AZİL HAKLI İSE AVUKATLIK ÜCRETİNİN ÖDENMESİ GEREKMEZ
~ 19.04.2010 ~
AZİL HAKLI İSE AVUKATLIK ÜCRETİNİN ÖDENMESİ GEREKMEZ
(13. HD. 24.4.2006, 16998/6398)
Davacının dayandığı 26.05.1998 tarihli taahhütname başlıklı belgenin, temyiz incelemesi yapılırken dosyada bulunan fotokopisinde sadece davacının tek taraflı imzası olup, davalı banka temsilcilerinin imzası olmadığından bu belge, dairemizce geçerli bir avukatlık sözleşmesi olarak kabul edilmemiştir. Ancak, davacı tarafın karar düzeltme dilekçesine ekli olarak sunduğu fotokopi nüshada, davacı imzasından ayrı olarak davalı bankanın P.....Şubesi kaşesi ile şube yetkililerinin ıslak imzalarının olduğu da görülmüştür. Davalı tarafın bu belgeye bir itirazı da olmadığından, BK'nın 13. maddesi kapsamında bir sözleşme olduğunun kabulü gerekir. Öyle olunca taraflar arasındaki uyuşmazlık bu sözleşmenin Avukatlık Kanunu açısından irdelenerek çözümlenmelidir.
Taahhütname başlıklı belgenin 1. maddesi ile, davacı avukat, davalı bankanın P... Şubesi ile Genel Müdürlük ve diğer şubeler aleyhinde A... İli P... ilçesinde açılmış ve açılacak her türlü dava ve icra takiplerini, takip ederek sonuçlandırmayı üstlenmiştir. Sözleşmenin 3, 4, 5, 7 ve 8. maddeleri ile, davacıya banka tarafından ödenecek ücreti vekalet ile karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinden ne kadarının ödeneceği, hangi hallerde bankadan başkaca ücret istenmeyeceği, 9. madde ile tarafların bir ay önceden yazılı ihbarda bulunarak sözleşmeyi fesih edebileceği kararlaştırılmıştır. Bu haliyle yapıldığı tarihte davacının dayandığı sözleşme, Avukatlık Kanunu açısından da geçerli ve tarafları bağlayıcı, hizmet hukuk müşavirliği niteliğinde bir sözleşmedir. Sözleşme ile belirlenen ücretin, Avukatlık Kanunu 164. maddesinin 4. fıkrasının 1. cümlesinde belirtilen anlamda ve asgari ücret tarifesi altında ücret olduğu kabul edilemez. Taraflar arasındaki ihtilafın, serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan bu sözleşmenin hükümlerine göre çözülmesi gerekir.
Davacı avukatın 1998 yılından beri davalı bankanın vekili olarak icra takiplerini yürüttüğü, davalarda temsil ettiği ve 04.09.2002 tarihinde vekillikten azil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, azlin haksız olduğunu, dava dilekçesinde belirtildiği 2001 ve 2002 yılında yaptığı icra takip dosyaları ile ilgili olarak kendisine ödenmesi gereken ücretlerinin ve karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin tamamını haksız azil nedeniyle hakettiğini, ancak ödenmediğinden bahisle bu davayı açmıştır. Davalı ise, davacının görevini gerektiği şekilde özen göstererek yapmadığını, cevap layihasında esas numaralarını bildirdiği dosyalarda ihmali olduğunu, dosyaların sürümcemede bırakılıp, alacağın tahsilinde gecikmeye sebebiyet verdiğinden haklı olarak azledildiğini savunmuştur. Gerçektende davacı avukatın, vekil olarak borçları BK'nın 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, öncelikle vekil BK'nın 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. Şayet vekili görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, vekil edenin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun 174. maddesi hükmüne göre azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez, haksız azil halinde ise ücretin tamamına avukat hak kazanır. Davalının azlin haklı olduğuna dair savunması üzerinde gerektiği şekilde durulup araştırılmamıştır. Her şeyden önce numaraları bildirilen dosyalarda davacının görevini yerine getirip getirmediği, bir ihmal ve kusurunun olup olmadığı hususu hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilmemiş, mahkemece de bu yönden bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Öyle olunca davacının gerekli şekilde özen ve dikkati göstererek dosyaları takip ettiği, azlin haksız olduğu yönündeki mahkemenin görüşünün, doğru olup olmadığı denetlenememektedir.
Zira kararda dosyalara göre değerlendirme ve belirleme olmadığından, davacının bir dosya ile ilgili müessir fiile maruz kaldığına dair ceza mahkemesi kararı da diğer dosyalarla ilgili olmadığından, davalının bildirdiği dosyalarda görevini layıkı ile yerine getirdiğini göstermez. Mahkemece davacının bildirdiği dosyalarda, davacının bir ihmal ve kusurunun bulunup bulunmadığı, alacağın tahsilini geciktirip geciktirmediği, gerektiğinde bilirkişi aracılığı ile araştırılarak, azilin haksız olup olmadığı belirlenmeli, şayet azil haksız ise taraflar arasında geçerli olan sözleşme hükümlerine göre davacının hak ettiği ve talep edebileceği ücret belirlenmeli, davacının talebi ile kararı temyiz etmemekle davalı yararına oluşan kazanılmış hakta nazara alınarak karar verilmeli, azil haklı ise davacı ücrete hak kazanmayacağından dava red edilmelidir.
Hits: 13631