YAPI DENETİMİ RAPORU
~ 18.09.2011 ~
1999 depremleri sonrası yapı denetimindeki eksiklik ve aksaklıklar gündeme gelmiş ve bu alanda yeni yasal düzenlemelere gidilmiştir. Bu çerçevede yapılan ilk düzenleme 10 Nisan 2000 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “595 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” dir.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığındaki hazırlık sürecinde görüş ve önerilerimizin dikkate alınmadığı, katkımızın sağlanamadığı 595 sayılı KHK, içerdiği olumsuzluklardan dolayı yoğun eleştirilere konu olmuş ve 595 sayılı KHK’nin iptali yönünde TMMOB tarafından çalışmalar sürdürülmüştür. Konu ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmüş, Anayasa Mahkemesi 24.05.2001 tarihli iptal kararını “özel mülkiyete müdahale mahiyetindeki bir düzenlemenin kararname ile yapılamayacağı” gerekçesine dayandırmıştır.
595 sayılı KHK’nin iptalinin ardından, dönemin hükümeti tarafından aceleyle, gene ilgili tarafların ve özellikle Odamızın görüşleri dikkate alınmadan hazırlanan 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu 29.07.2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
4708 sayılı yasaya ilişkin eleştiriler hukuki girişimlerle sürdürülmüş, dönemin ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılmış, ancak dava olumlu sonuçlanmamıştır. Yasanın uygulama yönetmeliğine yönelik açılan davalar ise sürmektedir.
4708 sayılı yasa uyarınca 19 ilde iki yıldır yürürlükte olan uygulama, yasanın sakıncalarını ve yetersizliklerini daha da açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bugün Bakanlık da dahil ilgili tarafların tümü, yapı denetim sisteminde kapsamlı bir değişiklik ihtiyacı olduğu görüşünde birleşmektedir.
Yapı denetimi alanında yeni bir yasal düzenleme değişikliği yapılırken, yukarıda özetlediğimiz süreçte yaşanan deneyimler ışığında aşağıdaki konular dikkate alınmalıdır:
1. Yapı denetimi ve genel olarak yapı üretim sürecinde uygulanacak politikalar, getirilecek düzenlemeler, ilgili tarafların (Bakanlık, meslek odaları, müteahhitlik meslek kuruluşları, sigorta temsilcileri,…) katılımı ile oluşturulacak güvenilir bir diyalog ortamında görüşülmeli, geliştirilmelidir.
2. Ülkemizde % 67’ye ulaşan kayıt dışı yapılaşma ve bunları meşrulaştıran İmar Afları uygulamaları terk edilmelidir. Yasa ve yönetmeliklere uymayan ve ruhsata bağlanmamış hiçbir yapı inşa edilmemelidir. İmar Kanununa aykırı inşa edilmiş her türlü yapıya; yol, elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi altyapı hizmetlerinin verilmesi yasal değildir; kesinlikle önlenmelidir. Bu durumdaki yapıların mülk edinilmesi, alınıp satılması durdurulmalıdır. İmar Kanununa bu konuda caydırıcı nitelikteki yaptırımlar eklenmelidir.
3. Yapı denetiminin ülke genelindeki bütün yapılar için geçerli olması sağlanmalıdır. Ayrıca mevcut yasada kapsam dışı bırakılan tüm kamu ve askeri yapılar bu denetim kapsamına alınmalıdır. Gizliliği gerektiren yapılar için özel kurallar getirilmelidir.
4. Yapı denetimi fiziki planlamadan imar koşullarına, tasarımdan uygulamaya, malzeme üreticisinden satıcısına, mal sahibinden müteahhide kadar pek çok farklı unsuru içeren kapsamlı bir süreçtir. Bu nedenle sürecin tamamı ele alınarak yapılandırılmalıdır. Denetim sisteminde yer alan mimar ve mühendislerin formasyon ve standartları belirlenmeli, meslek odalarınca düzenlenecek meslek içi eğitim programlarına katılımları sağlanmalı, mesleki yeterlilikleri belgelenmeli ve bu uygulamaların yasal dayanakları oluşturulmalıdır. Yapı denetim sürecinde ve genel olarak yapı üretiminde meslek odalarının etkin bir konuma getirilmesi sağlanmalıdır. Bu doğrultuda yapı denetim yasası dışında da gerekli yeni yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
5. Proje müelliflerinin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile de tanınan yetki ve hakları, yapı denetim yasasında yer almalı, müellif mimarın mesleki kontrollük yetkisi tanınmalıdır.
6. Yapı ve yapı normları, malzeme standartları, yapı performanslarına ilişkin standartlar, tasarım-projelendirme esasları, yapı denetiminde izlenecek usul ve yöntemler gibi uygulamaya yönelik düzenlemeler ve denetim şartnamelerinin birbirleri ile bağlantıları kurularak gereksinimlere yanıt verecek şekilde geliştirilmelidir. Bu çalışmaların gerçekleştirilmesinde meslek kuruluşlarının, üniversitelerin katkısı sağlanmalı, özellikle bu çalışmaları yürütecek özerk “yapı araştırma enstitüleri” oluşturulmalıdır.
7. Denetim modelinin sadece depreme dayanıklı bina yapımını hedefleyen ve ilgi alanını “betonarme karkas taşıyıcı” ile sınırlayan bir anlayışla kurulması, yapı denetimini olması gereken amacından uzaklaştıran bir yaklaşımdır. Oysa sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir yapıları üretebilmek için, yapının mimari tasarımından gelen, yapı malzeme ve bileşenlerinin niteliği ve kullanışı, yangın, ısı kaybı, gürültü vb. faktörleri dikkate alan bir yaklaşım gereklidir. Yapı denetiminde bu kavramlara işlerlik kazandırılması, mimarlık mesleğinin sorumluluk kapsamı ve çalışma alanı içindedir.
8. Yapı denetimi ve diğer ilgili düzenlemelerin gerçek ihtiyaçlara yanıt verememesinin önemli bir nedeni, yapı üretimindeki ölçek farklılıklarının dikkate alınmamasıdır. Örneğin, sınırlı büyüklükteki bir tek aile konutu ile daha büyük ölçekli yapı üretimi veya karmaşık teknolojiler gerektiren inşaatlar, aynı hükümlere tabi kılınmak istenmiştir. Getirilecek yeni düzenlemelerde bu farklılıkları dikkate alan gerçekçi bir sistem kurulmalıdır.
9. Mal sahibi, proje müellifi, müteahhit ve denetim görevlilerinin çıkar farklılığından kaynaklanan, birbirlerini denetleyici farklı konumları dikkate alınmalı, getirilecek düzenlemelerde bu farklılıkları koruyacak hükümler güçlendirilmelidir. Süreçte taraflar arasındaki yetki ve sorumluluk ilişkileri açıklık ve işlerlik kazanmalıdır.
10. Yapı denetiminin, mesleki yeterlilikleri yasa ile tanımlanmış, çalışma ve ücret koşulları yasa ile belirlenerek güvence altına alınmış, TMMOB’nin ilgili meslek odasına kayıtlı ve bu oda tarafından sicili tutulan; üst denetimi ilgili meslek odaları ve kamu idaresi birimlerinin oluşturduğu organ ve/veya kurul ile yapılan; kamusal bir hizmet olan yapı denetimini münhasıran yapacağı yasa ile belirlenmiş gerçek kişilerin sorumluluğu altında yapılması esastır. Yapı denetim hizmetleri, şirketlerin tüzel kişiliği sorumluluğunda yapılamaz.
11. Yüklenilen sorumlulukların gereği doğabilecek kusur ve hataların maddi karşılığının süratle yerine getirilmesi ve cezai yaptırımların caydırıcılık özelliği taşıyacak nitelikte olması denetim ve yaptırım mekanizmasının süratle işletilmesi sağlanmalıdır.
12. Yapı üretim sürecinin en önemli unsurlarından yüklenicilik/müteahhitlik sistemi ayrıntılı olarak tanımlanmalı ve bu tanımlar ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
13. Yapı üretim sürecinde mutlaka mal sahibi - proje müellifi - yapı denetimcisi - müteahhit - şantiye şefi - yardımcı teknik eleman zinciri var olmalıdır. Mal sahibi, müteahhit ve teknik elemanların görev ve sorumlulukları, yapıların niteliği ve büyüklüğüne göre açıkça tanımlanmalıdır.
14. Denetimle görevli mimar ve mühendislerin mesleki çalışmaları ve genel olarak yapılan yapı denetim işleri, ilçe ve illerde görevlendirilecek kurullar tarafından izlenmeli ve kayıt altına alınmalıdır. İlgili idare ve kuruluşlarla birlikte Oda temsilcilerinin de görev alacağı bu kurullara, işlevlerini etkin olarak yerine getirebilecek olanaklar sağlanmalıdır. Uygulamayı yönlendirecek, gerekli müdahaleleri yapabilecek bu kurullar, merkezde oluşturulacak benzeri bir kurulun eşgüdümünde çalışmalıdır.
15. Yapı denetiminde, denetimcinin mal sahibince belirlenmesi, sistemin tarafsızlığını engellemektedir. Denetimcinin, yapının niteliğine göre, ilgili kuruluş ve Oda temsilcilerinden oluşacak kurullar tarafından görevlendirileceği bir sistem getirilmelidir. Bu görevlendirmenin, Odalar tarafından sicilleri tutulan ve yapı denetimi yapmaya yetkili mimar ve mühendisler arasında adil kriterlere göre yapılması sağlanmalıdır.
16. Yapı üretiminde çalışan mimar ve mühendis dışındaki teknisyen, formen, usta vb. elemanların belirli formasyonlarda olması sağlanmalı, bu formasyonları sürekli güncelleştirilerek belgelenmeli ve bu konu yapı denetiminde dikkate alınmalıdır.
17. Yapı üretim ve denetleme sürecinin önemli bir halkası sigortadır. Bu sigorta yapı üretimindeki bütün mal ve hizmetleri kapsamalıdır. Riskin tanımlanamaması nedeniyle mevcut yasada yer alamayan sigorta, devlet tarafından doğal afet sigortası benzeri bir sistem ile gerçekleştirilebilir.
18. Kamuda denetim yapan tüm mimar ve mühendisler de Odaya zorunlu üye olmalı, denetçiler gibi eğitime katılmalı ve mesleki yeterlilikleri belgelenmelidir. Kamuda eksik mimar ve mühendis kadrolarına ivedilikle gerekli atamalar yapılmalıdır.
19. Getirilecek yeni bir düzenleme ile yapı sürecinin bir anda çözülebilmesi olası değildir. Düzenlemeleri uygulamadaki aksaklıkları da dikkate alarak sürekli izleyecek, geliştirmek için öneri oluşturabilecek bir yapılanma sağlanmalıdır. Böyle bir yapıda ilgili kamu idareleri ile birlikte mimarlık, mühendislik, müteahhitlik meslek kuruluşları, üniversite ve araştırma kuruluşları yer almalıdır (TMMOB MİMARLAR ODASI MERKEZ YÖNETİM KURULU - 16.3.2002)
Hits: 13656