İNŞAAT SÖZLEŞMESİNİN GERİYE VEYA İLERİYE ETKİLİ OLARAK BOZULMASI
~ 09.01.2015 ~
Yüklenicinin kendi kusuruyla işi teslim gününde bitirmeyerek direnime düşmesinin hukuki sonuçları hakkında Borçlar Kanunu`nda özel bir hüküm yer almamaktadır. Genel hükümlerden TBK. Md. 123-125 hükümleri uygulanacaktır. Bir kanun boşluğu yoktur.
Hiç ifa yoksa: Borçlunun kısmi temerrüdü halinde de uygulanacak kanun hükümleri 123-125. maddeler olacaktır. Ancak, 125/II’de “sözleşmeden dönme hakkı” ve 125/III’te “sözleşmeden dönme halinde taraflar, daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler” belirtilmiştir.
Kısmi ifa varsa: Borçlunun kısmi ifasının karşılığının iadesi hakkında yasada bir açıklık bulunmamaktadır.
Eser sözleşmeleri genel olarak "ani edimli" sözleşmeler grubunda değerlendirilmekte ise de, eser sözleşmesinin bir türü olan inşaat sözleşmelerinde; yüklenicinin (emeğe ve masrafa dayanan ) edim borcunun genellikle uzun bir zaman süreci içinde yayılmış olmasından dolayı ve edim borcunun bu özelliği yönünden, sürekli borç ilişkilerine özgü kuralların da gözetilmesi gerekir.
Yasada, eser sözleşmeleri düzenlenirken, sürekli borç ilişkilerine özgü kurallara yer verildiği görülmektedir.
İnşaat sözleşmeleri "geçici - sürekli karmaşığı" bir özellik taşımaktadır.
TBK. Md. 123-125 ise, ani edimli sözleşmelere ait kuralların doğuracağı sonuçlara göre düzenlenmiştir.
Bazen, inşaat sözleşmesinin iş sahibi tarafından bozulduğu anda, kusuruyla borçlu direnimine düşen yüklenicinin, yapının tamamladığı kısmının kapsamı o dereceye ulaşır ki; böyle bir durumda, yüklenicinin bu kısmi ifasının karşılığı yalnızca 123-125. maddeler uyarınca belirlenirse, iş sahibi, normal durumlarda sağlayamayacağı bir olanağa (yüklenicinin kusurundan amacı aşan bir şekilde yararlanmak suretiyle ) kavuşmuş olur ve yüklenici de sembolik bir karşılıkla yetinmek zorunda kalır.
Oysa, yüklenicinin olaydaki kusuru; borçlar hukuku yönünden, yüklenicinin kısmi ifasının karşılığını belirleme bakımından değil, iş sahibine ödemek durumunda kalacağı tazminatın kapsamını belirlemede önemlidir ( TBK. md. 114/II, 51. ).
Görülmektedir ki, 123-125. maddeler tüm olaylara aynen uygulanırsa, bazı istisnai hallerde "hakkı şekle mahkum edecek derecede" adalete aykırı sonuçlara neden olabilmekte ve bu kanun hükümleri tatminkar olmaktan uzak kalabilmektedir. O halde, bu adalete aykırı sonuçlar nasıl giderilebilecektir?
İşte, bu sorunun objektif bir şekilde çözümü, ancak Medeni Kanunun 2. maddesinde yer alan kuraldan yararlanmak suretiyle mümkün olabilir.
Şayet, olayın niteliği (yapının tamamladığı kısmının kapsamı) ve özelliği (uyuşmazlığın yalnızca TBK. Md. 123-125. maddeleri uyarınca çözümlenmesini) gerektiriyorsa; sözleşmenin feshinin bu hükümlerde öngörülen hukuki sonuçları doğuracağı tabiidir. Artık bu durumlarda, inşaat sözleşmesinin yüklenicinin edim borcu yönünden özelliği de sonucu etkilemez.
Ancak, olayın niteliği ve özelliğinin ( uyuşmazlığa 123-125. maddeler hükümlerinin uygulanmasının doğuracağı adalete aykırı sonuçlarının) haklı gösterdiği durumlarda; Medeni Kanunun 2. maddesi hükmü gözetilerek, sözleşmenin feshinin (sürekli borç ilişkilerinde olduğu gibi) ileriye etkili sonuç doğuracağı kabul edilmelidir. Böyle bir çözümün sonucu olarak da, direnime düşen yüklenici; kısmi ifasının bedelini iş sahibinden ve iş sahibi de; yüklenicinin kusuruna bağlı tüm zararlarını yükleniciden isteyebilecekler ve bu suretle tarafların yararları arasında karşılıklı bir denge kurulmuş olacaktır.
SONUÇ : İstisna sözleşmesinin bir türü olan inşaat sözleşmelerinde yüklenicinin kendi kusuruyla işi belirli zamanda bitirmeyerek direnime düşmesi nedeniyle sözleşmenin iş sahibi tarafından feshi halinde, uyuşmazlığın kural olarak TBK. Md. 123-125 hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Ancak, olayın niteliği ve özelliğinin haklı gösterdiği durumlarda, TMK. Md. 2 hükmü gözetilerek, sözleşmenin feshi ileriye etkili sonuç doğuracaktır (İBK. 25.1.1984, 3/1).
Hits: 15147