İMAR PLANLARININ İPTALİ DAVALARI
~ 14.08.2011 ~
I-Görev
İmar planları düzenleyici idari işlemlerdendir.
İmar planlarının iptali için açılan davalar, imar planları birer idari işlem olarak kabul edildikleri için idari yargının görev alanı içerisindedir.
Bakanlıklarca oluşturulan imar planlarının iptaline ilişkin davalar Danıştay’da açılacaktır: 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24.maddesine göre Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca onanan 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planının iptali istemiyle açılan davaların ilk derece mahkemesi olarak görülme ve çözümlenme yeri Danıştay’dır. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından düzenlenen çevre düzeni planları, iptalleri istemiyle açılacak davaların da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay’da görülmesi gerekecektir. İmar Kanunu’nun 9.maddesinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na tanınan yetkinin kullanılması suretiyle yapılacak imar planlarının da ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da dava edilmesi gerekmektedir.
II-Yetki
İmar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskân gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara ve kamu mallarına ilişkin davalarda yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir (İYUK. Md. 34). İlk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülecek olanlar dışında kalan, yani bakanlıklarca yapılmış olmayan imar planları hakkında açılacak iptal davaları, imar planlamasına konu kılınan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülecektir.
III. Önce İtiraz Zorunluluğu
İmar Kanunu’nun “planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8.maddesinde, imar planlarının belediye meclislerince onaylanarak yürürlüğe girecekleri, bu planların bir ay süreyle ilan edilecekleri ve bu süre içerisinde planlara itiraz edilebileceği düzenlenmektedir. Planın iptali için dava açabilmek yönünden önce plana itiraz zorunluluğu yasa ile getirilmediğinden, imar planlarının iptali istemli davalarda, İmar Kanunu’nun 8. Maddesinde düzenlenen yola başvurulmadığı gerekçesi ile dava dilekçesinin görevli idare merciine tevdii karar verilemeyecektir.
IV. Dava Açmakta Yararı Bulunmak
Davacı, imar planından veya değişikliğinden şimdi ve gelecekte yararı bozulan veya bozulacak olan kişiler olabilir.İmar planları kamu yararını ilgilendiren genel nitelikte düzenleyici işlemler olduğundan, davacı örneğin semt sakini sıfatıyla yararlarının zarar gördüğünden söz ederek, imar planı tadilinin iptalini isteyebilir. “Yararların zarar görmesini” geniş yorumlamak gerekir.Doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin sorunlarda, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekir.
V. Planın Kesin ve İcra Edilebilir Nitelikte Olması
Yasada belirtilen yetkili ve görevli kurum tarafından ve yine yada belirtilen yönteme ve sürelere uyularak hazırlanıp (yasal süreç tamamlanarak) yürürlüğe konulan imar planlarının iptali istenebilir. İmar planı veya değişikliği niteliğinde olmayan, yasal sürecin tamamlanmadığı, henüz çalışma ve görüşmelerin devam ettiği aşamaya ilişkin etkinlikler iptal davasına konu edilemez.
İlgili belediyece ilan edilmeden imar planının kesin işlem haline gelemeyeceğinden, iptal davasına konu edilemeyecektir. Şu nedenle ki: İmar Planları; Nâzım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nâzım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden başlayarak belediye başkanlığınca saptanan ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.” (İmar Kanunu md. 8/b). Buna göre; belediye meclisince alınacak bir kararla onaylanarak yürürlüğe girecek olan imar planının, bu karar yani “onay” anıyla beraber kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemdir. İmar planının daha sonra ilan edilmesi ve bu süre içerisinde imar planına itiraz olanağının tanınması belediye meclisince kabul edilip yürürlüğe konulmuş imar planının icrai ve kesin işlem niteliği üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır. Zira, hukuki niteliği açısından ilan veya tebliğ işlemleri, kesin ve icrai bir işlemin muhatabına bildirilebilmesi için kullanılan başka yönetsel işlemdir ve bir işlemin oluşmasının parçası olarak düzenlenmemiş olabilirler. Md. 8/b, imar planlarının ilanı ve bu süre içerisinde ilgililere tanınan itiraz olanağı imar planlarının yapılış süreci içerisinde kalan bir işlem değil, işlem tamamlandıktan sonra, pek çok kişinin yararını ilgilendiren bu tasarrufun ilgililerine bildirilmesi amacını taşımaktadır. Bu nedenle imar planları, belediye meclisince onaylanmalarının ardından, ilan edilmeseler bile yahut ilan edilmişlerse itiraz edilmesine gerek olmaksızın, süresi içerisinde doğrudan ilgililerce dava konusu edilebilmelidir. Maddede geçen biçimiyle “itirazları kesin karara bağlamak”, söz konusu itirazlar zorunlu nitelik taşımadıklarından, yapılmamaları halinde imar planlarının İYUK md.14/3,b anlamında kesinleşmemeleri sonucunu da doğurmayacaktır.
İmar plan notları da idari davaya konu edilebilirler. İmar planlarıyla bir bütün oluşturan, plan hükümlerini açıklayıcı nitelik taşıyan plan notlarının, planın ayrılmaz bir parçası olarak imar planı gibi kesin ve yürütülmesi gereken işlemler olarak dava konusu edilebilmeleri olanaklıdır.
Uyuşmazlık konusu taşınmaza ilişkin uygulama imar planının yargı yerince iptali üzerine, yeni uygulamanın ne şekilde yapılacağının sorulması üzerine idarece verilen yanıt davacı tarafından iptal davasına konu edilebilir. Çünkü, söz konusu yazı bildirici nitelikte olmasına karşın davacının taşınmazı ile ilgili işlem yapılmasında davacı tarafından dikkate alınması gereken bağlayıcı hukuki açıklamalar getirmektedir; bu nedenle de kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olarak kabul edilmelidir.
VI- Dava Açma Süresi
İmar planları, düzenleyici yönetsel işlem olduğundan dava edilebilecektir (İYUK. Md. 7/4): İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi ilan tarihini izleyen günden başlar. Öte yandan, söz konusu süre geçirilmiş olsa dahi düzenleyici işleme dayalı olarak kurulan uygulama işlemlerinin tebliği üzerine de ilgililer genel dava açma süresi içerisinde ister genel düzenleyici işlemi, ister uygulama işlemini isterlerse de ikisini birlikte iptal davasına konu edebileceklerdir.
A.İmar planları, ilan edilecekleri 30 günlük sürenin tamamlanmasını izleyen günden başlamak üzere 60 gün içerisinde dava konusu edilebilecekleri gibi, İK md.8’de belirlenen prosedür uyarınca kendilerini onaylayan belediye meclisi yahut valilik kararı ile öğrenilmelerinin üzerine yasal süresi içerisinde dava konusu edilebilirler.
B)Birey, yararlarına zarar veren bir imar planını, henüz ilan edilmediği bir aşamada öğrenmişse, bu imar planının İK md.8 hükümleri gereğince ilan edilmesini bekleyip ilgili süreci takip edebilecektir. İmar planının yürürlüğe girdiği belediye meclisi yahut valiliğin onay kararı sonrasında ve fakat ilan edilmemişken yönetsel başvuruya konu kılınması durumu ile de karşılaşılabilir. Bu yönetsel başvuru İYUK md.11 bağlamında değerlendirilecektir. İlgili böyle bir başvuruda bulunması ile imar planından belli bir süreden beri haberdar olduğunu belirtmiş olacak, böylece belirttiği tarihten işlemeye başlamış yönetsel dava açma süresi başvurusu ile duracaktır. İdarenin bu başvuruyu 60 gün içerisinde yanıtlamaması durumunda, bu 60 günlük sürenin ardından yöneetsel başvuruda bulunmadan önce geriye kalmış olan sürenin de hesaba katılması ile dava açma süresi belirlenebilecektir.
C)İmar planının belediye meclisince onaylanmasının ardından bir aylık ilan süresi içerisinde itiraz edilecek olur ise, dava açma süresine ilişkin sorunun çözümüne için öncelikle itiraz üzerine belediye meclisinin karar alma süresini belirlemekle başlamak gerekir. İK md.8/b hükmü gereği belediye meclisleri bu başvuruları 15 gün içerisinde karara bağlamak zorundadır. Belediye meclislerinin bu itirazları karara bağlamadan önce bir aylık ilan süresinin sona ermesini bekleyeceğinden, bu sürenin sona ermesinin ardından itirazları karara bağlamak için tanınan süre işlemeye başlayacaktır. Belediye meclisinin itiraz tarihini izleyen 15 gün içerisinde bir karar almaması ile zımni red işleminin oluşacağı kabul edilemez. Zımni ret süresi, İK md.8/b’ de yer alan 15 günlük süre değil, İYUK md.11’de yer alan 60 günlük süredir. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe giren imar planının ilan edildiği bir aylık süre içerisinde imar planına itiraz üzerine, onaylanan imar planının ilan edildiği tarihi izleyen günden başlayarak bir aylık ilan süresi içerisinde ilan planına itirazda bulunulmuş ise, bu başvuruya kabule bağlı olarak 15 yahut 60 gün içerisinde karşılık verilmemesi veya bu süreler içerisinde karşılık verilmesi durumunda, açık veya örtülü yanıtı izleyen günden başlayarak, kalan dava açma süresi içerisinde imar planının iptali istenebilecektir. Danıştay’a göre, imar planı askıdayken yapılan itiraz, askı süresinin sona erdiği ilk gün yapılmış sayılacak, itiraz üzerine ilgili idaresince bir karar alınması durumunda bu kararın alınmasını izleyen günden başlayarak, başvuru hakkında 60 gün boyunca bir karar alınmaması durumunda oluşan zımni red işleminden başlayarak 60 gün içerisinde dava açılabilecektir
[1]. İmar planının askıdan kalktığı tarihten başlayarak 60 gün içerisinde yönetsel başvuruda bulunulur ise, bu başvuru hakkında verilen karardan başlayarak, başvuru tarihine kadar işlemiş dava açma süresini dikkate alarak kalan dava açma süresi içerisinde iptal davası açılabilecektir.
D)İmar planı nedeniyle yararları zarar gören ilgililer, imar planının onaylanmasının ardından bir aylık ilan süresi içerisinde özel hüküm İK md.8/b gereği itirazda bulunmamış olsalar bile, genel hüküm İYUK md.11 gereği imar planını öğrendiklerini açıkladıkları veya her durumda imar planının ilan süresinin sona ermesini izleyen günden başlayarak işlemeye başlamış olan yönetsel dava süresi içerisinde başvuruda bulunulabilecek, bu başvurunun açıkça reddi durumunda, başvuru tarihine kadar işlemiş olan dava açma süresi nazara alınarak kalan süre içerisinde planın iptali istemli dava açılabileceklerdir. Bu durumda olan kişiler, yapacakları başvuruya 60 gün içerisinde karşılık verilmemesi durumunda, bunu izleyen günden başlayarak işlemeye başlayacak olan yönetsel başvuru tarihlerine kadar işlemiş olan süreden arta kalan dava açma süresi içerisinde planın iptali istemiyle dava açabileceklerdir.
E)Uygulama işleminin dava edilmesi: İmar planlarının iptali için getirilen ve ilanlarını (yahut son ilan gününü) izleyen günden işlemeye başlayan 60 günlük dava açma süresi, uygulama işlemlerinin kurulması durumunda bunların tebliği tarihinden yeniden işlemeye başlayacaktır. Bu durumda imar planının ilanını izleyen günden başlayacak yasal dava açma süresi geçirilmiş olsa bile, plana dayalı kurulan işlem ile birlikte, yeniden işlemeye başlayacak dava açma süresi içerisinde imar planının iptali de istenebilecektir. Şöyle ki: İmar planlarının ruhsat, imar durumu, kamulaştırma gibi uygulama işlemlerinden birinin tesisi üzerine bu işlemle birlikte dava edilebilecektir. Taşınmazının bulunduğu bölgeye ilişkin imar durum belgesi isteyen davacı bu işlemin kurulmasına neden oluşturan taşınmazının bulunduğu bölgeye ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarını da iptalini birlikte isteyebilecektir.
VII. Davalı
İmar planlarının iptaline ilişkin olarak açılacak davalarda, dava konusu imar planını yapma yetkisine sahip olan idare davalı gösterilmelidir: Dava konusu imar planı bir bakanlıkça yapılmışsa bu bakanlık, büyükşehir belediye sınırları içerisinde büyükşehir belediyeleri, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde yer alan bir alana ilişkin yapılan imar planı ise ilgili belediyeler, belediye sınırlar dışında ise bağlı olunan il özel idareleri davalı mevkiinde gösterilmelidir.
VIII. İptal Nedenleri
Davaya konu edilen imar planının yetki, neden, konu, amaç, biçim yönlerinden hukuka uygun olup olmadığı dava dilekçesinde açıklanacaktır.
A) Yetki yönünden hukuka aykırılık
İmar Kanununda imar planlarının nazım ve uygulama imar planlarından meydana geldiği belirtilmektedir (md.6). Plan hiyerarşisinde en alt sırada yer alan ve gerek yapılışında gerek uygulanma aşamasında bir arada değerlendirilmesi gereken nazım ve uygulama imar planlarının esasen bir bütünü oluşturdukları, farklı türde planlar olmayıp imar planının konusuna göre alabileceği iki şekliden ibaret bulunduğu söylenebilir.
İmar Kanunu’nun 5. maddesinde nazım imar planı, “varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak hâlihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan” olarak tanımlanmıştır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin tanımlar başlıklı 3. maddesinde nazım imar planı, “onaylı hâlihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan planı” olarak tanımlanmıştır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendinde uygulama imar planlarının 1/1000 ölçeğinde hazırlanacağı düzenlenmiştir. İlgili düzenlemelere göre uygulama imar planları nazım imar planları ile getirilen koruma, kullanma, kısıtlama, yasaklama ve yönlendirmeye ilişkin kararların detaylandıran ve uygulanabilir hale getiren planlardır.[1] İmar Kanunu’nun 8. maddesine göre, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan yerler için yapılacak olan uygulama imar planları ilgili belediye tarafından yapılacak ya da yaptırılacaktır; belediye meclisi tarafından onaylanarak da yürürlüğe girecektir.
Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 7. maddesine göre, çevre düzeni plânına uygun olmak kaydıyla, Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde 1/5.000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte nazım imar plânını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak yetkisi Büyükşehir Belediye’sine aittir.
Bu yasa hükmüne göre, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içindeki nazım imar planlarını, 1/5000 ve 1/25000 arasındaki her ölçekteki yapma, yaptırma ve onaylama yetkisine sahiptir.
Büyükşehir Belediyesi dışındaki il ve ilçe belediyeleri açısından, nazım imar planı yapma yetkisi 1/ 5.000 ölçeğine kadardır.
İmar Kanunu’nun 8. maddesinde, nüfus ve iş gücü dağılımı gibi kentin uzun süreli projeksiyonunu belirleyen bir plan olarak nazım imar planının, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan yerlerde yerinden yönetim ilkesine uygun olarak belediyelerce hazırlanacağı ve belediye meclisince kabul edilerek yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Belediye ve mücavir alan dışındaki yerlerde ise il özel idaresi veya ilgilisince yapılan veya yaptırılan planın il genel meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girecektir.
Uygulama imar planı: İmar Kanunu’nun 5. maddesinin 2. fıkrasında, “tasdikli hâlihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendinde uygulama imar planlarının 1/1000 ölçeğinde hazırlanacağı düzenlenmiştir. İlgili düzenlemelere göre uygulama imar planları nazım imar planları ile getirilen koruma, kullanma, kısıtlama, yasaklama ve yönlendirmeye ilişkin kararların detaylandıran ve uygulanabilir hale getiren planlardır. İmar Kanunu’nun 8. maddesine göre, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan yerler için yapılacak olan uygulama imar planları ilgili belediye tarafından yapılacak ya da yaptırılacaktır; belediye meclisi tarafından onaylanarak da yürürlüğe girecektir.
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının b bendine göre, “Büyükşehir içindeki belediyelerin nazım plâna uygun olarak hazırlayacakları uygulama imar plânlarını, bu plânlarda yapılacak değişiklikleri, parselasyon plânlarını ve imar ıslah plânlarını aynen veya değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını denetlemek; nazım imar plânının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulama imar plânlarını ve parselasyon plânlarını yapmayan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin uygulama imar plânlarını ve parselasyon plânlarını yapmak veya yaptırmak.” yetkisinin Büyükşehir Belediyesindedir.
Uygulamada, uygulama imar planı hazırlayan belediyelerin nazım imar planlarına aykırı veyahut onları aşan düzenlemeler yapmaları veya aksine nazım imar planı hazırlayan Büyükşehir belediyelerinin hazırladıkları nazım imar planını, uygulama imar planı gibi ayrıntılı düzenlediklerine rastlanmaktadır.
Bir başka uyuşmazlık noktası da, Büyükşehir Belediyelerinin hazırladıkları nazım imar planıyla mevcut uygulama imar planında değişiklik yapmalarıdır. İlgili idarenin yetkisinin dışına çıkarak yetkili olmadığı ölçeklerde ve boyutlarda plan yaptığı örnekler de yargı makamları önüne gelmektedir.
Büyükşehir belediyelerin ilçe belediyeleri karşısında imar planları alanında edindiği bu geniş yetki alanına karşın büyükşehir belediyelerin ilçe belediyelerin yetki alanına müdahalesi devam etmektedir.
Sonuç olarak, imar planı yetkili kurum tarafından yapılacaktır; aksi halde idari işlemin bu nedenle iptali söz konusu olabilecektir.
Yargı Kararlarından Örnekler:
· Yasa'nın 7. maddesinin birinci fıkrasında büyükşehir belediyesinin görev ve yetkileri düzenlenirken, üçüncü fıkrasında ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görevleri sayılmaktadır. Birinci fıkranın (b) bendi ile büyükşehir belediyesine, büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde 1/5.000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte nazım imar planını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak görevi verilmektedir. Ayrıca, büyükşehir içindeki belediyelerin nazım plana uygun olarak hazırlayacakları uygulama imar planlarını, bu planlarda yapılacak değişiklikleri, parselasyon planlarını ve imar ıslah planlarını aynen veya değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını denetlemek, büyükşehir belediyesinin görev ve yetkisi içindedir. Bu yapılırken üst ölçekteki planlara uygun olması da gerekir. 1/5.000 in altında kalan uygulama imar planlarını yapma görevi ise ilçe ve ilk kademe belediyelerine verilmektedir. Bu planlar da, Yasa'nın 14. maddesinin son fıkrası gereğince, üç ay içinde büyükşehir belediyesi meclisi tarafından nazım imar planına uygunluğu yönünden incelenerek aynen veya değiştirildikten sonra büyükşehir belediye başkanına gönderilir. Büyükşehir belediye meclisi iptal istemine konu ibare gereği bunları aynen onaylayabileceği gibi değiştirerek de onaylayabilir. Bu planların ilçe veya ilk kademe belediyesi hiç yapılmaması durumunda ise görev büyükşehir belediyesine aittir.Dava dilekçesinde, ibarenin ilçe ve ilk kademe belediyelerinin özerklikleri ile bağdaşmadığı ifade edilerek, bu yetkiyle ilçe ve ilk kademe belediyelerin imar planları ile ilgili bağımsız hizmet verme ve karar alma iradelerinin yok edildiği ve bu durumun ağır bir vesayet yetkisi olduğundan Anayasa'nın 2., 11. ve 127. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa'nın 127. maddesinin beşinci fıkrasında, "Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir." denilmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği, üçüncü fıkranın son tümcesinde ise kanunla, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirilebileceği ifade edilmiştir. İdari vesayet mahalli idareler üzerinde merkezi idareye tanınan bir yetki olduğuna göre bir mahalli idare olan büyükşehir belediyesine tanınan bu yetkinin vesayet içerisinde değerlendirilmesi mümkün değildir. İmarla ilgili karmaşık bir görünüme sahip mevzuatın benimsediği sistemde kural olarak alt ölçekli planların üst ölçekli planlara uygun olması esastır. Diğer yandan, kentsel dönüşüme ilişkin bazı yasalar istisna kabul edilirse, ölçek büyüklüğüne bağlı olarak bu planlar üzerinde yetki sahibi de farklıdır. 5216 sayılı Yasa ile bazı illerde il sınırı, bazılarında merkezden 20, 30 ve 50 km. yarıçapında bir daire sınırı Büyükşehir belediyesi sınırları olarak belirlenmiş, bu sınırlar içerisinde kalıp daha önce Büyükşehir belediyesine bağlı olmayan belde ve ilçe belediyelerinin tüzel kişiliklerinin devam etmesi öngörülmüştür. İmarla ilgili mahalli müşterek ihtiyaç kavramının Büyükşehir belediyesi sınırlar içerisinde de geçerli olduğu açıktır. Büyükşehirin imar düzeninin bir bütünlük içinde ele alınması, bunu sağlamaya yönelik denetimin de üyeleri ilçe ve ilk kademe belediyelerinin belediye meclis üyelerinden oluşan Büyükşehir belediye meclisi tarafından yapılması Anayasa'nın 127. maddesinin üçüncü fıkrasının son tümcesi kapsamında değerlendirilmiştir. Aksinin kabulü, bir yandan büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri öngörülürken, diğer yandan Büyükşehir belediyesine bağlı ilçe ve ilk kademe belediyelerinin tüm yetkilerinin aynen devamı anlamına gelir. Büyükşehir belediyelerinin kurulmasındaki Anayasal amaç gözetildiğinde, uygulama imar planlarını nazım imar planına uygun olarak değiştirme veya aynen onaylama biçiminde Büyükşehir belediyesine verilen bu yetki, ilçe ve alt kademe belediyelerinin özerkliğine müdahale anlamına gelmez.Açıklanan nedenlerle kural Anayasanın 2., 11. ve 127. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.” (AMK 25.1.2007, 79/6).
· Uygulama imar planlarının üst ölçekli planlara aykırı olamayacağı, arazi kullanım kararlarının alt ölçekli imar planlarıyla değiştirilemeyeceği kuşkusuzdur. 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının üst ölçekli nazım imar planına uygun olup olmadığı araştırılmalıdır (Danıştay 6.Daire, 1.7.1993, 601/2824). .
· Nazım imar planlarını yapmakla yükümlü olan büyükşehir belediyesince yapılan plana parselasyon işleminin sonuçlarını yaratacak nitelikte plan notu hükümleri öngörülmesi hukuka aykırıdır (Danıştay 6. Daire, 4.11.2004, 1960/5303).
· İl ve ilçe kademe belediyelerinin büyükşehir belediyesinin hazırlayacağı nazım imar planlarına uygun olarak uygulama imar planını hazırlama görevi ve yetkisi bulunmaktadır ve nazım imar planlarının ayrıntılı düzenlemeleri uygulama imar planı ile hazırlanacaktır (Danıştay 6. Daire, 18.5.1999, 2578/2737).
· Büyükşehir belediyesinin görev ve yetkisi, ilçe belediyesinden gönderilen 1/1000 ölçekli imar planlarını nazım imar planlarına uygunluğu yönünden inceleyerek aynen veya değiştirerek onaylamak ve nazım imar planının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulama imar planlarını yapmayan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin uygulama imar planlarını yapmakla sınırlı olup, Büyükşehir belediye meclisinin kendiliğinden 1/1000 ölçekli planı yeniden yapma yetkisi bulunmamaktadır (Danıştay 6. Daire, 27.9.2006, 3478/4232).
· Özel kanunlarda yer alan plan yapılmasına ilişkin hükümler; 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun yukarıda belirtilen maddeleri ile 3194 sayılı İmar Kanununun 4 üncü maddesi karşısında özel hükümler niteliğindedir. Özel Kanunlarda yer alan plan yapma yetkisine ilişkin hükümler bir kanun hükmü ile yürürlükten kaldırılmadığı sürece özel kanunlarla yetkili kılınan kurum ve kuruluşların bu yetkilerinin devam ettiği açıktır. Açıklanan nedenlerle, özel kanunlarda imar planı yapma yetkisi verilen kurum ve kuruluşların bu yetkilerinin sonradan yürürlüğe konulan 5393, 5216 ve 5302 sayılı Kanunlarla yürürlükten kaldırılmadığı sonucuna varılmıştır (Danıştay 1. Daire, 23.12.2005, 845/1534).
B) Biçim Yönünden Hukuka Aykırılık
Yönetsel işlem ve kararlar kanun veya yasaya dayalı çıkartılmış yönetsel düzenleyici işlemlerde belirlenmiş biçim kuralına uygun olarak yapılır ve alınırlar. Bu durum ilgililer açısından hukuki güvence sağlanmasını ve yönetsel işleme muhatap olanların ne ile karşılaşacaklarını bilebilecekleri bir sürecin işletilmesini de sağlar. Bu nedenle yasa ve yönetsel düzenlemelerle belirlenen biçim ve usul kurallarına uyulmaması, o işlem ya da kararın hukuken sakatlanmasına neden olur.
C) Neden Yönünden Hukuka Aykırılık
Neden ögesi idareyi bir işlemi yapmaya sevk eden hukuki veya fiili etkenlerdir. İdari işlemlerin kurulması öncesinde bazı hazırlık işlemlerinin yapılması zorunlu kılınmış olabilir. Bu durumlarda hazırlık işlemleri ilgilileri için usuli güvence oluştururlar ve kararı oluşturan asıl iradeyi etkilemekle birlikte onun dışında kalırlar. Ön araştırma veya inceleme yapılmadan alınan yönetsel karar sırf bu nedenle yalnızca usul/şekil unsuru yönünden sakat olmayacaktır. Bu tür bir noksanlık işlemi neden ögesi yönünden de sakatlayabilir. İdarenin gerekli ön incelemeleri yapmamış olması durumunda idare işlemin tesisinin nesnel gerekçelerini ortaya koyamayacaktır. Bu durum da işlemi neden unsuru yönünden sakatlayacaktır. Bu nedenle idari işlemlerde araştırma ve inceleme aşaması özellikle düzenleyici, kurucu işlemlerde kanunda öngörülmemiş olsa bile, işlem iptal davasına konu edildiği takdirde neden ögesi yönünden denetiminde göz önüne alınacağı için, bir zorunluluk olarak nitelendirilebilir. Hazırlık aşamasında yer alan araştırma, inceleme ve değerlendirmeler buna dayalı olarak ortaya çıkacak olan imar planının maddi/olgusal nedenlerini meydana getirirler. Örneğin imar planında iskân bölgesi olarak ayrılan bir alan ayrılmış ise yapılan ön araştırmalarda bu bölge için belli bir nüfus yoğunluğunun öngörülmüş olması gerekir.
D) Konu yönünden hukuka aykırılık
İmar planlarının konu yönünden sakat olmaması için konusunun olanaklı ve meşru olması gerekir. İmar planlarının konusunu ise arazi parçasının genel kullanış biçimlerinin, bölge tiplerinin, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarının, yapı yoğunluğunun, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerinin, ulaşım sistemlerinin belirlenerek bunlara ilişkin uzun süreli bir planlama ve çözümleme yapılması oluşturur. İmar planı yapılırken, değiştirilirken veya bunlar mahkemelerce denetlenirken, mülkiyet hakkının özünün de gözetilmesi gerekir.
E) Amaç yönünden hukuka aykırılık
İdari işlemlerin ve kararların amacı, yasada açıkça gösterilsin ya da gösterilmesin, idari hizmetinin iyi biçimde yürütülmesi ve kamu yararının sağlanmasıdır. İmar planının yapılması veya değiştirilmesinde söz konusu amaç değerlendirilirken, aşağıdaki kavramlardan yararlanılabilir:
- Planlama esasları.
- Şehircilik ilkeleri.
- Kamu yararı.
- Şehircilik ilkeleri.
- Planlama esasları:Örneğin imar notları yalnız bazı yapılar için değil, tüm yapılar için uygulanmalıdır. Bir başka örnek şu olabilir:nazım imar planında öngörülen bir yolun genişliğinin öngörülmemiş olmasını, yolun tanımlanması güçleştirecek ve ulaşım sistemi açısından belirsizliğe yol açacak bir etkendir.
- Kamu yararına uygunluk:Örneğin, imar planı veya değişikliğitoplumun genel kullanımına açık kentin rekreasyon alanlarına olan ihtiyacını giderebilecek nitelikte yeşil alan türünde alanların üretilmesini amaçlaması kamu yararı düşüncesine dayanır.
- Üstün kamu yararı:Şehircilik ilkeleri ve kamu yararı yerine özel çıkarlar esas alınmamalıdır. Plan hazırlanırken ve planda değişiklik yapılırken,kişisel çıkarlar gözetilerek, hak ve adalet kuralları ihlal edilmemelidir.
- İmar planlarının bütünlüğü.
- İmar planlarının genel yapısı.
- İmar planının kapsadığı alanın nitelikleri.
- Çevrenin korunması.
- Süreklilik: Davacı taşınmazının bulunduğu alanda birkaç defa imar planı değişikliğinin yapılması plan ana kararlarını bozmamalıdır; aksi halde planlamada aranan süreklilik ilkesi zedelenir.
Sadece imar planlarının değil, imar planı değişikliği istemi üzerine tesis edilen işlemlerin denetiminde de bu kavramlar bulunmalıdır. Örneğin: “Değişiklik istemlerinin idarelerce çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesi yönünden irdelenmesi gerektiği, planlamanın genel ilkelerinin dikkate alınarak uyuşmazlık konusu taşınmaza ayrıldığı amaç için ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde plan değişikliği yapılmasının mümkün olduğu, bu nedenle idare mahkemesince plan değişikliği isteminin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığı yolunda inceleme yapılması” gerekir (Danıştay 6.Daire, 7.10.2002, 3011/4097).
([1]) D.6.D.E: 2003/5583, K:2005/2994, T:23.05.2005; D.6.D.E:2000/5962, K:2001/6248,T:10.12.2001
Hits: 29968