KİTAP
İnşaat Hukuku Kitabı

DAVA ŞARTLARI

~ 06.12.2020 ~

Dava şartları şunlardır:

a.    Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

b.    Yargı yolunun caiz olması.

c.    Mahkemenin görevli olması.

ç.    Yetkinin kesin olduğu durumlarda, mahkemenin yetkili bulunması[1].

d.    Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu durumlarda, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

e.    Dava takip yetkisine sahip olunması.

f.    Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması: Vekâletname bulunmadan yargılama yürütülemez. Vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletname bulunması dava şartıdır.

g.    Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması[2].

ğ.    Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

h.    Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

ı.     Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması[3].

i.     Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması. Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin olup istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekli olumsuz dava koşuludur. Kesin hükmün varlığı halinde başkaca delil aranmasına gerek yoktur. Kesin hükmün akdi ya da irsi haleflerini bağlayacağı kuşkusuzdur. Usul hukukumuzda kesin hüküm, kesin delillerdendir.

Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.

Konusu paradan başka bir şey (mal veya hak) olan davalarda karar ve ilam harcı o şeyin (mal veya hakkın) değeri üzerinden hesaplanır. Dava konusu malvarlığı hakkı ise, para ile değerlendirilmesi olanağı bulunan bir şey demektir; bunun için de dava konusunun değeri üzerinden harç hesap edilmesi gerekir. Söz gelimi, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili olarak bozulması istenmiş ve mahkeme de sözleşmenin bozulmasına karar vermişse, hüküm altına alınacak harç, sözleşmeye konu inşaat değerinin dava tarihi itibarıyla değerine göre hesaplanacaktır. Eksik harç tamamlanmadan onu izleyen işlemler yapılamayacağından, bilirkişi eliyle inşaatın değeri belirlenerek buna göre harcın tamamlatılması gerekir. Bu yapılmadan yargılamaya devam edilmeyecektir[4].

Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.

Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddeder.

Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez (HMK. md. 114-115).

Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “Kamu Düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir.

Dava şartları, dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı reddetmesi gerekir.

Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli); bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlardır. Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmiş olması da dava şartıdır. Bu şart, olumsuz dava şartı olarak adlandırılır.

Kesin hüküm itirazı davanın her aşamasında ileri sürülebilen ve mahkemenin de, (Yargıtay'ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, varlığı halinde davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.

Bu bağlamda kesin delil ise yanları ve yargıcı bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Yargıcın kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan konuyu doğru kabul etmek zorundadır. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar, senet, yemin ve kesin hükümdür[5].

Türk Medeni Kanunu'nun462/8. maddesi uyarınca acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere vasinin dava açması için vesayet makamının izni gereklidir. Öyle ise husumete izin kararının dosyaya ibrazı gereklidir. Husumete izin kararında, hangi mahkeme dosyası için yetki verildiği açıkça yazılacaktır.

Borçlar Kanunu’nun 620 ve müteakip maddelerindeki hükümlere tabi bir adi ortaklık olup tüzel kişilikleri olmadığından taraf ehliyeti yoktur, ancak davalı borçlu olarak gösterilen ortaklar avukata ayrı ayrı vekâletname vererek davaya yanıt verip husumeti kabul etmişse davanın iş ortaklığını meydana getiren şirketlere karşı açıldığının kabul edilmesi gerekir.

 HMK'nın 114/1-d maddesi uyarınca tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmalarının dava şartlarından olduğu, HMK'nın 115. maddesine göre mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı hükmü nazara alınarak temyiz aşamasında da dava şartlarının bulunup bulunmadığı kendiliğinden gözetilecektir.

Sözleşmeler hukukunun en temel ilkelerinden birisi olan sözleşmelerin nisbiliği kuralı gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Bu nedenle, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları aynı zamanda sözleşmenin taraflarıdır. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, davaya konu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacılık sıfatı, davaya konu hakkın sahibini; davalılık sıfatı ise, davaya konu hakkın yükümlüsünü ifade eder. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti; davalı sıfatı ise, pasif husumeti karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Dava konusu değer üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise davanın o kişi veya kişilere karşı açılması gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının önemli özelliği, def'i niteliğinde olmayıp itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebilmesi ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile bu konunun mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulacaktır.

HMK'nın 114/1-h maddesi uyarınca; davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartları arasında sayılmıştır. Taraflar dava şartının noksanlığını yargılamanın her aşamasında ileri sürebileceği gibi, mahkemece de; dava şartının mevcut olup olmadığı davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmesi gerekmektedir (HMK. md. 115/1). Dava şartının yokluğu halinde ise davanın usulden reddine karar verilmelidir (HMK. md. 115/2). Kesinleşen bir icra takibinden sonra aynı alacakla ilgili olarak yeniden bir dava açılmasında davacının hukuki yararı yoktur. Zira davacı alacağını kesinleşen icra takibiyle tahsil edebilir.

Ortak girişim (adi ortaklık) iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri bir ortaklık türü olup, tüzel kişilikleri olmadığından taraf ehliyeti yoktur, ancak davalı borçlu olarak gösterilen ortak girişimin ortakları aynı avukata ayrı ayrı vekâletname vererek davaya yanıt verip husumeti kabul etmişse davanın ortak girişimi meydana getiren şirketlere karşı açıldığının kabul edilmesi gerekir.

Temyiz aşamasında da dava şartlarının bulunup bulunmadığı kendiliğinden gözetilecektir.

Sözleşme ilişkinin kurulduğunu ispat yükü davacıda olup, akdî ilişkinin kurulduğu konusu usulünce ispatlanamamışsa davacı taraf dava veya delil dilekçesinde yemin deliline dayanmışsa bu delilinin de toplanması ve bundan sonra husumet konusunun değerlendirilmesi gerekir.

İflasın ertelenmesi talebi, borca batık durumda olan bir sermaye şirketinin mali durumunun ıslahının mümkün olması halinde o şirketin iflasının önlenmesini sağlayan bir kurumdur. Bu talep, borca batıklık bildirimi içerdiğinden, talepte bulunan şirket yetkilileri veya vekilinin dosyayı yetkili mahkemeye gönderme talepleri bulunmaması durumunda dahi HMK'nın 150. maddesi hükümlerinin uygulanması ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilemez.

Dava şartları, davanın esastan görülüp karara bağlanması için varlığı ya da yokluğu, taraflarca ileri sürülmesi dahi, yargıç tarafından resen gözetilecek konular olup, dava şartının yokluğu halinde davanın reddi gerekecektir. HMK'nın 114/1- d. bendinde yer aldığı üzere tarafların davada taraf ve dava ehliyetlerinin bulunması dava şartlarındandır. Yine HMK'nın 114/1-ç. bendinde kesin yetki hallerinde mahkemenin yetkili bulunması da dava şartları arasında sayılmıştır. Ancak kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazının HMK'nın 116/1-a. bendi düzenlemesine göre ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekecektir. Usul ekonomisi ilkesi gözetilerek davada zaman kaybının önüne geçebilmek amacıyla düzenlenen HMK'nın 117/2. fıkrasında ifade edildiği üzere, ilk itirazlar dava şartlarından sonra incelenecektir.

YARGI KARARLARI

Dava, bir başkası tarafından öznel hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin, mahkemeden hukuksal koruma istemesi olup mahkemeden bu şekilde bir koruma talep eden kimseye davacı, bir öznel hakkın mahkemeler aracılığı ile ileri sürülmesi yetkisine ise dava hakkı denir. Asıl haktan ayrı bir hak olmayan ve Anayasa'nın 36. maddesi ile teminat altına alınan dava hakkının tek başına devredilmesi mümkün değildir.

Bir davada davacı ve davalı olmak üzere daima iki taraf vardır. Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir ve medeni hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şeklidir.

HMK. md. 114/1-d hükmüne göre, davada tarafların taraf ehliyetine sahip bulunmaları dava koşullarındandır. Bu nedenle, bu konu mahkemece görevinden ötürü gözetilir ve davacının taraf ehliyetinin bulunmadığının anlaşılması durumunda dava esasa girilmeden reddedilir.

Dava ehliyeti ise, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci yani vekil aracılığı ile bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemlerini, yapabilme ehliyetidir. Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler, dava ehliyetine de sahiptir.

Dava ehliyeti bulunmayan kişiler, taraf oldukları davalarda yasal temsilcilerince temsil edilirler ve bu kişiler adına yasal temsilcisi tarafından dava açılır. Dava ehliyeti olmayan bir kişi davayı kendisi açmış ise, yargıç davacının dava ehliyetinin bulunmadığını görevinden ötürü gözetmek zorundadır. Bunun için davalının itiraz etmesi de gerekli değildir.

Bir davada tarafların temsili iki şekilde olur:

1 ) Yasal temsil

2 ) İradi temsil

Yasal temsil, dava ehliyeti olmayanların davada yasal temsilcileri tarafından temsil edilmesidir. İradi temsil yani davaya vekâlet ise, tarafların iradelerine dayanan bir temsil şekli olup dava ehliyeti olan kişi, davasını kendisi açıp takip edebileceği gibi, atadığı bir vekil ya da temsilci aracılığı ile de açıp takip edebilir (HMK. md. 71, Av.K. md. 35/III).

Avukatlık Kanunu'nun 35/1. maddesi hükmü ile yalnızca avukatların yapabileceği işler anlatılmıştır. Buna göre, kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.

Avukatlardan başka kişiler, Borçlar Kanunu'na göre vekil tayin edilebilirse de vekâletnamelerinde dava açmak ve takip etmek için açık bir yetki bulunsa bile vekil sıfatıyla dava açamazlar ve takip edemezler. Davada vekil olamayacak bu kişilerin davaya vekâlet ehliyeti yoktur.

Davaya vekâlet ehliyeti dava koşuludur (HMK. md. 114/I). Bu nedenle mahkemenin, davayı vekil olarak takip eden kişinin davaya vekâlet ehliyetinin bulunup bulunmadığını görevinden ötürü gözetmesi, avukat olmayan bir kişinin vekil sıfatıyla dava açması durumunda, o kişinin davaya vekâlet ehliyeti olmadığından, davayı esasa girmeden dava şartı yokluğundan reddetmesi gerekir (HGK. 11.3.2015, 1684/1013).



[1]        HGK. 25.1.2006, 659/15: “Yazılı yargılama usulünde yetki itirazı ancak cevap süresi olan on günlük süre içinde yapılabilir. On günlük cevap süresi ilk itirazlar yönünden hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu nedenle yetki itirazının süresinde yapılıp yapılmadığı mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulmalıdır. Cevap süresi hakim tarafından uzatılmışsa bu halde yetki itirazı hakimin uzattığı cevap süresi içinde yapılabilir. Cevap süresi uzatılmamışsa davalı, cevap süresinden sonra yetki itirazında bulunamaz. Somut olayda davalı, on günlük süreyi geçirdikten sonra sürenin uzatılmasını talep etmeden doğrudan cevap dilekçesi vererek yetki itirazında bulunmuştur. Bu durumda süresinde yapılmayan yetki itirazının reddi gerekir.”

[2]        Delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrı olduğu kuşkusuzdur.Eldeki davada, mahkemece verilen kesin süre keşif masrafları için olup, HMK'nun 120. ve 114/1-g maddelerinin uygulanma olanağı yoktur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/g maddesinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. HMK'un 115/2 maddedeki kurala göre ise " Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddeder". Düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise, hakim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmelidir. HMK'un 120. maddesinde de gider avansı düzenlenmiştir. Buna göre " Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir". Kanunun 324. maddesinde delil ikamesi avansı düzenlenmiştir. 324. madde gereğince " Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkında hükümler saklıdır". Bu durumda, delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrı olduğu kuşkusuzdur.

[3]        HGK. 30.3.2005, 132/203: “Derdestlik için her iki dava konusunun aynı olması gerekir.”

[4]        23. HD. 6.3.2014, 8031/1682; 23. HD. 11.7.2012, 2501/4840.

[5]        HGK. 24.12.2014, 1656/1099.

Hits: 18998

USUL HUKUKU SORUNLAR

UZMAN GÖRÜŞÜNÜN İSPAT GÜCÜ
Taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.   Yargıç, talep üzerine veya resen, ...
DİRENME KARARI (HGK. 5.10.2021, 2777/1150)
  Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ...
DAVA ARKADAŞLIĞI
I.İhtiyari dava arkadaşlığı Birden çok kişi, aşağıdaki durumlarda birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir: a) Davacılar veya ...
DAVA ŞARTLARI
Dava şartları şunlardır: a.    Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b.    Yargı yolunun caiz olması. c.    Mahkemenin ...
DAVA TARİHİNE GÖRE İSPAT
       I.Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır (HMK. md. 118) Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun ...
DAVA VE CEVAP DİLEKÇESİ
Davanın açılma zamanı: Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dava dilekçesine davalı sayısı kadar örnek eklenir. Dava ...
DAVADA SIFAT
Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir sübjektif hakkı dava etme ...
DAVALIYA TANINAN SAVUNMA ARAÇLARI: DEFİ VE İTİRAZ
I. Def’i Borçlunun özel bir nedene dayalı olarak borçlanılan edimini yerine getirmekten kaçınma hakkına defi diyoruz. Defi kullanılmasıyla yöneltildiği ...
GENEL YAŞAM DENEYİMİ-HAYATIN OLAĞAN AKIŞI-İSPAT
Hukuk uygulamamızda (genel yaşam deneyimi) ve (hayatın olağan akışı) kavramlarına sıkça başvurulmaktadır; yasada yer alan kavramlardır. TBK. md. 50/II’de (uğranılan ...
HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI
Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. Anayasamızın ...
HUKUKİ YARARIN İSPATI
Davanın açılmasında hukuki yararın bulunması dava koşuludur (HMK. md. 114/h). Tespit davası açanın, kanunlarla belirtilen ayrıksı durumların dışında, bu davayı ...
İLK İTİRAZLAR
İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir: a.    Kesin yetki kuralının bulunmadığı durumlarda yetki itirazı. b.    Uyuşmazlığın tahkim yoluyla ...
İNŞAAT HUKUKU SORUNLARININ TARAFLARIN SORGULANMASIYLA İSPATI
  Bir inşaat davasında, taraflardan birinin veya her iki tarafın sorguya çekilmesi konusunda yargıca takdir yetkisi verilmiştir. Yargıç, tarafların istemi olmasa bile ve ...
KARİNE
I. Genel Olarak Karine, sözlük anlamı bakımından karışık bir iş veya sorunun anlaşılmasına ve çözümlenmesine yarayan durum, ipucu, belirtidir. En genel ...
USULİ SÜRELER
Yargılama hukuku yargılamaya ilişkin bir prosedürü düzenlediğinden, gerek tarafların, gerekse mahkemenin yapacağı iş ve işlemler belirli sü­relere bağlanmış ve bu ...
TEK BİR DİLEKÇE İLE BİRDEN FAZLA TALEBİN BULUNDUĞU DAVA AÇILMASI
Davaların yığılması Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 110. maddesinde: “Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava ...
VAKIALARIN SOMUTLAŞTIRILMASI
Tarafların dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları hem davanın anlaşılmasını hem de ispatını kolaylaştıracaktır. Taraflar, dayandıkları vakıaları, ...
YARGILAMAYA EGEMEN İLKELER
Tasarruf ilkesi, taraflarca getirilme ilkesi, taleple bağlılık ilkesi, hukuki dinlenilme hakkı, aleniyet ilkesi, dürüst davranma ve doğruyu söyleme ...
YARGILAMANIN AŞAMALARI
HMK’ da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak biçimde düzenlenmiştir: 1-) Davanın açılması ve dilekçeler aşaması ...
ZEHİRLİ AĞACIN MEYVELERİ
"Zehirli ağacın meyveleri" olarak anlatılan hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Anayasanın 38. Maddesinde 6. Fıkrasında “Kanuna aykırı olarak elde ...
USUL İŞLEMLERİNİN ISLAHI
I-) Islah kavramı Islah kelime olarak bir şeyi iyileştirme, düzeltme anlamını içerse de, yargılama hukuku bakımından bundan daha özel ve teknik bir anlama sahiptir. Islah; ...