Dava, davacının yeniden Türk vatandaşlığına alınmasına ilişkin 02.07.2001 tarih ve 2001/2750 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Vatandaşlık; genel olarak Devlet ile kişi arasında kurulan hukuki bir ilişki olarak tanımlanmaktadır. Bu ilişkiye taraf olan Devlet ile kişi arasında karşılıklı hak ve borçlar doğuran bir hukuki bağ kurulmaktadır. Vatandaşlığın; kişinin hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesindeki bu önemi nedeniyle her kişinin bir vatandaşlığa sahip olması ve bu vatandaşlıktan keyfi olarak yoksun bırakılmaması hakkı, insan hak ve özgürlükleri arasında kabul edilmiştir. Bu nedenle Anayasa ve Türk Vatandaşlığı Kanununda, vatandaşlığın kazanılması, vatandaşlıktan çıkma veya çıkarılma belirli koşullara bağlanmış, bu hususlara ilişkin hukuki tasarruflara karşı yargı yoluna başvurabilme olanağı tanınmıştır. Bu itibarla Devletin, sözü edilen tasarruflarda bulunurken ilgili kişinin vatansızlık da dahil herhangi bir mağduriyete uğramaması için gerekli dikkat ve özeni göstermesi ve gerekirse kişiyi konuyla ilgili olarak bilgilendirmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, Türk vatandaşı olan davacının, Alman vatandaşı olabilmek için, 12.02.1999 tarih ve 1999/12379 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığından çıktığı, 20.04.1999 tarihinde çıkma izin belgesi, 17.11.1999 tarihinde de çıkma belgesinin Hannover Başkonsolosluğunca davacının eşine tebliğ edildiği, çıkma belgesinin tebliğ edildiği tarihte, yani 17.11.1999 tarihinde davacının yeniden Türk vatandaşı olabilmek için adı geçen konsolosluğa başvurduğu, 02.07.2001 tarih ve 2001/2750 sayılı dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile yeniden Türk vatandaşlığına alındığı, davacının yeniden Türk vatandaşlığına alınması yolunda yapmış olduğu başvuru tarihinden, yeniden Türk vatandaşlığına alındığı tarihe kadar yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen, bu başvuruya idarece bir cevap verilmediği ve bu sürede davacının da başvurusunu yenilemediği, davacının başvuru tarihindeki isteminin halen geçerli olup olmadığının öğrenilmesi yönünde idarece yapılmış bir araştırma veya bu hususta davacıya yapılmış bir tebligatın da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerden de anlaşıldığı üzere, davacının Alman vatandaşlığını kazanmak için zorunlu olarak Türk vatandaşlığından çıktığı hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. Nitekim davacı Alman vatandaşlığını kazandıktan hemen sonra 17.11.1999 tarihinde yeniden Türk vatandaşlığına alınması yönünde konsolosluğa başvurmuştur. Davacının Türk vatandaşlığından çıkması, Alman vatandaşlığını kazandıktan hemen sonra yeniden Türk vatandaşlığına alınması yönünde konsolosluğa başvurması, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere, 2000 yılında Alman vatandaşlık yasasında yapılan değişiklikle bazı istisnalar dışında çifte vatandaşlığa izin verilmemesinin bir sonucudur.
İdarenin, Alman vatandaşlık yasasında yapılan değişikliği de dikkate alarak, yeniden Türk vatandaşı olmak isteyen davacının yapmış olduğu başvurunun kabul edilmesinin doğuracağı sonuçlar hakkında davacıyı bilgilendirmediği, yeniden Türk vatandaşlığına alınması yolundaki başvurunun yapıldığı tarih ile yeniden Türk vatandaşlığa alındığı tarih arasında yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen, bu süre içinde davacıya herhangi bir cevap vermediği ve davacının da başvurusunu yenilemediği, davacının başvuru tarihindeki isteminin halen geçerli olup olmadığının öğrenilmesi yönünde bir araştırma yapmadığı veya bu hususta davacıya yapılmış bir tebligatın da bulunmadığı dikkate alındığında, davacının yeniden Türk vatandaşlığına alınmasına ilişkin 02.07.2001 tarih ve 2001/2750 sayılı Bakanlar Kurulu kararında, belirtilen hususlar nedeniyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Diğer yandan, 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 8. maddesine göre, yeniden Türk vatandaşlığının kazanılabilmesi için, başvuru dilekçesi yeterli olmayıp, ilgililerin ikamet şartı hariç Yasanın 6. maddesinde sayılan koşullara sahip olması gerekmektedir. Dolayısıyla Yasanın 6. maddesinde sayılan koşullara davacının sahip olup olmadığı yönünde bir inceleme ve araştırma yapılmadan, sadece başvuru dilekçesine dayanılarak davacının yeniden Türk vatandaşlığına alınmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararında bu yönüyle de hukuka uyarlık görülmemektedir.