Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir (HMK. md. 123). Üstü örtülü ( zımni ) rıza, davanın geri alınması için yeterli değildir. Davacı geri alma iradesini mahkemeye bildirir ve davalı da buna açıkça rıza gösterirse dava geri alınmış olur. Davalı geri almaya rıza göstermezse davaya devam edilmelidir. Dava, davalının yokluğunda devam ediyorsa, davacının davasını geri almasına mümkün değildir; çünkü davalının buna açıkça muvafakat ettiğini ( mahkemeye ) bildirmesine imkân yoktur. Davayı geri alma talebinin ve buna muvafakatın mahkemeye karşı ( dilekçe ile veya duruşmada tutanağa yazdırmak suretiyle ) yapılması gerekir. Davalı davacının davayı geri almasına açık bir şekilde muvafakat ederse, mahkeme davanın esası hakkında bir karar vermez. Davanın geri alınması durumunda mahkemece "karar verilmesine yer olmadığına” kararı verilir. Davayı geri alan davacı, bununla davasını terk etmiş olmaktadır. Bu nedenle, mahkemenin ( o zamana kadar edindiği kanaat gereğince, tarafların haklılık durumuna göre ) haksız gördüğü tarafı, yargılama giderlerine ( ve bu arada vekâlet ücretine ) mahkûm etmesi gerekir ( md. 425 ). Dava, hüküm verildikten sonra da ( hüküm kesinleşinceye kadar, temyiz veya karar düzeltme aşamasında da ) geri alınabilir. Bu hâlde, verilmiş ( ve fakat henüz kesinleşmemiş ) olan hüküm geçersiz ( hükümsüz ) olur. Öte yandan, davanın geri alınması hâlinde kişi görülmekte olan davasını şimdilik takipten vazgeçerek yani geri alarak ilerde ne zaman isterse yeniden açabilme imkânına sahip olmaktadır. Davanın geri alınması durumunda, dava hiç açılmamış sayılır, mahkemece geri alma anına kadar yapılan yargılamadaki oluşan kanaate göre haksız olduğu düşünülen tarafa vekâlet ücreti ve diğer yargılama giderleri yüklenir. Davayı geri almak, davadan feragatten tamamen farklıdır. Feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi, davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar her davadan feragat edilebilir ve bir usul hukuku kavramı olarak davadan feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması, yasa gereğidir. Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır (HMK. md. 309). Feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen hak özünden vazgeçme anlamına gelir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz. Oysaki geri almada davayı geri alan davacı, bununla talep sonucundan ( yani hakkın özünden ) feragat etmemekte, sadece davasını geri almakta ve onu ilerde tekrar açabilme hakkını saklı tutmaktadır. Ayrıca davadan feragat davalının rızasına bağlı olmadığı hâlde, davacının davasını geri alabilmesi için davalının açık rızası gerekir. Davayı geri alma, davayı takip etmeme ile de karıştırılmamalıdır. Çünkü takipsiz bırakılan dava ( üç ay daha ) derdest kalmakta devam eder; oysa davanın geri alınması ( ve mahkemenin bu nedenle davanın son bulduğuna karar vermesi ve bu kararın kesinleşmesi ) ile dava derdest olmaktan çıkar. Davacının davasını takipsiz bırakması ( takip etmemesi ) davalının rızasına bağlı olmadığı hâlde, davalının rızası olmaksızın davacı davasını geri alamaz (HGK. 11.3.2021, 2146/250).