak mirasçılık sıfatını yitiren kişinin de mirasçılık belgesinde gösterilmesi gerekir. Somut olayda murisin mirasçılık belgesinde bu hususa işaret edilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece davacıların davasının kabulü ile muris H'nin hasımsız alınan veraset ilamının iptali ile davalı N'nin H.nin mirasçısı olarak gösterilip mirastan feragat ettiğinin mirasçılık belgesine işaret olunması gerekir (2. HD. 12.10.2006, 5757/13797).
Ø Terekenin borca batık olması sebebiyle mirasın hükmen reddine ilişkin davanın alacaklılar hasım gösterilmek suretiyle açılması gerekir. Davanın hasımsız açıldığı görülmekle husumetin alacaklılara yöneltilmesi gösterdiği takdirde delillerin toplanılması ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir (2. HD. 18.7.2006, 4726/11238).
Ø Dava, öncelikle Türk Medeni Kanununun 605/1. maddesine dayalı olup, hasımsız olarak açılan hakiki redde ilişkindir. Bu davada, Sulh Hakiminin görevi reddin süresinde olup olmadığını ret edenin mirasçılık sıfatı bulunup bulunmadığını tesbitten ibarettir. Süre şartı ve mirasçılık sıfatının gerçekleşmesi halinde hakimin yapacağı iş, ret beyanını tescil etmekten ibarettir. Bu yasal düzenleme nazara alınmadan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409/5. maddesi gereğince `davanın açılmamış sayılmasına` karar verilmesi isabetsizdir (2. HD. 5.4.2006, 4442/4872).
Ø Borçluların murislerinden kendilerine bağlanan maaşı sahiplenmeleri TMK'nun 605. maddesi uyarınca murisin mirasını reddetmelerine engel teşkil etmez. Zira, murisin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan almakta olduğu maaşı terekesine dahil değildir (12. HD. 26.12.2005, 23073/26042)
Ø Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Mirasın reddi, sulh hukuk mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız şartsız olması gerekir. Mirasın reddi hususunda vekaletnamede yetki verilmiş olması yeterlidir. Vekaletnamede murisin açık kimlik bilgilerinin yer almaması sonuca etkili değildir (2. HD. 22.12.2005, 15212/18054).
Ø Dava Türk Medeni Kanununun 605/2. maddesine dayalı olarak açılmıştır. Bu davada süre söz konusu değildir. Her zaman açılabilir (2. HD. 9.11.2005, 17543/15369).
Ø Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilir. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tesbit edilmesi halinde miras reddedilmiş sayılır. Davada görev miras bırakanın borç miktarı dikkate alınarak belirlenmelidir (2. HD. 20.7.2005, 10358/11711).
Ø Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli ise miras reddedilmiş sayılır. ( T.M.K. mad.605/2 ) Açılan dava bu maddeye davalı hükmen red davasıdır. Mirasın hükmen reddi davasında görev borç miktarına göre belirlenir.Dosya kapsamı ile miras bırakanın ölüm tarihi itibariyle 11.603.950.000 TL borcu bulunduğu sabittir. Bu yön gözetilmeden dava dilekçesinin görev yönünden reddi yerine davaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır (2. HD. 6.6.2005, 5873/8660).
Ø Miras bırakanın ölüm tarihinden 2 ay 24 gün geçtikten sonra mirasçılar mirası ret iradelerini vekil aracılığı ile açıklamışlardır. Vekaletnamede mirasın reddini içeren yetki yoktur. Ancak mirasın üç aylık sürede reddedildiği de açıktır.Vekaletnamedeki eksiklik dikkate alınarak mirasın reddini de içine alan özel vekaletnamede mahkemeye ibraz edilmiştir. Bu şekilde yetkisiz vekilin yaptığı ret işlemine icazet verilmiştir (2. HD. 22.2.2005, 15954/2593).
Ø Davacıların mirası, kayıtsız şartsız reddettikleri sabittir. İptali istenen veraset ilamında bu yönden bir açıklık yoktur. Mirastan ıskat ve mahrumiyet sebepleri, ya da mirasın reddi veya mirastan feragat sözleşmesi hallerinin bulunması veraset istemeye engel değildir. Iskat, mahrumiyet, ret ve feragatın "hukuki sonuçlarının terekenin bölüştürülmesi sırasında gözetileceğine" işaret edilmek suretiyle ve bu durumlar yok sayılarak miras paylarını gösterir biçimde hüküm tesis edilmesi gerekmektedir (2. HD. 21.2.2005, 1048/2427).
Ø Türk Medeni Kanununun 605/2. maddesi; ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır." hükmünü getirmiştir. Türk Medeni Kanununun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada söz konusu değildir (2. HD. 21.2.2005, 16676/2398).
2. Süre
a. Genel olarak
MADDE 606- Miras, üç ay içinde reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.
YARGI KARARLARI
Ø Dava Türk Medeni Kanununun 605/2 maddesine dayalı mirasın hükmen reddine ilişkindir. Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır. Türk Medeni Kanununun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Terekenin borca batık olduğunun tesbiti davalarında dava alacaklılara karşı açılır. Mahkemenin görevi de borç miktarına göre belirlenir (2. HD. 5.3.2009, 17267/3864).
Ø Terekenin borca batık olması sebebiyle mirasın hükmen reddine ilişkin davanın alacaklılar hasım gösterilmek suretiyle açılması gerekir. Davanın hasımsız açıldığı görülmekle husumetin alacaklılara yöneltilmesi gösterdiği takdirde delillerin toplanılması ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir (2. HD. 18.7.2006, 4726/11238).
Ø Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Tatil günleri müddete dahildir. Şu kadarki, müddetin son günü tatile tesadüf ederse tatilin ertesi günü hitam bulur. Miras bırakan 24.1.2004 günü vefat etmiştir. 24.4.2004 tarihi Cumartesi'dir. Dava ise 26.4.2004 Pazartesi günü açılmış olup, süresindedir. İşin esasının incelenmesi gerekir (2. HD. 23.1.2006, 15599/92)
Ø T.M.K.nun 619. maddesi hükmüne göre mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı terekenin resmi defterinin tutulmasını isteyebilir. Bu isteğin mirasın reddi ile ilgili sürenin işlemeye başladığı günden itibaren bir ay içerisinde ileri sürülmesi gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup hakim tarafından resen gözetilir (2. HD. 21.11.2002, 11190/12820).
b. Terekenin yazımında
MADDE 607- Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde mirası ret süresi, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar.
YARGI KARARLARI
Ø Davaya konu maden sahasının davalıya temliki değil bedelinin muris tarafından ödendiği ileri sürüldüğüne göre; tenkis yada iade bedele ilişkindir. Muris tarafından, bahsedilen Tarhan A.Ş'ye yapılan bir kazandırma bulunmamaktadır. Davalının Tarhan A.Ş'ye devri davalı ve adı geçen şirketi ilgilendiren bir husustur. Dolayısıyla anılan şirketin davada taraf olma ehliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın davalı yönünden yazılı gerekçelerle reddi doğru değildir. Mahkemece; Türk Kanunu Medenisinin 508 ve 607. madde hükümleri de gözetilerek delillerin hep birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir (2. HD. 3.10.2005, 10941/17483).
3. Ret hakkının geçmesi
MADDE 608_ Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.
Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez.
Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.
4. Reddin şekli
MADDE 609- Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.
Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir.
Sulh hakimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.
Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.
Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı tüzükle düzenlenir.
YARGI KARARLARI
Ø Dava konusu taşınmazın 5 nolu bağımsız bölümünün miras bırakan Halit Plevneli tarafından Sevim Plevneli'ye vasiyet edildiği ve mahkemece vasiyetnamenin tenfizine karar verilerek hükmün kesinleştiği anlaşıldığı halde bu bağımsız bölümün de ortaklığın giderilmesi davasına dahil edilmesi hatalıdır. Mirasçılardan davalı Halit Plevneli'nin mirası reddettiği, Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/132, 292 esas ve karar sayılı ilamıyla mirasın reddi isteminin tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır. Adı geçen mirası reddettiğine göre bu durum nazara alınmadan hüküm kurulması hatalıdır (6. HD. 25.9.2001, 7286/7022).
II. Ret hakkının düşmesi
MADDE 610- Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.
Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez.
Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebri icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz.
YARGI KARARLARI
Ø Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Mirasçılar zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilirler. Terekenin hükmen reddi isteğinde görevin genel hükümlere ve değer esasına göre tespit edilmesi, davanın da alacaklı hasım gösterilerek açılması gerekmektedir (2. HD. 12.11.2003).
III. Mirasçılardan biri tarafından ret
MADDE 611- Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.
Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.
YARGI KARARLARI
Ø Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir. Kendi murisine ait mirası reddeden kişilerin muris muvazaasına dayalı olarak açtıkları davanın dinlenilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığının dikkate alınması gerekir (1. HD. 30.6.2009, 3989/7600).
Ø Dava konusu taşınmazın 5 nolu bağımsız bölümünün miras bırakan Halit Plevneli tarafından Sevim Plevneli'ye vasiyet edildiği ve mahkemece vasiyetnamenin tenfizine karar verilerek hükmün kesinleştiği anlaşıldığı halde bu bağımsız bölümün de ortaklığın giderilmesi davasına dahil edilmesi hatalıdır. Mirasçılardan davalı Halit Plevneli'nin mirası reddettiği, Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/132, 292 esas ve karar sayılı ilamıyla mirasın reddi isteminin tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır. Adı geçen mirası reddettiğine göre bu durum nazara alınmadan hüküm kurulması hatalıdır (6. HD. 25.9.2001, 7286/7022).
IV. En yakın mirasçıların tamamı tarafından ret
1. Genel olarak
MADDE 612- En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.
Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.
YARGI KARARLARI
Ø Alacaklı tarafından, borçlu muris M. Hanif hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibin başlatıldığı, takibin kesinleşmesinden sonra 01.04.2002 tarihinde murisin ölümü üzerine, alacaklının takibi veraset belgesine göre mirasçı olarak kalan iki oğluna karşı yönlendirdiği, bunların da mirası reddetmesi üzerine, Mahkemeden aldığı veraset belgesine göre takibi 2. derecede mirasçı olan şikayetçilere yönlendirdiği görülmektedir. Şikayetçilerin, haklarında alınan ve takibe esas teşkil eden mirasçılık belgesinin iptali istemi ile Kırıkhan Sulh Hukuk Mahkemesi’ne açtıkları dava, 11.03.2009 tarihinde sonuçlanmış ve 2008/576 Esas, 2009/134 sayılı karar ile veraset belgesinin iptaline karar verilmiştir. Anılan mahkeme hükmü gereğince şikayetçiler murisin mirasçısı olmadıklarından, alacaklı tarafından takip onlara yönlendirilemez. Zira TMK'nun 612. maddesinin; "En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, Sulh Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir." hükmüne göre miras reddedilmiş olmakla tasfiyeye tabi tutulur. Yoksa 2. derece mirasçılarına yönlendirilemez. Bu durumda mahkemece şikayetin kabulüne karar vermek gerekirken reddi isabetsizdir (12. HD. 22.10.2009, 18622/20602).
Ø Davacı vekili davalılardan birinin müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında alacağın tahsilini güçleştirmek amacıyla kendisine ait taşınmazları akrabası olan diğer davalıya muvazaalı olarak sattığını öne sürerek satış işlemlerinin iptalini talep etmiştir. Davalı borçlu mirasçılarının mirası reddetmeleri nedeniyle davacı tarafın isteği üzerine miras şirketine mümessil tayin edilmiştir. Miras Şirketine tayin edilen mümessil terekeyi resmen tasfiye etmekle yükümlüdür. Bu durumda mahkemece davanın reddedilen kısmı yönünden terekenin resmen tasfiyesinin sonucu beklenilmeli, tasfiye sonucunda davacının alacağı karşılanmadığı takdirde davalılar arasındaki yakınlık araştırılmalı, taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerleri belirlenerek bu değer tapuda gösterilen bedel ile karşılaştırılmalı, davalı satın aldığı taşınmazları elden çıkarmış olduğundan davacı taraf satın alan bu kişileri davaya dahil etmediği takdirde davacının davasının bedele dönüşeceği düşünülmelidir (17. HD. 27.10.2008, 4477/4910).
Ø Yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, Sulh Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Dava terekenin, Türk Medeni Kanununun 612. maddesinin atfı nedeniyle aynı kanunun 636. maddesi uyarınca iflas kaidelerine göre tasfiyesine ilişkindir. Bu madde uyarınca yapılacak tasfiye ise süreye bağlı değildir (2. HD. 5.5.2008, 7038/6521).
Ø Mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi, borç ödendikten sonra da geriye kalan kısmın red vaki olmamış gibi, hak sahiplerine ödenmesi gerekir. Dava, terekenin iflas kaidelerine göre tasfiyesine ilişkindir. Buradaki tasfiye süreye de bağlı değildir (2. HD. 24.10.2007, 19759/14296).
Ø Dava, tapu iptali ve tescil istemidir. MK'nun 612. maddesi hükmüne göre, miras payının devrine ilişkin olarak üçüncü kişilerle yapılan yazılı sözleşmeler, paylaşma sonucunda mirasçıya özgülenen payın alıcıya verilmesini isteme hakkını sağlar (8. HD. 1.10.2007, 5059/5321).
Ø Davaya konu taşınmazların müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olmasına davalı Şerife Emine Orhan ( Ülger )'in mahkemeye verdiği 05.03.2002 tarihli dilekçesinde açıkça `davayı tüm sonuçları ile birlikte kabul ettiğini` beyan etmesine ve mahkemenin 23.12.2003 günlü ilk kararını temyiz etmeyerek 18.03.2004 tarihli dilekçesinde de `mahkemece verilen kararı tüm sonuçları ile birlikte kabul ettiğini ve hükmün onanmasını istediğini` bildirmesine ve bu davalı yönünden 23.12.2003 günlü ilk kararın kesinleşmiş olmasına karşın bozma ilamında bu davalı yönünden de hükmün bozulmuş olması yerinde bulunmamıştır (HGK. 24.6.2006, 123/241).
Ø Dava, terekenin resmi tasfiyesi isteğine ilişkindir. Dava en yakın mirasçılar tarafından mirasın reddi gereğince mirasın resmen tasfiyesinden ibarettir. Türk Kanunu Medenisinin 550 ve devamı maddeleri gereğince mirasın Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafından kendiliğinden resmen tasfiyesi gerekir. Bu istek herhangi bir süreye tabi değildir (2. HD. 29.3.2006, 65/108).
Ø Terekenin tamamı veya terekeye dahil olan belirli bir mal üzerindeki miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği için yazılı şekilde yapılmış olması yeterli olup resmi şekil şart değildir (2. HD. 12.4.2005, 3247/5875).
Ø Mahkemece muris Nuri'nin terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiye edilmesi, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin de, miras reddedilmemiş gibi hak sahiplerine verilmesinin düşünülmemesi usul ve yasaya aykırıdır (2. HD. 28.4.2004, 4444/5457).
Ø Ölenin en yakın tüm mirasçıları tarafından reddedilen miras, sulh mahkemesince iflas kurallarına göre tasfiye edilir ve artan da yine reddeden mirasçılara verilir. Bu durumda, reddin mahkemece kabulü ve tescile karar vermesi ile artık davalılar murisin borçlarından sorumlu olmayacaklardır (11. HD. 15.12.2003, 4788/11837).
Ø Mirasçılar mirası ret etmişlerdir. Bu durumda mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi, borç ödendikten sonra da geriye kalan kısım ret vaki olmamış gibi hak sahiplerine ödenmesi gerekir. Amaç alacaklıları korumaktadır. Buradaki tasfiye süreye de bağlı bulunmamaktadır. Bu halde tereke üzerinde koruma tedbiri hükümlerinden olarak resmi tasfiyesi istenemez (2. HD. 1.5.2003, 5242/6440).
Ø İştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi davası münhasıran Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi kapsamında kalmaktadır. Görev kamu düzeni ile ilgili olup, her aşamada dikkate alınır ve eldeki davalarda da uygulanır. Mirasçılar arasındaki miras payının temliki sözleşmesinin yazılı olması yeterlidir. Yargılamaya katılmayan davalılara isticvap davetiyesi çıkarılması sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekir (2. HD. 29.4.2002, 4736/5617).
2. Mirasın sağ kalan eşe geçmesi
MADDE 613- Altsoyun tamamının mirası reddetmesi halinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer.
YARGI KARARLARI
Ø Mirasbırakan Mevlüt Demirtaş 20.08.2005 tarihinde ölmüş, en yakın mirasçıları Germencik Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 22.12.2005 tarih 2005/493-563 sayılı kararı ile mirası reddetmişlerdir. Bu durumda mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi, borç ödendikten sonra da geriye kalan kısmın red vaki olmamış gibi, hak sahiplerine ödenmesi gerekir. İstek Türk Medeni Kanununun 612 ve 613. maddelerinin atfı nedeniyle aynı yasanın 636. maddesi hükmü uyarınca terekenin iflas kaidelerine göre tasfiyesine ilişkindir. Buradaki tasfiye süreye de bağlı değildir. Türk Medeni Kanununun 633. madde hükmünün uygulama yeri yoktur (2. HD. 24.10.2007, 19759/14296).
Ø Davacının TTK. nun 1301. madde hükmüne dayalı olarak davalılar aleyhine açtığı rücu davası sonucunda, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar Hasan ve Azize vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, davacı kasko sigortanın TTK.nun 1301. maddesi uyarınca açtığı rücuen tazminat davasıdır. Davalılar araç maliki Yavuz'un anne-baba ve kardeşleridir. Mahkemece, en yakın mirasçılar olan anne ve babanın mirası reddettiği ve Sulh Hukuk Mahkemesince reddin tesciline karar verildiği ancak, terekenin tasfiyesine ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığı, terekenin aktifi ve pasif'i ile birlikte borca batık olup olmadığı hususunda herhangi bir yazı verilmediği gerekçesiyle davalı anne ve baba yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içerisinde bulunan Pamukova Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/170-192 sayılı kararında Hasan ve Azize'nin MK.545. maddesi hükmü uyarınca ( Yeni M.K.605 md ) mirası red talebinin kabulüne ve tesciline karar verilmiştir. MK. 552. ve 553. maddeleri gereğince ( Yeni M.K.nun 612 ve 613. md ) ölenin en yakın tüm mirasçıları tarafından reddedilen miras, sulh mahkemesince iflas kurallarına göre tasfiye edilir ve artan da yine reddeden mirasçılara verilir. Bu durumda, reddin mahkemece kabulü ve tescile karar vermesi ile artık davalılar murisin borçlarından sorumlu olmayacaklardır. Ayrıca, davacının, mirasın reddi kararının iptali için dava açmadığı da anlaşılmaktadır. Fakat, davacının tasfiye memuru aleyhine istihkak davası açmak hakkı her zaman mevcut bulunmaktadır. Bu itibarla mahkemece, davalı anne ve baba olan Hasan ve Azize hakkındaki davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar vermek doğru görülmemiştir (11. HD. 15.12.2003, 4788/11837).
3. Sonra gelen mirasçılar yararına ret
MADDE 614- Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.
Bu takdirde ret, sulh hakimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.
Bunun üzerine miras, iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.
V. Ret süresinin uzatılması
MADDE 615- Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.
YARGI KARARLARI
Ø Bir yerin imar-ihya veya zilyetlik yolu ile kazanılabilmesi için yasada belirtilen diğer koşullar yanında taşınmazın niteliği ile kazanılmaya elverişli yerlerden olması gerekir. Somut olayda; oymak suretiyle elde edilen ambarı kapsayan taşınmaz TMK.nun 615. maddesinde yazılı Devletin hüküm ve tasarrufu altında kayalık niteliğinde bulunan bir yerdir. Hemen belirtelim ki, kayalık bir yerin ambar haline getirilmesi TMK.nun 713/1. maddesi karşısında kazanma sağlamayacağı gibi 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca imar-ihya sayılmaz. İmar-ihyadan söz edilebilmesi için anılan maddede nitelikleri belirtilen bir yerin para ve emek sarf edilmek suretiyle kültür arazisi haline getirilmiş olması gerekir. Oyma ile ambar haline getirilme taşınmaza böyle bir nitelik kazandırmaz. Bu nedenle böyle bir yerin ihya yolu ile kazanılması da mümkün bulunmamaktadır (8. HD. 29.3.2004, 1818/2293).
Ø Davacı imar ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle 3519 parselin tapu kaydının kısmen iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Yapılan işlemin imar ve ihya olgusu olduğu kabul edilse bile bu tarihten taşınmazın idari yoldan Hazine adına tapuya bağlandığı tarihe kadar kazanma süresi ve koşulları da geçmemiştir. Ziraatçi uzman bilirkişinin düzenlediği 29.4.2002 günlü raporda özet olarak uzun yıllardan beri bakımı yapılmayan, yabancı otlarla kaplı bir yer olduğu bildirilmiştir. Toplanan deliller ve dosya içeriğine göre imar ve ihya olgusunun yapıldığı ve bu olgunun tamamlandığı tarihten dava konusu yerin tapuya bağlandığı tarihe kadar kazanma süresi geçmediği gibi taşınmaza kültür arazisi niteliği de kazandırılmamıştır. Tüm bu açıklamalar karşısında dava kanıtlanmamış olmaktadır. Mahkemece bu gerekçe ile davanın reddine karar vermiş olmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir (8. HD. 22.2.2004, 7742/1290).
VI. Vasiyetin reddi
MADDE 616- Vasiyet alacaklısının vasiyeti reddetmesi halinde, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, bu redden vasiyet yükümlüsü yararlanır.
VII. Mirasçıların alacaklılarının korunması
MADDE 617- Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.
Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.
Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.
YARGI KARARLARI
Ø Mirasın reddi kararının iptali davasında görevli mahkeme alacağın tutarına göre belirlenir. Terekeden alacaklı olduğunu ileri süren davacının alacak miktarı belirlenip öncelikle mahkemenin görevi saptanmadan davaya devamla karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir (2. HD. 8.5.2008, 6643/6729).
Ø Dava trafik kazası sonucu hastanede verilen tedavi hizmetlerinden doğan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine itirazın iptali talebidir. Davalıların murisine verdiği tedavi hizmetlerinden doğan alacağı bulunduğunu iddia eden davacı şirketçe murisin miraçları olan davalılarca mirasın reddinden itibaren Medeni Kanun'un 617. maddesinde öngörülen sürede iptali başvurusunda bulunulmamış olmasına ve davalılarca terekeye yararlanma amaçlı müdahalede bulunulduğu iddiasının ispat edilmesine göre, davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur (11. HD. 18.1.2007, 10494/423).
Ø Davacı, ilama dayalı alacağının tahsili için davalı aleyhine icra takibine geçmiş, borçluya annesinden intikal edecek olan taşınmaza haciz koydurmuş, borçlunun mirası reddetmesi üzerine reddin iptali talebinde bulunmuştur. Malvarlığı borçlarını karşılamaya yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse, alacaklılar kendilerine yeterli güvence verilmediği takdirde, red tarihinden itibaren altı aylık süre içinde reddin iptali için dava açabilirler. Eldeki davada, red beyanı ile davanın açıldığı tarih arasında altı aylık hak düşürücü süre geçmiştir. Bu durumda davanın reddi gerekir (HGK. 28.6.2006, 464/471).
VIII. Ret halinde sorumluluk
MADDE 618- Ödemeden aciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.
Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle adet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.
İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.
YARGI KARARLARI
Ø Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir. Mülk sahibi bu hakkını kendisi kullanabileceği gibi bu zararın mahkeme aracılığıyla da giderilmesini isteyebilir. Burada esaslı unsur, zarar görmedir. Mahkemece, davalı taşınmazındaki yapının saçağının tecavüzlü olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de buradan akan suların, davacı taşınmazına zarar verip vermediği yönü üzerinde durulmamıştır. Mahkemece belirtilen bu husus gözetilerek yapılacak inceleme sonucunda oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir (14. HD. 19.2.2008, 609/1942)
Ø Temlik davacısı çap satın alan kişidir, taşınmazı kesinleşmiş çap sınırlarına göre edinmiştir. Mülkiyet hakkı çap ile sınırlıdır. Basit bir ölçümle davaya konu taşkınlığı öğrenebilecek durumdadır. Öyle ise isteğinde iyiniyetli olduğunu ve temliken tescilin öncelikli koşulunun gerçekleştiği söylenemez (HGK. 22.3.2006, 62/92)
Hits: 29875