6306 İDARİ YARGI KARARLARI (ÇOK SAYIDA)
Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde bulunan Antalya ili, .... ilçesi, ... mahallesi, 13142 ada, 1 parsel ve 13143 ada, 1 parsel sayılı taşınmazlar 1/25000 ölçekli nazım imar planda spor tesisleri alanıda, 1/5000 ölçekli nazım imar planında semt spor alanı/oyun alanıda, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ise kentsel spor alanıda kalmakta iken Vakıflar Genel Müdürlüğünün başvurusu üzerine, 30/01/2015 tarihli 97 ve 98 Sayılı Antalya Büyükşehir Belediyesi Meclis Kararları ile onaylanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planı değişikliği ile "1-Bu plan plan hükümleri ve plan açıklama raporu ile bir bütündür. 2-3194 Sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümlerine uyulması zorunludur. 3- Bu alanda açık veya kapalı otoparklar ile seyirci ve sporcuların ihtiyacına yönelik konaklama, büfe, lokanta, pastane, çayhane ve spor faaliyetlerine ilişkin ticari üniteler yer alabilir, 4-Emsal 0,60'dır. İnşaat alanının %70'i spor amaçlı kullanımlar için ayrılacaktır." plan notları eklenmiştir. Davalı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığınca askıya çıkarılan imar planı değişikliğine karşı davacı tarafından yapılan itirazın reddedilmesi üzerine plan değişikliğinin onaylanmasına ilişkin 30/01/2015 tarihli 97 ve 98 Sayılı Antalya Büyükşehir Belediyesi Meclis Kararlarının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
3194 Sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde, nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak tanımlanmıştır.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 14. maddesinin 2. fıkrasının ( b ) bendinde "Spor ve oyun alanları: Spor ve oyun ihtiyacı karşılanmak, spor faaliyetleri yapılmak üzere imar planı kararı ile kent, bölge veya semt ölçeğinde ayrılan açık ve kapalı tesis alanlarıdır. Bu alanlarda açık veya kapalı otoparklar ile seyirci ve sporcuların ihtiyacına yönelik, büfe, lokanta, pastane, çayhane ve spor faaliyetlerine ilişkin ticari üniteler yer alabilir." hükmü yer almıştır. Ancak Danıştay Altıncı Dairesinin 25/12/2018 tarihli ve E:2013/6220, K:2018/10656 Sayılı kararıyla anılan Yönetmeliğinin 14. maddesinin 2. fıkrasının ( b ) bendindeki "...büfe, lokanta, pastane, çayhane ve spor faaliyetlerine ilişkin ticari üniteler,.." ifadesinin "fıkra metni incelendiğinde, ne spor ve oyun alanı kullanımının büyüklüğü ne de hitap ettiği yerleşim birimi ölçeği yönünde bir kriter belirlenmediği gibi yapımına müsaade edilen ticari ünitelerin spor ve oyun alanları içerisinde kaplayabileceği en fazla alan miktarının oransal olarak kısıtlanmadığı, bu durumun özelikle mahalle ölçeğinde konumlandırılan ve zaten sınırlı yüzölçüme sahip "spor ve oyun" alanlarının, orantısız bir şekilde daralması ve asli fonksiyonundan uzaklaşması sonucunu doğurabileceği fıkra metnindeki bu karmaşanın çözümü için, öncelikle sözkonusu tesislerin yapımının mümkün olduğu alansal ya da fonksiyonel büyüklüğe sahip nitelikteki spor ve oyun alanı kavramının ortaya konulması, akabinde plan kararı ile getirilen asli kullanım kararının, baskın kullanımını bertaraf etmeyecek şekilde yapımının mümkün olduğu hususunun, somut kriterleri belirtilerek ( spor ve oyun alanları içerisinde kaplayacağı an fazla yüzde ) fıkra metnine işlenmesi gerekirken, mevcut haliyle eksik düzenlendiği" gerekçesiyle iptaline karar karar verilmiştir.
Bu yönetmeliği yürürlükten kaldıran ve 03.07.2017 ve 30113 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 69.maddesinin 2.fıkrasında, " Bu Yönetmeliğin birinci, ikinci, altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu bölümleri, geçici maddeleri ile 19. ve 20. maddelerinde yer alan hükümler, planlarla ve ilgili idarelerce çıkarılacak yönetmeliklerle değiştirilemez ve planlarda bu hükümlere aykırı olarak getirilecek hükümler uygulanamaz." hükmüne, 4. maddesinin 1. fıkrasının ( vvv ) bendinde "Spor ve oyun alanları: Spor ve oyun ihtiyacı karşılanmak, spor faaliyetleri yapılmak üzere imar planı kararı ile kent, bölge veya semt ölçeğinde ayrılan açık ve kapalı tesis alanlarını, 1 ) Stadyum: Uygulama imar planı kararı ile futbol ve benzeri spor müsabakaları için üzeri açık veya kapalı olarak inşa edilen, bünyesinde, yapılan spora ve sporculara ilişkin tesislerin yanı sıra açık ve kapalı otopark, idari, sosyal ve kültürel tesisler ile lokanta, pastane, çayhane, çarşı, alışveriş birimleri, büfe gibi mekân, yapı veya tesisler bulunabilen, planla açıkça belirtilmek ve tescile konu edilmemek kaydıyla stadyum projesi bütünlüğü içerisinde yol ve meydanların altını da kapsayabilen kompleksleri" hükmüne, 19.maddesinin 1.fıkrasının ( d ) bendinde, "Spor ve oyun alanları: Bu alanlarda; 1 ) Açık veya tabii veya tesviye edilmiş zeminin altında olmak üzere kapalı otoparklar, 2 ) Kat irtifakı ve kat mülkiyetine konu edilmeksizin ve ticari ünitelerin toplam alanı, spor tesisi alanının % 20'sini geçmemek koşuluyla seyirci ve sporcuların ihtiyacına yönelik, büfe, lokanta, pastane, çayhane ve spor faaliyetlerine ilişkin ticari üniteler yapılabilir." hükümleri yer almaktadır.
5216 Sayılı Kanun'un 7. maddesinin 1. fıkrasının ( c ) bendinde, kanunlarla büyükşehir belediyesine verilmiş görev ve hizmetlerin gerektirdiği proje, yapım, bakım ve onarım işleriyle ilgili her ölçekteki imar plânlarını, parselasyon plânlarını ve her türlü imar uygulamasını yapmak ve ruhsatlandırmak büyükşehir belediyesinin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Dava konusu işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 14. maddesinin 2. fıkrasının ( b ) bendindeki "...büfe, lokanta, pastane, çayhane ve spor faaliyetlerine ilişkin ticari üniteler,.." ifadesi Danıştay Altıncı Dairesince iptaline karar verildiğinden, 03/07/2017 tarihli ve 30113 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği uyarınca uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Bu durumda dava konusu 1/1000 ve 1/5000 ölçekli imar planı değişikliği ile hazırlanan plan notlarında ticari ünite olarak kabul edilen konaklama fonksiyonu Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde düzenlenen spor ve oyun alanlarında yapılabilecek ticari üniteler arasında sayılmadığından, yönetmeliğe aykırı olarak plan notuyla konaklama fonksiyonunun getirilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Ayrıca Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 19. maddesinin 1. fıkrasının ( d ) bendinde spor ve oyun alanlarında yapılacak ticari ünitelerin toplam alanının spor tesisi alanının %20'sini aşamayacağı hükme bağlanmış olduğundan, "İnşaat alanının %70'i spor amaçlı kullanımlar için ayrılacaktır" plan notunun da anılan yönetmeliğe aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan dava konusu işlemler ( askı süreci dahil ) davalı ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yapıldığından söz konusu plan değişikliği sürecine katılmayan davalı .... Belediye Başkanlığının hasım mevkiinden çıkarılması, dava konusu işlemin iptali halinde menfaati etkilenebilecek olan uyuşmazlığa konu taşınmazların maliki olan Vakıflar Genel Müdürlüğüne davanın ihbarı gerekmektedir (Danıştay 6. Dairesi, 24.2.2020, 5027/2280)
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY : İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, F21D24C4A-4B pafta, 1390 ada, 4 parsel sayılı taşınmaz 13.04.2013 onay tarihli 1/5000 ölçekli Esenyurt TEM Güneyi Nazım İmar Planında "kısmen enerji nakil hattı, kısmen T4 konut+ticaret alanı yoğunluk: 600 ki/ha" olarak belirlenmiştir. Anılan plandan sonra 12.07.2013 onay tarihli 1/1000 ölçekli Esenyurt TEM Güneyi 4. Etap Uygulama İmar Planı kabul edilmiş bu planda da, dava konusu taşınmazın "kısmen enerji nakil hattı, ( TAKS=0,40 ve KAKS=2,50 ) kısmen konut+ticaret alanı"nda kalmıştır. Söz konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı 13.09.2013 - 13.10.2013 tarihleri arasında askıya çıkartılmıştır. Bahse konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planına dayanılarak mezkur taşınmazda 11 adet blok, 14 adet ev inşa edilmesi için Esenyurt Belediye Başkanlığınca 23.12.2013 tarih ve 2013/21495 Sayılı yapı ruhsatı düzenlenmiş, bu yapı ruhsatında şantiye şefi değişikliği yapıldığından 13.08.2014 tarih ve 2014/26404 Sayılı tadilat ruhsatı düzenlenmiştir. Daha sonra anılan 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında gösterilen enerji nakil hattının kaldırılması amacıyla ilgili kurum görüşleri doğrultusunda hazırlanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği Esenyurt Belediye Meclisinin 10.04.2015 tarih ve 53 Sayılı kararı ile kabul edilmiş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 16.09.2015 tarih ve 1330 Sayılı kararı ile onaylanmış, 25.11.2015 - 25.12.2015 tarihleri arasında askıya çıkartılmıştır. Söz konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile anılan parselin üzerinden geçen enerji nakil hattının iptal edildiği ve enerji nakil hattı boyunca yapı yükseklik sınırı getirilen bölümlerdeki bu sınırlamaların kaldırıldığı, bu planda yapılaşma koşullarında bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından, anılan taşınmazda yapılacak inşaat ile semt sakini olarak sosyal donatı ve yeşil alan miktarının azalacağı, vadi silüetinin yok olacağı, güneş ışığından yararlanmanın imkansız hale geleceği iddialarıyla 13.08.2014 tarih ve 2014/26404 Sayılı yapı ruhsatının iptali istemiyle 16.12.2015 tarihinde Esenyurt Belediye Başkanlığına yapılan itirazın zımnen reddi üzerine anılan yapı ruhsatının ve bu ruhsatın dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle 17.03.2016 tarihinde görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun "Amaç" başlıklı 1.maddesinde, "Bu Kanun, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir." hükmüne,
Aynı Kanunun "Genel esas" başlıklı 3.maddesinde, "Herhangi bir saha, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılamaz." hükmüne,
Yine, "Tanımlar" başlıklı 5.maddesinde, "Nazım İmar Planı; varsa bölge planlarının mekâna ilişkin genel ilkelerine ve varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerini, nüfus yoğunlukları ve eşiklerini, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, plan hükümleri ve raporuyla beraber bütün olan plan, Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır." şeklinde tanımlanmıştır.
İşlem tarihinde yürürlükte olan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin "Yapı düzenine ait tanımlar" başlıklı 16.maddesinde;
"Taban alanı kat sayısı ( TAKS ): Taban alanının imar parseli alanına oranıdır. Taban alanı kat sayısı, arazi eğimi nedeniyle tabii veya tesviye edilmiş zeminin üzerinde kalan tüm bodrum katlar ile zemin kat izdüşümü birlikte değerlendirilerek hesaplanır. Uygulama imar planında çekme mesafeleri verilip TAKS verilmemiş ise çekme mesafelerine, bina cephe hatlarına ve ilgili imar yönetmeliklerine göre uygulama yapılır."
"Yapı inşaat alanı: Işıklıklar ve avlular hariç olmak üzere, bodrum kat, asma kat ve çatı arasında yer alan mekânlar, çatı veya kat bahçeleri, çatıda, katta ve zemindeki teraslar, balkonlar, açık çıkmalar ile binadaki ortak alanları dahil yapının inşa edilen bütün katlarının alanıdır."
"Kat alanı kat sayısı ( KAKS ) ( Emsal ): Yapının katlar alanı toplamının imar parseli alanına oranından elde edilen sayıdır. İmar planlarında emsal hesabının, brüt veya net parsele göre belirleneceğine ilişkin hüküm bulunmaması halinde uygulamalar net imar parseli alanına göre yapılır. Emsalin brüt alandan belirlenmesi halinde kamuya ayrılan alanların bedelsiz terk edilmesi şarttır. Kamuya ayrılan kısımları bedelsiz terk edilmeyen alanlarda parselin brüt alanı üzerinden emsal hesabı yapılarak ruhsat düzenlenemez. Katlar alanına;
Açık yüzme havuzları ( ... ),
Bütün cepheleri tamamen toprağın altında ve yapı yaklaşma sınırı içinde kalan katlarda yer alan ve tek başına bağımsız bölüm oluşturmayan veya bir bağımsız bölümün eklentisi veya parçası olmayan ve toplamda katlar alanının % 10`unu ve 3000 m2`yi aşmayacak şekilde düzenlenen; ortak alan niteliğindeki jimnastik salonu, oyun ve hobi odaları, yüzme havuzu, sauna gibi sosyal tesis ve spor birimleri, ( ... )
Bütün cepheleri tamamen tabii zeminin altında kalan bodrum katlarda yer alan ve toplamda katlar alanının %5`ini aşmayan ortak alan depolar, ( ... )
Daha sonradan hafredilerek açığa çıkması mümkün bulunmayan bina cephelerinde ilave kat görünümüne neden olmayan bütün cepheleri tamamen tabii zeminin altında kalan bodrum katlarda yer alan ve tek başına bağımsız bölüm oluşturmayan; konut kullanımlı bağımsız bölümün bağımsız bölüm bürüt alanının %20`sini, ticari kullanımlı bağımsız bölümün bağımsız bölüm bürüt alanını aşmayan depo amaçlı eklentiler, ( ... ) dahil edilmez.
Kat yüksekliği: Binanın herhangi bir katının döşeme üstünden bir üstteki katının döşeme üstüne kadar olan mesafesidir. Kat yükseklikleri uygulama imar planında daha fazla belirlenmemiş ise genel olarak; ticaret bölgelerinde ve zemin kat ticaret olarak belirlenen yerlerde zemin katlarda 4.50 m., asma katlı zemin katlarda 5.50 m; diğer katlarda 3.80 m., konut bölgelerinde ise zemin katlarda 4.00 m., asma katlı zemin katlarda 5.50 m., diğer katlarda 3.50 m. kabul edilerek uygulama yapılabilir. ( ... )" düzenlemesine,
Aynı Yönetmeliğin "Bina yükseklikleri" başlıklı 29.maddesinde;
"İmar planlarında kat adetleri belirtilmemiş yerlerde bina yükseklikleri ve bunlara tekabül eden kat adetleri aşağıda gösterilen miktarları aşmamak üzere tespit olunur. İmar planına göre genişliği:
( 7,00 ) m.‘ye kadar olan yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 2‘den fazla,
( 7,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 3‘den fazla,
( 10,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 4`den fazla,
( 12,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 5`den fazla,
( 15,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 6`dan fazla,
( 18,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 7‘den fazla,
( 20,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 8`den fazla,
( 25,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 10`dan fazla,
( 30,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 12‘den fazla,
( 35,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 14‘den fazla,
( 40,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 16`dan fazla,
( 50,00 ) m. ve daha geniş yollarda: Bina kat adedi bodrum hariç 18‘den fazla,
olamaz. Ancak ( 10,00 ) m. ve daha geniş yollarda 3,00 m.`den fazla ön bahçe mesafesi bulunan parsellerde fazladan her 2 m.`lik ön bahçe mesafesi için kat adedine 1 kat ilave yapılabilir. ( ... )" düzenlemesine yer verilmiştir.
14.06.2014 tarih ve 29030 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin "İmar planı ilkeleri" başlıklı 21.maddesinin 10.fıkrasında; "İmar planlarında Ticaret+Konut, Ticaret+Turizm+Konut, Turizm+Ticaret karma kullanım alanlarında konut kullanımına da yer verilmesi halinde, konut kullanım oranları belirtilerek, konut kullanımının gerektirdiği sosyal ve teknik altyapı alanlarının ayrılması zorunludur. İmar planlarında konutun yer aldığı karma kullanımlarda konut kullanım oranının belirtilmediği hallerde en fazla % 30 konut kullanabileceği varsayılır." düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usule ilişkin:
Davacının menfaati yönünden; İdari bir karar münhasıran davacıyı etkileyebileceği gibi uyuşmazlığın niteliğine göre vatandaş veya semt sakini sıfatıyla da iptal davası açılabilmesi hukuken olanaklıdır. Nitekim, çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda subjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
Öncelikle açılacak davada, menfaat ihlalinin dayanağının dava konusu işleme yönelik iddia ve itirazlarla bağlantılı olacak biçimde açıkça ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda, dava açma ehliyetinin varlığının belgelendirilmesi, diğer bir ifade ile ileri sürülen menfaat ihlaline uyumlu olarak mülkiyet ve yerleşim durumunu gösteren belgelerin elde edilmesi suretiyle Bölge İdare Mahkemesince davacının menfaatinin ortaya konulması ve uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, davacının "Mernis" kaydından alınan güncel ikametgah adresinin de Esenyurt İlçesi, Akevler Mahallesi olduğu, dava konusu taşınmazın da Esenyurt İlçe sınırları içerisinde yer aldığı görülmektedir.
Dava açma süresine ilişkin; Davacının söz konusu yapı ruhsatını öğrendiğini beyan ettiği tarihten daha önce bir tarihte davacının anılan yapı ruhsatına muttali olduğunun davalı idare tarafından ispatlanamadığı da görülmekte olup mezkur yapı ruhsatının 23.12.2013 tarihinde, tadilat ruhsatının ise 23.08.2014 tarihinde düzenlendiği ve inşaatın yapımına başlandığı, semt sakini sıfatıyla anılan yapı ruhsatının ve dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle açılan davada süre aşımı bulunup bulunmadığı hususunun Bölge İdare Mahkemesince çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Esasa ilişkin:
Dairemizin E:2013/6220 Sayılı dosyasında, görülen uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınması gereken içerisinde Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin emsal harici değerlendirilen alanları düzenleyen 16.maddesiyle bina yüksekliğine ilişkin düzenlemeler getiren 29.maddesinin de dahil olduğu anılan Yönetmeliğin bir kısım düzenlemelerinin iptali istemiyle Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına karşı açılan davada, Dairemizin 25/12/2018 tarih ve E:2013/6220, K:2018/10656 Sayılı kararıyla anılan Yönetmeliğin taban alanına dahil edilmeyen kısımlara ilişkin olarak düzenlenen 16.maddesinde;
"Açık havuz" ibaresine yönelik olarak;
Yüzme havuzları niteliği gereği, hem taban alanı hem de KAKS hesabında değerlendirilmesi gereken kullanımlar olmasına karşın, peyzaj düzenlemelerinde kullanılan süs havuzlarının, bu türlü hesaplamalara dahil edilmemesinin olanaklı olduğunun kabulü gerekmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklama çerçevesinde uyuşmazlık incelendiğinde, taban alanı hesabından ayrık tutulan havuz yapısının kullanım şeklinin açıkça belirtilmesinin zorunlu olmasına karşın, "açık havuz" tabiriyle yetinilerek, kullanım türünün muğlak bırakıldığı, bu haliyle uyuşmazlık konusu ifadenin "süs havuzu" olduğunun belirtilmesi suretiyle belirsizliğin giderilmesi gerekirken, bu yönde bir açıklama yapılmaksızın kabul edilen yönetmeliğin bu kısmı müphem bırakılmıştır.
Bu durumda, dava konusu bendin bu kısmında eksik düzenleme nedeniyle imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Yine, emsal harici bırakılan alanları düzenleyen 16.maddesinde;
"Bütün cepheleri tamamen toprağın altında kalan katlarda yer alan ve tek başına bağımsız bölüm oluşturmayan veya bir bağımsız bölümün eklentisi veya parçası olmayan; ortak alan veya binaya ait jimnastik salonu, oyun ve hobi odaları, yüzme havuzu, sauna gibi sosyal tesis ve spor birimleri," kısmına ilişkin olarak;
İmar parseli içinde bağımsız bölüme veya kata olmasa da, yapı bütünlüğü içinde ortak alan kullanımı olarak kapalı alan kullanımı sağlandığı ayrıca yapı ve nüfus yoğunluğuna sebebiyet vereceği açık olan söz konusu bölümlerin, emsal hesabında değerlendirilmesi gerektiği, alan hesabına dahil edilmemesini gerektirir bir neden bulunmadığı anlaşıldığından, bend hükmünde imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
"Bütün cepheleri tamamen toprağın altında kalan bodrum katlar ile kısmen açıkta kalan bodrum katlarının en altındaki tavan döşeme kotu yol kotunun altında olan ve yola cephesi bulunmayan bodrum katında yer alan ve tek başına bağımsız bölüm oluşturmayan; yapı inşaat alanının %5'ini aşmayan ortak alan depolar, konut kullanımlı bağımsız bölümün bağımsız bölüm bürüt alanının %20'sini, ticari kullanımlı bağımsız bölümün bağımsız bölüm bürüt alanını aşmayan depo amaçlı eklentiler,"kısmına ilişkin olarak;
Yönetmeliğin değişiklik öncesi halinde, uyuşmazlık konusu "depo" bölümleri, herhangi bir istisnaya yer verilmeksizin emsal hesabı içerisinde değerlendirilmesi gereken alanlar olarak açıkça belirtilmiştir.
İmar parseli içinde tek başına bağımsız bölüm oluşturmasa dahi, ister yapı bütünlüğü içinde ortak alan kullanımı olarak, isterse bağımsız bölümün eklentisi olarak imal edilsin, kapalı alan kullanımı sağlandığı ayrıca yapı ve nüfus yoğunluğuna sebebiyet vereceği açık olan söz konusu bölümlerin, tamamının emsal hesabında değerlendirilmesi gerektiği, alan hesabına kısmen veya tamamen dahil edilmemesini gerektirir bir neden bulunmadığı anlaşıldığından, bend hükmünde imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Yine, bina yüksekliğine ilişkin düzenlemeler getiren 29.maddesine ilişkin ise,
Bent hükmünde yer alan yol genişliği, kat adedi tablosununa yönelik olarak;
Uyuşmazlık ele alındığında, yapılar için dikey limitlerinin belirlenmesi adına yalnız kat adedi sınırlamasına yer verilmesinin eksik kaldığı, parsellerin cephe aldığı metre cinsinden yol en kesitleriyle ilişkili olarak, kat adedi ile birlikte en fazla yüksekliğin de metre cinsinden tabloda belirtilmesinin zorunlu olduğu açıktır.
Bu durumda, yönetmelik değişikliğinin dava konusu edilen bu kısmında imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
-"Ancak ( 10,00 ) m. ve daha geniş yollarda 3,00 m.'den fazla ön bahçe mesafesi bulunan parsellerde fazladan her 2 m.'lik ön bahçe mesafesi için kat adedine 1 kat ilave yapılabilir." kısmına ilişkin olarak;
İmar planları ile belirlenmesi gereken kat sayısı ve yapılaşma koşullarının, zorunlu olarak bırakılması gereken ön bahçe mesafesi kriter alınarak, yönetmelik eliyle artırılmasına gerektirir haklı bir neden görülemediği gibi mekansal alanlarda belirsizliğe, yapı ve nüfus yoğunluğuna sebebiyet veren değişikliğin şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarıyla bağdaşır bir yönü de bulunmamaktadır. Bu haliyle yönetmelik hükmünde imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır." gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Uyuşmazlığa konu olayda, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı yönünden, anılan parselin KAKS:2,50 inşaat alanına sahip T4 konut+ticaret alanına ayrıldığı ancak çevresinde bulunan tüm parsellerin T2 konut+ticaret KAKS:2,00 yoğunluk değerine sahip olduğu görülmekte olup anılan parseldeki bu emsal artışının diğer bir ifadeyle mezkur taşınmaza ayrıcalık tanınmasının gerekçesinin davalı idarelerce ortaya konulamadığı açıktır.
İdare Mahkemesince karara dayanak alınan bilirkişi raporunun ve dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, yapı ruhsatına yönelik olarak ise, anılan taşınmazın 56.880,95 m2 büyüklüğe sahip olduğu, alanda yürürlükte bulunan 1/1000 ölçekli uygulama imar planında TAKS:0,40; KAKS:2,50 olarak belirlendiği, bina yüksekliğinin ve kat adedinin belirlenmediği, imar planında belirlenen TAKS oranına göre anılan parselde inşa edilecek yapının en fazla 22.752,00 m2 büyüklüğe sahip olabileceği ancak mevcut yapının imar planına aykırı olarak 29.992,23 m2 taban alanına sahip olduğu, yine imar planında belirlenen KAKS oranına göre anılan parselde inşa edilecek yapının toplam inşaat alanı büyüklüğünün 142.200,00 m2 olabileceği, ancak mevcut yapının yine plana aykırı şekilde toplam inşaat alanının 253.197,67 m2 olduğu, sadece inşa edilen blokların plana göre hesaplanan inşaat alanı ( 140.069,00 m2 ) ile mevcut hali ( 180.573,00 m2 ) arasında yaklaşık 40.000,00 m2 fark olduğu görülmektedir. Bu farkın imar planına aykırı olarak yapı yoğunluğunu yaklaşık %30 oranında artırdığı izahtan varestedir.
Öte yandan, yine dava dosyasından anlaşıldığı üzere, inşa edilen yapı içerisindeki 2.060,12 m2 inşaat büyüklüğüne sahip içeriği belirsiz sosyal tesis alanının, 545,075 m2 inşaat büyüklüğüne sahip havuz alanının, 70.018,87 m2 inşaat alanına sahip bodrum katlar olarak belirlenen içerisinde deponun da bulunduğu alanların imar mevzuatının hilafına olacak şekilde emsal alanına dahil edilmediği böylece yapı yoğunluğunun imar planına aykırı olarak arttırıldığı anlaşılmıştır.
Diğer taraftan, anılan parselin cephe aldığı yolun 30 m. olduğu ve dava konusu yapı ruhsatının düzenlendiği tarihte bulunan mevzuat hükümlerine göre mezkur taşınmaz üzerinde inşa edilecek yapıların en fazla 12 kat olabileceği ortada iken mevzuata aykırı ve yapı ile nüfus yoğunluğunu artıracak şekilde 22 - 31 kat aralığında ve 74 m. ile 104 m. yüksekliğinde 11 adet blok inşa edildiği görülmüştür.
Ayrıca dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planında anılan taşınmazın konut+ticaret alanında kaldığı ve imar planında konut kullanım oranının belirtilmediği, bu kapsamda Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği gereği en fazla % 30 konut kullanabileceği varsayıldığı halde, dava dosyasından anlaşıldığı üzere anılan mevzuata aykırı olacak şekilde davaya konu yapının %92 oranında konut olarak inşa edildiği görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve yapı ruhsatının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına ve imar mevzuatına aykırı olduğu görüldüğünden dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmesi gerekirken davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY : Kayseri İli, ... İlçesi, .... Mahallesi, 2 pafta, 95 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanda 3194 Sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca ... Belediye Encümeninin 17.10.2006 tarih ve 41/635 Sayılı kararı ile onaylanan parselasyon işlemi yapılmıştır. Bu parselasyon sonucunda 4630 ada, 1 ve 2 Sayılı imar parselleri oluşmuş ve davacı M. D.'ın 4350 m2 büyüklüğündeki kadastral parseli üzerinden %40 düzenleme ortaklık payı kesilerek 2613 m2 hisse miktarı ile 12.061 m2 alana sahip 4630 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz tahsis edilmiştir. Sonrasında 4630 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapılardan dolayı yeniden parselasyon yapılması zorunluluğu doğduğu gerekçesiyle 3194 Sayılı İmar Kanununun 18.maddesi ve 2981 Sayılı Kanun'un Ek-1.maddesi uyarınca ... Belediye Encümeninin 26.08.2014 tarih ve 32/746 Sayılı kararı ile kabul edilen ve ....Büyükşehir Belediye Encümeninin 03.09.2014 tarih ve 2014/1016 Sayılı kararı ile onaylanan ikinci parselasyon işlemi yapılarak 11.09.2014 - 13.10.2014 tarihleri arasında askıya çıkartılmıştır. Bu parselasyon sonucunda davacı M. D.'a 8485 m2 büyüklüğe sahip 4630 ada, 4 Sayılı imar parselinden 2613 m2 hisse tahsis edilmiştir. M. D. tarafından müstakil imar tahsisi mümkün olduğu halde hisseli tahsis yapılmasının mağduriyetine sebep olduğu iddiasıyla 22.09.2014 tarihinde davalı idareye yapılan itirazın zımnen reddi üzerine 07.11.2014 tarihinde anılan parselasyon işleminin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun "Arsa ve Arazi düzenlemesi" başlıklı 18. maddesinde; "İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır. ( ... )" hükmüne yer verilmiştir.
2981 Sayılı Kanun'un Ek 1.maddesinde ise, "İmar planı olan yerlerde, 09/05/1985 tarih ve 3194 Sayılı İmar Kanununun 18. maddesi gereğince arsa ve arazi düzenlemelerinde, binalı veya binasız arsa ve arazilere bu Kanundan önce özel parselasyona dayalı veya hisse karşılığı satın alınan yerler dikkate alınarak müstakil, hisseli parselleri veya üzerinde yapılacak binaların daire miktarları göz önünde bulundurularak kat mülkiyeti esasına göre arsa paylarını sahipleri adlarına re'sen tescil ettirmeye, valilik veya belediyelerin yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.
İmar Kanununun 18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlenmesi İle İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "Düzenleme Sahalarının Tesbiti Esasları" başlıklı 5. maddesinde, "Belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler, belediye encümeni kararı ile; dışında valilikler, il idare kurulu kararı ile; 5 yıllık imar programlarında öncelik tanımak ve beldenin inkişaf ve ihtiyaç durumuna göre, yeterli miktarda arsayı, konut yapımına hazır bulunduracak şekilde düzenleme sahalarını tesbit etmek ve uygulamasını yapmak mecburiyetindedir.
Konut yapımına hazır arsa sayısının, bir önceki yıl verilen inşaat ruhsatından az olmamasına dikkat edilir.
Belirlenen düzenleme sahası bir müstakil imar adasından daha küçük olamaz.
Ancak, imar adasının büyük bir kısmının imar mevzuatına uygun bir şekilde teşekkül etmiş olması nedeniyle, yeniden düzenlemesine ihtiyaç bulunmaması ve diğer kısmında birkaç taşınmaz malın tevhid ve ifraz yoluyla imar plânı ve imar mevzuatına uygun imar parsellerinin elde edilmesinin mümkün olduğu hallerde, adanın geri kalan kadastro parselleri müstakil bir imar düzenlenmesine konu teşkil edebilir.
Düzenlemeye tâbi tutulması gerektiği halde İmar Kanununun 18. maddesi hükmünün tatbiki mümkün olmayan hallerde, müstakil inşaata elverişli olan kadastro parsellerine plâna göre inşaat ruhsatı verilir." düzenlemesine,
"Düzenleme Sınırının Geçirilmesi" başlıklı 6. maddesinde de, "a ) İskân sahasının bittiği yerlerde iskân sınırlarından,
b- ) İskân sahası içindeki yollarda yol ekseninden,
c- ) Cami ve karakol yerlerinin dış sınırından, yeşil alan ve genel otopark alanlarının düzenleme ortaklık payı oranı ve uygulamaya alınan parsel sınırına göre uygun görülecek yerinden geçirilir.
Ancak, imar plânlarında gösterilmiş düzenleme sınırları varsa bu durum dikkate alınır.
Düzenleme sınırının herhangi bir parseli iki veya daha fazla parçaya bölmesi halinde; sınır, bu parçalardan düzenleme sahası dışında kalan başka bir imar adasına girmeyenleri varsa bunları da içine alacak şekilde geçirilir. Parsel büyük ise, ifraz yapılarak ifraz sınırından geçilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, parselasyon; imar planı sınırı içindeki binalı veya binasız arazi ve arsaların, imar planı ve mevzuata uygun olacak şekilde inşaata veya imar planında belirlenmiş olan diğer kullanma şekillerine elverişli duruma getirilmesi amacıyla sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın düzenlenmesi işlemi olarak tanımlanabilir.
Bu çerçevede, 3194 Sayılı Kanun'un 18. maddesinde tanımlanan parselasyon işlemi, bir düzenleyici işlem olan uygulama imar planının uygulanmasının ( hayata geçirilmesinin ) araçlarından birini oluşturmaktadır.
Kanunda öngörülen parselasyon işleminin amacı; imar planı, plan raporu ve ilgili yönetmelik hükümlerine göre, imar adasının biçim ve boyutu, yapı düzeni, inşaat yaklaşma sınırı ve bahçe mesafeleri, yapı yüksekliği ve derinliği, yerleşme yoğunluğu, taban alanı ve kat alanı katsayısı, arazinin kullanılma şekli, mülk sınırları, mevcut yapıların durumu göz önüne alınmak suretiyle üzerinde yapı yapmaya elverişli imar parseli oluşturmaktır. Düzenleme sınırı içerisinde bulunan yol, yeşil alan gibi kamusal alanların bedelsiz olarak kamuya kazandırılması için imar parsellerinde oluşacak değer artışı karşılığında düzenleme ortaklık payı alınması mümkün olmakla birlikte, asıl amaç imar planına uygun yapı yapmaya elverişli imar parselleri oluşturmaktır.
Bu sebeple, kural olarak parselasyon yapılmış ve yapı yapmaya elverişli imar parselleri oluşmuş bir alanda tekrar parselasyon yapılabilmesi mümkün değildir. Ancak, söz konusu parselasyon işleminin yargı kararıyla iptal edilmesi ya da alanda yeni bir imar planı yahut imar planı değişikliği yapılması durumunda, yeni imar parselleri oluşabilmesi için yeniden parselasyon yapılabileceği tabiidir. Mevcut parselasyonda maddi hatanın bulunması durumunda da, bu hususun düzeltilmesi mümkündür.
Uyuşmazlığa konu olayda, 4630 ada, 1 Sayılı imar parseli üzerinde bulunan yapılardan dolayı anılan parsel maliklerine müstakil imar parseli tahsis edilebilmesi amacıyla 4630 ada, 1 ve 2 Sayılı imar parselleri düzenleme sahasına alınmak suretiyle söz konusu alanda yeniden parselasyon yapıldığı görülmektedir.
Bu durumda, imar parselleri üzerinden yeniden parselasyon yapılabilmesi için yukarıda belirtilen hususların gerçekleşmediği görüldüğünden sebep unsuru yönünden sakat olan dava konusu parselasyon işleminin iptali yolunda karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacının 240/6190 oranında hissedarı olduğu Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Emek Mahallesi, Eski:9 pafta, 752 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanda ( mülga ) Emek Belediye Encümeninin 11.11.1994 tarih ve 188 Sayılı kararı ile parselasyon işlemi yapılmıştır. Taşınmaz üzerinde çok sayıda gecekondu olup davacıya ise evi olmadığından parselasyon işlemi sonucu imar parseli verilmemiş lehine 166 ada, 11 parsel sayılı Haşan Satı'nın taşınmazında 25.01.1995 tarihli ve 692 yevmiye sayılı 19.960.000 TL meblağlı kanuni ipotek, 166 ada, 16 parsel sayılı Şerafettin Y.'ın taşınmazında 25.01.1995 tarih ve 692 yevmiye sayılı 16.320.000 TL meblağlı kanuni ipotek, 166 ada, 20 parsel numaralı E. Tektaş, Yüksel Tektaş ve Musa Tektaş'ın hissedar oldukları taşınmazda 25.01.1995 tarih ve 692 yevmiye sayılı 16.640.000 TL meblağlı kanuni ipotek tesis edilmiştir.
Emek Belediye Encümeninin 11.11.1994 tarihli ve 188 Sayılı kararıyla; 01.09.1995 tarih ve 133 Sayılı belediye encümeni kararları ile kabul edilen 2981/3290 Sayılı Kanun'un 10-c maddesi uyarınca yapılan parselasyon işleminde yol düzenlemesi sırasında maddi hataların yapılmış olduğu, imar planı değişikliği ile yeni düzenlemeler yapıldığı ve idari hatalar yapıldığının saptandığından ilk uygulama neticesinde tescil edilen şahıslar lehine oluşan kanuni ipoteklerin iptali ile belediye lehine dönüştürülmesine, bu işlemler sonucunda hak sahiplerinin yasal olarak alması gereken tapu miktarlarında fazla veya eksik miktarlar için 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasına göre belediye lehine veya aleyhine ipotek tesisine karar verilmiştir. Anılan karar ile 166 ada, 11 parsel sayılı taşınmazda davacı lehine olan kanuni ipoteğin 11.11.1996 tarih ve 300 yevmiye sayılı işlem ile Emek Belediyesi lehine dönüştürüldüğü ve ipoteğin 27.12.1996 tarih ve 1106 yevmiye sayı ile terkin edildiği, 166 ada, 16 parsel sayılı taşınmazda davacı lehine olan kanuni ipoteğin 11.01.1996 tarih ve 300 yevmiye sayılı işlem ile Emek Belediyesi lehine dönüştürüldüğü ve ipoteğin 18.03.1996 tarih ve 1858 yevmiye sayı ile terkin edildiği, 166 ada, 20 parsel sayılı taşınmazda davacı lehine olan kanuni ipoteğin 11.01.1996 tarih ve 300 yevmiye sayılı işlem ile Emek Belediyesi lehine dönüştürüldüğü ve ipoteğin 11.11.1996 tarih ve 9190 yevmiye sayı ile terkin edildiği, bu aşamalar sırasında davacıya Emek Belediyesi tarafından hiçbir tebligat yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davacının bu durumdan 2008 yılında haberdar olması üzerine belediyeye yapılan başvuru sonucunda Emek Belediye Meclisince 07.03.2008 tarih ve 14 Sayılı karar alınmış, söz konusu kararda, belde sınırları içinde daha önceki tarihlerde yapılan parselasyon işlemi ile hissesi kaybolmuş mülkiyet sahiplerine yer verilemediği ve bedellerinin ödenmesi durumunda belediye bütçesine yük getireceği gerekçesiyle mevcut planda belediye hizmet alanı olarak ayrılmış olan belediye mülkiyetindeki 474 ada, 12 numaralı parselin 1/1000 ölçekli plan tadilatı ile konut alanına dönüştürülerek, mağdur olan mülkiyet sahiplerine hisselerine karşılık gelecek miktarlarda bölünerek bila bedel verilmesine karar verilmiştir, Belediye meclisi kararı üzerine davacı, encümen toplantısına davet edilerek karşılıklı yapılan görüşme sonucunda 9 pafta, 752 parselde bulunan 156 m² ipotek alacağına karşılık mülkiyeti belediyeye ait 474 ada, 4 parsel sayılı 102.69 m² arsanın başa baş takas edilmesi ve bu alacağından dolayı başkaca herhangi bir kişi veya kuramlardan hak ve alacak talebinde bulunmayacağını yazılı taahhüt etmesi ile birlikte karşılıklı takasın gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Emek Belediyesinin Osmangazi 2.Bölge Tapu Sicil Müdürlüğüne yazdığı 21.01.2009 tarih ve 15 Sayılı yazı ile, 474 ada 4 numaralı parselin davacıya devredilmesi için mali hizmetler müdürü yetkili kılınmış, ancak tapuda takas işlemi yapılamamış ve sonrasında Emek Belediyesi mahalleye dönüştürülerek Osmangazi Belediyesine bağlanmıştır.
Osmangazi Belediye Encümeninin 25.06.2009 tarih ve 4484 Sayılı kararı ile Emek Mahallesi Eski:9 pafta, 752 parsel sayılı ( 6190 m² ) alanlı taşınmazda 240/6190 hissesi bulunan davacının, 156 m² ipotek alacağına karşılık mülkiyeti belediyeye ait Emek Mahallesi, 752 ada, 4 parsel sayılı taşınmaz ile başa baş takas yapılması ile ilgili talebin reddine karar verilmesi üzerine zarara uğradığından bahisle meydana geldiği belirtilen 106.080,00 TL ( ıslah sonrası 115.440,00 TL ) maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında: "Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." hükmüne yer verilmiştir.
Usul hukukunun en temel ilkelerinden biri olan "taleple bağlılık" ilkesi uyarınca, idari yargı mercilerinde açılan davalarda; İdare Mahkemelerinin, davacının istemi ile bağlı olduğu, istemi genişletecek veya daraltacak biçimde karar verilemeyeceği açıktır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının maddi tazminatın kabulüne ilişkin kısmında 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Kararın; Mahkemece kabul edilen maddi tazminat miktarına yürütülecek yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmı yönünden;
2577 Sayılı Kanunda, tam yargı davalarında dava dilekçesindeki miktarın artırımına ( ıslah ) olanak tanıyan düzenleme uyarınca, dava dilekçesinden sonra tazminat miktarının artırılmasının istenilmesi üzerine davanın kabulüne karar verilmesi halinde miktar artırımı dilekçesinin idare mahkemesi kayıtlarına girdiği tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 28.08.2009 tarihinde maddi tazminat istemli olarak öncelikle adli yargıda dava açtığı, davanın yargı yolu yönünden reddine karar verilmesi üzerine
17.03.2013 tarihinde İdare Mahkemesi kayıtlarına giren dava dilekçesiyle 106.080,00 TL tutarındaki maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açtığı bilirkişi raporu ile maddi tazminatın dava tarihi itibariyle 115.440,00.- TL olarak hesaplandığı davacının miktar arttırımına ( ıslah ) ilişkin dilekçeyle 9.360,00 TL miktar arttırımında bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının talebine bağlı olarak maddi tazminatın 106.080,00 TL'lik kısmı bakımından ( idari yargıda açılan ) dava tarihinden, miktar arttırım ( ıslah ) dilekçesi ile arttırılan 9.360,00 TL'lik kısmına ise, dilekçenin Mahkeme kayıtlarına girdiği tarih olan 01.12.2014 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, Mahkemece, uyuşmazlığa konu taşınmazın idari yargıda dava tarihi olan 17.03.2013 tarihi itibariyle değeri üzerinden bilirkişi raporu ile hesaplanan 115.440,00 TL maddi tazminat miktarına 28.08.2009 ( Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava tarihi ) tarihinden faiz yürütülmesine ilişkin temyize konu kararın bu kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı Şirket tarafından, uyuşmazlığa konu taşınmazlar üzerinde bulunan tesislerde dolum ve depolama tesisleri olarak faaliyette bulunulduğu belirtilerek taşınmazların 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planında "Akaryakıt Depolama ve Dolum Alanı" olarak belirlenmesi istemiyle davalı idareye başvuruda bulunulmuştur. Yapılan başvurunun 27.04.2012 tarihli, 6225 Sayılı işlemle reddedilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun 5. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan halinde, nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla
açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan; uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
15.06.2009 onay tarihli 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı notlarının "Enerji Üretim Alanı" başlıklı 8.4.7.3.. maddesinde; "Enerji üretim alanı olarak gösterilen TEAŞ ( EÜAŞ ) Ambarlı Doğal gaz ve Fuel-Oil Santrallerinin olduğu bölgede 8.4.8. Ambarlı Stratejik Bölgesi ve TEAŞ ( EÜAŞ ) Ambarlı Doğalgaz ve Fuel Oil Santralleri Güvenli Bölgesi hükümleri geçerlidir." hükmü ve "Ambarlı Stratejik Bölgesi ve TEAŞ ( EÜAŞ ) Ambarlı Doğalgaz ve Fuel Oil Santralleri Güvenli Bölgesi" başlıklı 8.4.8. maddesinde; "Başbakanlık tarafından 1995 yılında Birinci Derece Stratejik Bölge olarak ilan edilen, içerisinde Türkiye ve İstanbul için kritik önem sahip tesislerin ( Ambarlı Limanı ve Liman Mücavir Alanı, Doğalgaz Kombine Çevrim ile Fuel Oil Elektrik Santrali ) bulunduğu, Ambarlı Stratejik Bölgesi ile 1997 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilen TEAŞ ( EÜAŞ ) Ambarlı Doğalgaz ve Fuel-Oil Santralleri Güvenlik Bölgesinde; yanıcı, patlayıcı ve parlayıcı LPG ile akaryakıt depolama ve dolum tesisleri yer alamaz, bunların elleçlemesi yapılamaz. Bu bölgede, 2565 Sayılı Kanun ve diğer ilgili mevzuat hükümleri geçerlidir. Türkiye'nin enerji altyapısında önemli yeri olan bu bölgenin güvenilirliğini sağlamak için bölgedeki stratejik tesisler için tehlike oluşturan, yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı, LPG tankları ile akaryakıt depolama ve dolum tesisleri Silivri-Beyciler'de önerilen Kentsel ve Bölgesel Donatı Alanına ve/veya Marmara Ereğlisi/Sultanköy'deki Akaryakıt Ürünleri Depolama Alanına taşınacaktır." düzenlemesi yer almaktadır.
Dosyanın ve yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun birlikte değerlendirilmesinden, uyuşmazlığa konu taşınmazların 15.12.2006 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planında "depolama alanında" kaldığı, anılan imar planının yargı kararıyla iptaline karar verilmesi sonrasında bölgede yeniden planlama çalışmalarına başlanıldığı, davacı Şirket tarafından bu aşamada dava konusu imar planları teklifinin davalı idareye iletildiği, davalı idare tarafından dava konusu imar planı değişiklik tekliflerine ilişkin İstanbul Büyükşehir Belediyesinden görüş istenildiği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın 07.02.2012 tarihli, 24207 Sayılı yazısında, uyuşmazlığa konu taşınmazların 15.06.2009 onay tarihli 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında Ambarlı Lojistik Bölge sınırları içinde kısmen "Lojistik Bölge", kısmen de "Enerji Üretim Alanında" kaldığının ve söz konusu imar planı tekliflerinin 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı hükümlerine aykırılık teşkil ettiğinin belirtildiği, anılan yazının ekinde yer alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı'nın 24.11.2011 tarihli, 2123 Sayılı yazısında özetle, söz konusu bölgenin afet açısından yüksek risk taşıyan bir bölge olduğunun ve anılan imar planı tekliflerinin jeolojik açıdan uygun görülmediğinin ifade edildiği, bunun üzerine davalı idare tarafından anılan gerekçelerle imar planı değişikliği teklifinin reddine karar verildiği, 15.06.2009 onay tarihli 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı hükümlerine bakıldığında Ambarlı'da yer alan akaryakıt ve LPG depolama tesislerinin bölge için tehlike oluşturduğu, bu tesislerin İstanbul dışına Tekirdağ-Sultanköy'e taşınmasının öngörüldüğü, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında uyuşmazlığa konu taşınmazların olduğu bölgeye ilişkin "Jeoloji Açıdan Yerleşime Sakıncalı Alan" taramasının bulunduğu, davacı tarafından, 15.06.2009 onay tarihli 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planına 17.08.2009 tarihli, 10901 Sayılı dilekçeyle uyuşmazlığa konu taşınmazları kapsayan alanın "Akaryakıt Ürünleri Depolama Alanı" olarak değiştirilmesi ve plan hükümlerinde yer alan; Ambralı bölgesinde yanıcı ve patlayıcı LPG depolama ve dolum tesisleri ile elleçlemenin yapılmaması ifadesinin, akaryakıt elleçleme ve depolama faaliyetlerinin bu kapsama girmediği ve bu faaliyetlerin yapılabileceğinin net olarak anlaşılabilmesi yönünde değişiklik yapılmasının talep edildiği, ancak söz konusu itirazın İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.05.2010 tarihli, 1141 Sayılı kararı ile reddedildiği anlaşılmıştır.
Davacı Şirket tarafından yapılan 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği teklifinin üst ölçekli plan olan 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı karar ve stratejileri ile yukarıda yer verilen plan notlarına aykırılık teşkil ettiği açıktır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, Şevketiye Mahallesi, 46 pafta, 1081 ada, 3 parsel sayılı taşınmazdaki yapının maliklerinden Bakanlıktan lisanslı kuruluş tarafından yapının riskli olduğu yönünde düzenlenen rapor davalı idare tarafından 30.05.2014 günlü, 17002 Sayılı işlem ile onaylanmış ve bu riskli yapı tespiti işlemi 22.08.2014 tarihinde Bakırköy Tapu Müdürlüğünce davacıya tebliğ edilmiş, bunun üzerine davacı tarafından 27.08.2014 tarih ve 52118 kayıt numaralı dilekçeyle riskli yapı tespitine itiraz edilmiş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Eskişehir Teknik Heyeti tarafından 13/05/2015 tarih ve 13 numaralı toplantısında alınan 48 Sayılı karar ile itirazın reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT VE HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 30/05/2014 tarih ve 17002 Sayılı riskli yapı tespiti işleminin incelenmesi:
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde "1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür." hükmüne, 11. maddesinde ise "İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır." hükmüne yer verilmiştir.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6. maddesinin 9. fıkrasında "bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 6/1/1982 tarih ve 2577 Sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu uyarınca dava açılabilir." hükmüne, aynı Kanunun 3. maddesinde ise; "Bakanlıkça veya İdarece yaptırılan riskli yapı tespitine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince onbeş gün içinde itiraz edilebileceği..." hükmüne, 6306 Sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliğinin 7. maddesinin 6. fıkrasında ise "Riskli yapı tespitine karşı malikler veya kanunî temsilcilerince on beş gün içinde riskli yapının bulunduğu yerdeki Müdürlüğe verilecek bir dilekçeyle itiraz edilebilir..." kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; söz konusu yapının İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce riskli yapı olarak tespitinden sonra, tapu kaydına işlenen riskli yapı belirtmesinin 22.08.2014 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacının riskli yapı tespitinin kaldırılması için 27.08.2014 tarihinde itiraz ettiği, Eskişehir Teknik Heyeti tarafından yapılan değerlendirme sonucu itirazın 13.05.2015 tarihinde reddedildiği ve ancak bu kararın davacıya tebliğ edildiği tarihin belli olmadığı, 07.07.2015 tarihinde ise bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen Kanun ve Yönetmelik hükümleri uyarınca riskli yapı tespit işlemine karşı ilgililerine on beş günlük süre içerisinde itiraz etme hakkının tanındığı, itirazın değerlendirilip karara bağlanması konusunda ise belirli bir sürenin yukarıda belirtilen 6306 Sayılı Yasada ve Uygulama Yönetmeliğinde düzenlenmediği, bununla birlikte, anılan Yasa ve Yönetmelikte yapılan itiraz üzerine kaç gün içinde karar verileceği hususunun düzenlenmemiş olmasının, bu konuda yapılan itirazın üzerinden uzunca bir süre geçtikten sonra da karar verilebileceği sonucunu doğurmayacağı açıktır. Bu itibarla, gerek ilgililerin idareye başvurması gerekse idari yargı yerlerinde dava açma konularını düzenleyen, genel kanun niteliğindeki 2577 Sayılı Kanun'un 11.maddesi hükmünün bu konuda uygulanabileceği sonucuna varılmış olup, riskli yapı tespit işlemine karşı yapılan itiraz üzerine altmış gün içinde cevap verilmezse itirazın reddedilmiş sayılacağının kabulü gerekmektedir.
Bu değerlendirmelere göre, uyuşmazlık incelendiğinde, riskli yapı tespit işleminin kaldırılması için tebliğden itibaren ( 22.08.2014 ) on beş günlük itiraz etme süresinin 5. gününde ( 27.08.2014 ) işleme itiraz edilmesiyle otuz günlük dava açma süresinin durduğu, Teknik Heyetin altmış gün içinde itiraza cevap vermemesi üzerine, istemin reddedilmiş sayıldığı 27.10.2014 ( Pazartesi ) tarihinden itibaren dava açma süresinin kaldığı yerden işlemeye başladığı, bu durumda dava açma süresinin son gününün 20.11.2014 ( Perşembe ) tarihi olduğu anlaşılmakta olup, bu süre geçtikten sonra 07.07.2015 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan, davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Eskişehir Teknik Heyeti'nin 13/05/2015 tarih ve 13 numaralı toplantısında alınan 48 Sayılı itirazın reddine ilişkin kararının incelenmesine gelince;
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının ( a ) bendinde; "iptal davaları; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar" olarak tanımlanmıştır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının ( f ) bendinde; dava dilekçelerinin husumet yönünden inceleneceği, 15/1-c maddesinde ise; davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması durumunda dava dilekçesinin belirlenecek gerçek hasma tebliğ edileceği, aynı Kanunun 14. maddesinin 6. fıkrasında; yukarıda belirtilen usule aykırılığın ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde davanın her aşamasında 15. madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, yine aynı Kanunun 49/1-c maddesinde ise; usul hükümlerine uyulmamış olunması, kararın bozulmasını gerektiren sebepler arasında sayılmıştır.
6306 Sayılı Kanun'un 3. maddesinde; "Bakanlıkça veya İdarece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince onbeş gün içinde itiraz edilebilir. Bu itirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile teşkil edilen teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanır." hükmüne yer verilmiştir.
6306 Sayılı Kanun Uygulama Yönetmeliğinin 9. maddesinin 1.fıkrasında; "riskli yapı tespitlerine karşı yapılacak itirazları değerlendirmek üzere, ihtiyaca göre Bakanlıkça gerekli görülen yerlerde yeteri kadar teknik heyet teşkil edilir." kuralına, 5. fıkrasında ise, "Bakanlıkça iki yılda bir Ocak ayında teknik heyet üyelikleri yenilenir. Yeni üyeler görevlendirilinceye kadar mevcut üyeler görevine devam eder. Görev süresi dolan üye tekrar görevlendirilebilir." kuralı ile teknik heyetlerin teşkilinin Bakanlıkça sağlanacağı açıkça belirtildiğinden, bu heyetlerin alacağı kararların iptali istemiyle açılan davalarda da husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile görülmesi gerekmektedir.
Bu itibarla; riskli yapı tespitine karşı yapılan itirazın reddine ilişkin işlemi tesis eden Çevre ve Şehircilik Bakanlığının da hasım mevkine alınmak suretiyle bakılan davanın karara bağlanması gerekirken, yalnızca İstanbul Valiliğinin husumet mevkine alınmak suretiyle verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında usul hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan dava konusu itirazın reddine ilişkin işlemin, 29.05.2015 tarihinde davacı vekiline tebliğe çıkarıldığı, ancak hangi tarihte tebliğ edildiğine dair belgenin dosyada bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece bu işlemin tebliğine ilişkin araştırma yapılarak davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunun da açıklığa kavuşturulması gerektiği tabiidir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Rize İli, Ardeşen İlçesi, Fırtına Mevki, 15 ada, 1520 parsel sayılı taşınmaz 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ayrık nizam 5 kat ( A-5 ) konut alanında kalmakta iken 05/04/2008 tarihli, 15 Sayılı Ardeşen Belediye Meclisi kararı ile yapılan uygulama imar planı değişikliği ile bitişik nizam 5 kat ( B-5 ) ticaret alanı olarak belirlenmiş ve anılan taşınmaza ilişkin yeni yapılaşma koşullarına göre 13/05/2005 tarihli, 2005/12 Sayılı yapı ruhsatı düzenlenmiştir.
Davacı tarafından 05/12/2006 tarihinde söz konusu taşınmaz satın alınarak inşaata başlanılmış, temel kazının yapılması sürecinde komşu parsel malikleri tarafından açılan davada Rize İdare Mahkemesince 05/04/2008 tarihli, 15 Sayılı Ardeşen Belediye Meclisi kararı ile yapılan uygulama imar planı değişikliği ile 13/05/2005 tarihli, 2005/12 Sayılı yapı ruhsatının önce yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiş, sonra da 05/02/2009 tarihli, E:2008/316, K:2009/22 kararı ile anılan işlemlerin iptaline karar verilmiş ve bu karar Danıştay Altıncı Dairesinin 07/05/2012 tarihli, E:2009/6966, K:2012/2172 Sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Bunun üzerine davacı tarafından, dava konusu taşınmaza verilen yapı ruhsatının ve dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planının Mahkeme kararıyla iptaline karar verildiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen 100.000,00-TL maddi zararın tazmini istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşir ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açar.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından yapı ruhsatına dayanak proje bedellerine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge dosyaya sunulamamış olsa da, bilirkişi raporunda ilgili meslek odalarının her yıl tanımladığı proje ve ilgili tarih itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücretlere göre toplam proje bedelinin 35.548,00-TL olduğu tespitine yer verildiği ancak taşınmazın bulunduğu civarda bu bedele ortalama % 40 civarında indirim uygulandığının ifade edildiği görülmüştür.
Proje aşamasında ne kadar masraf yapıldığına ilişkin dosyaya somut bir bilgi ve belge de sunulmadığı, davacının beyanına göre satın alma değeri 76.000-TL olan bir taşınmaza ilişkin projelerin maliyetinin neredeyse arsa bedelinin yarısı değerinde olmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu hususları göz önünde bulundurulduğunda, bilirkişilerce hesaplanan 35.548,00-TL proje bedelinin, bilirkişilerce ifade edilen % 40 civarında yapılan indirim de göz önünde bulundurularak uygulamadaki rayiç bedele göre hesaplanması gerekiği açıktır.
Bu itibarla, harfiyat kazısına ilişkin hesaplanan 1.031,36-TL bedelin yerinde olduğu görülmekle birlikte, proje bedeline ilişkin davacı tarafından somut bir bilgi ve belge sunulmamasına rağmen civardaki rayiç bedel göz önünde bulundurulmadan, sadece meslek odalarının asgari ücret tarifesi uyarınca 35.548,00-TL'nin tazminine hükmedilmesine ilişkin Mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Diğer taraftan, Mahkemece imar planının iptal edilmesi sonucunda, davalı idare tarafından Mahkeme kararının uygulanması amacıyla yeniden yapılan imar planına göre dava konusu arsa değerinde ortaya çıkan zararın 23.185,00-TL olduğu belirtilerek anılan bedelin tazminine hükmedilmiş ise de her yapılan imar planı değişikliği sonrası taşınmaz değerlerinde meydana gelen azalmanın idarece karşılanmasının beklenilmesi kamu hizmetlerinin devamını imkansız hale getirebileceği, idareleri plan yapımı konusunda hareketsiz kalmaya zorlayabileceği açıktır.
Bu durumda, İdare Mahkemesi kararında anılan kısım yönünden de isabet görülmemiştir
Öte yandan, İdare Mahkemesince yeniden verilecek karar uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin yeniden hesaplanırken, hüküm altına alınacak değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının tamamının davalı idare aleyhine, diğer yargılama giderlerinin ise haklılık oranına göre taraflar aleyhine hükmedileceği tabidir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY : Yalova ili, Kirazlı köyü, Çobançeşme Mahallesi, 1 pafta, 7 Sayılı parseli kapsayan alanda yapılan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planı revizyonları belediye meclisinin 09/10/2013 tarih ve 299 Sayılı kararıyla onaylanmıştır.
Planlar 10/10/2013 - 08/11/2013 tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde, nazım imar planı; varsa bölge planlarının mekâna ilişkin genel ilkelerine ve varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerini, nüfus yoğunlukları ve eşiklerini, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, plan hükümleri ve raporuyla beraber bütün olan plan, uygulama imar planı da; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dairemizin 17/09/2019 tarih ve E:2015/10532 Sayılı ara kararı ile davalı idareden dava konusu planları kapsayan alanda bu planlardan sonra yapılan üst ölçekli planların sorulması ve varsa dava konusu parselin işaretlendiği onaylı plan paftalarının istenmesi üzerine, davalı idarenin sunduğu belgelerden Yalova ili 1/50000 ölçekli il çevre düzeni planının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 29/05/2018 tarihinde onaylandığı ve bu planda dava konusu taşınmazın "kentsel gelişme alanında" yer aldığı anlaşılmıştır.
Yalova ili 1/50000 ölçekli il çevre düzeni planı notlarında, 8.3. Yerleşim alanları başlığı altında kentsel yerleşim alanları, "bu çevre düzeni planında kentsel yerleşik ( meskun ) ve kentsel gelişme olarak gösterilmiş olan alanların bütünüdür." şeklinde tanımlanmış; kentsel yerleşim alanlarında "konut alanları ile birlikte ticaret ve turizm alanları, küçük sanayi sitesi alanları, kamu kurum alanları ile eğitim tesisleri, sağlık tesisleri, açık ve kapalı spor alanları, aktif ve pasif yeşil alanlar, ağaçlandırılacak alanlar, sosyal ve teknik altyapı alanları yer alabilir" düzenlemesine yer verilmiştir.
Üst ölçekli plan olan 1/50000 ölçekli çevre düzeni planında kentsel yerleşim alanlarında eğitim ve sağlık tesislerinin yer alabileceğinin belirtildiği ve bu planda ayrı bir kentsel ve bölgesel sağlık tesisi il kentsel ve bölgesel eğitim tesisi alanına yer verilmediği dikkate alındığında, taşınmazın bir kısmının sağlık tesisi ve eğitim kampüsü olarak belirlenmesinin üst ölçekli plana aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dairemizin E:2015/8492 ve E:2015/8490 Sayılı dosyalarında aynı planlara karşı açılan davalarda, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda yer verilen tespitlerden, sağlık tesisi alanı ile eğitim kampüsü alanının Yalova - Bursa Karayoluna bağlanan 25 metre en kesitli yol ile konut alanlarına bağlantı sağlayan 20 metre en kesitli yolun kesişiminde yer aldığı, bu haliyle yer seçimi açısından erişilebilir konumda bulundukları anlaşılmıştır. Ayrıca dava konusu sağlık tesisi ve eğitim kampüsü alanı ile diğer donatı ve konut alanları için oluşturulan ve dava konusu taşınmazın da bir kısmının içinde yer aldığı 10 ve 25 metre yollar ile yeşil alanın, bu bölgeye hizmet sağlayacak ulaşım sistemi ve yeşil alan kurgusunun parçası olduğu anlaşıldığından, dava konusu taşınmazın "sağlık tesisi alanı, eğitim kampüs alanı, yol ve yeşil alan" olarak belirlenmesinin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Muğla ili, Dalaman ilçesi, Narlı Mahallesi sınırları içerisinde kalan Kılcan HES Üretim Tesisinin yatırımına başlanabilmesi için 19/06/2014 tarihli, 5060-13 Sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararı ile B.G. Enerji Elektrik Üretim ve İnşaat San. ve Tic. Ltd.Şti.' ne önlisans belgesi verildiği, 15/07/2014 tarihinde Çevre Şehircilik Bakanlığınca ÇED olumlu kararı alındığı, 23/10/2014 tarihli, 2014/4801 Sayılı yazı ile Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığından 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 nazım imar planı için gerekli işlemlerin yapılması, ilgili kurumlara plan yapımı ile ilgili görüş sorulması ve bilgi alınmasının talep edildiği, 11/11/2014 tarihli, 27443 Sayılı yazı ile Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı bahse konu alanın Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylı 1/100.000 ölçekli S. Muğla Denizli Çevre Düzeni Planında yaklaşık olarak "tarım ve orman alanı" kullanımında kaldığını ve ilgili plan hükümlerine uyulması gerektiğini, öncelikli olarak yürütülmekte olan 1/25000 ölçekli çevre düzeni planı sonuçlandıktan sonra değerlendirilebileceğinin belirtildiği, Muğla ili, Dalaman ilçesi, Narlı Köyü hudutları dahilindeki 47.917,00 m2 lik ormanlık sahada Kılcan HES projesi kapsamında hidroelektrik santral yapımı amacıyla B.G. Enerji Elektrik Üretim ve İnş.San. Tic. Ltd. Şti'ne Orman Genel Müdürlüğü tarafından 30/06/2015 tarihli, 132 Sayılı ön izin oluru verildiği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğünün 20/08/2015 tarihli, 41890033-305.03.15-E.14001 Sayılı yazısında 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı teklifleri 644 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 7. maddesinin birinci fıkrasının ( k ) bendi ve 3194 Sayılı İmar Kanununun 9. maddesi hükümleri kapsamında re'sen onaylandığının belirtildiği, onaylı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli nazım ve uygulama imar planları paftaları ile plan açıklama raporlarının valiliğe gönderildiği, 26/08/2015 tarihli askı tutanağında imar planlarının 30 gün süre ile Muğla Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce askıya çıkarıldığı, 16/09/2015 tarihli, 53818066-310.99-3623/13894 Sayılı Muğla Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı yazısında planın 26/08/2015 tarihinde askıya çıkarıldığı, 28/09/2015 tarihinde askıdan indirildiğinin belirtildiği, imar planlarına süresi içerisinde 1 adet itirazda bulunulduğu, 20/10/2015 tarihli, 41890033-305.03.15-E.17056 Sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü yazısında, plana yapılan itirazın kısmen kabulü ve kısmen reddi hususunda yapılan düzenlemelerin ilgili hükümler dahilinde re'sen onaylandığı, değişiklik yapılan imar planlarının Valiliğe ulaştığı andan itibaren tespit edilen ilan yerlerinde ve internet sayfasında eşzamanlı olarak 1 ay süreyle ilan edilmesi ve varsa itirazların Bakanlığa iletilmesinin istediği, Muğla Büyükşehir Belediyesince Muğla ili, Dalaman ilçesi, Narlı Mahallesi sınırları içerisinde kalan ve üzerinde Kılcan Hidroelektrik santrali kurulması amaçlı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun 9. maddesinde,"Bakanlık gerekli görülen hallerde, kamu yapıları ve enerji tesisleriyle ilgili alt yapı, üst yapı ve iletim hatlarına ilişkin imar planı ve değişikliklerinin, umumi hayata müessir afetler dolayısıyla veya toplu konut uygulaması veya Gecekondu Kanununun uygulanması amacıyla yapılması gereken planların ve plan değişikliklerinin, birden fazla belediyeyi ilgilendiren metropoliten imar planlarının veya içerisinden veya civarından demiryolu veya karayolu geçen, hava meydanı bulunan veya havayolu veya denizyolu bağlantısı bulunan yerlerdeki imar ve yerleşme planlarının tamamını veya bir kısmını, ilgili belediyelere veya diğer idarelere bu yolda bilgi vererek ve gerektiğinde işbirliği sağlayarak yapmaya, yaptırmaya,değiştirmeye ve re'sen onaylamaya yetkilidir. Belediye hudutları ve mücavir alanlar içerisinde bulunan ve özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve arazilerin, ilgili kuruluşlardan gerekli görüş, alınarak Çevre İmar bütünlüğünü bozmayacak imar tadilatları ve mevzi imar planlarının ve buna uygun imar durumlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak suretiyle yürürlüğe girer ve ilgili Belediyeler bu arsa ve arazilerin imar fonksiyonlarını 5 yıl değiştiremezler. İlgili belediyeler görüşlerini onbeş gün içinde bildirir.Bir kamu hizmetinin görülmesi maksadı ile resmi bina ve tesisler için imar planlarında yer ayrılması veya bu amaçla değişiklik yapılması gerektiği takdirde, Bakanlık, valilik kanalı ile ilgili belediyeye talimat verebilir veya gerekirse imar planının resmi bina ve tesislerle ilgili kısmını re'sen yapar ve onaylar.Bakanlık birden fazla belediyeyi ilgilendiren imar planlarının hazırlanmasında, kabul ve onaylanması safhasında ortaya çıkabilecek ihtilafları halleder, gerektiğinde re'sen onaylar. Kesinleşen planlar ilgili belediyelere ve valiliklere tebliğ edilir. Bu planların uygulanması mecburidir.Re'sen yapılan planlardaki değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir. " hükmüne yer verilmiştir.
İşlem tarihinde yürürlükte olan 644 Sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Göreveleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1. fıkrasının ( c ) bendinde, "Havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dahil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak." ( k ) bendinde "Planlamaya ilişkin iş ve işlemlerde, bakanlıklar, mahalli idareler ve meslek kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak, planlama sürecinin iyileştirilmesini ve geliştirilmesini temin etmek." hükmüne yer verilmiştir.
2872 Sayılı Çevre Kanununun 2. maddesinde, çevresel etki değerlendirmesi, gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalar olarak tanımlanmış, 10.maddesinde, "Gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tabi plan ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
İşlem tarihinde yürürlükte bulunan 03/10/2013 tarihli ve 28784 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliğinin 6. maddesinin 3. fıkrasında "Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelere hiç bir teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez." kuralına yer verilmiştir.
14.06.2014 tarihli, 29030 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin, Mekansal Planların Yapımına Dair Esaslar başlıklı dördüncü bölümünün, "Araştırma ve analiz" başlıklı 8. maddesinde:" ( 1 ) Mekansal planların, plan değişiklilerinin, revizyon ve ilavelerin hazırlanması sürecinde, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek gerekli analiz, etüt, araştırma ve çalışmalar yapılır.
( 2 ) Kurum ve kuruluşlar, görüşlerini en geç otuz gün içerisinde bildirmek zorundadır. Görüş bildirilmesi için etüt ve analiz gibi uzun süreli çalışma yapılması gereken hallerde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının talebi üzerine otuz günü geçmemek üzere ilave süre verilir. Bu süre içerisinde görüş bildirilmediği takdirde plan hakkında olumsuz bir görüşün bulunmadığı kabul edilir.
( 3 ) Kurum ve kuruluşların plan yapım aşamasında plan alanına yönelik ihtiyaç duydukları eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel tesis, emniyet ve güvenlik vb. hizmet alanları ile bu alanlara ilişkin standartları bildirmeleri esastır. Bu amaçla nazım imar planı yapım aşamasında kurumların görüşü alınır.
( 4 ) Nazım ve uygulama imar planlarının hazırlanması sürecinde birlikte veya eş zamanlı görüş istenebilir. Ancak, nazım imar planı hazırlanırken kurum ve kuruluş görüşlerinin veya verilerin uygulama imar planı ayrıntısında elde edilmesi halinde, bu görüş ve güncel veriler temin edilmek suretiyle plan onaylayan idareler farklı da olsa ayrıca uygulama imar planı için görüş veya veri istenmeyebilir.
( 5 ) Kurum ve kuruluşlar planlama çalışmasında kullanılacak bilgi ve belgeleri, açık ve kapsamlı görüşüyle birlikte planlamaya veri teşkil edecek şekilde basılı belge olarak ve sayısal ortamda sağlamakla sorumludur.
( 6 ) Verilerin Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi Portalından temini esastır. Kurum ve kuruluşlar verilerini Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi Portalından Bakanlıkça belirlenen standartlarda sunar.
( 7 ) Planlama alanına yönelik ilgili kurum ve kuruluşlardan, uydu görüntülerinden veya hava fotoğraflarından ve arazi çalışmalarından sayısal veri seti oluşturularak planla birlikte idareye sunulur.
( 8 ) Planlama alanının statüsüne, alanın büyüklüğüne ve kapsamına, yerleşik alan veya gelişme alanı olmasına, planın temellendiği sorunun niteliğine göre; sorun veya ihtiyaç analizine yönelik sektörel ve tematik raporlar, nüfus analizi ve projeksiyonu, yapı ve doku analizi, kentsel risk analizi gibi çalışmalar yapılabilir.
( 9 ) Planlama alanı ve yakın çevresi ile alanın bölge veya kent bütünü içindeki konumunu belirlemek üzere; eşik analizi, yerinde yapılan incelemeler gibi fiziksel çalışmalarla birlikte, bilimsel tekniklere dayalı, ekonomik, sosyal, kültürel, politik, tarihi, sektörel ve teknolojik araştırmalar ile sorunlar ve potansiyel analizi yapılır. Ayrıca yürürlükteki planla ilgili gerekli çalışma ve değerlendirmeler de yapılır. Gerektiğinde güçlü, zayıf yönler ile fırsatları ve tehditleri içeren analiz yöntemi kullanılır. Bu çalışmalar araştırma raporunda yer alır.
( 10 ) Afet ve diğer kentsel risklerin yüksek olduğu yerleşmeler veya yapılı kentsel çevre için, gerekli görülmesi halinde kentsel risk analizleri veya sakınım planlaması çalışmaları yapılır. Afet ve diğer kentsel riskler için yapılmış risk azaltıcı tedbirler planlarda esas alınır.
( 11 ) Planlı ve sağlıklı gelişimin sağlanması için, alışveriş merkezleri, sanayi, depolama, lojistik bölgeler gibi büyük alan kullanımına sahip alanların yer seçiminde, yerleşmelerin gelişme yönü, nüfus ve yapı yoğunlukları, ulaşım sistemi gibi özellikleri dikkate alınarak gerekli analiz çalışmaları yapılır; bu çalışmalar değerlendirilerek planlar hazırlanır.
( 12 ) Koruma amaçlı imar planlarının hazırlanması aşamasında; tarihi çevre ve geleneksel doku, kültürel ve doğal miras, sosyal ve ekonomik yapı, mülkiyet durumu, kentsel, sosyal ve teknik altyapı, yapı ve sokak dokusu, ulaşım-dolaşım sistemi, örgütlenme biçimi ve benzeri etütler kent bütünü ile ilişkilendirilerek yapılır." düzenlenmesi yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İnsan, toplum, çevre münasebetlerinde kişi ve aile mutluluğu ile toplum hayatını yakından etkileyen fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın koruma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek üzere her tür ve ölçekte plan yapılması gerekmekte olup; herhangi bir sahanın, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılması mümkün değildir.
İdare Mahkemesince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ve hükme esas alınan raporda, üç kısım şeklinde dava konusu planların uygun olmadığı değerlendirilmiştir.
Birinci kısımda, dava konusu proje alanının içinde bulunduğu bölgenin geniş orman varlığı içerdiği, çok az miktarda da tarım arazileri bulunduğu, HES gibi büyük çaplı projelerin bulunduğu havzanın tamamının yer altı ve yer üstü suyu rejimine, doğal ve ekolojik değerlere, toplumsal yapıya, tarımsal üretime az veya çok etkide bulunduğu, bu etkilerin tamamının çok iyi hesaplanması ve geri döndürülmesi imkansız sonuçlar doğurmadan önce tüm boyutları ile iyi irdelenmesinin gereklli olduğu verimli orman varlığının yaratmış olduğu zengin flora ve fauna varlığını yok sayarak birçok yerleşimi besleyen ve tarımsal alanları sulayan Dalaman Çayına bağlanan Kılcan Deresi üzerinde sadece enerji odaklı bir projenin gerçekleştirilmek istenmesinin bölgenin koşullarının çok detaylı bir çözümlemeye sokulmadan ve bölge çapında bütüncül düşünülmeden bölgeye yönelik kararlar geliştirildiği,faaliyet alanın orman vasfında arazide olduğu ve orman tahribatına neden olduğu, alandaki flora ve faunanın HES'in oluşturduğu baskılardan olumsuz etkilendiği şeklinde çevresel açıdan dava konu HES projesinin uygun olmadığı tespitlerine yer verilmiştir.
Davaya konu HES projesi için 15/07/2014 tarihinde Çevre Şehircilik Bakanlığınca ÇED olumlu kararı verildiği, anılan karara karşı dava açılmadığı, Orman alanı için Orman Bakanlığından 30.06.2015 tarihli, 132 Sayılı ön izin belgesi alındığı, yine Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğünce projeye ait faaliyet alanında ilan edilmiş olan korunan alanın bulunmadığı, projenin yapılmasında sakınca olmadığı yolunda görüş verdiği, dava konusu plan notlarında detaylı şekilde gerekli tedbirlerin düzenlendiği hususları birlikte değerlendirildiğinde bilirkişilerin çevresel etkiler açısından varsayıma dayalı olarak yaptığı tespitler yerinde görülmemiştir.
İkinci kısımda ise, davaya konu Kılcan Regülatörü ve HES Proje Alanı için hazırlanmış olan 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planları kapsamında ilgili kurum görüşlerinin hemen hemen hepsine yer verilmesine karşın Muğla Büyükşehir Belediyesinin görüşüne yer verilmediği bu durumun 1/100.000 ölçekli üst plana aykırlık teşkil ettiği ifade edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu planların yapılmasının öncelikle Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığından talep edildiği, belediyece talep edilen planların yapılmaması üzerine ilgili kurumlardan görüşler alınarak yetkili olan davalı Bakanlık tarafından dava konusu planların yapıldığı, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığının itirazı üzerine itirazlar kısmen kabul edilerek itirazlar doğrultusunda düzenleme yapıldığı, yeni planların aynı yerde askıya çıkarıldığı, ayrıca Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar Planlama Şube Müdürlüğü yazısı ekinde İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne ait kurum görüşünün Bakanlığa iletildiği ve anılan görüşe plan notlarında ve açıklama raporunda yer verildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı belediyenin planlama sürecine dahil edildiği sonucuna varıldığından bilrikişilerin bu tespiti yerinde görülmemiştir.
Üçüncü olarak, santral binası, cebri boru, yükleme havuzu, kanal ve regülatör yapımı maksadıyla kesin izin alınan orman alanının 39924,82 m2, kamulaştırılan Hazine arazisi 604,72m2 olmak üzere toplam: 40529,54 m2 proje alanı belirlendiği, depolama sahalarının bulunduğu alanlar incelendiğinde, yaklaşık 39907,96m2 lik bir orman ve tarım alanının daha depolama ile işgal edilerek tahribata uğrayacağı, HES projesinin bir parçası olan ve oldukça geniş alanları etkileyecek olan depolama sahalarına, Muğla İli Dalaman İlçesi Narlı Mahallesi Yenilebilir Enerji Kaynaklarına Dayalı Üretim Tesisi Alanı ve Regülatör Alanı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında yer verilmediği, açıklama raporunda yer almadığı bunun önemli bir eksiklik olduğu tespitine yer verilmiştir.
Uyuşmazlık konusu 2.49 MW büyüklüğündeki Kılcan HES tesisinin tamamlandığı ve çalışmakta olduğu, 30.9.2016 tarihinde kesin kabulünün yapıldığı, projenin 39.924.82 m2 orman, 604.58 m2 Hazine olmak üzere toplam 40.529,40 m2 lik sahada yapıldığı ve bitirildiği, ÇED raprunda öngörülen depo sahalarına ihtiyaç olmadığı, proje sırasında ortaya çıkan fazla malzemenin regülatör ve yükleme havuzu arasındaki gömülü iletim borusunun ve platformun üzerinin doldurulması yoluyla 40.529,40 m2 lik alan içinde depolandığı, genişleme olanağının olmadığı dosyadaki belegelerden anlaşılmış olup, bu nedenle bilirkişilerin bu tespitleri de yerinde görülmemiştir.
Bu durumda 2.49 MW büyüklüğündeki Kılcan HES projesine ilişkin nazım ve uygulama imar planlarının imar mevzuatı, çevre mevzuatı, şehircilik ve planlama ilkeleri ile kamu yararına uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla,dava konusu işlemin iptaline ilişkin karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararında isabet bulunmamaktadır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Yol vasfını yitiren ve onaylı imar planında tek başına yapılaşmaya elverişli olmayan dava konusu 404,07 m2'lik artık parsel, davacının tersanesinin yer aldığı yat çekek alanında kalmaktadır. Davacı tarafından bu alanın, satışının yapılması istemiyle yapılan başvuru, Bodrum Belediye Meclisinin 04.10.2013 tarih ve 166 Sayılı kararıyla reddedilmiştir. Davacı tarafından anılan ret kararına itiraz edilmiş ve 31.12.2013 tarihli dilekçeyle görülmekte olan dava açılmıştır.
Bakılan dava açıldıktan sonra, Bodrum Belediye Meclisinin 07.02.2014 tarihli, 35 Sayılı kararıyla "İçmeler bölgesinde çalışan esnafın geçiş hakkının sağlanması şartıyla" davacının itirazı şarta bağlanmak suretiyle kabul edilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun "Kamulaştırmadan arta kalan kısımlar" başlıklı 17. maddesinde; "Belediye veya valilik, kendi malı olan veya imar planlarının tatbiki sonucu kamulaştırmadan artan parçalarla, istikameti değiştirilen veya kapanan yol ve meydanlarda hasıl olan sahalardan müstakil inşaata elverişli olmayan parçaları, bitişiğindeki arsa veya bina sahibine bedel takdiri suretiyle satmak, gayrimenkul sahiplerinin yola giden yerlerden dolayı tahakkuk eden istihkaklarını bedel takdiri suretiyle değiştirmek ve komşu gayrimenkul sahibi takdir edilen bedelle satın almaktan imtina ederse, şüyulandırıp satmak suretiyle imar planına uygunluğunu temin eder.
Bunlardan müstakil inşaata elverişli olanları, kamu yararı için, belediye veya valilikçe yeri alınan şahısların muvafakatları halinde istihkaklarına karşılık olarak bedel takdiri ve icabında denklik temini suretiyle değiştirmeye belediye ve valilik yetkilidir.
Ayrıca belediye veya valilikler ile şüyulu olan müstakil inşaat yapmaya müsait bulunan imar parsellerinde, belediye veya valilikler, hisselerini parselin diğer hissedarlarına bedel takdiri suretiyle satmaya, ilgililer satın almaktan imtina ederse, şüyuun izalesi suretiyle sattırmaya yetkilidir.
Bu maddeye göre bedel takdirleri ve bu bedellere itiraz şekilleri 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava, yol vasfını yitiren ve onaylı imar planında tek başına yapılaşmaya elverişli olmayan dava konusu 404,07 m2lik artık parselin davacıya satışının yapılması istemiyle yapılan başvurunun Bodrum Belediye Meclisinin 04.10.2013 tarih ve 166 Sayılı kararıyla reddine ilişkin, anılan işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı tarafından anılan ret kararına karşı yapılan itiraz, davanın açılmasından sonra, Bodrum Belediye Meclisinin 07.02.2014 tarihli, 35 Sayılı kararıyla kısmen kabul edilerek içmeler bölgesinde çalışan esnafın geçiş hakkının sağlanması şartına bağlanmış ise de uyuşmazlığın konusunun bu işlemden önce tesis edilen Bodrum Belediye Meclisinin 04.10.2013 tarih ve 166 Sayılı kararı olduğu açıktır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, Bodrum Belediye Meclisinin 04.10.2013 tarih ve 166 Sayılı kararının, dava konusu işlem olarak alınması ve anılan işlemden sonra satışın gerçekleşip gerçekleşmediği hususu açıklığa kavuşturularak karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak dava konusu işlemin iptali yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY : Dava konusu, Arnavutköy ilçesi Durusupark-Deliyunus Çiftliği 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı 25.11.2011 tarihli, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi kararıyla tadilen onaylanıp 08.02.2012-08.03.2012 tarihleri arasında askıya çıkartılmış, davacı tarafından anılan plana 05.03.2012 tarihinde itirazda bulunulmuş, idarece cevap verilmemesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanunu'nun 5. maddesinde “Nazım İmar Planı”, “Varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan” olarak; "Uygulama İmar Planı", "tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan" olarak tanımlanmış; söz konusu Kanun ve ilgili Yönetmeliklerde, alt ve üst ölçekli imar planlarının birbiri ile uyumlu olması ve planlama sürecinde plan kademelenmesine uygunluğun sağlanması gerektiği belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, Davacı tarafından yatay kat irtifaklı bağımsız bölümlerin imar planı sınır dışında bırakıldığı iddiasıyla dava açıldığı görülmektedir.
İdare Mahkemesince ise, davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planının üst ölçekli nazım imar planına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle İstanbul İdare Mahkemelerinde açılan davalarda ( İstanbul 2. İdare Mahkemesi'nin E:2012/1113, E:2012/1282, E:2012/1273, E:2012/1249 Sayılı dosyaları ) mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak, "1/1000 ölçekli uygulama imar planının üst ölçekli plana uygun olduğu, İSKİ Yönetmeliği doğrultusunda revize edilmesinin daha uygun olacağı düşünülmekle birlikte İSKİ Yönetmeliği hükümleri uyarınca kısa ve mutlak mesafeli koruma alanlarının plan onama sınırı dışına çıkarılarak yapılaşmaya kapatılması, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki emsal değerlerinin ve kişi başı inşaat alanı miktarının düşürülmesi ve 5000 m² minimum ifraz şartının belirlenmesinin uygun olduğu" yönündeki görüşlere dayanılarak davaların reddine karar verilmiş ve bu kararlar Danıştay Altıncı Dairesinin kararlarıyla ( 30.03.2015 günlü, E:2014/5428, K:2015/1851, 30.03.2015 günlü, E:2014/3315, K:2015/1852, 30.03.2015 günlü, E:2014/5362, K:2015/1855, 30.03.2015 günlü, E:2014/4681, K:2015/1854 Sayılı kararlar ) onanmıştır.
Belirtilen duruma göre, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planının arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini gösteren nazım imar planının kullanım kararlarıyla örtüştüğü, nazım imar planlarında gösterilemeyecek bazı kullanımların 1/1000 ölçekte detaylandırıldığı, taşınmazda getirilen dere ıslah ve koruma alanının doğru bir planlama kararı olduğu alanın özelliği ve su havzası olması nedeniyle davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile getirilen 5000m² minimum ifraz şartı, kısa ve mutlak mesafeli koruma alanlarının plan onama sınırı dışına çıkarılarak yapılaşmaya kapatılması ve emsal değerinin azaltılmasının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olduğu sonucuna ulaşıldığından dava konusu işlemin iptali yolundaki kararda isabet görülmemiştir.
Öte yandan Arnavutköy Belediye Meclisince kabul edilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planının İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisince tadilen onaylanması nedeniyle İdare Mahkemesince, yeniden karar verilirken anılan idarenin de hasım mevkiine alınması gerekmektedir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacının hissedarı olduğu Sakarya, Hendek, Yeşiller Mahallesi, Çökeklik mevkii, 14 ada, 15-16 parsel sayılı taşınmazların kısmen yeşil alan, kısmen konut alanı olarak belirlenmesine ilişkin Sakarya Büyükşehir Belediye Meclisinin 11/02/2013 tarih ve 2/56 Sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli revizyon nazım imar planına yapılan itirazın reddine ilişkin 08/07/2013 tarih ve 8/240 Sayılı Sakarya Büyükşehir Belediye Meclis kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 6. maddesinde, planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından bölge planları ve imar planları olarak iki ana kategoriye ayrılmış, imar planları da uygulamaya esas olan uygulama imar planları ve bu planın hazırlanmasındaki temel hedefleri, ilkeleri ve arazi kullanım kararlarını belirleyen nazım imar planları olarak sınıflandırılmış, anılan Yasanın 8. maddesinde ise, planların tanımlaması yapılarak, planlar bölge planı, çevre düzeni planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı olarak kademelendirilmiş ve alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunluluğu getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon nazım imar planın üst ölçekli planı niteliğinde olan ve belediye meclisince 10/12/2012 tarih ve 396 Sayılı karar ile onaylanan, 08/04/2013 tarih ve 4/164 Sayılı belediye meclisi kararıyla değişikliğe uğrayan Sakarya iline ilişkin 1/25000 ölçekli nazım imar planının Sakarya 2. İdare Mahkemesi'nin 31/10/2014 tarih ve E:2013/788, K:2014/946 Sayılı kararıyla iptaline karar verilmiş ve bu karar Danıştay Altıncı Dairesinin 03/10/2017 tarih ve E:2015/2290, K:2017/7093 Sayılı kararıyla onanmıştır.
Diğer taraftan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 28.02.2014 tarihli, 3171 Sayılı oluru ile revize edilerek onaylanan "Sakarya İli 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı" ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 28.02.2014 tarihli, 3172 Sayılı oluru ile onaylanan “Sakarya Kuzey ve Doğu Planlama Alt Bölgesi 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı" hazırlandığı görülmektedir.
Bu durumda, 1/25.000 ölçekli nazım imar planının yargı kararıyla iptaline karar verildiği hususu gözetilerek, yürürlükte olan üst ölçekli plan kararlarının da değerlendirilmesi suretiyle, gerekirse keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak uyuşmazlık hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İstanbul ili, Arnavutköy ilçesi, Hadımköy mahallesi, 9 pafta, 2231 parseli de kapsayan alanda yapılan 17.01.2012 tasdikli 1/5000 ölçekli nazım imar planında taşınmazın 600 kişi /ha yoğunluklu K+T1 sembollü konut ve ticaret alanında kaldığı , dava konusu 28.05.2012 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ise taşınmazın emsal 1,90 ayrık veya ikiz nizam 5 kat yapılanmalı K+T1 fonksiyonunda konut ve ticaret alanında kısmen de 10 metrelik lik 3.derece kent içi yollar lejantında kaldığı ,18.06.2012 -18.07.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılarak ilan edildiği, ilan askı süresinde yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Temyize konu kararın, davaya konu parselin "konut ve ticaret" alanı olarak belirlenmesine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine ilişkin bölümü incelendiğinde:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararınında 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Temyize konu kararın, davaya konu parselin "10 metrelik taşıt yolu" olarak belirlenmesine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine ilişkin bölümü incelendiğinde:
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde nazım imar planı; varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hali hazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları gösteren ve uygulama imar planının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile beraber bir bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
İşlem tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 29.maddesinde; "İmar planında gösterilen yolların genişletme, daraltma ve güzergahına ait imar planı değişikliklerinde 1 ) Devamlığı olan bir yol belli bir kesimde daraltılamaz. 2 ) Yolların kaydırılmasında, mülkiyet ve yapılaşma durumu esas alınır. 3 ) İmar planlarındaki gelişme alanlarında ( 7,00 ) metreden dar yaya, ( 10,00 ) metreden dar trafik yolu açılamaz, Meskun alanlarda mülkiyet ve yapılaşma durumlarının elverdiği ölçüde yukarıdaki standartlara uyulur. 4 ) İmar planı değişikliği ile çıkmaz sokak ihdas edilemez. 5 ) İmar planı içinde kalan karayolu, kent içi geçişinin değiştirilmesi durumunda, Karayolları Genel Müdürlüğü'nden alınacak görüşe uyulur." kuralı yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer alan hükümlere göre, nazım imar planları, halihazır haritalar üzerine çizilen ve ticaret, sanayi, konut gibi bölgelerle iskan bakımından yoğun veya seyrek bölgeleri ve iskana elverişli, iskana elverişli olmayan veya iskana izin verilmeyen bölgeleri, topoğrafik özelliklerden faydalanma konularını, ulaşım sistemlerini ve bu gibi ana hatları göstermek suretiyle arazi parçalarının kullanma şekillerini belirleyen planlar, uygulama imar planları ise, varsa kadastral durumu da işlenmiş halihazır haritaların üzerine nazım plan esaslarına göre çizilen ve yol, yapı adası ve muhtelif bölgelerin detayları ile inşaat nizamlarını ve uygulama için gerekli bilgileri içeren planlardır.
Alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, kararlarına uyumlu olması zorunludur.
Yönetmeliğin gerek yukarıda içeriğine yer verilen düzenlemesi, gerekse Ek-2-a ve Ek-2-b 1/1000 ve 1/5000 lejandlarına göre, trafik yolu olan 10,00 metre üzerindeki en kesitli yolların ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümünü gösterecek olan 1/5000 ölçekli nazım imar planında yer alması gerekmektedir.
Bu durumda, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında gösterilen 10 metrelik yolun 1/5000 ölçekli nazım imar planında gösterilmemesi her iki planda gösterilmiş diğer fonksiyonların kullanımını sakatlar nitelikte olduğu plan bütününden anlaşılmaktadır.
Bu itibarla parselin kısmen "yol" alanı olarak belirlenmesinde hukuka uyarlık aksi yöndeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabaet bulunmamaktadır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Bursa İli, Gemlik İlçesinde, mevcut sanayi tesisleri içerisinde kapasite artırımına yönelik projelerin gündeme gelmesi nedeniyle sanayi alanlarında patlayıcı, yanıcı ve parlayıcı maddelerin depolama kapasitelerinin artırılmasının önlenmesi amacıyla Nazım İmar Planı'na plan notu ilave edilmesinin Gemlik Belediye Başkanlığı tarafından talep edilmesi üzerine 20.09.2012 tarihli Büyükşehir Belediyesi Meclis kararıyla 1/5000 ölçekli Gemlik Nazım İmar Planına, "Gemlik İlçesi sınırlarında yer alan mevcut sanayi ve depolama alanlarında ilave kömür, krom, kurşun, çinko vb. madenler ile yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı cinsten maddelerin depolaması yapılamaz" şeklinde plan notunun ilave edildiği, sonrasında ise, anılan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı doğrultusunda Gemlik Belediye Meclisi'nin 06.03.2013 tarih ve 129 Sayılı kararıyla kabul edilen 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planınına "Gemlik İlçe sınırları içerisnde yer alan ve yanıcı, parlayıcı, patlayıcı, korozif ve toksit madde üreten, kullanan ve depolayan kullanımların kapasite gelişimine ve yeni tesis yapımına yönelik taleplere izin verilmeyecektir" şeklindeki dava konusu plan notunun eklenmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde; nazım imar planı; varsa bölge planlarının mekâna ilişkin genel ilkelerine ve varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerini, nüfus yoğunlukları ve eşiklerini, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, plan hükümleri ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak tanımlanmış, uygulama imar planı ise, tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır. Kanunun 6. maddesinde ise; mekânsal planlar, kapsadıkları alan ve amaçları açısından Mekânsal Strateji Planlarına uygun olarak; “Çevre Düzeni Planları” ve “İmar Planları” kademelerinden oluşur. İmar planları ise nazım imar planı ve uygulama imar planı olarak hazırlanır. Her plan bir üst kademedeki plana uygun olarak hazırlanacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Yasanın 8.maddesinin 1.fıkrasının ( b ) bendinde de; imar planının, nazım imar planı ve uygulama imar planından meydana geldiği, mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğunun sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planlarının ilgili belediyece yapılacağı ve yaptırılacağı hükümlerine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta; İdare Mahkemesince "20.09.2012 tarihli Meclis kararıyla kabul edilen ve üst ölçekli plan olan 1/5000 ölçekli Gemlik Nazım İmar Planına, "Gemlik İlçesi sınırlarında yer alan mevcut sanayi ve depolama alanlarında ilave kömür, krom, kurşun, çinko vb. madenler ile yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı cinsten maddelerin depolaması yapılamaz" şeklindeki plan notunun iptali istemiyle başka bir davacı tarafından açılan davada, Mahkememizin 29.11.2013 tarih ve E:2013/20, K:2013/1192 Sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiği, davaya konu 1/1000 ölçekli uygulama imar planına üst ölçekli nazım imar planına uygun olduğu" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Danıştay Altıncı Dairesinin 19.04.2017 tarihli E:2014/3357, K:2017/2795 Sayılı kararının değerlendirilmesinden Mahkemece karara dayanak alınan Bursa 3. İdare Mahkemesi'nin 29.11.2013 tarih ve E:2013/20, K:2013/1192 Sayılı kararın "İmar planları, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerdeki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi konularda yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında çeşitli kentsel işlevler arasında var olan, ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla yörenin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak hazırlanır ve bir bütünlük arz eder. İmar planlarında yapılacak değişikliklerin de bu esaslar gözetilerek gerçekleştirilmesi ve plan bütününü bozucu, donatı alanlarını azaltıcı ve yoğunluk arttırıcı nitelik taşımaması gerektiği açıktır. İmar planları ile önerilen fonksiyonların ise kesin kullanım türlerinin belirlenmesi, önerildikleri konumlara uygun olup olmadıklarının denetlenebilmesi, bu konuda eksiksiz ve yeterli bir anlatım içermesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, dosyadaki bütün bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde dava konusu plan notunun uygulanacağı Gemlik İlçesi Organize Sanayi Bölgesinde davacı şirket ile birlikte bir çok şirketin faaliyet gösterdiği, sözü edilen şirketlerin çok büyük imalat kapasitelerine sahip sanayi şirketleri olduğu ve bu şirketlerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için ham madde temini ve depolamasına ihtiyaç duydukları, genel itibariyle temini ve depolanması gereken bu ham maddelerin "yanıcı, parlayıcı, uçucu ve patlayıcı maddeler olduğu, bunun karşısında Gemlik İlçesinin deprem fay hattı kuşağı üzerindeki coğrafi konumu ve bu konum nedeniyle olması muhtemel bir deprem sonucu oluşabilecek çevresel felaketlerin önlemesi için ivedilikle bir eylem planının hayata geçirilmesi ve özellikle Gemlik Sanayi Bölgesi'ndeki sanayi şirketlerine yönelik olarak Gemlik İlçesi ve civarına verecekleri çevresel zararlara karşı tedbirlerin alınması ve gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği açıktır.
Öte yandan, uyuşmazlığa konu plan notu değişiklikleri incelendiğinde ise, üst ölçekli plan olan 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı notlarında sadece yeni sanayi alanlarının oluşturulmayacağına ilişkin hüküm bulunduğu ve dava konusu plan notlarının bu yönden plan hiyerarşisi bakımından aykırılık taşımadığı hususunun yanında değişikliklerle oluşturulan son durumun somut ve teknik verilere dayanmaksızın ölçüsüz ve genel şekilde bir yasaklama mantığı taşıdığı, değişikliğe konu plan notlarında bahsedilen "kömür, kurşun, krom, çinko, amonyak, nitrikasit v.b madenler ile yanıcı, parlayıcı, boğucu ve patlayıcı cinsten madenlere" ilişkin olarak getirilen ilave depolama yasağının Gemlik İlçesi'nin mevcut deprem tehlikesini ve oluşabilecek çevresel riskleri ortadan kaldırmayacağı, halihazırda mevcut yanıcı, parlayıcı, boğucu ve patlayıcı cinsten madenlerin depolanmış hali için de sözü edilen bu risklerin geçerli olduğu, dolayısıyla Gemlik İlçesi'nin deprem fay hattı kuşağındaki coğrafi durumu gözönünde bulundurularak belirlenecek olan plan notlarında, Gemlik İlçesi'ne ilişkin olarak yapılmış veya yeniden yapılacak jeolojik etüt, çalışma ve teknik raporlar ile birlikte sanayi bölgesindeki şirketlerin "kömür, kurşun, krom, çinko, amonyak, nitrikasit v.b madenler ile yanıcı, parlayıcı, boğucu ve patlayıcı cinsten madenlerin" teminine, depolanmasına ve hammadde olarak kullanılmasına ilişkin teknik kapasite ve fiziki şartlarının da bir bütün olarak değerlendirilerek gerekli, belirli ve somut sınırlamaların yapılması gerekirken, bahsedilen bu niteliklere uymayan plan notu değişiklikliğinde kamu yararına ve hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir." gerekçesiyle sözü edilen Danıştay Altıncı Dairesi kararıyla bozulduğu yine Danıştay Altıncı Dairesi'nin 09.01.2020 tarihli, E: 2017/5781, K:2020/178 Sayılı kararı ile de davacının karar düzeltme istemi reddedildiği belirlenmiştir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dikmen Vadisi Son Etap Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı içinde kalan davacıların hissedarı olduğu Ankara ili, Çankaya ilçesi, Dikmen Mahallesi, 399 Sayılı kadastral parsele ilişkin ilk olarak Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.08.2010 tarihli, 2496 Sayılı kararı ile 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişiklikleri onaylanmış, bu planlar doğrultusunda uyuşmazlık konusu kadastro parselini kapsayan alanda Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin 30.12.2010 tarihli, 2357 Sayılı kararı uyarınca parselasyon yapılmıştır.
Davacıların, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve S. GYO ile birlikte hissedarı oldukları toplam 20.700 m2 büyüklüğündeki 399 Sayılı kadastro parseli, 13.08.2010 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişiklikleri ile kısmen kültür parkı alanına, kısmen E:2.00 yapılaşma koşulunda bölgesel ticaret merkezi kullanımına ayrılmış, anılan imar planı değişiklikleri doğrultusunda alanda yapılan 30.12.2010 onay tarihli, 81210-1 no.lu parselasyon sonucunda; S. GYO'nun 399 Sayılı kadastral parseldeki hisseleri ile parselasyon alanında yer alan muhtelif parsellerdeki hisseleri, 399 Sayılı kadastro parseli ile aynı yerde oluşturulan E:2.00 yapılaşma koşulunda bölgesel ticaret merkezi işlevli 29269 ada, 1 Sayılı imar parselinde birleştirilerek, söz konusu imar parseli S. GYO'ya tahsis edilmiş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının 399 Sayılı kadastro parselindeki hisselerinin 223 m2'lik kısmı da 29269 ada, 1 Sayılı imar parselinden tahsis edilmiş ( sonraki süreçte söz konusu hisse satış suretiyle S. GYO'ya devredilmiştir ), 3.833,82 m2'lik hissesi kadastro parselinin uzağında oluşturulan konut işlevli 29272 ada, 1 Sayılı imar parselinden verilmiş, ayrıca 585,98 m2'lik hissesi de KOP parseli olarak kültür parkı işlevli 29281 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda hisselendirilmiş, 399 Sayılı kadastro parselindeki hisselerinden düzenleme ortaklık payı ( DOP ) kesintisi yapıldıktan sonra kalan 1.988 m2'lik hissesine karşılık, davacılar, davalı idarece yaklaşık 20 metre mesafede olduğu beyan edilen E:2.70 yapılaşma koşulunda konut işlevli 29271 ada, 1 Sayılı imar parselinden 42 kişi ile birlikte hisselendirilmiş, ayrıca 289 m2'lik hisse de KOP parseli olarak kültür parkı işlevli 29281 ada, 1 parsel sayılı taşınmazdan tahsis edilmiştir.
Bunun üzerine 13.08.2010 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişiklikleri ile bu planlar doğrultusunda yapılan 30.12.2010 onay tarihli, 81210-1 no.lu parselasyonun 399 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kısmının iptali istemiyle davacılar tarafından Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin E:2012/1769 Sayılı dosyasında 07.11.2012 tarihinde kayda giren dilekçeyle dava açılmıştır.
Söz konusu yargılama devam ederken, 13.08.2010 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında, mimari proje ve uygulamada sıkıntılar ortaya çıktığı ve plan notlarında çeşitli ihtiyaçlardan dolayı güncelleme yapılmasına gerek duyulduğu gerekçe gösterilerek davacıların hissedarı olduğu 399 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan Dikmen Vadisi Son Etap Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanına ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 28.11.2012 tarihli, 2013 Sayılı kararı ile dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği onaylanmış, bu plan doğrultusunda da 12.12.2012 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği yapılmış, ancak yeni imar planlarında da uyuşmazlık konusu alana ilişkin 13.08.2010 onay tarihli imar planları ile aynı doğrultuda kararlar getirilmiştir.
Davacılar tarafından; hissedarı oldukları kadastral parseldeki hisselerinden %40 oranında DOP kesintisi yapıldığı, ilaveten %7.58 oranında KOP kesintisi yapılarak kültür parkı işlevli 29281 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda hisselendirildiği, kültür parkı kullanımının DOP kapsamında değerlendirilmesi gereken kullanımlardan olduğu, bu haliyle davacılardan DOP alanlarında kullanılmak üzere toplam %47.6 oranında yapılan kesintisinin yasal oranın üzerinde olduğu, uyuşmazlık konusu 399 Sayılı kadastro parselinde davacılar ile birlikte hissedar olan S. GYO'ya kadasto parseli ile aynı yerde oluşturulan bölgesel ticaret merkezi işlevli 29269 ada, 1 Sayılı imar parselinden tahsis yapılırken, davacılara kadastro parselinin uzağında oluşturulan konut işlevli 29271 ada, 1 Sayılı imar parselinde hisse tahsisi yapılmasının imar mevzuatına ve dağıtım tekniklerine aykırı olduğu ileri sürülerek 28.11.2012 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile bu plan doğrultusunda alanda yapılan parselasyonun iptali istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun dava şartlarını düzenleyen 114. maddesinin 1. fıkrasının ( ı ) bendinde; "Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması" hükmüne yer verilmek suretiyle "derdestlik" doğrudan dava açma şartları arasında sayılmış, aynı Kanunun 115. maddesinde ise, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit etmesi halinde, davayı usulden reddedeceği kurala bağlanmıştır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda "derdestlik" müessesesi düzenlenmemiş ve Kanunun 31. maddesinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ilgili maddelerine atıfta bulunulmamış olmakla birlikte; tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava görülmekte iken, ikinci davanın esasının derdestlik nedeniyle incelenmemesi ve davanın usulden reddedilmesi gerektiğinin, usul hukukunun genel ilkelerinden biri olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Derdestlik durumunun ortaya çıkması için; aynı davanın iki kere açılmış olması, birinci davanın görülmekte ( derdest ) olması, birinci dava ile ikinci davanın aynı dava olması şartları birlikte gerçekleşmelidir. Davaların aynı dava olarak kabul edilebilmesi de; davaların taraflarının, konularının, dava konusu işlemlerin hukuki sebeplerinin aynı olmasına bağlıdır. Derdestlik; yeni açılmış olan bir davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılmış ve görülmekte ( derdest ) olduğunun taraflarca ileri sürülmesi ile ya da mahkemece resen yapılacak araştırma ile tespit olunur.
Öte yandan, 3194 Sayılı İmar Kanunu'nun "Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması" başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendinde: "İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar." hükmü yer almaktadır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 4. fıkrasında; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun'un "Üst makamlara başvurma" başlıklı 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu parselasyon yönünden yapılan değerlendirmede;
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 28.11.2012 tarihli, 2013 Sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile bu plan doğrultusunda yapılan parselasyonun bakılmakta olan davanın konusunu oluşturduğu; ancak dava konusu edilen parselasyon işleminin tarihine ve sayısına ilişkin davacı tarafından herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı, İdare Mahkemesince de dava konusu parselasyona ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Encümeni kararları, dağıtım cetvelleri gibi dava konusu işlemi öncelikle ortaya koymaya, devamında da hukuka uygunluk değerlendirmesini yapmaya yönelik herhangi bir bilgi ve belge getirtilmeden karar verildiği görülmektedir.
Bu doğrultuda, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan ve 09.04.2013 tarihinde İdare Mahkemesi kayıtlarına giren dava dilekçesinde; davacıların 399 Sayılı kadastral parseldeki hisselerinin dağıtıldığı imar parsellerinin yeni ada ve parsel numaralarına, söz konusu imar parsellerinin konum ve işlevlerine, davacıların hisselerinden yapılan DOP ve KOP kesinti oranlarına ilişkin verilen bilgilerin tamamının, aynı davacılar tarafından 07.11.2012 tarihinde kayda giren dilekçeyle Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin E:2012/1769 Sayılı dosyasında dava konusu edilen 30.12.2010 onay tarihli, 81210-1 no.lu parselasyon sonucunda davacıların hisselendirildiği yeni imar parsellerine ilişkin bilgilerle aynı olduğu, aynı şekilde, bakılmakta olan dava ile Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin E:2012/1769 Sayılı dosyasında görülen davanın parselasyona ilişkin kısmının dava sebeplerinin de aynı olduğu, diğer taraftan davalı idarenin savunma dilekçesinde de; davacıların hissedarı olduğu 399 Sayılı kadastral parselin bulunduğu alanda 30.12.2010 tarihli, 81210-1 no.lu parselasyonun yapıldığı, ayrıca Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 16.01.2012 tarihli, 128 Sayılı kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar plan değişikliği doğrultusunda alanda 18.10.2012 onay tarihli, 81210-3 no.lu parselasyonun yapıldığı, ancak söz konusu 81210-3 no.lu parselasyonun davacıların KOP parseli olarak hisselendirildiği kültür parkı işlevli 29281 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olduğu ve bu parselasyon sonucunda sadece söz konusu taşınmazın ada ve parsel numaralarının değiştirildiği, kullanım amacında ve şahıs hisselerinde herhangi bir değişiklik yapılmadığı şeklinde beyanlarda bulunulduğu görülmüştür.
Uyuşmazlıkta, dosya içerisinde mevcut bilgi ve belgelerle, dava konusu 28.11.2012 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği yapıldıktan sonraki süreçte, davacıların hissedarı olduğu eski 399 Sayılı kadastral parseli kapsayan alanda yeniden parselasyon yapılıp yapılmadığını tespite imkan bulunmamaktadır. Bu haliyle aynı davacılar tarafından Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin E:2012/1769 Sayılı dosyasında dava konusu edilen 30.12.2010 onay tarihli, 81210-1 no.lu parselasyonun bakılmakta olan davaya da konu edilmek suretiyle derdestlik durumu oluşup oluşmadığı araştırılmadan, parselasyonun esasına ilişkin olarak verilen kararda isabet bulunmamaktadır.
Dava konusu nazım imar planı yönünden yapılan değerlendirmede;
Yukarıdaki bölümde detaylarına yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca; imar planlarına karşı, bir aylık askı süresi içinde 2577 Sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında başvuruda bulunulması ve bu başvuruya idari dava açma süresinin başlangıç tarihi olan son ilan tarihinden itibaren 60 gün içinde cevap verilmeyerek isteğin reddedilmiş sayılması halinde, bu tarihi takip eden 60 günlük dava açma süresi içinde veya son ilan tarihini izleyen 60 gün içinde cevap verilmek suretiyle isteğin reddedilmesi halinde bu cevap tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari dava açılabilecektir. İmar planlarına askı süresi içinde bir itirazda bulunulmamış ise davanın, 2577 Sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca imar planının son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde açılması gerekmektedir. Ancak bu süreler içerisinde dava açılmamış olması halinde imar planının uygulamaya konulması ile birlikte uygulama işlemi ile birlikte imar planına veya doğrudan uygulama işleminin dayanağı olan imar planına karşı yeniden dava açma hakkının bulunduğu ve bu aşamada dava açma süresinin uygulama işleminin süresine tabi olduğu tartışmasızdır.
İmar planlarının uygulama işlemlerinden birisi olan parselasyon işlemine dava açma süresi yönünden ise; parselasyon işleminin subjektif ve kişisel nitelikte bir idari işlem olması nedeniyle dava açma süresinin başlaması için ilgililere yazılı bildirim yapılması gerekmekte olup, iptali istenen işlemin ilgilisine ayrıca tebliğ edilmemiş olduğu hallerde, dava açma sürenin belirlenmesinde işlemin öğrenilme tarihi esas alınacaktır. Ancak bu durumda parselasyonun bütün unsurları ile öğrenilmiş olması gerektiği açıktır.
Uyuşmazlıkta, dava konusu 28.11.2012 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin 18.12.2012-18.01.2013 tarih aralığında askıya çıkartılmak suretiyle ilan edildiğinin ve davacılar tarafından dava konusu nazım imar planı değişikliğine askı süresi içinde itiraz edilmediğinin davalı idarece beyan edildiği, buna karşılık dosyada nazım imar planı değişikliğine ait askı tutanaklarının bulunmadığı görülmüştür. Davalı idarenin beyanın esas alınması halinde davacılar tarafından dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğine dava açma süresinin son günü 19.03.2013 Salı günü olduğundan, bakılmakta olan davanın yasal süresi geçirildikten sonra 09.04.2013 tarihinde açıldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan, dava konusu 28.11.2012 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği doğrultusunda Dikmen Vadisi Son Etap Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanına ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin 12.12.2012 tarihinde onaylandığı anlaşılmakla birlikte, söz konusu uygulama imar planı değişikliği doğrultusunda uyuşmazlık konusu 399 parsel sayılı taşınmazı kapsayan alanda yeniden parselasyon yapılıp yapılmadığı bu aşamada belirsiz olduğundan; 28.11.2012 onay tarihli nazım imar planı değişikliğinin, yeni parselasyon işlemi üzerine, bu işlem ile birlikte yasal süresi içinde davaya konu edilip edilmediğinin tespitine imkan bulunmamaktadır.
Kaldı ki davacıların 399 Sayılı kadastro parselini kapsayacak şekilde yeni parselasyon yapılmamış olması halinde, diğer bir ifade ile davacılar tarafından Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin E:2012/1769 Sayılı dosyasında dava konusu edilen 30.12.2010 onay tarihli, 81210-1 no.lu parselasyonun bakılmakta olan davaya konu edilmek suretiyle parselasyon yönünden derdestlik durumu oluştuğunun Mahkemece tespit edilmesi halinde, söz konusu parselasyona dayanılarak 28.11.2012 onay tarihli nazım imar planına karşı 09.04.2013 tarihinde kayda giren dilekçeyle açılan iş bu davada, nazım imar planı yönünden süreaşımı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda, idare mahkemesince, 28.11.2012 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğine ait askı tutanakları ile davacının bu plana itirazı bulunup bulunmadığına dair gerekli her türlü bilgi ve belgenin dosyaya getirtilmesi, ayrıca dava konusu nazım imar planı değişikliği sonrasında alanda yeniden parselasyon yapılıp yapılmadığının, iş bu davaya konu edilen parselasyonun hangisi olduğunun araştırılması, elde edilecek sonuca göre dava konusu parselasyon yönünden derdestlik durumunun, dava konusu nazım imar planı değişikliği yönünden davada süreaşımı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, bu değerlendirme sonucuna göre işin esasına girilebilecek olduğunun tespit edilmesi halinde, dava konusu nazım imar planı değişikliği ile parselasyonun esası yönünden yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı yapı denetim şirketi tarafından İstanbul İli, Büyükçekmece İlçesi, Cumhuriyet Mahallesi, F21D23C pafta, 874 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının yapı denetim sorumluluğunun üstlenildiği, söz konusu yapının % 20 ve % 40 seviyesinde tamamlanması üzerine 1 ve 2. hak edişlerin ödendiği, fakat % 60, %80 ve % 100 seviyelerinde düzenlenen hak edişlerin ödenmediği, bu nedenle söz konusu yapının yapı denetim şirketine ödenmesi gereken hak edişler ödenmeden davalı idarece devamına izin verildiğinden bahisle söz konusu hak edişlerin tutarı olan 215.711,24.-TL tutarın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde yapı sahibi, yapı müteahhidi ve ilçe belediyesine karşı açılan davada Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 05.10.2010 tarihli, E:2009/1318, K:2010/1110 Sayılı kararında ilçe belediyesi yönünden davanın görev yönünden reddine karar verildiği, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 09.10.2013 tarihli, E:2013/12033, K:2013/15711 Sayılı kararıyla davanın görev yönünden reddine ilişkin mahkeme kararının onanması üzerine idare mahkemesinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
T.C. Anayasasının "Başlangıç" hükümlerinde “Kuvvetler ayrımı” ilkesi yer almış, yargı ile ilgili 9. maddesinde yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı, 125. maddesinin 1. fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, son fıkrasında da idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, hükümlerine yer verilmiştir.
İdari yargıda kabul edilen resen araştırma ilkesinin bir sonucu olarak bakılmakta olan davada görevli olunup olunmadığı hususu, idari yargı mercileri tarafından öncelikle dikkate alınması gerekmektedir.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 393.maddesinde, "Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.İşçinin işverene bir hizmeti kısmi süreli olarak düzenli biçimde yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeler de hizmet sözleşmesidir." tanımı yapılmış, aynı Kanunun 401. maddesi ve devamı hükümlerinde işverenin hizmet sözleşmesi gereği ücret ödeme yükümlülüğünün bulunduğu düzenlenmiştir.
4708 Sayılı Yapı Denetimi Kanununun 2.maddesinde, "Bu Kanun kapsamına giren her türlü yapı; Bakanlıktan aldığı izin belgesi ile çalışan ve münhasıran yapı denetimi ile uğraşan tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarının denetimine tabidir. Yapı denetim hizmeti; yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya vekili ara-sında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür. Yapı sahibi, yapım işi için anlaş-ma yaptığı yapı müteahhidini vekil tayin edemez", "Yapı Denetim Hizmet Sözleşmeleri" başlıklı 5.maddesinde, "Yapı denetim hizmet sözleşmeleri, yapı sahipleri ile Bakanlıkça yayımlanacak usul ve esaslara göre elektronik ortamda belirlenen yapı denetim kuruluşları arasında akdedilir. Bu sözleşmenin bir sureti taahhütname ekinde ilgili idareye verilir. Yapı denetim hizmet sözleşmeleri Bakanlıkça belirlenen haller dışında feshedilemez. Bu sözleşmede; taahhüt edilen hizmetin konusu, yeri, inşaat alanı, süresi, varsa yapı sahibi ile yapı müteahhidi arasında akdedilen sözleşmede yer alan yapının fiziki özellikleri, yapı deneti-mi hizmet bedeli, yapı denetiminde görev alacak teknik personel listesi ve diğer yükümlülükler yer alır.İlgili idare; yapı denetimi hizmet sözleşmesinde yer alan hükümlere, yapı sahibinin uy-maması halinde yapı tatil tutanağı düzenleyerek inşaatı durdurur, yapı denetim kuruluşunun uymaması halinde ise yapı denetimi komisyonuna bildirimde bulunur. Yapı denetimi hizmeti için yapı denetim kuruluşuna ödenecek hizmet bedeli, yapı denetimi hizmet sözleşmesinde belirtilir.
...
Yapı denetim hizmet bedeli, yapı denetim kuruluşlarının hizmet bedellerinin ödenmesinde kullanılmak üzere yapı sahibince il muhasebe birimlerinde açılacak emanet nitelikli hesaba yatırılır. Yatırılan tutarların %3'ü ruhsatı veren idarenin, %3'ü Bakanlık bünyesinde bulunan döner sermaye işletmesinin hesabına aktarılır." hükmü yer almıştır.
Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin "Yapı sahibinin görev ve sorumlulukları" başlıklı 8. maddesinde, "Yapı sahibi, yapı denetimi hizmet sözleşmesini bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığı ile imzalamak zorundadır. Yapı sahibinin aynı zamanda yapı denetim kuruluşunun denetçisi olduğu hâllerde, yapı sahibi olan denetçiye görev verilmemek kaydı ile, mensubu olduğu yapı denetim kuruluşunca işin denetiminin üstlenilmesi mümkündür. Yapı sahibi, yapı denetimi hizmet bedeli taksitlerini zamanında ödemek ile yükümlüdür." düzenlemesi, "Yapı denetimi hizmet sözleşmesi ve fesih esasları" başlıklı 21.maddesinde, "Kanun kapsamına giren yapıların sahipleri, yapının uygulama projeleri bitirildikten sonra Bakanlıkça elektronik ortamda belirlenen bir yapı denetim kuruluşu ile ek-6'da gösterilen form-4'e uygun bir hizmet sözleşmesi akdederek, bir suretini ruhsat işlemlerini başlatmak üzere ek-5'de gösterilen form-3'e uygun taahhütname ekinde ilgili idareye sunar." düzenlemesi, "Yapı denetimi hesabı" başlıklı 25.maddesinde, "Kanun ile öngörülen hizmet bedellerini karşılamak üzere, Bakanlıkça Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü ve Mal Müdürlüklerinde emanet hesapları açılır. Yapı denetim kuruluşunun hizmet bedelleri, yapı sahibince bu hesaplara yatırılır. Yapı denetim hizmetine ait her hakediş bedelinin % 3'ü ruhsatı veren ilgili idarenin ve % 3'ü ise Bakanlık bünyesindeki döner sermaye işletmesinin hesabına aktarılır. Bu hesap başka maksatlarla kullanılamaz. 21/7/1953 tarihli ve 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda belirtilen borçlar da dâhil olmak üzere haczedilemez ve tedbir konulamaz." hükmü, "Hizmet bedeli taksitleri" başlıklı 27.maddesinde,"Toplam inşaat alanı üç bin m2'yi ( dâhil ) geçmeyen yapıların denetim hizmeti bedelinin, yapı sahibi tarafından yapı denetim hesabına defaten yatırılması esastır. Ödeme makbuzunun bir sureti yapı sahibi tarafından ilgili idareye ve yapı denetim kuruluşuna verilir. Toplam inşaat alanı üç bin m2'nin üzerindeki yapıların yapı denetimi hizmet bedelleri, yapı sahibinin tercihine göre, defaten veya aşağıdaki tabloda gösterilen taksitler halinde veya kısmi taksitler halinde hesaba yatırılır. Ödeme makbuzunun bir sureti yapı sahibi tarafından ilgili idareye ve yapı denetim kuruluşuna verilir. Müteakip bölümün hizmet bedeli yatırılmadığı takdirde, yapı denetim kuruluşunca yapı faaliyet durdurma tutanağı ile seviye tespit tutanağı tanzim edilerek, tanzim tarihinden itibaren üç iş günü içinde ilgili idareye bildirimde bulunulur. İlgili idarece yapı tatil tutanağı tanzim edilir ve yapının devamına izin verilmez. Bu hükümlere aykırı hareket eden ilgililer hakkında, Kanunun cezai hükümleri uygulanır." düzenlemesi ve "Hizmet bedelinin ödenmesi" başlıklı 28.maddesinde " Yapı denetim kuruluşu, 27. maddede belirtilen oranlara göre her yapı bölümü veya kısmi yapı bölümü için, bu bölümlerin tamamlanmasını müteakiben, ek-24'de gösterilen form-22'ye uygun hakediş raporunu tanzim eder. 27. maddede belirtilen gerçekleşme seviyelerinin geçildiği tarih itibariyle geride bırakılan seviyeye dair hakedişin bir ay içinde hazırlanması ve ilgili idareye sunulması gereklidir. Her bir taksit, yapının ölçülebilir seviyesi esas alınarak, kısmi taksitlere bölünerek ödenebilir. Düzenlenen hakediş raporu, yapı denetim kuruluşunca ilgili idareye sunulduktan sonra, idarece ekleriyle birlikte kontrol edilerek, bu yapı bölümünde denetim açısından herhangi bir eksiklik veya kusur yok ise, ilgili bölüme ait hizmet bedeli yapı denetim kuruluşuna ödenir. Aksi takdirde, gerekçeleri ile birlikte durum yapı denetim kuruluşuna bildirilir. Yapı denetim kuruluşu, hakediş raporuna yapının bu bölümünde çalıştırdığı teknik elemanların ek-25'de gösterilen form-23'e uygun personel bildirgesini eklemek zorundadır. Yapı denetim kuruluşu tarafından yapı müteahhidinden yaptırılması istenilen muayene ve deneyler belgelendirilir. Laboratuvarlar tarafından her bir hakedişe konu yapı bölümündeki taşıyıcı sisteme ilişkin muayene ve deneyler ayrı ayrı faturalandırılır. Yapı denetim kuruluşları tarafından bu faturalar ilgili hakediş ekine konulur ve taşıyıcı sisteme ilişkin deneylerin fatura tutarı kadar bedel hakedişin tahakkuka bağlanması aşamasında il muhasebe birimlerindeki emanet hesaptan laboratuvar kuruluşunun hesabına aktarılır.Yapı denetim kuruluşunca hakedişi tahsil edilen kısmi yapı bölümüne tekabül eden inşaat alanı, bu kuruluş ile birlikte, denetçi mimar ve mühendisleri ile yardımcı kontrol elemanlarının sorumluluğu altında bulunan inşaat alanından minha edilir. Ancak, bu işlem, yapı denetim kuruluşunun o yapı bölümüyle ilgili sorumluluğunu ortadan kaldırmaz." düzenlemesi yer almaktadır.
Davacı ile yapı müteahhidi ve yapı sahibi arasında akdedilen "Yapı Denetimi Hizmet Sözleşmesi"nin hizmet bedelinin ödenmesine ilişkin 5.maddesinde, "Yapı denetimi hizmet bedeli, aşağıdaki esaslara göre yönetmelik eki örnek 11'e uygun olarak düzenlenen hakediş raporu ile ilgili idaresince yapı denetim kuruluşuna ödenir." ifadesi yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda belirtilen mevzuatın değerlendirilmesinden dava konusunun idarenin kusurlu ya da kusursuz sorumluluğundan doğan tam yargı niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır. Yapı Denetim Hizmet Sözleşmesinin yapı sahibi adına hareket eden müteahhit şirket ve yapı denetim firması arasında akdedildiği, davalı idarenin sözleşmenin tarafı olmadığı, Yapı Denetim Kanununun ve Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliğinin ilgili hükümleri ve akdedilen yapı denetim hizmet sözleşmesi gereği idarenin aracı olarak yapı müteahidi veya yapı sahibince ödenen hizmet bedelinden harçlar düşüldükten sonra yapı denetim firmasına yatırmakla yükümlü olduğu anlaşılmaktadır. Davacının sözleşmenin hükümlerine aykırı olarak hizmet bedelinin ödenmemesi sebebiyle sözleşmenin tarafı olan yapı sahibi ve müteahhit şirkete karşı dava açtığı, bu davanın davacı lehine sonuçlandığı görülmektedir. Davanın sözleşmenin ifa edilmediği iddiasıyla açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, davaya konu uyuşmazlığın davacı ile yapı sahibi ve müteahhit şirket arasında imzalanan sözleşmeye aykırılıklardan ve bu sözleşmenin uygulanmamasından kaynaklandığı, tamamen işin yürütülmesine ilişkin olduğu, sözleşmenin tarafı olmayan idareye karşı açılan davada, sözleşmenin taraflarınca mevzuat ve sözleşme gereği yükümlülüklerin yerine getirilmemesinden doğan ve sözleşmenin uygulanması aşamasında meydana gelen sebeplerden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün ise adli yargının görevinde olduğu sonucuna varılmıştır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, Erenköy Mahallesi, 106/1 pafta, 71 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacıların kat mülkiyetine sahip oldukları bina için, komşuluklarındaki ve üzerinde yine bina nitelikli yapı bulunan 72 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 08.02.1974 tarihinden başlamak üzere irtifak hakkı ( geçit hakkı ) tesis edildiği, tesis edilen bu irtifak hakkının tapuya şerh edildiği, ancak aleyhine irtifak hakkı tesis edilen 72 Sayılı parselin maliklerince, 71 Sayılı parsel lehine kurulan irtifak hakkının kaldırılması için 13.09.2013 tarihinde yapılan başvuru üzerine, davalı idarece yapılan değerlendirme neticesinde irtifak hakkının 3194 Sayılı İmar Kanununun 14. maddesi uyarınca kaldırılmasına yönelik 14.11.2013 tarihli, 85/2 Sayılı belediye encümeni kararının alındığı anlaşılmaktadır.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 783. ve devamı maddelerinde irtifak haklarının nasıl sona ereceği düzenlenmiş olup buna göre genel olarak; irtifak hakkının, tescilin terkini veya yüklü ya da yararlanan taşınmazın yok olmasıyla sona ereceği,terkin edilmedikçe irtifakın, aynî hak olarak varlığını sürdüreceği ve lehine irtifak kurulan taşınmaz için bu hakkın sağladığı hiç bir yarar kalmamışsa, yüklü taşınmazın malikinin bu hakkın terkinini mahkemeden isteyebileceği hüküm altına alınmıştır.
3914 Sayılı İmar Kanununun "İrtifak hakları" başlıklı 14. maddesinde; "Belediye veya valilikler, imar planlarının uygulanması sırasında, bir gayrimenkulün tamamını kamulaştırmadan o yerin muayyen saha, yükseklikte ve derinliğindeki kısmı üzerinde kamu yararı amacıyla irtifak hakkı tesis edebilir.
Belediyeler veya valilikler, mümkün olan yer ve hallerde mal sahibinin muvafakatiyle, bedelsiz irtifak hakkı verme karşılığında, bedelsiz irtifak hakkı tesis edebilir." hükmü, "Tescil ve şüyuun izalesi" başlıklı 16. maddesinde; "Belediye ve mücavir alan hudutları içindeki gayrimenkullerin re'sen veya müracaat üzerine tevhid veya ifrazı, bunlar üzerinde irtifak hakkı tesisi veya bu hakların terkini, bu Kanun ve yönetmelik hükümlerine uygunluğu belediye encümenleri veya il idare kurullarınca onaylanır.
Onaylama işlemi, müracaatın belediyelere veya valiliklere intikalinden itibaren en geç 30 gün içinde sonuçlandırılır ve tescil veya terkini için 15 gün içinde tapuya bildirilir.
Tapu dairesi, tescil veya terkin işlemini bir ay içinde sonuçlandırmak zorundadır.
Bu Kanun hükümlerine göre şüyulandırılan gayrimenkullerin sahipleri ilgili idarenin tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde aralarında anlaşamadıkları veya şüyuun izalesi için, mahkemeye müracaat edilmediği takdirde ilgili idare hissedarmış gibi, şüyuun izalesi davası açabilir.
Tarafların rızası veya mahkeme kararı ile şüyuun izalesi ve arazi taksimi de yukarıdaki hükümlere tabidir." düzenlemesi yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dairemizin 01.10.2019 tarihli, E:2016/1535 Sayılı ara kararıyla irtifak hakkının hangi yolla kurulduğu sorulmuş olup Kadıköy Belediye Başkanlığınca verilen cevap ile sunulan belgelerden, ifraz talepnamesindeki irtifak hakkı tesisi talebi üzerine, 08.02.1974 tarihli ifraz talepnamesindeki irtifak ( geçit ) hakkı tescili talebi üzerine, anılan irtifak hakkının idari bir işlemle kurulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereği İmar Kanununun 14. maddesine göre idari bir işlemle kurulan irtifak hakkının yine idari bir işlemle yani belediye encümeni kararıyla kaldırılmasına ilişkin dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu itibarla, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, yukarıda yer verilen gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin temyize konu kararda isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, Mahkemece, bozma kararı üzerine yapılacak incelemede, dava konusu işlemin iptali ile kurulu irtifak hakkının devamı hakkındaki Kadıköy Belediye Encümeninin 09.02.2016 tarihli, 11/5 Sayılı kararı ile asliye hukuk mahkemesinde irtifak hakkının kaldırılması talebiyle açılan davanın da dikkate alınacağı tabiidir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi, Firuzağa Mahallesi,Çukurcuma Caddesi, 29 pafta, 2507 ada, 58 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapıya ilişkin düzenlenen 22.03.2012 tarihli, 2012/01-26 Sayılı yapı ruhsatının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun "Yapı ruhsatiyesi" başlıklı 21. maddesinde; "Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26. maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir." hükmüne, aynı Kanunun "Ruhsat alma şartları" başlıklı 22. maddesinde; "Yapı ruhsatiyesi almak için belediye, valilik bürolarına yapı sahipleri veya kanuni vekillerince dilekçeyle müracaat edilir. Dilekçeye sadece tapu ( istisnai hallerde tapu senedi yerine geçecek belge ), mimari proje, statik proje, elektrik ve tesisat projeleri, resim ve hesapları, röperli veya yoksa, ebatlı kroki eklenmesi gereklidir. Belediyeler veya valiliklerce ruhsat ve ekleri incelenerek eksik ve yanlış bulunmuyorsa müracaat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir. Eksik veya yanlış olduğu takdirde; müracaat tarihinden itibaren onbeş gün içinde müracaatçıya ilgili bütün eksik ve yanlışları yazı ile bildirilir. Eksik ve yanlışlar giderildikten sonra yapılacak müracaattan itibaren en geç onbeş gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından yapı ruhsatının iptali istemiyle İdare Mahkemesinde dava açılmadan önce, İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/29 D. İş ve İstanbul 9. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2013/30 D. İş sayılı, İdare Mahkemesi karar tarihinden sonra da İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2014/1444 D. İş sayılı dosyalarında, uyuşmazlığa konu taşınmaz üzerinde yapılan binanın oturduğu zeminin kil, çamur ve dolgu malzemesinde oluştuğu, proje aşamasında yapılan zemin etüdünün fiili duruma uygun olmadığı iddialarıyla tespit davalarının açıldığı, İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/29 D. İş sayılı dosyasında yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi düzenlenen raporda; taşınmaz üzerinde inşa edilecek bina için yapılan zemin etüt çalışmalarının ve hazırlanan uygulama projelerinin onaylı ve uygun olduğu, yerindeki imalatın da projesi ile fen ve sanat kaidelerine uygun yapıldığı, yapılan çalışmalarının davacının taşınmazına olumsuz bir etkisinin olmadığı ve inşaat çalışmalarının devam etmesinde sakınca bulunmadığı hususlarının belirtildiği, İstanbul 9. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2013/30 D. İş sayılı dosyasında yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi düzenlenen raporda üç bilirkişinden ikisi tarafından; uyuşmazlığa konu parselde zemin etüt raporu hazırlandığı, bu amaçla bir adet sondaj yapıldığı, sondaj sayısının arttırılmasının daha uygun olacağı, davacının taşınmazına komşu kenar boyunca dolgu zemin özelliklerinin görüldüğü, bunu önlemek amacıyla bu kenar boyunca anolar halinde kuyu temel imalatı yapılıp güvenliğin arttırılmasının uygun olduğu tespitlerinin yapıldığı, anılan raporun düzenlenmesinde yer alan diğer bilirkişi tarafından ise diğer iki bilirkişinin aksine jeofizik raporunun birçok sayfasında binanın oturacağı kaya birimi olarak ikinci tabaka ya da temel kaya belirtilmesine rağmen inşaat esnasında buna uyulmayarak yapının üstteki gevşek kil biriminin üzerine inşa edildiği, mevcut durumda uyuşmazlığa konu yapının yaklaşık 2.5 metre kalınlığında kil ve dolgu üzerine oturduğu ve dolayısıyla raporda belirtilen faktörler için risk oluşturmadığının söylenemeyeceği, bu risk durumunun yeniden ele alınması gerektiği, gerçek anlamda binanın oturduğu kil tabakasının S hızına dayanarak belirlenen zemin grubunun B1 değil en çok C ya da daha düşük olması gerektiği tespitlerinin yapıldığı, son olarak İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2014/1444 D. İş sayılı dosyasında yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi düzenlenen raporda ise; uyuşmazlığa konu taşınmazın bina temelinin kil ağırlıklı dolgu zemin özelliğinde ve zayıf yapıdaki bir zemin üzerine oturtulmasının yüzeysel sulardan ve olası bir depremden etkilenerek davacı taşınmazında yer alan bina için risk oluşturduğu, davacıya ait binaya komşu kenar boyunca anolar halinde kuyu temel imalatı yapılıp güvenliğin sağlanabileceği hususlarının tespit edildiği görülmüştür.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İstanbul ili, Avcılar ilçesi, C. Mevkii, 29 pafta, 12951 ve 12952 parsel sayılı taşınmazların 11577 parsel sayılı taşınmazla olan tevhit şartının kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 10.01.2013 tarihli, 188 Sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun 16. maddesinde "Belediye ve mücavir alan hudutları içindeki gayrimenkullerin re'sen veya müracaat üzerine tevhid veya ifrazı, bunlar üzerinde irtifak hakkı tesisi veya bu hakların terkini, bu Kanun ve yönetmelik hükümlerine uygunluğu belediye encümenleri veya il idare kurullarınca onaylanır.
Onaylama işlemi, müracaatın belediyelere veya valiliklere intikalinden itibaren en geç 30 gün içinde sonuçlandırılır ve tescil veya terkini için 15 gün içinde tapuya bildirilir. Tapu dairesi, tescil veya terkin işlemini bir ay içinde sonuçlandırmak zorundadır. Bu Kanun hükümlerine göre şüyulandırılan gayrimenkullerin sahipleri ilgili idarenin tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde aralarında anlaşamadıkları veya şüyuun izalesi için, mahkemeye müracaat edilmediği takdirde ilgili idare hissedarmış gibi, şüyuun izalesi davası açabilir. Tarafların rızası veya mahkeme kararı ile şüyuun izalesi ve arazi taksimi de yukarıdaki hükümlere tabidir." hükmüne,
04.07.2019 tarihli, 7181 Sayılı Kanun'un 8. maddesiyle değiştirilen 3194 Sayılı İmar Kanunun'un 15. maddesinin ikinci fıkrasında. "İmar planı bulunan alanlarda, ifraz ve tevhit işlemleri, parselasyon planı tescil edilmiş alanlarda yapılabilir." hükmüne, 04.07.2019 tarihli, 7181 Sayılı Kanun'un 8. maddesiyle eklenen 3194 Sayılı İmar Kanunun'un 15. maddesinin beşinci fıkrasında ise; "Mevcut haliyle yapılaşmaya elverişli olmayan imar parsellerinde, maliklerden birinin talebi üzerine veya doğrudan, parsel maliklerine kendi aralarında anlaşmaları için yapacağı tebliğden itibaren üç ay içerisinde maliklerce anlaşma sağlanamaması halinde resen tevhit veya fiili duruma göre ifraz yoluyla işlem yapmaya ilgili idare yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.
02.11.1985 tarihli, 18916 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve işlem tarihinde yürürlükte olan mülga Planı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği'nin 19. maddesinin birinci fıkrasında; "Her türlü imar adasında, parselasyon planı yapılmadan bu alandaki parsellerde ifraz ve tevhit yapılamaz." düzenlemesine,
03.07.2017 tarihli, 30113 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nin 7. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Mevcut haliyle yapılaşmaya elverişli olmayan parsellere ilişkin olarak, ilgili idarenin tebliğ tarihinden 3 ay içerisinde parsellerin maliklerinin kendi aralarında anlaşamadığı takdirde resen ifraz veya tevhit yoluyla işlem yapmaya ilgili idare yetkilidir." düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, 15.12.2006 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planında uyuşmazlığa konu 12951 parsel sayılı taşınmazın kısmen konut alanında, kısmen de 15 metrelik yol alanında, 12952 parsel ise konut alanında kaldığı, 28.08.2008 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında 12951 parsel sayılı taşınmazın kısmen konut, kısmen de 8 ve 10 metrelik yol alanında, 12952 parsel sayılı taşınmazın da kısmen konut, kısmen 8 metrelik yol alanında kaldığı, anılan imar planlarının plan notlarında uyuşmazlığa konu 12951 ve 12952 parsel sayılı taşınmazlara 11577 parsel sayılı taşınmazın bir kısmı ile tevhit şartı bulunduğuna dair bir hüküm bulunmadığı, plan paftasında da herhangi bir tevhit şartının yer almadığı, 03.02.1982 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planı uyarınca düzenlenen 02.08.2006 tarihli, 2006/191727 Sayılı imar durumu belgesinde uyuşmazlığa konu 12951 ve 12952 parsel sayılı taşınmazlara 11577 parsel sayılı taşınmazın bir kısmı ile tevhit şartı getirildiği, anılan tevhit şartının kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 10.01.2013 tarihli, 188 Sayılı işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, Dairemizce verilen 16.10.2019 tarihli, E:015/8860 Sayılı ara kararıyla davalı idareden uyuşmazlığa konu taşınmazları kapsayan alanda parselasyon yapılıp yapılmadığının, taşınmazları kapsayan alanda parselasyon yapılmış ise, söz konusu parselasyon işleminden sonra imar planı değişiklikleri yapılıp yapılmadığının ve tek başına yapılaşma imkanı bulunmayan 11577 parsel sayılı taşınmazın tevhit şartına konu kısmının nasıl oluştuğunun sorulmasına, konu ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin istenilmesine, 12951 ve 12952 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin düzenlenen 02.08.2006 tarihli imar durum belgesinde de yer alan tevhit şartının, imar durum belgesinin dayanağı olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planından kaynaklanıp kaynaklanmadığının, anılan tevhit şartına ilişkin plan notu bulunup bulunmadığının sorulmasına karar verildiği, davalı idare tarafından verilen ve 23.01.2020 tarihinde Danıştay Genel Yazı İşleri Müdürlüğü kayıtlarına giren ara kararı cevabında, 11577 parsel sayılı taşınmazdan geçen 12 metrelik yolun 03.02.1982 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında bu yana var olduğunun, meri 1/1000 ölçekli uygulama imar planında 11577 parsel sayılı taşınmazın yol dışında kalan kısmının tek başına yapılaşamadığının, bu nedenle 12951 ve 12952 parsel sayılı taşınmazlarla tevhidinin gerektiğinin, ayrıca 12951 ve 12952 parsel sayılı taşınmazların 12 metrelik yoldan cephe alabilmesi ve parsel derinliğinin daha iyi koşulda ve yapı adası içindeki standartlara uygun yapılaşabilmesi için tevhidin şart olduğunun belirtildiği, anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığa konu 12951 ve 12952 parsel sayılı taşınmazların 11577 parsel sayılı taşınmazın bir kısmıyla tevhit edilmesi şartının 1982 yılından bu yana var olduğu, dolayısıyla davacının taşınmazları tek başına yapılaşmaya uygun olsa da yapılaşması halinde 11577 parsel sayılı taşınmazın yapılaşamayacağı gerekçesiyle uyuşmazlığa konu taşınmazlarda yapılaşmaya gidilemediği, bu durumun ise davacının taşınmazları üzerinde var olan mülkiyet hakkının kısıtlanmasına yol açtığı açıktır
Bu durumda, anılan taşınmazların yapılaşmaya uygun hale gelebilmesi amacıyla idare tarafından parselasyon işlemi tesis edilmesi veya 04.07.2019 tarihli, 7181 Sayılı Kanun'un 8. maddesiyle değiştirilen 3194 Sayılı İmar Kanunun'un 15. maddesinin beşinci fıkrasında ve 03.07.2017 tarihli, 30113 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nin 7. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan prosedür işlenerek re'sen tevhit işleminin gerçekleştirilmesi, böylece davacının mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil eden sorunun ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Bu itibarla, 12951 ve 12952 parsel sayılı taşınmazların 11577 parsel sayılı taşınmazın bir kısmı ile tevhit edilmesi yönünde getirilen şartın kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İzmir İli, Torbalı İlçesi, Pancar Mahallesi, G. Pınarı Mevkii, L18 C01D pafta, 527 parsele ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planının Torbalı Belediye Meclisinin 09.01.2015 tarihli, M.35.3.TOR.0.10/10-1/3 Sayılı kararıyla kabul edilip İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.04.2015 tarihli, 05.449 Sayılı kararıyla onaylanması üzerine anılan planın ve üst ölçekli 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/25000 ölçekli çevre düzeni planının iptali istemiyle görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
İşlem tarihindeki yürülükteki şekliyle 3194 Sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
3194 Sayılı Kanun'un 6.maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan halinde, planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından bölge planları ve imar planları olarak iki ana kategoriye ayrılmış, imar planları da uygulamaya esas olan uygulama imar planları ve bu planın hazırlanmasındaki temel hedefleri, ilkeleri ve arazi kullanım kararlarını belirleyen nazım imar planları olarak sınıflandırılmıştır. Anılan Yasanın 8. maddesinde ise alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunluluğu getirilmiştir.
1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/25000 ölçekli çevre düzeni planının onaylandığı tarihde yürürlükte olan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 16.maddesinde, hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri gözönünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK 1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulacağı, Ek 1 maddesinde, kreş ve anaokulu için 1 m2/kişi, ilköğretim için nüfusu 45.000'e kadar olan yerleşim birimlerinde 4 m2/kişi, nüfusu 45.000'in üzerindeki yerleşim birimlerinde 4,5 m2/kişi, ortaöğretim için 3 m2/kişi, aktif yeşil alan için 10 m2/kişi, sağlık tesisi alanları için nüfusu 45.000'e kadar olan yerleşim birimlerinde 2 m2/kişi, nüfusu 45.000- 100.000 arasındaki yerleşim birimlerinde 3 m2/kişi, nüfusu 100.000'in üzerindeki yerleşim birimlerinde 4 m2/kişi, sosyal kültürel tesis alanları için nüfusu 45.000'e kadar olan yerleşim birimlerinde 0.5 m2/kişi, nüfusu 45.000- 100.000 arasındaki yerleşim birimlerinde 1 m2/kişi, nüfusu 100.000'in üzerindeki yerleşim birimlerinde 1.5 m2/kişi, halk eğitim merkezi için 0.4 m2/kişi, dini tesis alanları için 0.5 m2/kişi, idari tesis alanları için nüfusu 15.000'e kadar olan yerleşim birimlerinde 3 m2/kişi, nüfusu 15.000- 45.000 arasındaki yerleşim birimlerinde 3.5 m2/kişi, nüfusu 45.000- 100.000 arasındaki yerleşim birimlerinde 4 m2/kişi, nüfusu 100.000'in üzerindeki yerleşim birimlerinde 5 m2/kişi, teknik alt yapı için nüfusu 15.000'e kadar olan yerleşim birimlerinde 1 m2/kişi, nüfusu 15.000- 45.000 arasındaki yerleşim birimlerinde 2 m2/kişi, nüfusu 45.000- 100.000 arasındaki yerleşim birimlerinde 3 m2/kişi, nüfusu 100.000'in üzerindeki yerleşim birimlerinde 4 m2/kişi yer ayrılması gerektiği düzenlemesi yer almaktadır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 27. maddesinde, "İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz. Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için:
1- ) İmar planındaki durumu değişecek olan sosyal ve teknik alt yapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırımcı Bakanlık ve kuruluşların görüşü alınacaktır.
2- ) İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.
3- ) İmar planında yeni bir sosyal ve teknik alt yapı alanı ayrılması durumunda 1. bentdeki esaslara uyulur.
4- ) Plan müellifinin gerekçeli uygun görüşünün alınması şarttır.
Dini yapı alanlarına ilişkin planlarda ve değişikliklerinde il müftülerinin görüşü alınır." düzenlemesi yer almaktadır.
14.06.2014 tarihli, 29030 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin nazım imar planlarını düzenleyen 23. maddesinin 1. fıkrasında; nazım imar planında karar düzeyi ve içerikleri bakımından, uygulama imar planındaki detay kararlar alınmamasının esas olduğu, uygulamaya dönük kararların uygulama imar planında belirleneceği kuralına yer verilmiş, aynı Yönetmeliğin uygulama imar planlarını düzenleyen 24. maddesinin 4. fıkrasında ise; uygulama imar planlarında yapılaşma koşullarına ilişkin olarak, ayrık, bitişik, blok yapı nizamı ile taban alanı kat sayısı ( TAKS ), kat alanları kat sayısı ( KAKS ), emsal, bina yükseliği, yapı yaklaşma mesafelerinin belirleneceği düzenleme altına alınmıştır.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 24. maddesinin 2. fıkrasında: "Nazım imar planları üzerinde gösterilen sosyal ve teknik altyapı alanlarının konum ile büyüklükleri, toplam standartların altına düşülmemek, nazım imar planının ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü ve genel işleyişini bozmamak ve hizmet etki alanı içinde kalmak şartı ile ilgili kurum ve kuruluşların görüşü dikkate alınarak uygulama imar planlarında değiştirilebilir.", aynı maddenin 3 fıkrasında da: "Uygulama imar planlarında, bölgenin ihtiyacına yönelik çocuk bahçesi, yeşil alan, otopark, cep otoparkı, yol boyu otopark, durak cebi, aile sağlık merkezi, mescit, karakol, muhtarlık, trafo gibi sosyal ve teknik altyapı alanlarını artırıcı küçük alan gerektiren fonksiyonlar ayrılabilir ve bu fonksiyonların konulması nazım imar planına aykırılık teşkil etmez." hüküm altına alındığı görülmüştür.
İmar planları, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla, kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan, ulaşım, hizmet ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantılar gözönüne alınarak hazırlanır.
Toplum yaşamını yakından etkileyen fiziksel çevrenin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve toprağın koruma-kullanma dengesinin en rasyonel biçimde belirlenmesi için hazırlanan imar planlarının yargısal denetiminde, bu hususlara uyulup uyulmadığı ve planlanan yöredeki taşınmazların imar planında tahsis edildikleri amaçlar yönünden; mevzuata, üst ölçekli planlara şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına uygunluk açısından detaylı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda detaylarına yer verilen düzenlemeler doğrultusunda, nazım imar planlarının, arazilerin genel kullanılış biçimleri ile gelişme yön ve büyüklüklerinin belirlendiği genel nitelikli planlar olduğu, uygulama imar planlarının ise; üst ölçekli nazım imar planında getirilen fonksiyon kararına uygun olmanın yanı sıra, ölçeği gereği bu plandan farklı olarak, yapı adalarını ve yoğunluklarını, düzenini, yolları, parselasyona esas etapları ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren uygulamaya yönelik planlar olduğu, alt ölçekli uygulama imar planında, üst ölçekli nazım imar planı üzerinde gösterilen teknik ve sosyal alt yapı alanlarının konum ile büyüklük standartlarının altına düşmemek ve sosyal donatı dengesi, plan ana kararları, sürekliliği, bütünlüğü korunarak, bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere dayanarak kamu yararının zorunlu kılması halinde değişiklikler yapılabileceği, bu kapsamda plan kararlarının birbirine uygun olmasının zorunlu olduğu açıktır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İmar hukukunda planların kademeli birlikteliği olarak da adlandırılan planlama hiyerarşisi gereği alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunludur.
Dava konusu planın plan açıklama raporu, plan uygulama hükümleri ve plan lejantı incelendiğinde anaokulu ve kreş kullanımının her ikisinin de okul öncesi eğitime ve öğrenimine katkı sağlayan donatı alanı olmasına rağmen her iki kullanımın farklı yatırımcı kuruluşlarca yapıldığı ve denetlendiği dikkate alındığında, 1/5000 ölçekli nazım imar planında kreş lejantının bulunduğu ancak anaokulu lejantının bulunmadığı, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı lejantında ise anaokulu lejantının bulunduğu ancak kreş lejantının bulunmadığı görülmüştür.
Bu durumda, İdare Mahkemesince öncelikle lejantlar yönünden inceleme yapılması ve önceki imar planlarındaki kullanım kararlarıyla dava konusu nazım imar planında getirilen kullanım kararlarının karşılaştırılması, kullanım kararlarında farklılıklar tespit edilmesi halinde dava konusu nazım imar planı açıklama raporunda plan değişikliğinin gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği, sosyal donatı alanlarının mevzuat hükümlerine göre uygun yüz ölçümüne sahip olup olmadığı ve yer seçimi ile ulaşılabilirlik açısından değerlendirilerek anılan hususların açıklığa kavuşturulması için yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak düzenlenecek bilirkişi raporu değerlendirilerek dava hakkında karar verilmesi gerektiğinden, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İzmir İli, Torbalı İlçesi, Pancar Mahallesi, 133 ada, 11 parsel, 135 ada,1 parsel ile 208 parsel sayılı taşınmazları kapsayan alanda 1/5000 ölçekli Pancar Mahallesi Nazım İmar Planının 09.06.2014 tarihli, 05.520 Sayılı İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile onaylanması üzerine görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun işlem tarihinde yürürlükte olan şekliyle 5. maddesinde, "Nazım İmar Planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır. Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır." şeklinde tanımlara yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 6. maddesinde, planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından bölge planları ve imar planları olarak iki ana kategoriye ayrılmış, imar planları da uygulamaya esas olan uygulama imar planları ve bu planın hazırlanmasındaki temel hedefleri, ilkeleri ve arazi kullanım kararlarını belirleyen nazım imar planları olarak sınıflandırılmış, anılan Yasanın 8. maddesinde ise, planların tanımlaması yapılarak, planlar bölge planı, çevre düzeni planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı olarak kademelendirilmiş ve alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunluluğu getirilmiştir.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibariyle yürürlükte olan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 3.maddesinde de, nazım imar planı, onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plan olarak tanımlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İmar planlarının, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi konularda yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular gözönüne alınarak hazırlanması gerekmektedir.
Yukarıda detaylarına yer verilen yasal düzenlemeler doğrultusunda, nazım imar planlarının, arazilerin genel kullanılış biçimleri ile gelişme yön ve büyüklüklerinin belirlendiği genel nitelikli planlar olduğu ve varsa 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı ile 1/25.000 ölçekli çevre düzeni veya nazım imar planı ile de kullanım kararlarının uyumlu olması gerektiği açıktır.
Dava konusu taşınmazların, bakılmakta olan dosyasındaki fonksiyonları ile yine dava konusu planın iptali için açılan Dairemizin 04.02.2020 tarihli, E:2016/10783, K:2020/799 Sayılı dosyasındaki fonksiyonları arasında çelişki bulunduğu görülmüştür.
İdare Mahkmesince, mevzuat hükümlerine uygun lejant belirlenip belirlenmediği, üst ölçekli planlara uygun kullanım kararı getirilip getirilmediği, önceki imar planlarındaki kullanım kararlarıyla dava konusu nazım imar planında getirilen kullanım kararlarının karşılaştırılması suretiyle kullanım kararlarında farklılıklar tespit edilmesi halinde dava konusu nazım imar planı açıklama raporunda plan değişikliğinin gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği, her bir kullanım kararı açısından ayrı ayrı değerlendirilmek üzere hazine taşınmazlarının çoğunlukla sosyal donatı alanı olarak ayrılmasının gerekçesi bulunup bulunmadığı, mevzuat hükümlerine göre planlama alanındaki sosyal donatı alanların asgari şartları sağlayıp sağlamadığı, sosyal donatı alanlarının mevzuat hükümlerine göre uygun yüz ölçümüne sahip olup olmadığı ve yer seçimi bakımından ulaşılabilirlik standartlarına uygun seçilip seçilmediği hususlarının açıklığa kavuşturulması için yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bu inceleme sonucu düzenlencek bilirkişi raporu değerlendirilerek dava hakkında karar verilmesi gerektiğinden, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İzmir İli, Torbalı İlçesi, Pancar Mahallesi 135 ada, 1 Sayılı parsele ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planının Torbalı Belediye Meclisinin 09.01.2015 tarihli, M.35.3.TOR.0.10/10-1/3 Sayılı kararıyla kabul edilip İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.04.2015 tarihli, 05.449 Sayılı kararıyla onaylanması üzerine görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
İşlem tarihindeki yürürlükteki şekliyle 3194 Sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
3194 Sayılı Kanun'un 6.maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan halinde, planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından bölge planları ve imar planları olarak iki ana kategoriye ayrılmış, imar planları da uygulamaya esas olan uygulama imar planları ve bu planın hazırlanmasındaki temel hedefleri, ilkeleri ve arazi kullanım kararlarını belirleyen nazım imar planları olarak sınıflandırılmıştır. Anılan Yasanın 8. maddesinde ise alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunluluğu getirilmiştir.
14.06.2014 tarihli, 29030 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin nazım imar planlarını düzenleyen 23. maddesinin 1. fıkrasında; nazım imar planında karar düzeyi ve içerikleri bakımından, uygulama imar planındaki detay kararlar alınmamasının esas olduğu, uygulamaya dönük kararların uygulama imar planında belirleneceği kuralına yer verilmiş, aynı Yönetmeliğin uygulama imar planlarını düzenleyen 24. maddesinin 4. fıkrasında ise; uygulama imar planlarında yapılaşma koşullarına ilişkin olarak, ayrık, bitişik, blok yapı nizamı ile taban alanı kat sayısı ( TAKS ), kat alanları kat sayısı ( KAKS ), emsal, bina yüksekliği, yapı yaklaşma mesafelerinin belirleneceği düzenleme altına alınmıştır.
Yukarıda detaylarına yer verilen yasal düzenlemeler doğrultusunda, nazım imar planlarının, arazilerin genel kullanılış biçimleri ile gelişme yön ve büyüklüklerinin belirlendiği genel nitelikli planlar olduğu, uygulama imar planlarının ise; üst ölçekli nazım imar planında getirilen fonksiyon kararına uygun olmanın yanı sıra, ölçeği gereği bu plandan farklı olarak, yapı adalarını ve yoğunluklarını, düzenini, yolları, parselasyona esas etapları ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren uygulamaya yönelik planlar olduğu açıktır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İmar hukukunda planların kademeli birlikteliği olarak da adlandırılan planlama hiyerarşisi gereği alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunludur.
İdare mahkemesince temyize konu kararın dayanağını oluşturan ... Büyükşehir Belediye Meclisinin 09.06.2014 tarihli, 05.520 Sayılı kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin iptaline ilişkin İzmir 2. İdare Mahkemesi'nin 10.10.2017 tarih ve E:2015/1343, K:2017/1540 Sayılı kararına karşı yapılan istinaf talebinin reddine ilişkin İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 16.05.2018 tarih ve E:2018/416, K:2018/526 Sayılı kararının Dairemizin 04.02.2020 tarihli, E:2018/7679, K:2020/800 Sayılı kararı ile bozulduğu görüldüğünden, bozma kararı üzerine verilecek karara göre bu dava hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, dava konusu taşınmazın, bakılmakta olan dosyasındaki fonksiyonu ile yine dava konusu planın iptali için açılan Dairemizin 04.02.2020 tarihli, E:2016/10783, K:2020/799 Sayılı dosyasındaki fonksiyonu arasında çelişki bulunduğu görüldüğünden uyuşmazlığa konu planın planların davacı iddiaları da dikkate alınarak kademeli birlikteliği ilkesine, planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, imar mevzuatına ve kamu yararına uygun olup olmadığı hususlarının gerekirse yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle ortaya konulmasından sonra bir karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Bursa İli, Yıldırım İlçesi, Anadolu Mahallesi, 2057 ada, 11 Sayılı parsel sayılı taşınmazın Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 14.06.2007 tarihli, 379-452 Sayılı kararı ile onaylanan, 1/1000 ölçekli Ankara Yolu Kuzeyi II. Bölge Revizyon Uygulama İmar Planı'nda kısmen “park alanı” ve kısmen de “yol” olarak belirlenmiş, 25.6.2014 tarihli imar durum belgesi ile taşınmazın durumunun davacıya bildirilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 3.maddesinde, nazım imar planı; onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan ve nazım imar planına uygun olarak hazırlanan ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve esaslarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren ve 1/1000 ölçekte düzenlenen raporuyla bir bütün olan plan olarak tanımlanmış, aynı yönetmeliğin 17. maddesinde; "Nazım planlar üzerinde gösterilen teknik ve sosyal altyapı alanlarının konum ile büyüklükleri, toplam standartların altına düşülmemek şartı ile uygulama planlarında değiştirilebilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
14.06.2014 tarihli, 29030 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 23. Maddesinde "Nazım imar planında karar düzeyi ve içerikleri bakımından, uygulama imar planındaki detay kararlar alınmaması esas olup, uygulamaya dönük kararlar uygulama imar planlarında belirlenir. İhtiyaç duyulması halinde, nazım imar planlarında, sosyal ve teknik altyapı alanları ve kamuya ayrılan alan dengeleri gözetilmek suretiyle uygulama imar planlarının yapım etapları belirlenebilir." hükmüne; 24. maddesinin ikinci fıkrasında " Nazım imar planları üzerinde gösterilen sosyal ve teknik altyapı alanlarının konum ile büyüklükleri, toplam standartların altına düşülmemek, nazım imar planının ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü ve genel işleyişini bozmamak ve hizmet etki alanı içinde kalmak şartı ile ilgili kurum ve kuruluşların görüşü dikkate alınarak uygulama imar planlarında değiştirilebilir." hükmüne; üçüncü fıkrasında ise "Uygulama imar planlarında, bölgenin ihtiyacına yönelik çocuk bahçesi, yeşil alan, otopark, cep otoparkı, yol boyu otopark, durak cebi, aile sağlık merkezi, mescit, karakol, muhtarlık, trafo gibi sosyal ve teknik altyapı alanlarını artırıcı küçük alan gerektiren fonksiyonlar ayrılabilir ve bu fonksiyonların konulması nazım imar planına aykırılık teşkil etmez." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; imar planlarının kademeli birlikteliği ilkesi uyarınca, uygulama imar planlarının nazım imar planlarına uygun olarak hazırlanması esas olmakla birlikte, bölgenin ihtiyacına yönelik çocuk bahçesi, yeşil alan, park gibi sosyal ve teknik altyapı alanlarını arttırıcı küçük alan gerektiren fonksiyonların uygulama imar planlarında ayrılmasının, üst ölçekli nazım imar planlarına aykırılık teşkil etmeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Dosyanın Dairemizin E:2015/1406, E:2010/6881, E:2010/349, E:2010/6871, E:2010/7127, 2010/12984 Sayılı dosyalarının birlikte incelenmesinden; dava konusu taşınmazın, Yıldırım Belediye Meclisi'nin 02.05.2007 tarih ve 221 Sayılı kararı ile uygun görülen ve Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 14.06.2007 tarih ve 379-452 Sayılı kararı ile onaylanan, 1/1000 ölçekli Ankara Yolu Kuzeyi II. Bölge Revizyon Uygulama İmar Planı'nda kısmen “park alanı” ve kısmen de “yol” kullanımında, Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 17.07.2008 tarih ve 486 Sayılı kararı ile onaylanan Yıldırım Belediyesi 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı'nda ise “tali iş merkezleri” kullanımı içerisinde kaldığı anlaşıldığından, üst ölçekli nazım imar planına aykırı olarak dava konusu taşınmazı park ve yol alanı olarak düzenleyen uygulama imar planında ve bu plana dayanılarak verilen imar durum belgesinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar idari dava türleri olarak sayılmış, aynı maddede idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, idari mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacakları, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremeyecekleri, hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Kanunun 3. maddesinde idari davalara ait dilekçelerde bulunması gerekli hususlar belirtilmiş olup; 1. fıkrasında, idari davaların Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, 2. Fıkrasında davanın konusunun ve sebepleri ile dayandığı delillerin tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği; hükme bağlanmış; 14. Maddesinin 3/9 fıkrasında 3. Ve 5. Maddelere uygun olup olmadığı yönünden dilekçelerin inceleneceği, Kanunun 15. maddesinin 1. fıkrasının ( d ) bendinde ise 14. maddenin 3/9 maddesinde yazılı hallerde otuz gün içinde 3. ve 5. maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanarak dava açılmak üzere dilekçenin reddine karar verileceği; aynı maddenin 5. fıkrasında; 15. maddenin 1. fıkrasının ( d ) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosya kapsamından, davacının taşınmazının bulunduğu alanda 2981 Sayılı Kanun uyarınca yapılan parselasyon işlemi ile 441 m2 olan hissesine karşılık 154 m2 düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra 287 m2 tahsis yapılması gerekirken 119 m2 tahsis yapıldığı, davacının itirazı üzerine hatalı işlem yapıldığı kabul edilerek anılan Kanun hükümlerince yeniden aynı alanda parselasyon yapılması yönünde belediye encümeni kararının alındığı, bu işlem doğrultusunda tapuda işlem tesis edilmemesi üzerine açılan davanın reddedildiği anılan kararın kesinleştiği ve davacıya hatalı yapılan parselasyon işleminden kaynaklı 168 m2 eksik tahsis yapıldığı açıktır. Davacı tarafından kendisine tahsisi yapılmayan 168 m2' lik kısmın fazladan düzenleme ortaklık payı alındığı değerlendirmesiyle bu kısma karşılık eşdeğer bir taşınmazın tahsisi veya rayiç bedelin ödenmesi istemiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, isteminin 10.6.2013 tarihli işlemde reddedildiği anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde 10.6.2013 tarihli işlemin iptali isteminin yanında taşınmaz tahsisi yönünden idari işlem niteliğinde bir karar verilmesi, rayiç bedelin ödenmesi yönünden tam yargı davasına konu olabilecek istemde bulunduğu görülmektedir. Uyuşmazlıkta idari işlemin iptali istemiyle birlikte, parselasyon işlemi sonucu 168 m²'lik eksik taşınmaz verilmesi nedeniyle bu kısmın bedeline karşılık tazminat isteminde de bulunuluyorsa, tazminine karar verilmesi istenilen miktarın açık ve tam olarak belirtilerek bu miktar üzerinden harçların yatırılarak, dava açılması gerekmektedir. Öte yandan davacının eşdeğer bir taşınmazın tahsisine ilişkin talebi yönünden ise idari yargı mercilerinden idari işlem niteliğinde karar verilmesinin istenilemeyeceği ve idari işlemler hakkında iptal talebinde bulunabileceği açık olduğundan dava dilekçesinin bu hali ile de kabulüne olanak bulunmadığı açıktır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 Sayılı İmar Kanununun "Amaç" başlıklı 1.maddesinde, "Bu Kanun, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir." hükmüne,
Aynı Kanunun "Genel esas" başlıklı 3.maddesinde, "Herhangi bir saha, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılamaz." hükmüne,
Yine, "Tanımlar" başlıklı 5.maddesinde, "Nazım İmar Planı; varsa bölge planlarının mekâna ilişkin genel ilkelerine ve varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerini, nüfus yoğunlukları ve eşiklerini, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, plan hükümleri ve raporuyla beraber bütün olan plan, Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır." şeklinde tanımlanmıştır.
"Mekânsal planlama kademeleri" başlıklı 6.maddesinde, "Mekânsal planlar, kapsadıkları alan ve amaçları açısından Mekânsal Strateji Planlarına uygun olarak; “Çevre Düzeni Planları” ve “İmar Planları” kademelerinden oluşur. İmar planları ise nazım imar planı ve uygulama imar planı olarak hazırlanır. Her plan bir üst kademedeki plana uygun olarak hazırlanır." hükmüne,
"Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması" başlıklı 8.maddesinde, "Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.
a- ) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.
b- ) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır.
Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. ( ... )Arazi kullanımı ve yapılaşmada sadece mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ve imar planları kararlarına uyulur. Alt kademe planların, üst kademe planların kesinleştiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde ilgili idarece üst kademe planlara uygun hale getirilmesi zorunludur. Aksi halde, üst kademe planları onaylayan kurum ve kuruluşlar alt kademe planları en geç altı ay içinde uygun hale getirir ve resen onaylar. ( ... )" hükmüne yer verilmiştir.
14.06.2014 tarih ve 29030 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin "Mekânsal planlama kademeleri ve ilişkileri" başlıklı 6.maddesinde, "Mekânsal planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından Mekânsal Strateji Planları, Çevre Düzeni Planları ve İmar Planları olarak hazırlanır. Buna göre planlama kademeleri, üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; Mekânsal Strateji Planı, Çevre Düzeni Planı, Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından oluşur.
Mekânsal planlar, plan kademelenmesine uygun olarak hazırlanır. Her plan, planlar arası kademeli birliktelik ilkesi uyarınca yürürlükteki üst kademe planların kararlarına uygun olmak, raporu ile bütün oluşturmak ve bir alt kademedeki planı yönlendirmek zorundadır.
Arazi kullanım ve yapılaşmada sadece mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ve imar planları kararlarına uyulur. ( ... )" düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Günümüzde plansız ve aşırı kentleşme olgusu sağlıklı kentleşmenin önündeki en ciddi engel olduğundan kentsel gelişmenin yönlendirilmesinde imar planlaması ile yön, şekil ve büyüklükle ilgili belirlemeler yapılması zorunludur. Kentsel planlama sürecinde zorlayıcı, kısıtlayıcı ve yönlendirici kararların tümü birden rol oynar. Çağdaş bir kentin oluşturulması ve yaşatılması için aşırı yapılaşmanın etkisinden korunmuş kent estetiği ve kentleşme kalitesini yükseltici alanların oluşturulması zorunludur.
İmar planlarının, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi konularda yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular gözönüne alınarak hazırlanması gerekmektedir.
Anılan ölçütlere göre hazırlanan imar planları zamanla planlanan alandaki koşulların zorunlu kıldığı biçimde ve yasalarda öngörülen yöntemlere uygun olarak değiştirilir. Yapılan plan değişikliklerinin amaç yönünden yargısal denetimi bu değişikliği zorunlu kılan nedenlerin irdelenmesi yoluyla yapılır. Bu irdelemeden sonra, sadece plan kapsamına alınan belirli bir yerin plan içindeki durumu incelenerek sonuca varılamayacağı, planlanan alanın özel niteliklerinin yanı sıra planın bütünlüğü içinde planlanan yörenin çevre, ulaşım, trafik gibi ilişkilerinin kapsamlı bir biçimde ele alınarak kamu yararına uyarlık bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği açıktır.
İmar planlarının yargısal denetimi sırasında şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı kriterleri ile birlikte özelliği itibariyle imar planının bütünlüğü, genel yapısı, kapsadığı alanın nitelikleri ve çevrenin korunması gibi olguların gözetilmesi zorunludur.
Kentsel planlamanın en temel unsurlarından birisi olan imar planların kademeli birlikteliği ilkesine göre, alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunluluğu getirilmiştir. Bu doğrultuda, 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının uygun olması gereken üst ölçekli plan kademeli olarak 1/5000 ölçekli nazım imar planıdır. Söz konusu plan da, bulunması halinde daha üst ölçekli 1/25.000 ölçekli nazım imar planına ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planına uygunluk göstermelidir.
"Plan kademelerinin üst basamaklarında yer alan imar planları, alt basamaklara göre daha soyut, daha genel ve daha kapsamlı olan ve ana ilkelerin, stratejilerin ve bunların biçimlendirdiği ana planlama kararlarının vurgulandığı belgelerdir. Bu nedenle üst ölçeklerde çok genel çizgileriyle belirlenen farklı arazi kullanımlarının konum ve büyüklüklerinin bir alt ölçeğe aynen aktarılması yeterli ve anlamlı değildir. Diğer bir deyişle, aynı bir bölge için, alt ölçekli planlarda, üst ölçekte belirlenen kullanımlardan daha fazlasına yer vermek kaçınılmazdır. Sorun, bu farklılaşmanın sınırlarının belirlenmesinde göz önünde tutulması gereken temel ölçütün ne olması gerektiğidir. Bu ölçüt ise, üst ölçekte belirlenen arazi kullanımının hakim arazi kullanımı olarak alt ölçeklere aktarılması biçiminde özetlenebilir. Diğer bir anlatımla, aynı bölge için üst ölçekte öngörülen arazi kullanımı alt ölçeklerde de -yine aynı bölge için- hakim kullanım türü olacak, ancak alt ölçeğin gerektirdiği farklı kullanım türlerine de yer verilecektir." ( İmar Planlarının Kademelenmesi ve Farklı Ölçeklerdeki Planlar Arasındaki İlişki Prof. Dr. Melih Ersoy )
Temyizen incelenen dosyada, davacı tarafından mezkur taşınmazın 1/5000 ölçekli nazım imar planında yeşil alandan konut alanına çevrilmesi istenilmiş ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı hasım gösterilmek suretiyle bakılan dava açılmış ise de, dava dilekçesinin içeriğinde 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve 1/5000 ölçekli nazım imar planına itirazların bulunduğu anlaşıldığından davanın konusunun 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları değişiklikleri talebinin zımnen reddi olarak değerlendirilmesinin uygun olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlıkta, söz konusu taşınmazın fiili kullanım durumu da göz önünde bulundurulmak suretiyle çevresi ile birlikte değerlendirilmesi, dava dosyasında bulunan hava fotoğrafından görüldüğü üzere taşınmazın etrafında kısmen yapılaşmalar olduğu göz önüne alındığında planlama bölgesinin imar mevzuatında öngörülen asgari yeşil alan standardını sağlayıp sağlamadığı, nazım ve uygulama imar planı onama sınırı içerisinde ve mezkur taşınmaz ile yakın çevresinde yeşil alana ihtiyaç bulunup bulunmadığı, taşınmazın konum, büyüklük, yer seçimi yönünden yeşil alan ( oyun alanı ) fonksiyonuna uygun olup olmadığı, planlama sahasında üst ölçekli plan niteliğinde olan 1/25.000 ölçekli nazım imar planı ile 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı bulunup bulunmadığı, varsa bu planlarda taşınmazın ve civarının hangi fonksiyonda kaldığı, planların kademeli birlikteliği ilkesinin sağlanıp sağlanmadığı, mezkur taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında yol ( 12 m. ) alanında kalan kısmının 1/5000 ölçekli nazım imar planında gösterilmediği görüldüğünden bu uyumsuzluğun gerekçesinin ortaya konulması, davacının taşınmazının konut alanına ayrılması gerektiği talebi yönünden ise, taşınmazın konumu, eğimi, jeolojik zemin durumu, yer seçimi, büyüklüğü ile planlanan yörenin nüfus, çevre, ulaşım, trafik gibi ilişkilerinin kapsamlı bir biçimde incelenerek plan bütünlüğü, sürekliliği, üst ölçek plan ana kararları, ilkeleri, stratejileri göz önüne alınarak şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından değerlendirme yapılmak suretiyle kamu yararına uygun olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
3194 Sayılı İmar Kanununun 5. Maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan halinde, nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan; uygulama imar planı da; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta öncelikle yönetim merkezi fonksiyonunun imar mevzuatında yer alıp almadığı başka bir ifadeyle 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarında yönetim merkezi gösteriminin yer alıp alamyacağının incelenmesi yönetim merkezi planlaması yapılabileceği sonucuna ulaşılması halinde ise 1/1000 ölçekli imar planının irdelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen hüküm uyarınca, planlar arasındaki hiyerarşi kapsamında nazım imar planından sonra yapılacak olan uygulama imar planının nazım imar planına uygun yapılması gerekmektedir.
Mekansal alanlar için öngörülen her kullanım kararının, 1/5000 ölçekli nazım imar planlarında detaylı olarak düzenlenmesi zorunluluğu bulunmamakta, ancak gerek uygulama işlemlerine dayanak teşkil etmesi, gerekse ölçeği itibari ile elverişliliği nedeni ile, mekansal alan kullanımının somutlaştırılması ve detaylandırılması görevi 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına bırakılmıştır.
Dosyada bulunan dava konusu 1/1000 ölçekli revizyon uygulama imar planı örneğinde davaya konu taşınmazın yönetim merkezi alanında kaldığı, ancak "yönetim merkezi alanı" fonksiyonunun kesin kullanım türüne yönelik somut bir belirleme yapılmadığı, davalı idarece de plan notlarında kullanımın detaylandırıldığına yönelik bir açıklamada bulunulmadığı, anlaşıldığından mevzuat gereği kendisinden beklenen detay kullanımı belirtmeyerek, belirsiz bir kullanım türüne yer vermesi nedeniyle 1/1000 ölçekli uygulama imar planında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.