md. 26 içtihatları
~ 30.03.2010 ~
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/13690
K. 2009/2679
T. 9.3.2009
• KOOPERATİF ORTAKLARI ARASINDA EŞİTLİK İLKESİ
ÖZET : Uyuşmazlık, davacının ihtara ve takibe konu borcunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı ile normal aidat ödeyen ortağın yaptığı ödemeleri güncelleştirerek inceleme yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulmuştur. Ancak, bu rapor uyuşmazlığı çözmeye elverişli değildir. Asıl davanın kesinleştiği dikkate alınıp, gerektiğinde davalı kayıtları üzerinde inceleme yaptırılıp, öncelikle davacının ortaklığı dolayısıyla gerek kendisinin gerekse devir eden veya edenlerin yaptığı toplam aidat ödemesinin tespit edilmesi, genel kurul kararları uyarınca normal ödeme yapan ortağın ödemelerinin belirlenmesi, daha sonra yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde güncelleme yapılması ve kesinleşen dava da değerlendirilerek birleşen dava hakkında karar verilmesi gerekir.
KARAR :
Asıl ve birleşen dava, kooperatif ortaklığından kaynaklanan aidat borcunun bulunmadığının tespitine ilişkindir. Davacının 12.03.1999 tarihinde devir yolu ile ortak olduğu, bu tarih itibariyle davalının iki ayrı hesabına diğer ortaklardan farklı olarak toplam 4.800.000.000 TL; ödeme yaptığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Davalı genel kurulunda yönetime peşin; ödeme suretiyle ortak alınması yönünde bir yetki verilmediği gibi, davacının bu durumuna ilişkin olarak sonradan genel kurulda da bir karar alınmamıştır. 1163 sayılı Yasa'nın 23 ncü maddesi uyarınca ortaklar arasında hak ve borçlarda eşitlik esastır.
Davacı vekili, müvekkilinin diğer ortaklardan fazla ödemesinin olduğunu iddia ederek asıl davasında kendisine çıkarılan ihtara konu borcun, birleşen davasında ise takibe konulan meblağ kadar borcun bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davacının, diğer ortaklardan ayrı olarak toplu ödemesinin olduğu hususu çekişmesizdir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının ihtara ve takibe konu borcunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı ile normal aidat ödeyen ortağın yaptığı ödemeleri güncelleştirerek inceleme yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulmuştur. Ancak, bu rapor uyuşmazlığı çözmeye elverişli değildir. Anılan raporda davacıya ortaklığı devir edenin kişinin ödemesi 1.450.000.000 TL olarak kabul edilerek toplam ödemenin 6.250.000.000 TL olduğu sonucuna varılarak değerlendirme yapılmıştır. Oysa, davacıya ortaklığı devir eden ortak veya ortakların devir tarihine kadar ne kadar ödeme yaptıkları araştırılmamıştır. Nitekim, davalı vekili önceki ortakların ödemesinin 611.500.000 TL olduğunu açıklayarak bu rapora itiraz etmiştir. Öte yandan, davacı ödemesi ile normal aidat ödeyen ortağın ödemelerinin güncellenmesi, Kasım 2002 tarihine göre yapılmıştır. Ancak, asıl davada davacı ihtara konu Kasım 2001 tarihi itibariyle 1.222.000.000 TL, birleşen davaca ise, takibe konulan ve 30.09.2002 tarihine kadar doğduğu açıklanan 9.341.000.000 TL aidat borcunun bulunmadığını iddia etmiştir. O halde, güncellemenin ve davacı borcunun olup olmadığının bu tarihler itibariyle tespit edilmesi gerekmektedir. Bu durum karşısında, asıl davanın kesinleştiği dikkate alınıp, gerektiğinde davalı kayıtları üzerinde inceleme yaptırılıp, öncelikle davacının ortaklığı dolayısıyla gerek kendisinin gerekse devir eden veya edenlerin yaptığı toplam aidat ödemesinin tespit edilmesi, genel kurul kararları uyarınca normal ödeme yapan ortağın ödemelerinin belirlenmesi, daha sonra yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde güncelleme yapılması ve kesinleşen dava da değerlendirilerek birleşen dava hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/14528
K. 2008/11437
T. 17.10.2008
• AYRILAN ORTAĞIN KOOPERATİFİN VARLIĞI ÜZERİNDEKİ HAKLARI
ÖZET : Kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları üzerinde uzman bilirkişilere inceleme yaptırılarak, genel kurul toplantısında ibraname uyarınca ayrılanlar dahil her ortağın 12 aylık eşit taksitlerle ödemeye ilişkin gündem maddesi görüşülerek alınan karara konu borcun bileşenlerinin ve kaynağının belirlenmesi, bu ödemeyi gerekli kılan borcun davalının ortaklıktan ayrılmasından önceki döneme ait olması halinde davalının ibraname uyarınca kooperatife ödediği bedelin güncellenmesinden sonra dahi kooperatif borçlarından dolayı payına isabet eden bakiye borcunun kalıp kalmadığı irdelenip ibranamenin, davalı ortağın kooperatifin borçlarından dolayı ödemesi gereken payını hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıtıp yansıtmadığı ve ayrılan ortakların ibranameye konu ödemeleri dışında kooperatife borçlarının bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra icra takibine konu edilen borçtan dolayı davalının sorumluluğunun varlığı ve niceliğine dair karar verilmesi gerekir.
KARAR :
Dava, 16.10.2004 günlü kooperatif genel kurulunca kararlaştırılan alacağın kooperatifin istifa yolu ile ayrılan eski ortağından tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra inkâr tazminatının davalıya ödetilmesi istemine ilişkin olup, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı kooperatifçe 1999 yılında kat karşılığı alınan arsa üzerine yapımına başlanan ve ( 22 ) dairesi arsa malikine, ( 22 ) dairesi kendi ortaklarına tahsisli ( 44 ) dairelik blok apartman inşaatı 2004 yılında bitirilmiş, o yılın Mart ayında kooperatif yönetim kurulu başkanı ve müdürü ile davalının da bulunduğu bir kısım ortaklarla ayrı ayrı imzalanan "ibraname" başlıklı belgelerle önceden kararlaştırılan ve ödenen aidattan ayrı olarak hesaplanan ( 25.500 ) YTL.nin bir kısmının peşin, kalanın ( 12 ) eşit taksitte ödenmesi halinde ibraname tarafı ortak adına kat mülkiyeti kurulması, tapuların çıkarılması ve kooperatifin inşaat ve vergi, resim, harç, SSK primi gibi borçlarından ilgili ortağın ibra edileceği düzenlenmiş, bu ibranameyle öngörülen ödemede bulunan davalı ve aynı durumdaki diğer ortakların istifa yolu ile ortaklıktan ayrılmaları yönetimce kabul edilmiş ve davalıya isabet eden bağımsız bölümle ilgili olarak davalı adına 31.03.2004 tarihinde kat irtifakı tapusu çıkartılmıştır.
İçeriği özetlenen bu ibranamelere 21.06.2003 günlü genel kurul toplantısında göreve getirilen iki denetçiden ( aynı zamanda davalının eşi olan ) Hamdullah Akgül tarafından düzenlenerek imzalanan 23.06.2004 tarihli raporla yer verilmiş, ( 25.500 ) YTL borcun bakiyesini de çek ve senetlerle ödeyenlerin kooperatifle bir ilişkisinin kalmadığı belirtilmiş, bu yolda düzenlenen denetçi raporu 26.06.2004 günlü olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu başkanınca okunmuş, rapor hakkında söz alan ortak çıkmamış, yönetim ve denetim organları katılanlarca oybirliği ile ayrı ayrı ibra edilmiştir. Mahkemece, bu gelişmeler ve olgulardan yola çıkılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Ayrılan ortağın kooperatifin varlığı üzerindeki haklarını düzenleyen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 17 nci maddesinde ayrılan ortağın çıkma payının ortaklıktan ayrıldığı yıla ait bilanço esas alınarak hesaplanacağı belirtilmiştir.Buna göre, ayrılan ortağın kooperatif malvarlığı üzerinde bir hakkı bulunmamaktadır. Uyuşmazlığı doğuran işlemlerle ise davalının kooperatif ortaklığından ayrılmasına rağmen yapacağı bir miktar ödeme ile kendisine isabet eden dairenin tapusunun verileceği kararlaştırılmıştır. Bu durum anılan yasanın 17 nci maddesi hükmüne ve özellikle 23. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olarak bir kısım ortaklara farklı statü ve ayrıcalık sağlayıcı mahiyet taşımakta olup, kooperatif hukukunun temel müessese ve ilkelerini zedeleyici sonuçlar doğurmaktadır. Kural olarak, kooperatiflerde farklı statüde ortaklık oluşturulması geçersiz olup, böyle bir ortaklığın ihdası ancak geçerli bir genel kurul kararı ile mümkündür. Yönetim kuruluna genel kurul tarafından yetki verilmedikçe veya yönetim kurulunun bu yöndeki işlemleri genel kurulda onaylanmadıkça farklı statülü ortaklık yaratan işlemlerin geçerliliği bulunmamaktadır.
Dosya kapsamından, davacı kooperatif genel kurullarında yönetime bu yolda bir yetki verilmediği, yönetimce bir kısım ortaklarla imzalanan "ibraname" başlıklı belgeler ve bu belgeler içeriği doğrultusunda sonradan icra edilen işlemlerin icazet anlamında genel kurulca tasvip gördüğü yolunda karar alınmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
İbranameye konu işlemlerin yönetim kurulu faaliyet raporunda yer aldığı ve bu hususun 26.06.2004 tarihli genel kurulda tartışıldığı öne sürülmemiştir. Sadece yukarıda değinildiği gibi denetçilerden biri tarafından düzenlenen ve ibranamelerin niteliği ile hukuki sonuçlarına yorum getiren raporunun genel kurulda okunması ve daha sonra denetçilerin ibra edilmesi açıklanan ilkeye uygun olarak davalı ortağın bu şekilde ortaklıktan ayrılmasının genel kurulca kabul edildiği anlamına gelmemektedir.
Kooperatif ortaklığı statüsünden farklı durum ve sonuçlar doğuran yönetim tasaruflarının 26.06.2004 tarihli genel kurulda kabul edildiği varsayılsa bile ibranamelerde ödenmesi taahhüt edilen miktarın o tarih itibariyle davalı ve onun durumundaki diğer ortakların kooperatifin inşaat ve diğer tüm borçlarından paylarına düşen gerçek payı ifade etmesi zorunludur. 1163 sayılı Kanun ve 23. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesi bunu gerektirmektedir.
Bu bakımdan, kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları üzerinde uzman bilirkişilere inceleme yaptırılarak,
16.10.2004 günlü genel kurul toplantısında ibraname uyarınca ayrılanlar dahil 20.11.2004 tarihinden itibaren her ortağın 12 aylık eşit taksitlerle toplam ( 24.000 ) YTL ödemesine ilişkin ( 2 ) nolu gündem maddesi görüşülerek alınan karara konu borcun bileşenlerinin ve kaynağının belirlenmesi, bu ödemeyi gerekli kılan borcun davalının ortaklıktan ayrılmasından önceki döneme ait olması halinde davalının ibraname uyarınca kooperatife ödediği ( 25.500 ) YTL'nin 20.11.2004 tarihine taşınarak güncellenmesinden sonra dahi kooperatif borçlarından dolayı payına isabet eden bakiye borcunun kalıp kalmadığı irdelenip ibranamenin, davalı ortağın kooperatifin borçlarından dolayı ödemesi gereken payını hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıtıp yansıtmadığı ve ayrılan ortakların ibranameye konu ödemeleri dışında kooperatife borçlarının bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra icra takibine konu edilen borçtan dolayı davalının sorumluluğunun varlığı ve niceliğine dair karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve sınırlı çerçevede yapılan değerlendirmeyle sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/8214
K. 2008/11160
T. 14.10.2008
• ZAMANINDA TESLİM EDİLMEYEN DAİRELER
ÖZET : Kooperatif üyesi olan davacı, dairelerin zamanında teslim edilmediği iddiasıyla kooperatif yöneticilerinden yoksun kaldığı kira gelirinin tahsilini talep etmiştir. Dosya kapsamından davacının, bir kısım üyelere tapu verilmesine rağmen kendisine tapu verilmediğini iddia ettiği anlaşılmaktadır. Eşitlik ilkesi uyarınca, tüm ortaklara daire tesliminin aynı anda yapılması gerekir. Davacı ile aynı konumda olan diğer ortaklara daire teslim edilip edilmediği araştırılmalıdır. İddia edildiği gibi teslim varsa, davacının zarara uğradığının kabulü gerekir.
KARAR : Davacı vekili, davalıların müvekkilinin üyesi bulunduğu kooperatifin yönetim kurulu üyeleri ve müdürü olduklarını, kooperatifin yapmış olduğu inşaatların 36 ayda bitirileceğine ilişkin taahhüdü olmasına rağmen süresinde inşaatların bitirilmediğini, bu nedenle müvekkilinin kira gelirinden yoksun kaldığını ileri sürerek, şimdilik 6.000.- YTL'nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacıya herhangi bir taahhüdün olmadığını ve yönetim kurulu üyesi olan müvekkillerinin genel kurullarda ibra edildiklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kooperatif yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılması hususunda genel kurul tarafından alınmış bir kararın bulunmadığı gibi 36 ayda dairelerin bitirilip teslim edileceğine ilişkin kooperatif tarafından davacıya verilmiş bir taahhüdün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Kooperatifler Kanunu'nun 98. maddesinde "bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu'ndaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanır" denilmektedir. Dava dilekçesinde, kooperatifin yapmış olduğu inşaatların davalılar tarafından kasten bitirilmediği ve dairelerin teslim edilmediği, bu nedenle kira kaybının oluştuğu iddia edilerek, davalıların sorumlu olduğu belirtilmiş olup, dava kooperatif adına değil ortaklık sıfatına dayanılarak açılmış ve davacı tazminatın kendisine ödenmesini istemiştir. Bu itibarla, temyize konu davanın TTK'nun 341. maddesine dayalı sorumluluk davası olmayıp 336/5. maddesine dayalı tazminat davası olduğu kuşkusuzdur.
Ayrıca, davacı tarafından aynı konumda olan bir kısım üyelere tahsis edilen dairelerin tapularının devredildiği halde kendisine tahsis edilen dairenin tapusunun verilmediği ileri sürülmüş olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 23. madde hükmünde yazılı eşitlik ilkesi gereğince, tüm ortaklara daire tesliminin aynı tarihte yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar göz önüne alınıp, 1163 S.K.'nun 62. maddesine uygun bir şekilde ve yöneticilerin şahıslarına karşı açılan bu davada, davacı ile aynı konumda olan diğer ortaklara dairelerin teslim edilip edilmediği araştırılarak ve şayet teslim edildi ise, davacıya dairenin teslim edilmemesinin davacının zararına neden olduğu kabul edilerek, oluşacak sonuca göre bir hüküm verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın niteliğinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/11210
K. 2008/3143
T. 13.3.2008
• FERDİ TAPU MÜLKİYETİ
ÖZET : Dava, ferdi tapu mülkiyeti kurulduktan sonra istifa yolu ile kooperatif ortaklığından ayrılan ortağa yöneltilen kooperatif ortaklığı yolu ile edinilen bağımsız bölüme ilişkin tapu kaydının iptali ile bağımsız bölümün kooperatif adına tapuya tescili istemine ilişkindir. Kooperatif ortakları hak ve yükümlülüklerde eşittirler. İstifa yolu ile ortaklıktan çıkan kişi, yaptığı ödemelerin kendisine geri verilmesi kaydı ile ortaklık nedeniyle edindiği hakları iade etmesi gerekir.
Genel kurul, ortakların borçlarını kapatmaları kaydı ile ortaklığa yeniden kabul edilmeleri konusunda yönetim kuruluna yetki verdiğine göre, yönetim kurulunca ne gibi işlem yapıldığı, genel kurulca tanınan olanağın ortaklara kullandırılıp kullandırılmadığı araştırılarak, sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
KARAR : Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatif ortağı olup, adına kat irtifak tapusu verilmiş bağımsız bölümün tasarrufunda bulunduğunu, davalının kooperatife gönderdiği istifaname ile üyelikten istifa ettiğini bildirdiğini, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 10. maddesi ve Yargıtay içtihatlarına göre, istifanın ortaklıktan çıkma anlamına geleceği, ortaklıktan çıkma iradesi ile birlikte ortaklık payı dahil ortaklıktan kaynaklanan tüm hakların kooperatife iadesinin gerekeceğini ileri sürerek, davalı adına kayıtlı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili kooperatif adına tesciline, dava konusu taşınmaza davalının vaki müdahalesinin önlenmesine ve taşınmazın boşaltılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının genel kurul kararları' uyarınca yetkilendirilen kooperatif yönetiminin hesabı gibi peşin ödeme yapıp, ibranamesini ve ferdi tapusunu aldığını, davacının kendi yaptığı işlemi inkar ederek, ibra edilen davalıya tapusunu verdikten sonra tapu iptal ve tescil davası açmasının kötü niyetli bir davranış olduğunu, peşin ödeme yapan davalı ve diğer üyeler için her genel kurulda yeni ödemeler öngörülüp, bunun üzerine istifa etmekten başka yol kalmadığını, davalının tüm ilişiğinin bittiği kooperatiften istifa ettiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince temyizi üzerine, karar Dairemiz'in 2004/15002 E., 2006/1790 K. sayılı ilamıyla, ilamda yer alan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, kooperatifçe öngörülen giderlerin talep edildiği dönemde dava konusu konuttan davalının yararlandığı, istifa beyanının akçalı yükümlülüklerinden kaçınma amacına yönelik olduğu, istifanın ortaklıktan çıkma anlamına geldiği, ortaklıktan çıkma iradesi ile birlikte ortaklık payı dahil ortaklıktan kaynaklanan tüm hakların kooperatife iadesinin gerekeceği sonucuna varılarak, davanın kabulü ile davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı kooperatif adına tapuya tesciline, davalının taşınmaza vaki müdahalesinin önlenmesine, taşınmazın boş olarak davacıya teslimine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, ferdi tapu mülkiyeti kurulduktan sonra istifa yolu ile kooperatif ortaklığından ayrılan ortağa yöneltilen kooperatif ortaklığı yolu ile edinilen bağımsız bölüme ilişkin tapu kaydının iptali ile bağımsız bölümün kooperatif adına tapuya tescili istemine ilişkindir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 23. maddesi hükmü uyarınca, kooperatif ortakları bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve yükümlülüklerde eşittirler. Bu nedenle ilke olarak, aynı Yasa'nın 10. Maddesinde düzenlenen istifa yolu ile ortaklıktan çıkan kişinin, 17. maddede öngörülen ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacak yedek akçeler ve genel giderlerden payına düşenin indirilmesinden sonra yaptığı ödemelerinin istirdadı hakkı saklı kalmak kaydı ile kooperatif ortaklığı yolu ile edindiği haklarını kooperatife iade etmesi gerekir.
Davacı kooperatifin 23.06.2002 tarihinde toplanan genel kurulunda gündemin 6. maddesi görüşülerek hesaplanacak bakiye borcunu kapatan ortakların, kooperatif giderlerinden payına düşeni ödeme yükümlülüğü devam etmek kaydı ile ferdi tapularının çıkarılmasına ve tapuda gereken işlemleri yapmaya yönetim kurulunun yetkilendirilmesine karar verilmiştir.
Bu kararın alınmasından sonra kooperatifçe çıkarılan borcunu ödeyen davalı da dahil bir kısım ortaklara yönelik olarak kooperatifi temsil ve ilzama yetkili iki yönetim kurulu üyesi tarafından düzenlenerek imzalanan ibranameyle genel giderlere kablım payı dışında kalan borcun bulunmadığı belirtilmiş, akabinde Ekim 2002'de bu şekilde ödeme yapan ortaklara daha önce isabet edip de tahsis olunan konut niteliğindeki bağımsız bölümlerle ilgili ferdi tapular çıkartılarak verilmiştir. Bu durumdaki ortaklar, adlarına bireysel tapu kaydı oluşturulduktan sonra istifa yolu ile ortaklıktan ayrılmışlardır. Oysa, anılan genel kurul kararı ve davalı tarafa yönelik düzenlenen ibranamede dahi inşaat maliyetinden kaynaklanan bakiye borcunu hesaplanmış tutarı üzerinden ödeyerek adlarına ferdi tapular çıkarılacak ortakların, genel giderlerden paylarına düşen katılım bedelini ödeme yükümlülüğünün süreceğinin açıkça belirtilmiş olması karşısında, varlığı ve faaliyetleri devam eden henüz tasfiye kararı alınmamış olan kooperatif ortaklığından istifa ile ayrılma halinde ortaklığın yüklediği mükellefiyetlerden tümüyle muaf kalınıp, ortak olmakla amaçlanan bütün yarar ve menfaatleri elde etmeye cevaz verilmesi açıklanan eşitlik ilkesini zedeleyici sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bu bakımdan, davalı durumundaki istifa yolu ile ortaklığı sona erenlerin, belirtilen genel kurul kararı doğrultusunda yaptıkları ( ve gerçek bakiye borçlarını yansıtıp yansıtmadığı da ayrıca inceleme ve tespite muhtaç ) ödeme ve karşılığında ibraname verilerek tahsisli konutlarının ferdi tapulu mülkiyetine kavuşmalarının sonrasında kooperatif ortaklığı sayesinde edinilen hakların ortaklık statüsü ne bağlı doğmuş ve doğacak yükümlülüklerden ayrı ve bağımsız bir himaye görmesi gerektiğine dayalı davalı savunmasına itibar edilmemesi kural olarak isabetsiz değildir.
Ancak, yapılan inceleme ve araştırma, açıklanan çerçevede gelişen uyuşmazlığı doğru çözüme götürmeye yeterli değildir.
Davalı kooperatif vekilinin temyize cevap dilekçesinde sunduğu ve karardan önceye ait olmasına rağmen hüküm verilinceye kadar dosyaya yansımamış olan 14.05.2006 günlü genel kurul toplantısında ( 9 ) nolu gündem maddesi görüşülerek alınan kararla, eldeki dava da dahil derdest tapu iptali ve tescil davalarında hasım gösterilen ortakların kooperatife olan borçlarının kapatılması kaydı ile ortaklığa yeniden kabul edilmeleri konusunda yönetim kuruluna yetki verildiği görülmekle, öncelikle bu husus üzerinde durularak kararın kesinleşmiş olması halinde, yönetim kurulunca ne gibi işlem yapıldığı, hesaplanan borcun gerçek borcu yansıtıp yansıtmadığı, genel kurul kararının özüne ve amacına uygun biçimde ilgili kişilere bildirim yapılarak genel kurulca tanınan olanağın kullandırılıp kullandırılmadığı, bu arada 28.06.2003 tarihli genel kurulun ( 5 ) nolu kararı ile davalı durumundaki eski ortaklar için kararlaştırılan düzenlemenin iptali istemiyle açılan davanın akıbeti belirlenip, bunun kapatılacak borca etkisi de gözönünde bulundurularak yapılacak inceleme, araştırma ve değerlendirmeyle oluşacak uygun sonuç dairesinde davalı tarafın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, bu yönler üzerinde durulmadan eksik incelemeyle sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/9057
K. 2006/9917
T. 9.10.2006
• KOOPERATİF ORTAKLARININ HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERDE EŞİTLİĞİ
ÖZET : Dava, davacı kooperatif ortağı olan davalıdan, payına düşen genel gider bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davalı ise, davacı kooperatifte bulunan konutunun, genel kurul kararı uyarınca kendisine bitmiş halde teslim edilmesi gerektiğinden, genel giderlere katılma borcunun bulunmadığını savunmuştur.
Somut uyuşmazlıkta da, davalının arsa alımı için davacı kooperatife borç para verdiği, davacı kooperatifin de yapılan genel kurul toplantılarında, alacağına karşılık olmak üzere davalıya bitmiş bir villa vermeyi kararlaştırdığı anlaşılmaktadır. Davalının ortaklığa alınmasındaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra davalıdan üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de, kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğuna engel değildir.
KARAR : Davacı vekili, davalının 27.06.1992 ve 13.11.1993 tarihli genel kurul kararlarına dayanarak müvekkili kooperatife ait 50 no'lu villanın maliki olduğunu, ancak davalının da diğer ortaklar gibi genel giderlerden ve arsa alımından payına düşen meblağdan sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, ( 6.000.000.000 ) TL'nın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı kooperatifin 13.11.1993 tarihli genel kurul toplantısında, müvekkiline `bitmiş bir villa verilmesinin` kararlaştırıldığını, ancak tamamlanıp teslim edilmediğini, dolayısıyla müvekkilinin hiçbir gidere katılma borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, dava konusu villanın inşaatının bitimine kadar geçen sürede tahakkuk ettirilecek ortak giderlerin davacıdan istenmemesi gerektiği, zira anlaşmanın bitmiş bir villa üzerinden yapıldığı ve ancak villanın tesliminden sonra tahakkuk ettirilecek ortak giderlerin talep edilebileceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacı kooperatif ortağı olan davalıdan, payına düşen genel gider bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davalı ise, davacı kooperatifte bulunan konutunun, 13.11.1993 tarihli genel kurul kararı uyarınca kendisine bitmiş halde teslim edilmesi gerektiğinden, genel giderlere katılma borcunun bulunmadığını savunmuştur.
Dairemizin uygulamasına göre, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 23. maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumda olduklarından, bu ilkenin dışına çıkılmak istendiği taktirde, bu hususun genel kurul gündemine alınarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunulması veya genel kurulun yapılan uygulamayı benimsemiş olması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta da, davalının arsa alımı için davacı kooperatife borç para verdiği, davacı kooperatifin de 1992 ve 1993 tarihlerinde yapılan genel kurul toplantılarında, alacağına karşılık olmak üzere davalıya bitmiş bir villa vermeyi kararlaştırdığı anlaşılmaktadır. Davalının ortaklığa alınmasındaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra davalıdan üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de, kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğuna engel değildir.
Hits: 17323