1. 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinde orman sınırı dışına çıkarılacak yerler belirtilmiştir. Anılan bentte 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının orman sınırları dışına çıkarılacağı hükme bağlanmıştır.
2. Söz konusu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bu yerlerin devlete ait olması hâlinde Hazine adına, tüzel kişiliğe sahip kamu kurum ve kuruluşlarına ait olması durumunda bu kurum ve kuruluşlar adına, hususi orman olması hâlinde ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılacağı, uygulamanın kesinleşmesinden sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemlerinin yapılacağı, bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma yapılamayacağı belirtilmiştir.
3. 3402 sayılı Kanun’un ek 4. maddesinde, 6831 sayılı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlere ilişkin kullanım kadastrosunun usul ve esasları düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında orman sınırı dışına çıkarılan bu yerlerin Hazine adına tescil edilmesi sırasında fiilî kullanım durumlarına göre kullanıcıları ile arazi üzerindeki muhdesatın aidiyeti ve ne zamandan beri kullanıldığı belirlenerek bu hususların tapuda beyanlar hanesinde gösterileceği belirtilmiştir. Söz konusu Akranın "...fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından m zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle,... ’’ bölümü itiraz konusu kurallardan ilkini oluşturmaktadır.
4. 6292 sayılı Kanun 6831 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.
5. Bu bağlamda 6292 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında orman sınırları dışına çıkarılan yerlerle ilgili hak sahipliğinin şartları ve bu yerlerin satış usulüne ilişkin esaslar belirlenmiştir. Bu itibarla anılan Kanun’un yürürlüğe girdiği 26/4/2012 tarihinden önce ve sonra düzenlenen güncelleme listeleri veya kadastro tutanakları ya da kesinleşmiş mahkeme kararları uyarınca oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31/12/2011 tarihinden Önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu yapmaksızın kabul edenler Kanun’a göre hak sahibi sayılacaktır.
6. Söz konusu maddenin (3) numaralı fıkrasında hak sahiplerinden (1) numaralı fıkra kapsamında olanların Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, (2) numaralı fıkra kapsamında olanların ise güncelleme listelerinin tescil edildiği veya kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren sekiz ay içinde idareye başvurarak bu taşınmazların bedeli karşılığında kendilerine doğrudan satılmasını isteyebilecekleri belirtilmiştir. Dolayısıyla mülkiyeti Hazîneye ait olan bu yerlerin fiilî kullanım durumu (yer ve muhdesat) dikkate alınarak hak sahibi kişilere Hazine tarafından satılmasına imkân tanınmıştır.
7. Kanun’un 11. maddesinin (14) numaralı fıkrasında ise kadastro müdürlüklerince 2/B alanları hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerinde ve kadastro tutanaklarında; bu alanların fiilî kullanım durumlarının, varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğunun, bu yerlerin ve üzerlerindeki muhdesatın 31/12/2011 tarihinden önce olmak üzere ne zamandan beri kim veya kimler tarafından kullanıldığının gösterileceği ve bunların tescil edildikleri veya kesinleştikleri tarihten itibaren en geç bir ay içinde idareye gönderileceği belirtilmiştir. Anılan fıkranın “...bu alanların fiili kullanım durumları, varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu, bu yerlerin ve üzerlerindeki muhdesatın 31/12/2011 tarihinden Önce olmak üzere ne zamandan beri kim veya kimler tarafından kullanıldığı gösterilir... ” bölümü de itiraz konusu diğer kuralı oluşturmaktadır.
8. Kurallar 6831 sayılı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerle ilgili yapılan kullanım kadastrosu ve bu kapsamda kadastro tutanağında yer alacak kullanıcıların belirlenmesine ilişkin düzenlemeler içermektedir. Buna göre kullanım kadastro tespit tutanağının düzenlendiği tarih esas alınarak kişilerin fiilî kullanım durumları ile varsa bu yerler üzerindeki muhdesatm sahipleri ve kullanma zamanı dikkate alınmak suretiyle zilyetleri belirlenerek bunların tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesi gerekmektedir.
9. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında vurgulandığı üzere, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlarla ilgili olarak kanun koyucunun, kamu yararını gözetmek ve Anayasa'nın özel maddelerinde yer alan güvence hükümlerini de dikkate almak kaydıyla dilediği şekilde hukuki düzen tesis edebilmesi mümkündür (AYM, E,2015/39, K.2015/62,1/7/2015, § 39).
10. Bununla birlikte kurallarda fiilî kullanım durumunun belirlenmesine yönelik idari işlem niteliğinde olan söz konusu tespitle Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan bu yerlerle İlgili olarak kişilerin suç niteliğindeki işgal veya faydalanma eylemlerinin meşru hâle getirildiği ya da bu fiillere hak tanındığı söylenemez. Nitekim kurallara göre işlem yapılabilmesi için ön şart olarak öngörülen 6831 sayılı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendindeki orman sınırı dışına çıkarmanın yargı kararlarında da belirtildiği üzere bu yerlerin ancak doğal olarak ve gerçek anlamda orman niteliğini kaybetmesiyle mümkün olacağı, söz konusu nitelik kaybının doğrudan kişilerin el atma fiilleriyle bağlantılı olmadığı açıktır (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E.2021/14316, K.2022/6492,4/7/2022).
11. Dolayısıyla 6292 sayılı Kanun’un diğer hükümleri de göz önünde alındığında kurallarda belirtilen hususların beyanlar hanesinde gösterilerek bunların hak sahipliğinde dikkate alınmasının doğal yollarla nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkarılan yerlerle ilgili fiilî duruma hukuksal bir değer verilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
12. Bu bağlamda kişilerin esasen orman olmadığı hâlde hukuken orman sınırları İçinde kabul edilmesi nedeniyle bu yerlerle ilgili 6831 sayılı Kanun kapsamında suç olarak değerlendirilen fiillerinin bu yerlerin sonradan 2/B uygulamasıyla gerçek durumunun tespit edilmesi suretiyle orman sınırları dışına çıkarılarak itiraz konusu kurallar kapsamında fiilî kullanım durumunun tespitinde gözetilmesi, suç teşkil edilen fillerin hukuken tanınması sonucunu doğurmamaktadır,
13. Bu İtibarla bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmesi nedeniyle Hazine adına orman sınırlan dışına çıkarılan taşınmazların fiilî kullanım durumunun tespit edilerek tasarruf ya da muhdesat sahiplerinin tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesi kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında olup kuralların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
14. Öte yandan Anayasa’nın 169. maddesinde ormanların korunması ve geliştirilmesi hususunda ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. Anayasa’nın anılan maddesinde herhangi bir ayrıma gidilmeksizin tüm orman çeşitleri bakımından devlete koruma ve genişletme için gerekli düzenlemeleri yapma ve tedbirleri alma konusunda pozitif yükümlülük yüklenmiştir.
15. Anılan gerekçelerle kurallar kapsamında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin fiilî kullanıcı ve muhdesatı tespit edilerek tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesine imkân tanınması nedeniyle devletin ormanların tahrip edilmesine neden olan işgal ve faydalanma gibi suç niteliğinde fiillere meşruiyet kazandırmak suretiyle ormanların korunması ve genişletilmesi yönündeki pozitif yükümlülüğüne aykırı davrandığı söylenemez (AMK. 11.10.2023, 110-175)