KİTAP
İnşaat Hukuku Kitabı

İMAR PLANLARINA EGEMEN OLAN İLKELER VE DOĞURDUĞU SONUÇLAR

~ 22.04.2011 ~
Bir idari fonksiyon olarak planlama, “içeriğine olursa olsun, önceden saptanmış hedef ya da hedeflere; yine önceden saptanmış sürede ulaşmak için izlenecek yön ve yöntemleri belirleme eylemi” olarak tanımlanmaktadır.
Niteliklerine göre planlar, emredici, özendirici ve yol gösterici olmak üzere üçe ayrılırlar. Emredici planlarda; idare, plan ile amaçladığı hedeflere ulaşılmasını şart koşar ve tüm kesimler buna uymak zorundadır.
İmar Kanunu'nun 8. maddesi gereğince, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde belediyeler, dışında ise valiliklerce (İl Özel İdarelerince) yapılması zorunlu kılınan imar planları (nazım ve uygulama imar planları) emredici planlardandır.
İmar planlamasının amacı, belediye ve mücavir alanlar ile bu alanların dışında, kamu ve toplum yararını gerçekleştirecek hukuki çerçevenin oluşturulmasıdır.
Bu amacın gerçekleştirilmesinde hukuki boyut, başta Anayasa olmak üzere, İmar Kanunu, diğer ilgili kanunlar ve imar yönetmelikleri olup; planlama mevzuatının amacı, Anayasanın belirlediği ilke ve hedefler doğrultusunda kamu yararını sağlamak olmalı, planlar da aynı ilke ve hedefler doğrultusunda uygulanmalıdır.
İdare (valilik, belediye) tarafından yapılan imar planlarının, birer hukuki işlem olduğu konusunda hukukçular arasında bir anlaşmazlık bulunmamakla birlikte, bunların hukuki niteliği üzerinde bir uzlaşma yoktur. Doktrinde, bir yandan kent planlarının gücünü yasalardan alan ve onlara eşit güce sahip hukuki düzenlemeler olduğu (M. Abama, İçtihatlı İmar Kanunu Mevzuatı ve Uygulaması, Ankara 1992) belirtilmişken, diğer yandan kent planlarının bir defa uygulanmakla tükenmeleri söz konusu olmayan, genel düzenleyici idari işlem oldukları (S.S. Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, c.l, s. 961) savunulmuş, bunun yanında imar planlarının karma bir hukuki işlem olduğu görüşünü savunan üçüncü görüş yandaşları ise, imar planlarının şart işleme gerek kalmaksızın doğrudan doğruya şart işlem yerine statü değişikliği yapabildiği, imar planının “tahsis” işlemi yerine geçtiği ifade edilmiştir (L. Duran, İdare Hukuku ve İmar Konuları, Ankara 1988, s.51).
Hangi görüş kabul edilirse edilsin; hemen hemen tüm hukuk sistemlerinde yerel planların yapılması ve uygulanması sırasında uyulması gerekli görülen ilkeleri taşıması gerekli olup; “açıklık”, “genellik”, “üst dereceye bağlılık”, “kamu yararı”, “esneklik”, “geniş kapsamlılık”,”uzun süreli olma”, “bilimsellik” ve “katılım” ilkelerinin yanı sıra, “hukuk devleti” ve “zorunluluk” ilkeleri ayrıca önem arz etmektedir.
Hukuk devleti ilkesi gereğince, imar planları ve bunları uygulanması amacıyla idarece yapılan düzenlemeler keyfi ve indi olmamalı; makul bir şekilde, meşru ve kamusal amaçların gerçekleştirilmesiyle ilgili, Anayasanın ikinci kısmında yer alan temel hak ve hürriyetlerle uyumlu, özellikle 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkına saygılı olmalıdır. Ayrıca, idare imar planları ve bunları uygulamak amacıyla idari işlemler yaparken, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, Anayasa ve kanunlarca belirlenen usullerin takip edilmesi gerekir.
Zorunluluk ilkesi gereğince de, onaylanmış imar planlarının dışına çıkılması olanaklı değildir. Bu planlar, herkes için uyulması zorunlu belgelerdendir. Diğer bir ifadeyle, kesinleşen yerel planlar, idare ve vatandaşlar açısından bağlayıcı hukuki sonuç doğurur. Kent ya da kasabaların mevcut durumunda bir takım değişiklikler meydana getirmek amacında olan yerel planların bu amaca ulaşılabilmeleri için, planlarca getirilen yükümlülüklerin ilgili idareler, vatandaşlar ve devlet tarafından mutlaka yerine getirilmeleri zorunludur. Yerel planların kabul edilmesinden sonra ilgili idare için bunları uygulamak zorunluluğu doğar.
İmar Kanunu'nun 10. maddesinin ilk fıkrasında, imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç üç ay içinde, belediyelerce, imar planının uygulanması amacıyla 5 yıllık imar programının hazırlanacağı ve bu programların belediye meclisince kabul edildikten sonra kesinleşeceği hükme bağlanmıştır.
İmar planları onaylanarak bağlayıcılık kazandıktan sonra, idare ve bireyler açısından bir takım hukuki sonuçlar doğurmaktadır. Bir başka ifadeyle imar planları, idare ve halk açısından kimi yükümlülükler meydana getirmekte ve haklarına sınırlamalar koymaktadır.
İdare açısından en belirgin yükümlülük, imar planına aykırı davranışta bulunulamamasının yanı sıra, planların uygulanması için gerekli olan imar programlarını ve yönetmelikleri, Kanunda öngörülen süre içerisinde hazırlamaktır (İK. m. 10). Belediyelerin, imar programı yapma yükümlülüğünü hiç yerine getirmemeleri halinde bunun müeyyidesi, İmar Kanununda öngörülmemiştir.
Özel hukuk gerçek ve tüzel kişileri açısından ise, imar planlarının onaylanmasından sonra, imar sınırları içinde girecekleri her türlü imar ve yapı faaliyetlerinde imar plan ve imar programlarına uygun davranmak, her türlü yapı için ilgili idareden izin almak ve izin ilkelerine uygun olarak yapı inşa etmek yükümlülüğü doğmaktadır.
İmar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerde kişilerin taşınmaz malları üzerindeki haklarına, imar programı süresince bir takım kısıtlamalar getiren 3194 sayılı İmar Kanununun 13. maddesinin; imar planlarında, resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda, inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyeceği, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceğine dair düzenlemeyi içeren Birinci Fıkrası ile; imar planlarının tasdik tarihinden itibaren beş yıl sonra parsel sahibinin, başvuruda bulunarak imar planlarında meydana gelen değişikliklerden ve civarın özelliklerinden dolayı okul, cami ve otopark sahası ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanların yapımından ilgili kamu kuruluşunca vazgeçildiğine dair görüş alması koşuluyla tüm belirli çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesini yeniden irdeleyerek hazırlanacak yeni imar planına göre inşaat yapabileceğini öngören Üçüncü Fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 29.12.1999gun ve 1999/33 Esas 1999/51 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Gerekçesi özellikle Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine dayandırılan iptal kararında;
“Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı düzenlenmiştir. Kişinin bir şey üzerindeki hakimiyetini ifade eden mülkiyet hakkı, malike dilediği gibi tasarruf olanağı verdiği ve ona özgü olduğundan mutlak haklar arasındadır.
Anayasa'nın 35. maddesinde, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz' kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırını gösteren 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabileceği, temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağı, bu maddede yer alan genel sınırlama sebeplerinin temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerli olduğu belirtilmiştir.
Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup onları büyük ölçüde kısıtlayan veya tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştığı kabul edilemez. Demokratik hukuk devletinin amacı kişilerin hak ve özgürlüklerden en geniş biçimde yararlanmalarını sağlamak olduğundan yasal düzenlemelerde insanı öne çıkaran bir yaklaşımın esas alınması gerekir. Bu nedenle getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları hep demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler, ancak ayrık durumlarda ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilmelidir.
Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez.
Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.
İmar Yasasının 13. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında imar planlarında, resmi yapı, okul, cami, yol, meydan gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlerin, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceği öngörülmüştür. Yasa'nın 10. maddesinde de belediyelerin, imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde bu planı uygulamak üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlayacakları belirtilmiş, ancak Yasa'da bu planların tümünün hangi süre içinde programa alınarak uygulanacağına ilişkin bir kurala yer verilmemiştir.
13. maddenin birinci fıkrası uyarınca imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki bu belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu açıktır.
İmar planlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirmesi, sınırlamayı aşan hakkın özüne dokunan bir nitelik taşımaktadır.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de 23.09.1981 günlü Sporrong ve Lonnroth kararında, kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğu sonucuna varmıştır.” İfadeleri ile iptali istenen maddelerin Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararında, “kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlama” olarak nitelendirilen imar plan ve programlarının hangi sürede tamamlanacağına ilişkin mevcut yasal belirsizlik devam etmekte olup; 3194 sayılı Kanunun 13. maddesinin iptal edilen fıkralarında yer alan kısıtlamaların, eylemli olarak uygulandığı açıktır.
Esasen, imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan alanlarda bulunan parsel maliklerinin mağduriyetlerine neden olunduğu düşüncesiyle, İmar Kanununun 13. maddesinin halen yürürlükte bulunan İkinci Fıkrasında, kamulaştırma yapılıncaya kadar emlak vergisi ödemeleri durdurulmuştur. Bu uygulamanın, mal sahibin tasarruf hakkının, dolayısıyla mülkiyetinin sınırlandırılması sonucu oluşan mağduriyetin giderilmesine yönelik olduğu kuşkusuzdur (HGK. 15.12.2010, 662/651).
 
Hits: 15725

İMAR SORUNLAR

İDARE TARAFINDAN MÜLKİYET HAKKININ BELİRSİZ SÜRE İLE KISITLANMASI / FAİZ BAŞLANGICININ BELİRLENMESİ / İMAR PLANI
Dava, İstanbul ili, Maltepe ilçesi, Büyükbakkal Mahallesi, 482 484, 473 ve 477 parsel sayılı ve imar planlarında bölge parkı olarak ayrılan taşınmazların ...
İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İLİŞKİN DEĞER ARTIŞ PAYI
İLKER HASAN DUMAN I-) Genel Olarak  Uygulama imar planı değişikliği sonucu taşınmazda meydana gelecek değer artışının değer artış payı olarak kamuya kazandırılmasında; bu ...
DÜZENLEME ORTAKLIK PAYI, KAPSAMI, İŞLEVİ, ORANI
İmar sınırları içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu ...
PLAN NOTUNUN GÜCÜ, PLAN NOTUNU AŞAN TALEP VE TASARRUFLAR, İMAR PLANI
1/5000 ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Nazım imar planı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 10.01.2012 tarihli, 27 Sayılı kararı ile kabul edilerek ...
İMAR PLANININ İPTALİ 21.9.2016
 İSTANBUL İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMLİDİR DAVACI     : …. VEKİLİ       : ...
DÜZENLEME ORTAKLIK PAYI
     İmar Kanunu md. 18 ve 18. Madde Uygulama Yönetmeliğinin 28-33. Maddeleri Düzenleme Ortaklık Payını Şöyle Düzenlemiştir:     ...
İMAR PLANININ YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA İLİŞKİN YARGI KARARI
         İSTANBUL 7. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO: 2011/32   YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI İSTEYENLER ...
UYGULAMA İMAR PLANLARININ İPTALİ DAVALARININ ESASLARI
·         SAHİL ŞERİTLERİNDEN YARARLANMADA ÖNCELİKLE KAMU YARARININ GÖZETİLMESİ GEREKİR. SAHİL ŞERİTLERİNDE YAPILACAK YAPILAR KIYI ...
İNŞAAT RUHSATI TALEBİNİN REDDİ İŞLEMİNİN YARGISAL DENETİMİ
 3194 sayılı Kanunun genel esas başlıklı 3. maddesinde her hangi bir sahanın, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin koşullarına ve yönetmelik ...
KÖYDE YAPILAN İNŞAATIN DURDURULMASI
 Yerleşmelerin planlı ve sağlıklı gelişiminin sağlanabilmesi için belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde 3194 sayılı İmar ...
BİR İMAR PLANI İPTAL EDİLDİĞİNDE ÖNCEKİ PLAN KENDİLİĞİNDEN YÜRÜRLÜĞE GİRER Mİ?
  İmar planı ve değişiklikleri  yargı kararıyla iptal edilmiş ise bu plana dayanılarak onaylanan projelerin ve verilen inşaat ruhsatlarının dayanağı ...
KAT MÜLKİYETİ İLE İMAR KANUNU HÜKÜMLERİNİN BİRBİRİNE KARIŞMASI
 Bir örnekle açıklayalım: Davacı (…) tapu bilgilerinde bulunan arsa üzerinde yer alan 12 daireli binanın kat maliklerinden biridir. Kat maliki olarak ikamet ettiği ...
KENTSEL DÖNÜŞÜM
TMMOB Mimarlar Odası Kentleşme, Mimarlık ve Planlama Komitesi, yasama sürecinde tartışma gündeminde bulunan “5393 Sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin ...
İMAR PLANINDA OYUN ALANI OLARAK AYIRMA FİİLEN ELKOYMA SAYILIR MI?
  (Muhalefet Şerhleri) KARŞI OY : Davacı Fadime Çetinkaya'nın 504/76733 nispetinde malik olduğu 4962 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sonucu 2/5 m2'lik kısmının ...
ÜST ÖLÇEKLİ PLANIN İPTALİ
Üst ölçekli bir planın mahkemece iptal edilmesi halinde, duruma göre alt ölçekli planlarda bir değişiklik yapılması veya bunun tamamen ...
İMAR PLANININ İPTALİ VEYA YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI HALİNDE ÖNCEKİ PLANIN YÜRÜRLÜĞE GİRİP GİRMEYECEĞİ
İmar planı değişikliğinin mahkeme kararıyla iptal edilmesi durumunda değişiklikten önceki imar planının kendiliğinden yürürlüğe girer mi? Yargı organı işlemdeki ...
İMAR PLANLARININ İPTALİ DAVALARI
I-Görev İmar planları düzenleyici idari işlemlerdendir. İmar planlarının iptali için açılan davalar, imar planları birer idari işlem olarak kabul edildikleri ...
İMAR PLANININ İPTALİNE İLİŞKİN DAVA DİLEKÇESİ
İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA-1   -Yürütmeyi Durdurma ...
ARSALARIN TEVHİT VE TEFRİKİ (İmar Kanunu md. 15-16)
Başvuru kararında, Anayasa’nın 10. maddesiyle aynı durumda olanlar için farklı kurallar getirilmesinin yasaklandığı, Anayasa’nın 5. maddesinde Devletin temel amaç ...
İMAR PLANLARINA EGEMEN OLAN İLKELER VE DOĞURDUĞU SONUÇLAR
Bir idari fonksiyon olarak planlama, “içeriğine olursa olsun, önceden saptanmış hedef ya da hedeflere; yine önceden saptanmış sürede ulaşmak için izlenecek ...
İMAR PLANLARININ DEĞİŞTİRİLMESİ-KAZANILMIŞ HAK
İMAR PLANLARININ DEĞİŞTİRİLMESİNİN RUHSAT VE SÜREN İNŞAATLARA ETKİSİ KONUSUNDA ABD HUKUKUNDAN ÇÖZÜMLER: “AYKIRI KULLANIM HAKKI” VE “KAZANILMIŞ ...
KÖYLERDE YAPILAŞMA
Davacılar ... İlçesi … Köyünde bulunan 495 sayılı taşınmazın 1550 m2 ve 550 m2 yüzölçümündeki bölümlerindi davalıdan … ...
YÜKLENİCİNİN İNŞAATI İMAR MEVZUATINA UYGUN MEYDANA GETİRME BORCU
Yüklenicinin İnşaatı İmar Mevzuatına Uygun Meydana Getirme Borcu İnşaatın imar mevzuatına uygun meydana getirilmesi borcu, yüklenicinin, yasada yer alması gerekmeyen, ancak ...
HİZMET KUSURU NEDENİYLE BELEDİYENİN SORUMLULUĞU
Bir Hukuk devletinde idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemler yapmaması gerekir. Hukuka saygılı bir idarenin kendi eylem ve işlemlerinden kaynaklanmış bu zararları da karşılaması ...