İÇTİHATLAR
(13. HD. 13.11.2017, 32475/11009): Davacı, davalıdan satın aldığı ürünlerin ayıplı olduğunu ileri sürerek, ürünlerin bedelinin iadesi ya da ürünlerin değiştirilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, yatak odası takımı içinde bulunan gardrobun bedelinin iadesine karar verilmiştir. Gardrobun yanlış montajı nedeni ile sürtünmelerin olduğu ve dolabı deforme ettiği, gardorptaki sürtünmelerin kötü işçilikten kaynaklandığı yapılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporlardan anlaşılmaktadır. Dava konusu yatak odası takımının renk ve model olarak bir takım halinde satılan ürün olması ve umulan faydanın yanı sıra estetik amaçlı olarak da kullanılması hedeflenen bir mal olduğundan tüketicinin ayıplı eşyanın görüntüsüne katlanmasını beklemek doğru olmadığı gibi ayıplı gardrobun iadesinden sonra elde kalan takımın diğer parçalarının da yatak odası takımının renk ve model uyumunun ve estetik görüntüsünün bozulması sebebiyle iadesi ile ödenen bedelin tahsiline karar verilmesi gerekirken…………
(13. HD. 24.5.2018, 23577/6192): Mahkemece, 4077 Sayılı mülga Kanunun 4. maddesinde açık ayıplar bakımından öngörülen 30 günlük ihbar süresinin 6502 Sayılı Kanun'un 10. maddesinde düzenlendiği, tüketicinin sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olmasının kendisinden beklendiği hallerde sözleşmeye aykırılığın söz konusu olmayacağının ifade edildiği, mülga Kanunda açık ayıplar yönünden yer verilmiş olan ihbar süresinin 6502 Sayılı Kanunda öngörülmediği ve sözleşmenin kurulduğu sırada tespit edilmesi mümkün olmayan ayıpların sonradan öne sürülmesinin mümkün kabul edildiği, dolayısıyla tespit edilen ayıpların gizli ayıp mahiyetinde olduğu kabul edilerek, davacının sözleşmeden kaynaklı genel zaman aşımı süresi içinde bu ayıplar dolayısıyla bedel indirimini talep etmesi mümkün görüldüğü gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki; 28.05.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bakılmaksızın, bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Eldeki davada, gerek sözleşme gerekse teslim tarihi itibari ile 4077 Sayılı Kanun'un yürürlükte olduğunun anlaşılmasına göre Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde 4077 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna dair biçimsel koşullar sayılmaktadır.
Ayıp; yasa yada sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği yada olmaması gereken vasıfların olmasıdır.
Malın ayıplı olması halinde taraflara ait hak ve yükümlülüklerin nelerden ibaret olduğu, 4822 Sayılı Kanun'la değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinde düzenlenmiş; ayıbın gizli ya da açık olması halleri için ayrı ihbar süreleri getirilmiş; hatta ayıbın ağır kusur veya hile ile gizlenmesi halinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı, açıkça ifade edilmiştir.
Maddeye göre, tüketici kendisine sağlanan mal ve hizmetle ilgili ayıplı olup olmama konusunda gerekli muayeneyi ( denetimi ) yapacak ve bu muayene sonucu, mal yada hizmetle ilgili saptadığı ayıpları, mal veya hizmetin sağlanmasından itibaren ihbar süreleri içinde, kendisine mal yada hizmet sağlayan sözleşmenin tarafına bildirecektir; bu bildirim ( ayıp ihbarı ) ödevi ihmal edildiğinde, tüketici, ayıba dayalı yasal haklarını kaybedecektir. 6098 Sayılı TBK.'nun bu konudaki 223. ( 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 198/2'de ) maddesinde ifade edildiği gibi, ayıp ihbarının yapılmaması, tüketicinin ifa konusu mal ya da hizmeti, bulunduğu hal üzere kabul ettiği sonucunu doğuracak ve bu yönde gerçekleşen varsayımın aksi, hiçbir suretle kanıtlanamayacaktır. Maddenin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'da gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 Sayılı TKHK'nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK'nun bu konudaki 223. maddeye göre, ( 818 Sayılı BK'nun 198.maddesi ) alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya uygun süre içinde ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirme ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da hemen satıcıya bildirmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. O halde, gizli ayıpların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra hemen ( dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede ), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama ( vasat ) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir.
(15. HD. 25.10.2018,469/4078): Eser sözleşmelerinde ayıplı imalât halinde iş sahibinin seçimlik hakları eserin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme ve bunun sonucu olarak ödediği iş bedelinin istirdadını isteme, eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme, aşırı masraf gerektirmediği takdirde bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere eserin ücretsiz onarılmasını isteme olmak üzere üç tanedir.
Seçimlik hak kullanılıp yükleniciye ulaştırıldıktan sonra seçimlik haktan dönülmesi ve değiştirilmesi mümkün değildir. Ancak çoğun içinde az da vardır ilkesi uyarınca kullanılan seçimlik hakkın şartları oluşmamışsa yüklenici aleyhine daha hafif sonuçlar doğuran haklara göre yüklenici sorumlu tutulabilir. Davacı iş sahibi birleşen davasında eserin ayıplı yapılması sebebiyle eseri reddetmemiş, açıkça seçimlik haklarından bedel indirim hakkını kullanmıştır.
Yine iş sahibi birleşen davasından inşaa edilen duvardaki ayıplardan dolayı fazlaya dair haklarını saklı tutmak kaydıyla bedel indirim miktarı bilirkişilerce belirlendikten sonra ıslah edilmek üzere 6100 Sayılı HMK'nın 109. maddesinde düzenlenen 5.000,00 TL'lik kısmi dava açmıştır.
Mahkemece, Yargıtay bozması da dikkate alınarak 6100 Sayılı HMK'nın 266. maddesi gereğince çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Bozmadan sonra yaptırılan inceleme sonrası alınan bilirkişi raporları özellikle ayıbın niteliği konusunda çelişkili olup bu çelişki ek rapor alınarak ya da 3. bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak alınacak raporla giderilmediği gibi, mahkemece bozmadan sonra ikinci bilirkişi raporuna itibar edilmesinin gerekçesi de açıklanmamıştır.
Bu durumda mahkemece bozmadan sonra alınan raporlar çelişkili olduğu ve itiraz edildiğinden maddi gerçeğin ortaya çıkması için HMK'nın 281/3 maddesi gereğince yeniden oluşturulacak öncekiler dışında konusunda uzman bilirkişisi kurulu marifetiyle, mahallinde keşif de yapılarak eserin ayıplı olup olmadığı, niteliği, birleşen dosya davacısı iş sahibince eser reddedilmeyip bedelde indirim talep edildiği ve kullanılan seçimlik haktan dönülemeyeceğinden ayıp sebebiyle indirilmesi gereken bedelle ilgili önceki raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek biçimde gerekçeli, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp değerlendirilerek, birleşen davanın kısmi dava olduğu ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı da gözetilerek sonucuna uygun karar verilmelidir.