YARGITAY KARARI: ARAÇLARIN DANIŞIKLI SATIŞI
~ 07.08.2012 ~
Yapısı itibariyle bir taşınır mal olmasına karşın , trafikte kayıtlı bir aracın mülkiyetinin geçişi bir taşınır, hatta taşınmazdan daha farklı bir hukuki düzenlemeye tabi tutulmuştur. Bu düzenleme, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 20/d maddesinde; tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin noterlerce ya da trafik şubeleri ve bürolarındaki yetkililerce yapılacağı şeklinde belirtilmiştir. Böylece, aracın satış yoluyla mülkiyetinin geçmesi için noterlerce ve trafik bürolarınca bir sözleşmenin yapılması gerektiği öngörülmüştür.
Bu açık hüküm karşısında, böyle bir sözleşmenin geçerli olmasının resmi biçim koşuluna bağlı olduğu ve Kanun Koyucunun, bir aracın mülkiyetinin geçişi için noterde resmi bir sözleşme yapılmasını zorunlu kıldığı kuşkusuzdur. Demek oluyor ki, böyle bir devir işleminin hukuki sonuç doğurması için, o sözleşmenin resmi biçimde yapılması bir geçerlilik koşuludur (B.K.'nun 11/2, 2918 Sayılı Kanun'un 20/d maddeleri). Ancak bu halde yanların iradelerine hukuki sonuç bağlanabilecektir.
Görüldüğü gibi, trafikte kayıtlı araçlar, yapıları itibariyle taşınır mal da olsalar mülkiyetlerinin geçişi taşınır ve taşınmazlardan farklı olarak, özel ve kendine özgü bir düzenleme koşuluna bağlanmıştır. Bunun sonucu olarak, alıcı ancak satış senedinde belirtilen hukuki neden gereğince (satış ise satış, bağış ise bağış) aracın mülkiyetini kazanabilecektir. Eğer bu konuda yanlar arasında bir danışıklılık varsa ve gerçekte bağış olan irade satış gibi gösterilmişse, gerçek iradelerin resmi senette birleşmemiş olması nedeniyle mülkiyet de geçmeyecektir. Yanların gerçek iradeleri ile senede yansıyan iradeleri birleşmediğinden, geçerli hukuki bir sonuç ortaya çıkmış sayılmayacak, delillerin imkân vermesi koşulu ile danışıklı bir işlemin varlığının kabul edilmesi gündeme gelecektir. Bu halin de işlemin iptaline neden olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; muris muvazaasıyla ilgili 1/4/1974 gün ve ½ Sayılı İçtihadi Birleştirme Kararının tapulu taşınmazların satışıyla ilgili ve konusuyla sınırlı olması nedeniyle uyuşmazlık konusu olayda uygulanması olanaklı değildir.Ancak; muvazaalı işlemlerin bağlayıcı bir hukuki sonuç doğurmayacağı B.K.'nun 18. maddesinde genel bir ilke olarak düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Bundan dolayı, somut olaydaki uyuşmazlığın B.K.'nun 18. maddesi kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerekeceği ve incelemenin yapılacağı yerin İdari Yargı yeri olmayıp Adli Yargı yeri olduğu açıktır. Hal böyle olunca, davacıların talebinin B.K.'nun 18. maddesi kapsamında incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, satış ve tescilin idari işlem olduğu gerekçesiyle davanın reddedilmesi isabetsizdir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 20.02.2012, 13807/1626).
Hits: 13559