Mülkiyeti hazineye ait Şanlıurfa ili, Karaköprü ilçesi, Karaköprü Mahallesi, 761 parsel sayılı taşınmaz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 15/10/2015 tarihinde onaylanan Adıyaman-Şanlıurfa-Diyarbakır Planlama Bölgesi 1/100.000 Çevre Düzeni Planında kentsel gelişme alanında kalmaktadır.
Dava konusu imar planı değişikliğinden önceki, 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında, söz konusu alan "Sağlık Tesisi, Park, Otopark ve Yol" olarak belirlenmiştir.
1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında ise "Hastane, Park, Otopark ve Yol" olarak işlevlendirilmiştir.
Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün davalı idareye göndermiş olduğu 07/05/2015 tarih ve 3261-3677/11289 Sayılı yazısından; dava konusu taşınmazın Sağlık Bakanlığından ( Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü ) alınan 30/04/2015 tarih ve 4439 Sayılı görüş yazısında belirtilen gerekçeyle özelleştirme kapsam ve programına alındığı anlaşılmaktadır.
Bunun üzerine davalı Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/05/2017 tarih ve 2017/36 Sayılı kararı ile uyuşmazlığa konu taşınmaz, gelişme konut alanı, park, otopark ve yol olarak belirlenmiş ve 02/06/2017 tarih ve 30084 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
06/06/2017 tarih ve 3870 Sayılı davalı idare yazısı ile 3194 Sayılı İmar Kanunun'un 8. maddesi gereğince Büyükşehir Belediyesi tarafından ilana çıkarılmasının istenilmesi üzerine dava konusu imar planı değişiklikleri, 16/06/2017- 17/07/2017 tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
3194 Sayılı İmar Kanunu'nun 5. maddesinde, nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun'un 9. maddesinin 2. fıkrasında: "Belediye hudutları ve mücavir alanlar içerisinde bulunan ve özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve arazilerin, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş, ( Belediye ) alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak imar tadilatları ve mevzi imar planlarının ve buna uygun imar durumlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak suretiyle yürürlüğe girer ve ilgili Belediyeler bu arsa ve arazilerin imar fonksiyonlarını 5 yıl değiştiremezler." kuralına yer verilmiştir.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 9. maddesinde; plan raporunda, planın türü, ölçeği, kapsamı ve özelliğine göre; vizyon, amaç, hedefler ve stratejiler belirlenerek, koruma-kullanma esasları, alan kullanım kararları, yoğunluk ve yapılaşmaya ilişkin konularda planlama esasları ve uygulama ilkeleri, eylem planları, açık ve yeşil alan sistemi, ulaşım, erişilebilirlik ve mekânın etkin kullanılması, gerektiğinde koruma, sağlıklaştırma ve yenileme program, alan ve projelerinin etaplama esasları, alan kullanım dağılımı tablosu gibi hususlarda açıklamalara yer verileceği,
İmar planlarında, bu Yönetmelik'te tanımlanan veya plan gösteriminde bulunan kullanımlardan birden fazla mekânsal kullanımın aynı alanda bir arada bulunması durumunda, uygulamaya yönelik alan kullanım oranları, otopark, yeşil alan ve benzeri sosyal ve teknik altyapı kullanımlarına ilişkin detaylar ile gerektiğinde bağımsız bölüm sayısının, plan raporu ve plan notlarında ayrıntılı olarak açıklanacağı kurala bağlanmıştır.
Aynı Yönetmeliğin 26. maddesinde ise, imar planında verilmiş olan inşaat emsalinin, kat adedinin, ifraz şartlarının değiştirilmesi sonucu nüfus yoğunluğunun artırılmasına dair imar planı değişikliklerinde artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanlarının standartlara uygun olarak plan değişikliğine konu alana hizmet vermek üzere ayrılacağı kurala bağlanmış, Yönetmelik Ek-2 tabloda da farklı nüfus gruplarında asgari sosyal ve teknik altyapı alanlarına ilişkin standartlar belirlenmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden; özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerde ilgili kuruluşlardan gerekli görüş alınmak suretiyle her ölçekteki imar planı değişiklikleri yapmak Başbakanlık Özelleştirme Yüksek Kurulunun yetkisi dahilinde olmakla beraber; bu plan ve plan değişikliklerinin çevre ve imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde yapılması gerektiği kuşkusuzdur.
Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Kanun ile öngörülen yetki doğrultusunda belli bir parsele ya da bir alana yönelik yapılan imar planlarının, çevre imar bütünlüğüne uygun olarak hazırlanabilmesi için, söz konusu imar planları ile alana getirilen nüfus yoğunluğunun hesap edilmesi, ilgili idarelerle gerekli koordinasyon sağlanarak, bu nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanı miktarının yine mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, alanda bu ihtiyacın karşılanması mümkün ise donatıların ayrılması, mümkün değil ise nerede ve nasıl karşılanacağına ilişkin araştırma ve analizlerin yapılması ve yeni kullanım kararının ulaşım altyapısına etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda, uyuşmazlıkta, alanda önceki planda sağlık tesisi olarak ayrılmış iken, yeni planda konut kullanımı getirildiği ve kalıcı bir nüfus artışına sebebiyet verildiği göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu imar planları hazırlanırken, alanda yaşaması öngörülen ek nüfus için gereken sosyal ve teknik altyapı miktarının değerlendirilmesi ve bu nüfusun getireceği ulaşım ve trafik yükü ile etkilerinin dava konusu planın açıklama raporunda detaylı bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Aksi yaklaşımın, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Kanun ile öngörülen yetki doğrultusunda belli bir parsele ya da bir alana yönelik yapılan imar planlarının, çevre imar bütünlüğüne uygun olup olmadığının değerlendirilememesi sonucuna yol açabileceği açıktır.
Bu doğrultuda, Dairece yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda;
"Yürürlükteki mevzuata göre, plan değişikliklerinde yeni planın eki olarak hazırlanacak ayrıntılı değişiklik raporunda, plan değişikliğini zorunlu kılan sebepler ve değişiklikle ulaşılmak istenilen amacın kapsamlı olarak belirtilmesi gerektiği,
Dava konusu alanda yapılan plan değişikliklerinin Plan Açıklama Raporunda; alandaki değişikliğin gerekçesine ilişkin olarak kapsamlı bir açıklamaya yer verilmediği, bu türden bir plan değişikliğini zorunlu kılan nedenlerin, nesnel ve teknik gerekçelere dayandırılarak açıklanmadığı, bu açıdan dava konusu işlemin eksik olduğu,
Yapılan plan değişikliği ile planın iç tutarlılığı büyük ölçüde zedelendiği, ayrıcalıklı bir konumda, özel mülkiyete konu bir konut alanı yaratıldığı,
Dava konusu kararın, alandaki ortak kullanım amaçlı kamusal alan kullanımı kararları ile yoğunluk kararlarının mekânsal dağılımında eşitlik ilkesinin bozulması yol açtığı, ayrıca değişiklikle bölge genelinde mevzuat hükümlerine göre ayrılması gereken asgari sağlık tesis alanları kaldırılmış olduğu, bu nedenlerle, plan değişikliği ile plan bütünlüğü ve planın iç tutarlılığını etkileyebilecek müdahalede bulunulduğu, bu müdahalenin planlama ilkeleri ve şehircilik esaslarına uygun söylenemeyeceği,
Dava konusu alandaki kamuya ait olan sağlıkla ilgili bir sosyal tesis alanı tümüyle kaldırılarak yerine konut kullanımı getirildiği, buna karşılık, mevzuata göre bu tür plan değişikliklerinde eşdeğer yeni alan ayrıması hükmüne rağmen, söz konusu sağlık tesisinin hitap ettiği hizmet etki alanı içinde eşdeğer yeni bir alan da ayrılmadığından yapılan plan değişikliği, ilgili Yönetmeliğin bu konudaki amir hükümlerine uymadığı,
Yönetmelik hükümlerine göre yapılan plan değişikliği ile alana yüklenecek ek nüfus için ayrılması gereken toplam alanın asgari 22.251 m² olması gerektiği, dava konusu planda ise ortak kullanımlar için hiç alan ayrılmadığı, buna göre asgari standartlara göre ek nüfus için ayrılması gereken anılan 22.251 m² toplam alanın dava konusu olmayan çevredeki diğer parsellerden alınması ya da ilgili belediye tarafından istimlak yoluyla sağlanması gerekeceği, her iki yöntemin de adil ve hakça olmadığı gibi mevzuata da aykırı olduğu, dava konusu plan değişikliklerinin kamu yararına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve imar mevzuatına uygun olmadığı" şeklinde tespitlere yer verilmiştir.
Dosyada bulunan plan açıklama raporunun incelenmesi ile bilirkişi raporundaki tespitler değerlendirildiğinde, söz konusu imar planları ile getirilen kullanım kararı sonucu, gelecekte bu alanda yaşaması öngörülen nüfusun ihtiyacı olan donatı alanlarının neler olduğu, plan bütünü içerisinde dava konusu planlar ile öngörülen nüfusa yeterli donatı standartlarının bulunup bulunmadığı, aynı şekilde parsel içerisinde getirilen sosyal ve teknik donatı alanlarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olarak ayrılıp ayrılmadığı ve ulaşım altyapısının yeterli olup olmadığı hususlarında herhangi bir çalışma ya da analizin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı idarece taşınmazın yaklaşık %38 'lik bir kısmının sosyal donatı alanı olarak ayrıldığı belirtilmekte ise de, donatı ihtiyacının sadece park, otopark ve yol kullanımından ibaret olmadığı, uyuşmazlıkta, önceki imar planlarında, sağlık tesisi olarak öngörülmüş bir alanın kaldırılarak konut alanı olarak belirlendiği de göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu planlar yapılırken, sosyal ve teknik donatılar yönünden bütüncül bir yaklaşım izlenerek, alanda öngörülen nüfüs ve ihtiyaç olan altyapı alanlarına yönelik ayrıntılı bir araştırma ve incelemenin ortaya konulması gerektiği kuşkusuzdur.
Öte yandan, alandaki genel planlama konusunda yetkili olan Şanlıurfa Belediye Başkanlığı'nın davalı idareye gönderdiği 18/07/2017 tarih ve 10278277-754 Sayılı yazısında, Şanlıurfa ilindeki nüfus artış hızının ülke ortalamasının üstünde olduğu, ancak imar planları ile oluşan nüfus yoğunluğu artışı için gerekli sosyal ve teknik altyapı ihtiyacının önerilmediği belirtilmektedir.
Bu doğrultuda, dava konusu imar planları ile alanda getirilen nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik donatı alanı miktarının mevzuat ile öngörülen standartlara uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, alanda bu ihtiyacın karşılanması mümkün ise sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılması, mümkün değil ise nerede ve nasıl karşılanacağına ilişkin araştırma ve analizlerin yapılması sonucunda dava konusu imar planlarının hazırlanması gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeksizin onaylanan söz konusu imar planlarının, çevre imar bütünlüğünü bozmayacak nitelikte olduğundan söz edilebilmesine bu haliyle olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, Şanlıurfa ili, Karaköprü ilçesi, Karaköprü Mahallesi, 761 parsel sayılı taşınmaza ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulunun 24/05/2017 tarih ve 2017/36 Sayılı kararı ile onaylanan 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1.000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliğinde hukuka uyarlık görülmemiştir (Danıştay İDDGK. 8.7.2020, 1087/1384).