Eser sözleşmesi, taraflarına haklar sağlayan ve borçlar yükleyen, tam iki taraflı bir iş görme sözleşmesidir.
Yüklenici yapımını üstlendiği eseri sözleşmeye, teknik ve sanatsal ilkelere ve amaca uygun olarak imal edip iş sahibine teslim etmekle, iş sahibi de kararlaştırılan bedeli ödemekle yükümlüdür.
Alacaklının TBK. md. 125’teki hakları kullanabilmesi için, borçlunun direnime dürülmüş olması gerekir.
Alacaklı, TBK. md. 124’te yazılı durumlardan biri var ise, TBK. md. 125/II’de öngörülen seçimlik hakkını kullanabilmek borçluya süre vermek zorunda değildir.
TBK. md. 125/II’ye göre, yükleniciye (borçluya) süre verilsin veya verilmesin borcun yerine getirilmemesi durumunda, alacaklıya üç seçimlik hak tanınmıştır: Her zaman gecikmiş işi yerine getirme (ifayı) ve gecikme tazminatı isteme; sözleşmenin yerine getirilmesinden vazgeçilerek olumlu zararını isteme; sözleşmeden dönme ve olumsuz zararı isteme.
Alacaklı, borcun yerine getirilmemesi durumunda “ifayı talep hakkını” her zaman kullanabilir; ancak kullanmak zorunda da değildir. Bu nedenle, alacaklı borcun yerine getirilmesini (ifayı) ve gecikme tazminatını zamanaşımı (kural olarak 10 yıl) süresi içerisinde isteyebilir. Alacaklı, bu seçimlik hakkını kullanmazsa, sözleşmenin yerine getirilmesini ve tazminat istediği (birinci seçimlik hak) yolunda “bir karinenin varlığı” kabul edilir
Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir neden olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, direnime düşmüş olur (TBK. md. 106/I). Böyle bir durum ise, ancak ifaya alacaklının katılması gereken borçlarda söz konusu olabilir.
Sözleşme tarihi belli ise ve teslim süresi bu tarihe göre (…) gün olarak kararlaştırılmışsa, vadenin kesin olduğu sonucuna varılır. Vadenin kesin olduğu durumlarda, borçluya süre verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Borçlunun direnimi gerçekleştiğinde alacaklı “aynen ifa yerine olumlu zararını” veya “sözleşmenin bozulmasını” istemediğinden sözleşme süresiz duruma gelir.
Alacaklı tarafından borçluya uygun sürenin verilmesinin amacı, alacaklının aynen ifadan aniden vazgeçmek suretiyle, borçlunun ifaya hazır olduğu ya da kısa bir süre sonra yerine getirebileceği edimini engellemesini önlemektir.
Sözleşme süresi dolduğu halde, alacaklı “derhal fesih” hakkını kullanmadığından ve “gecikmiş ifa”yı istediğinden, taraflar arasındaki sözleşme süresiz hale gelmiştir. Bu durumda, alacaklı, “borçluya uygun bir süre” verebilir ve bu süre içinde borçlu tarafından edimin yerine getirilmemesi durumunda, “sözleşmenin feshi” hakkını kullanabilir.
İş sahibinin gönderdiği ihtarname borçluyu direnime düşürmeye uygun olmalıdır.
Alacaklı edimi kabul etmeyeceğini bildirirse, alacaklı direnimi oluşur. Bu durumda borçlunun edimini yerine getirmesi olanağı kalmayacağından, süre verilmesi gerekmemektedir.
Yüklenicinin istenebilir alacağının ödenmemesi iş sahibini borçlu direnimine düşürür. Bu durumda, yüklenici borç ödeninceye kadar, tamamlanan eseri alacaklıya teslimden kaçınabilir ve hapis hakkını kullanabilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.10.1994 gün ve 443/643 sayılı kararı şöyledir: “Davacıya ait binaya 3 milyon 500 bin lira karşılığında 70 m2 panjur yapımının ve "engeç" 1.11.1988 tarihinde tesliminin davalı tarafından üstlenildiği çekişme konusu değildir. Kararlaştırılan ücretten 1 milyon liranın peşin ödendiği de davalıca inkâr edilmemiştir. Ancak, ayrıca çekle 700 bin lira daha ödendiği ve işe başlanılıp bir kısmının da yapıldığı savı ise kanıtlanamamıştır. Olayda iş bedeli için alınan 2 milyon 500 bin liralık çekler, işin yapılmayacağından bahisle davalı tarafından davacıya iade edilmiş ve davacı da bedele mahsuben ödediği parayı geri istemiş olduğundan artık sözleşme ilişkisinin sona ermesi konusunda yanların iradelerinin birleştiğinin kabul edilmesi gerekir. Bu durumda edimin yerine getireceği inancıyla davalıya yapılan ödemenin iadesi gerekeceğinden dava edilen 1 milyon liranın tahsiline, karar verilmesi icap eder. Yine davacı, sözleşmeden dönülmesi sonucu aynı işi daha fazla ücretle yaptırabileceğinden bahisle aradaki farkı da dava etmiş ve bilirkişice bu farkın varlığı belirlenip miktarı gösterilmiştir. Nevarki kesin süreli sözleşmede davalının direngen duruma düşmesini müteakip derhal feshe gidilseydi sözleşme ve teslim tarihi arasında geçen 8 günlük sürede fiyatlarda artıştan söz edilemeyeceğinden, dava tarihine değin beklemekle zararın doğmasına sebebiyet veren davacının bu isteminin reddedilmesi de doğrudur.”